Bodrum Gündem

BODRUM’UN AYSUN KAPTANI…

BODRUM’UN AYSUN KAPTANI…

IMG_1295“Kadın Olduğum İçin Her Yerde Zorluk Çıkarttılar”… order Baclofen online

Bu röportajı yaklaşık bir ay önce yapmıştım Aysun kaptanla. Ama niyeyse elim bir türlü varmadı yazmaya. Meğer 8 Mart’ı beklemişim. Aslında en çok da 8 Mart’a yakışır Aysun Kaptan’ın hayatının tekrar tüm kadınlar tarafından okunması. Çünkü zamanında onun vermiş olduğu mücadelenin meyvelerini yiyor şimdiki kadın kaptanlar ve adayları.

Çiçek Bozoğlu/Bodrum Gündem

Bodrum’un ilk, Türkiye’nin de sayılı kadın kaptanlarından Aysun Enünlü Kurutaş 1943 İstanbul Moda doğumlu. Amerikan Koleji, Robert Koleji derken eğitimini bitirmeden evlenmiş. Niye o kadar erken evlendiğini “Benim zamanında nedense hemen öyle evleniveriyorduk. Endüstri mühendisliğini bitirmedim” cümlesi ile özetliyor. Dört çocuk doğurmuş ve hepsinin de denizde büyütmüş.

Onun deniz aşkı aileden. Dedesi ve amcası Osmanlı’da bahriye subayı, babası de Cumhuriyetin bahriye subaylarından. O dönem bahriye subayı olması için çocukları önce İtalyan Lisesi’ne gönderirlermiş deniz dili İtalyanca diye. Ardından Heybeliada’daki bahriye okulu ve devamında mezun olduktan sonra 10 yıl uzak yol kaptanlığı.

“Ben Kendimi Bildiğimden Beri Denizdeyim”…

“Ben 9 yaşından beri rota çizmesini biliyordum” diyor Aysun kaptan ve şöyle devam ediyor “Bir buçuk ayda Almanya’ya giderdik. Her akşam rota alırdı babam gün batımında. Babam beni gocuğunun içine alırdı, vakit geçirmek için fener saydırırdı. Bunlar eski kömür gemileri, 1953 senesinden bahsediyorum. Bilmiyorum ki bIMG_1283en kendimi bildiğimden beri denizdeyim. İlk defa 9 yaşında babamla kargo gemisinde Almanya’ya gittim. Her yaz denize giderdim. Yani normali denizdi. Babam denizde olmadığı zaman Moda Deniz Kulübünde kaboyere alırdık denize açılırdık. Heybeli adanın arkasında dalardı oralardan Pina çıkartırdı. Acaba kalmış mıdır Pina? Midye, pavurya… Denizler de leş oldu şimdi. Hep deniz benim için.”

İlk eşi ile Bodrum’da Ayaz Kamping’e kamp yapmaya geliyor Aysun kaptan, yanlarında üç de çocuğu. Derken liseden arkadaşına rastlıyor ve o rastlantı ileride tüm hayatına da yön verecektir bir süre sonra. Şöyle anlatıyor o günlerini “Bodrum’a 1970 senesinde gezmeye geldim. Gümbet’te Ayaz’ın kamp yeri vardı bir de Sami’nin iki üç odalı küçük bir yeri. Nefisti, nefis. Bayıldık. Tersaneler kalenin yanındaydı o zaman. Biz eşimle bir Türkçe bir İngilizce konuşuyoruz. Orda bir kaptan vardı İngilizce biliyordu. Dedi ki ‘bak bu teknenin sahibi Amerikalı, karısı da Türk. Çıkın yukarı konuşun’. Panorama teknesi, Ziya usta yapıyor. Amerikalı olan Peter ‘karım da akşama gelecek’ dedi. Hangi okuldan diye sordum karınız, a bir de baktım benim sınıf arkadaşım Bahar Savaş. O girdi aklımıza illa tekne yaptırın diye. Birkaç gün içinde karar verdik yaptırmaya. Ziya usta ‘ben çok doluyum ama benim yanımda yetişen bir çocuk var, o da kendisi usta olacak’ dedi. Onun da yeri kalenin dibinde çarşı içindeydi. Osmanlı tersanesinin oradaki yer Ali Kemal’le Engin’in yeriydi. Kalenin dibindeki yer Erol Ağan’ın yeriydi. Erol’a yaptırdık ilk tekneyi. “

