Bodrum Gündem

SON SÖZÜ DOĞA SÖYLEMEDEN / Haluk Ortaç Yazdı…

SON SÖZÜ DOĞA SÖYLEMEDEN / Haluk Ortaç Yazdı…

buy misoprostol Order Disulfiram haluk-ortaç-yazıları Retin-A without prescription

Haluk Ortaç/Bodrum-18 Mart 2016

Yaşadığımız topraklarda “insanın insana” yaptığı  acımasız terörün vahim sonuçları sanki yetmiyormuş gibi,bir de “ insanın doğaya” yönelik terörü de acımasızca  yine vahim sonuçlar yaratmaya  doğru, ara vermeden devam etmektedir .

Acımasızlık ve vahim sonuçlar gibi “geri dönülmesi zor “tahribatlar açması da terörlerin ortak belirginliğidir. Daima da yaşamın varlığına ve hakkına yönelik tehlikeler yaratır.

Amacı ve hedefi; ister siyasal-dinsel veya ekonomik olan terörlerin her aşamada ki yönteminin-taktik, şiddet-savaş stratejisinin uygulayıcısı insandır. Ve terörü bitirecek olan da insandır.

İnsanın insana yaptığı terörü de bir şekil veya biçimi ile yine insan düşüncesi, davranışı, mücadelesi ve kararları bitirecek yok edecektir. İnsanlığın tarihin de bu böyle olmuştur, terör oldukça böyle de devam edecektir.

Tabi ki bir terörü bir başka terörün önüne koymanın yanlış bir düşence olduğunu unutmadan, insanın insana yaptığı terör ile insanın doğaya yaptığı terör birlikte değerlendirildiğin de arada önemli bir fark vardır.

İnsanın insana yaptığı terör de son sözü insan söylemektedir. İnsanın doğaya yaptığı terör de ise son sözü doğa söyleyecektir.

İnsanın doğaya ve doğal varlıklara uyguladığı terör acımasızca devam ederken, doğanın arada bir, akıl dolu insana verdiği ibretlik sabrını zorlayan uyarıları da insan tarafından asla dikkate alınmamaktadır.

O doğa ki, varlığının sadece bir parçası olan akıl dolu insana, yeme-içme-nefes alma kısaca yaşam kucağı açmıştır. Ve son sözü söylemede ki; sabrı giderek azalsa da “ya sabrı..!” halen devam etmektedir.

Kısaca insanın insan üzerinde rant-artı değer yaratabilme uğruna, kadim yer kürenin her yerinde doğal varlıklara yönelik insan terörü ara vermeden devam etmektedir. Tahribatı kalıcı ve sonucu vahim bir şekilde acımasızca devam eden bu dünya terörün den yaşadığımız topraklarda fazlası ile olumsuz etkilenmektedir.

Yaşadığımız coğrafyanın dört bir köşesinde Sinop’tan-Mersin’e, Muğla’dan-Diyarbakır a,Trakya Ergene den-Artvin Cerattepe ye kadar uzayıp giden topraklarımızda , bizim doğamıza bizim insanlarımız eliyle yaşatılan terör çok öldürücüdür.Hele bu terör yine  bizim insanımızın aklının da ötesine geçmiş bir boyuta ulaşması  gelecek kuşaklarımıza bırakacağımız doğal varlık miraslarımızı da öldürmektedir.

Bu öldürücü doğa terörünü uluslararası bilimsel raporlarda sonuçlarıyla görmek yaşadığımız topraklar için çok üzücü ve düşündürücüdür.

Dünyanın önemli üniversitelerinden Yale Üniversitesinin iki yılda bir yayınladığı Dünya Çevre Performansı Endeksi Raporunda, Türkiye doğa ve yaban hayatı koruma kategorisinde 180 ülke içinde 177 nci olması, bu yıl Davos da yapılan Çevre Hassasiyet Raporunda 60 ülke içinde 59 ncu olması, Oxford Üniversitesinin İklim Değişikliği ne bağlı toprak veriminin azalması ile bir çok üründeki rekolte kaybında ve kalite düşüşünde Türkiye den özellikle kuru bakliyattan mahsul örnekleri verilmesi ve kaybın %60 oranlarına dayanması ve en son NASA’nın Türkiye topraklarının da içinde bulunduğu bölgede son 900 yıllık kuraklığın kötülüğünü raporlaması bu terörün topraklarımız da insan eliyle yarattığı boyutları ortaya koymaktadır.

Yaşadığımız topraklarda çok yüksek toprak erozyonu devam ederken, son kırk yılda üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan kaybedilmiş ve Türkiye su fakiri olma yolunda hızla ilerlerken, kişi başına düşen tahıl ekili alanları hızla düşerken, orman, mera alanlarımız yeni tahsislere açılırken, kömürlü  termik santrallerine yeni lisanslar verilirken, biyolojik çeşitliliğimiz hızla yok olurken, deniz ve su ürünleri  hızla tükenirken, yapılışında görev almadığımız doğal varlıklarımıza denizlerimize, sulak alan ve göllerimize, orman alanlarımız-meralarımıza, doğal parklarımıza bu nedenlerden dolayı daha kıskançlıkla bakmak –korumak ve bu doğa terörünü azaltmak, yok etmek için toplumun her kesiminde acil bir önlem, görev bilinci yaratılması gerekirken, halen bu doğa terörü devam etmekte, ettirilmektedir.

Bu teröre yönelikolarak boyutlarını, içeriğini, verdiği tahribatları gösterilebilecek yüzlerce örnek sıralamak mümkündür ve her geçen gün de onlarcası bu teröre kurban edilmektedir.

Fazla uzaklara gitmeden Bodrum’da yaşanan doğa terörüne bakmak yaşanan  acımasızlığı, tahribatı ve vahim sonuçlarını gözler önüne sermektedir.

Şu an bile tüm sıcaklığı ile önümüzde duran, Göltürbükü Çetirge Burnunda yaşanan doğa katliamı ve denizin doldurulması, hemen yanın da bir başka koyda Gölköy, Gök Burun mevkiinde hazine, orman alanına yeni bir tahsisin verilmesi, tarımın ön plana çıktığı içinde mera alanlarının da olduğu Karaova’da Toplu Konut İnşaatlarına başlanması istemleri, emek verilerek Ortakent-Yahşideki Ali Kelle ağaçlandırılmasının üzerine  hafriyatın devam etmesi doğa terörü için ilk akla gelenlerdir.

Bu topraklar üzerinde yükselen doğal varlıklarımıza yapılan, uygulanan terörü durdurmalıyız. Daha fazla geç kalmadan, doğanın son sözü söyleme fırsatını yaratmadan ve bu utancı yaşamadan.

Bu topraklar üzerindeki insana yaşam veren, geleceğe taşıyan “doğal varlıklarımız” bağımsız topraklarımızın bugünlere uzanan, taşınan her biri anlamlı değerleridir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken egemenlik hukukunun gereği olarak  “doğal varlıklarımızı” hükümetlere emanet ettik. Korumaları, güçlendirmeleri, çoğaltmaları için.

18.Mart; bu toprakların bağımsızlık mayasının atıldığı gündür…

18.Mart; bu toprakların bağımsızlığı için tek vücut emperyalizme karşı  durulan gündür…

18.Mart; bu toprakların bağımsızlığı için savaştığımız, kanımızı döktüğümüz, öldüğümüz gündür.

Bağımsızlığı kolay kazanılmayan bu topraklar üzerideki bütün emanetlere sahip çıkmak, korumak, güçlendirmek ve gelecek nesillere taşımak Çanakkale için boynumuzun borcudur…

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.