Bodrum Gündem

AKLIN ESNEKLİĞİ…

Kabul etmek, anlamak, karşındakinin tüm şartlarını bilerek anlamak; onaylamayı gerektirmez. Neden? Çünkü senin de kendi şartların vardır ve bu yüzden anlamanın bir adım ötesine geçirtmez seni. Bazı hallerde geçmek de şart değildir.
Ben, kriz yönetimini her zaman beceremem ama çözüm odaklı biriyimdir. Yani ne demek istiyorum; sorunu anlarsam, genel geçer hayatın içinde çözümünü de bulurum.
Geçen hafta sonu, beğendiğim ve de imrendiğim bir yazı okudum; aşağıda o yazıdan bir bölüm var.
Resilience kabul etmekle başlar…
Kişilerin kaotik süreçlere, ruh sağlıklarını koruyarak dayanabilmelerini sağlayan beceriler geliştirebilmeleri mümkündür. Bu becerilerden en önemlisi ‘resilience’dır. Resilience esas olarak bir fizik terimidir. Resilience’ı anlatabilmek için en çok bambu kamışı örnek gösterilir. Bambu üzerine ne kadar yük binerse binsin esner, eğilir ama kırılmaz. Yük üzerinde olduğu sürece öyle kalır ve yük kalktıktan sonra eski haline gelir. Bunu insan ruhuna ya da toplumlara uyarladığımızda şunu söyleyebiliriz: Sorunlar ve kaos karşısında herhangi bir ruhsal rahatsızlık ya da dejenerasyon geçirmeden kalabilmek ve kaos geçtikten sonra eskisinden daha olgun ve gelişmiş olarak hayata kaldığı yerden devam edebilmek. Esnek ve dayanıklı olabilmek.
İyi haber resilience’ın öğrenilebilir bir beceri olduğudur. Resilience kabul etmekle başlar. Ama bu kabul, tevekkül etmek ya da yenilgiyi kabul etmek gibi pasif bir tutum değil, bir sorunun gerçekliğini, varlığını kabul ederek, onu her yönüyle ve bütün netliğiyle tanımlamak gibi aktif bir tutumdur. Bunu yapabilmenin önemli koşullarından biri kurban rolünden çıkmaktır. Evet kendimizi kurban ilan etmek ve mızıldanmaya başlamak başlangıçta oldukça tatmin edicidir. Arkadaşlarımızla oturur ve sorunun kaynağı olarak gördüğümüz kişiye veya olaya sövüp dururuz. Harika bir mental mastürbasyon. Rahatlarız ama kesinlikle sorunu çözemeyiz. Hatta bir süre sonra çevremizdekiler de bu mızıldanmadan sıkılırlar. Burada önce kurban rolünden çıkmaya, sonrasında da olan bitende kendi sorumluluğumuzu kabul etmeye ihtiyacımız vardır. Sorun demek, şimdiye kadarki davranış biçimlerimizin, başa çıkma stratejilerimizin artık işe yaramıyor olması demektir. Bu anlamda esnek olmak, resilience’ın bir başka önemli özelliğidir.
Aidiyet duygusu, kaos zamanlarında ihtiyacımız olan en önemli şeylerden biridir. Ve resilience’ın önemli bileşenlerinden biridir. Aidiyet duygusunun olduğu yerde eşimiz, dostumuz, tanıdıklarımızdan yardım isteyebilme ve onlarla belli bir dayanışma içinde sorunu çözebilecek kaynakları üretebilme şansına sahip oluruz. Yardım isteyebilmek de insan teki olarak zayıf ve yetersiz olduğumuz gerçeğini kabul edebilmekten geçer. Sorunu çözebilecek motivasyonu ancak iyimser olmakla bulabiliriz. Ama burada işe yarayan, grandiyöz bir “Ben her şeyi hallederim!” inancı değil, gerçekçi bir iyimserliktir. Yoksa bir başka duvara toslamamız içten bile değildir. Bütün bunlar sonucunda ‘sence of coherence’ (uyum ve bütünlük duygusu) gelişir. Sorun anlaşılabilir, çözülebilir bir hale gelir. Yaşadıklarımızın belli bir manaya kavuşmasıysa, ancak kendi uçurumumuza bakma cesareti göstermemizle mümkündür. Herkes kendi uçurumunda kendi gerçeğini görecektir.
Alper HASANOĞLU

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.