“Küçücük Remington Daktilom Var, Telefonlar Da Manyetolu O Zamanlar”…

Derken ilk eşi ile yolları ayrılıyor Aysun kaptanın. Kaptanımızın kocası mürebbiyesinden de çocuk sahibi olunca, üç çocuğunu da yanına alıyor ve kendi hayatının rotasını çizmeye başlıyor. Aysun Enünlü Kurutaş. Bir süre İzmir’de yaşayan Aysun kaptan daha sonra teknesinin bulunduğu Bodrum’a geliyor. “Ona buna sordum, Peter’a da sordum bu charter nasıl bir şey diye. ‘Anlatsam da inanmazsın’ dedi. Kolejde okuduğum için Almanca ikinci dilimdi. Ben de gittim denizle ilgili ne kadar kitap vIMG_1305arsa tüm dillerde onları aldım. İtalyanca ve Fransızcaları da tercüme ettirdim. Küçücük Remington daktilom var, telefonlar da manyetolu o zamanlarda. Kos’a giderdik konuşmaya, onların otomatik oldu da bizimki olamadı. Yedi karbon copy yapıyordu daktilom. Kaç tane mektup yazdım bilmiyorum ama her yere mektup yazdım. Bunlardan pek cevap gelmedi. Sonra beni Turizm Bölge Müdürlüğü kurulmuş İzmir’de. Bütün Ege İzmir’e bağlı.  Beni bölge müdürü aradı ‘Bir toplantı oldu, gelen yabancı yetkililer sizin broşürünüzü gösterdiler. ‘ dedi. Ben Taksim’den Osmanbey’e kadar tüm seyahat acentelerine daktilomda hazırladığım berbat siyah beyaz broşürlerimi dağıttım. O mektuplar sayesinde beni bölge müdürlüğünde isteyen o acenteler oldu.”

İkinci eşi Cihat’la Raşit’in kahvesinde tanışmış Aysun kaptan. “O zaman bir tek Raşit’in kahvesi vardı Bodrum’da. Teknemize kaptan diye aldık Cihat’ı. İlk eşimin evdeki mürebbiyeden bir çocuğu olunca ben boşanmıştım. Sonra Ayaz kampinge arabamla gelip kalırdım. Derken Cihat’la aşkımızı tüm Bodrum beraber yaşadık. Sen git en başta Körfez Hasan’a sor bizi. Yeniler bilmez. Girit Mahallesinde benim yaşımdaki herkes tanık Cihatcımla aşkımıza. “ derken kanserden kaybettiği ve denizden sonraki en büyük aşkı Cihat’ı her andığında gözleri doluyor Aysun kaptanın.

Beyaz Donuyla Turist Karşısına Çıkan Kaptan Dönüm Noktası Oluyor…

O zamanın kaptanları rota çizmesini bilmiyorlar Bodrum’da ama bunun yanı sıra çok tecrübeliler. Miço kağıdıyla kendi teknesinde çalışarak charter yapan Aysun kaptan o günlerle ilgili “Kaptanlarımız yaşlıydı. Giritli bir kaptanımız vardı Siko Mehmet. Çok tecrübeliydi, çok şeyler öğrendik biz ondan. Hala Kitlades adalarına doğru dürüst giden yok. Siko Mehmet motorlar yokken yelkenli teknelerde çalışmış Portakal çekerlermiş Finike’den İzmir’e. Ege’yi avucunun içi gibi biliyor. Gözü de doğru düzgün görmezdi, bize sorardı ‘bakın haritaya şurada fener olacaktı” diye biz gösterirdikIMG_1244. ‘Bak kızım kaç çakarlıydı bilmiyorum ama şurada bir fener vardı? “ Ben bakardım, bulurdum, çizerdim. Daha sonra süngercilik yapmış bir kaptan getirdiler bize. O zaman Fransız turist var, onlarda hep çıplak yatarlar teknede. Bizim kaptan da kara gözlükler, başında fötr şapka baş tarafta oturuyor. Cihat sinir oluyor, ben sinir oluyorum. Olmaz müşteriye bakmayacaksın, görmeyeceksin, rahatsız olur bir daha gelmez. En iyi reklam ağızdan olan reklamdır. İstediğin kadar reklam ver, en iyisi giden müşteri. Birisine söyler veya kendisi tekrar yapar. Ben parayı öyle kazandım. Her sene aynı zamanda gelen müşterilerim vardı. Şimdi ne Allah aşkına bunlar pazarlama mı yapıyorlar. Bizim kaptan amca bileklerine kadar inen uzun beyaz donunu giymiş turistlerin karşına çıktı.”

