Bodrum Gündem

ÇOCUK YETİŞTİRMEK ÜZERİNE / Dr.Metin Aycıl yazıları…

“Çocuğun her istediğini yapılırsa, çocuk şımarık olur”. Bu çok duyulan bir söylem. Doğru da olabilir; ancak önemli olan çocuğun her istediğini yapmak değil, çocuğun istediklerini yapabilmesini sağlayabilecek alan yaratabilmektir. Hepsinden önemlisi de, ikisini birbirinden ayırt edebilmektir.

Eşimle bir akşam bir yerde oturup kahvemizi içerken sohbet ediyorduk. Çocuklardan, çocuk sahibi olmaktan ve çocuk yetiştirmekten bahsediyorduk. Bizim çocuğumuz çok şükür büyüdü ve artık kendi kanatlarıyla uçabiliyor. Allah hepsinin yolunu açık etsin.

Bu sohbet sırasında eşim;  genel kanının, çocukların her isteği yerine getirilirse, çocukların şımaracağı yönünde olduğunu söyledi. Ben de bunun üzerine yukarıdaki ifadeleri kullandım. Şimdi öncelikle, bu söyleme biraz açıklık getirmek istiyorum; zira farklı anlamlar çıkartılmaya uygun bir söylem olabilir.

“Çocukların her istediğini yapabilmesine alan yaratmak” derken söylemek istediğim; çocuğa boş bir alan ver, ortalığı kırıp döksün değil tabii ki. Söylemek istediğim; çocuğun kendi seçimlerini, kendi kararlarıyla yapabilecek şekilde yetiştirilmesidir.

Alfred Adler 1933 yılında yayınlanan  ‘Yaşamın Anlamı’ (Der Sinn des Lebens) kitabında, toplum ile uyumlu ve toplum ile uyumsuz yaşam biçimlerini ele alıyor. Adler bu durumu, erken çocukluk yıllarındaki yaşam koşulları ile ilişkilendiriyor ve konuyu dört başlık altında genelleştiriyor:

  1. Organik yetersizlik veya eksiklik (fiziki engellilik ve yetersizlik)
  2. İhmal ve yetersiz ilgi
  3. Otoriter baskı ve şiddet
  4. Şımartmak

‘Çocuğun her istediği yapılırsa çocuk şımarır’ söylemini daha somut hale getirmeye çalışalım: Yaşamının başlangıcından beri, neredeyse tüm yapabilecekleri, annesi tarafından yapılan çocuklar büyüdüklerinde nasıl oluyorlar? Öncelikle kendi düzenlerini kurmak konusunda başarılı olamıyorlar. Bunun yanı sıra çocukta şu kanı oluşabiliyor: “Her şey başkaları tarafından yapılmalı.” Bu şekilde yetişen çocuğun yaşamında görülen bir diğer durum da şu olabiliyor: Aldığı kararlara ve vardığı yargılara, ancak onaylanırsa güvenebiliyor; kısacası, özgüveni olmuyor böyle bir çocuğun. Eğer bir çocuk ebeveynine istediğini yaptırma fırsatını ele geçirmişse; bu durum, ileride başkalarına hükmetmek isteği olarak ortaya çıkabiliyor ve çocuğun dış dünyaya karşı öfkeli bir tutum sergilemesine neden olabiliyor.

Eğer bir çocuk, küçük yaşlardan itibaren ailenin bir bireyi, takımın oyuncusu olarak yetiştiriliyorsa, fikri soruluyor ve dinleniyorsa; yani, “Adam yerine konuyorsa”.  Yaşamda ve toplumsal ilişkilerinde önemli sorunlar yaşamıyor ve kişisel açılımını yapabilme fırsatlarını değerlendirebiliyor.

Yukarıdaki ifadeleri, belirttiğim gibi Alfred Adler’in kitabından derledim.

Çocukluk yıllarımdaki bazı gözlemlerim ve anılarım geldi aklıma. Küçük bir çocukken en öfke duyduğum olay şu olurdu: Örneğin bir misafirliğe gitmişizdir, belki bayram ziyaretine. Biz oradayken başka misafirler gelir. Ben de el sıkmak için ayağa kalkardım ve bazıları beni ve diğer çocukları görmezden gelir önümden geçerlerdi.  İnanılmaz öfke duyardım bu tiplere. Şimdi düşünüyorum da, kim bilir nasıl yetiştirildiler ve sonra da kendi çocuklarını nasıl yetiştirdiler?

Çocukları çok seviyor olmamda bu anılarımın ne kadar payı var acaba?

Rahatsız olduğum diğer bir konu da çocukların ebeveynler tarafından istismar edilmeleridir. Bunu genel olarak, ebeveynlerin kendi yapabilecekleri işleri çocuklarına yaptırmak olarak ifade edebiliriz. Bu durumda da paylaşımdan söz edilemez aile içinde.

Kendi alabilecekken, oyun oynayan (kendi işini yapan) çocuğundan su getirmesini istemeyi pek kabullenemiyorum. Sağlık sorunu olmadığı ve çalışmadığı halde, evde yemeği ve temizliği kız çocuklarına yaptıran annelere tanık oluyordum. Dikkat çekmek isterim ki, ‘yaptıran’ diyorum, ‘yardım isteyen’ değil. Bunu bencillik ve hatta vicdansızlık olarak adlandırmaktan da hiç çekinmiyorum. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Özetlemek gerekirse, başta söylediklerimi tekrar söylüyorum ve sonuç olarak diyorum ki:

Her zaman koşulsuz sevgiden yanayım ve sevginin fazlasından zarar gelmeyeceğine inanıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Suat özgül dedi ki:

    Metin kardeşim, yazılarını ilgi ile izliyorum.Bu yazının konusu hakkında ana babalık rütbesine erişmiş herkesin söyleyeceği bir şey olacağı muhakkak.
    Bana göre , çocuğun her istediğini yapmak şımartır görüşüne karşı sorulması gereken şey , NE İSTEDİĞİNİ SORGULAMAK olmalıdır ,Eğer çocuğun istekleri tüketime yönelik olarak yoğunlaşıyor ve ebeveynler sevgi adına bu taleplerin hepsini karşıllamak için çabalıyorsa , bu yaklaşımın değer kavramından uzak şımartılmış bir çocuk yaratacağı kesindir.Günümüzde şımarıklık konusundaki şikayetlrin bu örneklerden kaynaklandığı düşüncesindeyim .Yazınızda belirttiğiniz ” çocuğa ALAN açma ” yaklaşımının çocuğun kişilğinin ,özgüveninin ve yeteneklerinin gelişimi üzerinde olumlu etkisi nin olacağı muhakkaktır . Kısacası çocuğun tüketime yönelik isteklerinin dengeli bir şekilde karşılanması ile yetenek gelişimine faydası olan alan açma fikrinin bir denge içinde birlikte düşünülmesi görüşündeyim . Selam ve sevgiler

    1. Metin Aycıl dedi ki:

      Katkıların için teşekkür ederim Sevgili Suat Kardeşim.