“Kadın Olduğum İçin her Yerde Zorluk Çıkarttılar”… treating acne

Bu olaydan sonra başka bir kaptanla olmayacağını anlayan Aysun kaptan İşin başına geçmeye karar verir. “Orada da zorluk çıkarttılar. Kadın olduğun için her yerde zorluk çıkıyor. İstanbul Liman Reisliğine gittik. Baktı şöyle hiç adam IMG_1294yerine koymuyor beni. Kitaplarını açtı ‘Burada kadın olamaz diye yazmıyor ‘ dedi. Kanun Türkçe olduğu için kurtardım. ‘O’ diyor kaptan için. Kadın ya da erkek demiyor. ‘Hadi bir gir bakalım sınava’ dedi lütfetti. Orada bir hoca vardı. Mahmut var ya kaptan o bile hatırlar hocayı. Aynı zamanda aldık hepimiz belgelerimizi. Sıram gelince içeri girdim. Hoca ‘buyurun ne vardı’ diye sorunca ben imtihana gireceğimi söyledim ‘Hakikaten mi? Ben hep bunu istiyordum. Akademi olsun, kızlar da gelsin sınava girsin diyordum.’ dedi. Sonra benim Sungur Kaptan’ın kızı olduğumu öğrenince çok mutlu oldular.”

Bu arada eski sınıf arkadaşı dönemin başbakanı Tansu Çiller’i de anmadan geçemiyor. “Tansu da çıkarttı o kanunu. Daha önce kocası müsaade etmezse kadın çalışamıyordu. Sınıf arkadaşım Tansu Çiller’in yaptığı en iyi iş odur yani. Daha sonra gazetecileri çağırdılar ve beni haber yaptılar ama manşeti de şöyle attılar ‘Dört çocuk annesi kaptan oldu’. Şimdi 4 çocuk doğurup anne olmakla kaptan olmanın ne ilgisi var. Sonra Bodrum’a dönünce Sedat Simavi Hürriyet’te bütün bir sayfa bana ayırmıştı. “ diye özetliyor kaptan o günlerini.

“Vay Canına Yandığım Bodrum’u Nerden Nereye” Dedirtiyor…

Aysun Kaptanla konuşurken Bodrum’un gerçekten Bodrum olarak yaşandığı o dönemine ait öyle güzel anılar ve detaylar takılıyor ki kayıtlara onlardan bazılaeski bodrumrını sizinle paylaşmayıp kendime bırakmak bencillik olurdu. Aysun kaptanın anılarında yer eden ve Bodrum’da nerden nereye dedirten hatıralarından biri şöyle “ilk eşimle kampta kalırken Bodrum’a inmiştik nerede kalalım diye sorduk. O zaman Halikarnas Disco’nun olduğu yer 3 odalı küçük bir pansiyondu. Peter dedi ki “Beni arkadaşım Demir Duru resepsiyonda size yardımcı olur”. Daha sonra Duru Turizm i kuran Demircim Allah rahmet eylesin o da öldü. Bunu anlatmam lazım. Halikarnas’ın her odasından ağaç çıkıyor. Ben kara ile ilgisi olmayan bir insan hep denizde büyümüşüm zaten. Akrep gelir dedim, böyle oda mık olur? Yıllar sonra Demir Amerika’ya geldiğinde ‘Ne ukala kadındın sen. Yer beğendirememiştik sana’. Dedi.

Bir diğer anısı da şöyle “Ben manzarası olmayan evde de oturamam. Girit mahallesinde oturduğum zaman da bir adım ötesi deniz. Herkes kapısının önünde otururdu. Ben Kaan’a hamileyken bir buçuk saatte büroma giderdim. Bütün yaşlı kadınlar kapısının önünde bir işle uğraşırdı. Gidene kadar da bana hamileyim diye yedirmedikleri yemek kalmazdı. Ne kadar güzeldi. Hep Rumca şarkı söyler, Giritce konuşurlardı. Kapılar açık. Şimdi beslediğim sokak köpeğinin kaplarını çalıyorlar dışarıda. Arabalarımızın anahtarı üstünde olurdu. Bazen arkadaşlardan biri gelir alırdı. Sabah bakarız araba kapının önünde yok. Teknelerimizi Erol’a yaptırırdık, yazın çalışıp öderdik. Senet menet yok o zamanlar. Tur sahipleri gelir yedirip içirecek paramız olmadığında sağ olsun Körfez’e götürürdük. Allah razı olsun Hasancım, abisi. Cepte para yok ki. Charter yapacağız, para olacak. Hep böyle bir dostluk vardı, arkadaşlık vardı. Biz kardeş gibiydik, borçlarımızı Temmuz Ağustos ta öderdik. ”

“Sonradan Görmelerin Veya Birden Zengin Olanların Çoğunu Deniz Tutuyor”… cheap cialis super active

Denizde yaşamak bir kültür işidir diyor Aysun kaptan. “Şimdi İstanbul’un gökdelenleri neyse Bodrum’un tekneleri de o. Bir kere denizle arasına mesafe koyuyorlar o koca teknelerle mavi tura çıktıklarında. Denizi yamavi turşamıyorsun ki. Eskiden ağaçların dalları denize kadar gelirdi. Bir ağaç beğenelim, tenteyi hiç açmayalım, ağaç teknenin üstüne gelsin. Güzelliğe bak. Şimdi Timuçin diyor ki ‘sen tura gitme, herkese kızarsın. Avaz avaz bağırtı, üst üste tekneler…’ Aksona’ya sordum, ne oldu bu balıklar? ‘Bitmedi abla, korkma, derine kaçtılar deterjandan’ dedi. Denizde yaşamak bir kültür işiydi. Sonradan görmelerin veya birden zengin olanların çoğunu deniz tutuyor. Buna rağmen sırf gösteriş olsun diye tekne alıyorlar. ”

 

“El Birliği İle Bodrum’u Yok Ediyorlar”…

Aysun kaptanın 72 yıla sığdırdığı ne çok anısı var halbuki daha anlatacak. Sözlerini bitirirken Bodrum’dan ekmek kazananların el birliği ile nasıl bu güzel cenneti yok etme gayreti içinde olmalarını ilginç bir örnek vererek tamamlıyor “2010 yılından bu yana burada otururum. Yazları 2. Dünya savaşındaki uçak savarlar gibi bir şeyler var Bodrum Kalesi üzehalikarnas-kale-1rinde. Meğer lazer ışıklarıymış. Soruyorum kaç ülkede, kaç kasabada böyle Haçlı seferlerinden kalma, bakımlı müze olmuş bir kale vardır? Onun duvarına lazerle reklam yazıyorlar. Tansiyonum yükseliyor, ateş basıyor. Olacak iş mi? Ellerini vicdanlarına koysunlar. Tamam ben emekliyim. Ya turizm yapan insanlar? El birliği ile buranın güzelliklerini niye yitiriyorsunuz? “

Çok iyi paralar kazandı Bodrum’un ilk kadın kaptanı Aysun Enünlü Kurutaş. Oğlu Timuçin bir gün annesine “O paralarla tekne yerine arsa alsaydın bütün Bodrum bizim olacaktı” diyor. Kaptan Aysun’un cevabı hazır çoktan “Aman o keyfi yaşayabilecek miydim.? O kadar güzel bir hayatım oldu ki. Ah Cihatcım ölmeseydi yine biz küçücük bir teknede gezecektik. “

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.