Bodrum Gündem

MEVSİMLER VE İNSANLAR / Dr.Metin Aycıl yazdı…

İlkbahar’da usul usul yürü, toprak ana hamiledir. 

Kızılderili Atasözü

 

İçinde bulunduğum ve yapmam gerekenleri yeniden, bir başka bakış açısıyla değerlendiremem gereken bir süreçte bazı tıkanıklıklar yaşamaktaydım. Her ne kadar konunun ve kendimin farkında olsam da, istemeden kendimden fazla ve zamansız  talepte bulunuyordum sanki. Bunu çoğumuzun yaptığını düşünüyorum.

Güzel bir tesadüf, sözünü ettiğim süreçte, koçluk ile ilgili bir toplantıya katıldım; aslında bu tür toplantılara, profesyonel koç olduğum için katılmaya çalışıyorum. Konuya girmeden önce, açıklık getirme ihtiyacı hissettiğim bir konu var: “Güzel bir tesadüf” dedim paragrafın başında; oysa ben tesadüfe inanan bir değilim. Söz konusu toplantıya katılmaya ben kendim karar verdim, kimse bana telkinde veya herhangi bir yönlendirmede bulunmadı. Toplantıdaki dokümanları incelemeyi ben istedim.

Herzaman inandığım şudur: Biz yapmamız gerekeni yapalım, zamanı geldiğinde mutlaka sonucunu alaırız. Koşulları zorlamanın gereği yok, herşey zamanı geldiğinde karşımıza çıkacak veya ayağımıza dolanacaktır. Her çiçeğin zamanı geldiğinde açması gibi, her ağacın zamanı geldiğinde meyvesini vermesi gibi; ne geç ne de erken.

Toplantıda elime aldığım dokümandaki alıntı da söylediklerimi doğruluyor gibi sanki. Alıntı yapılan kitabın orjinal adı şöyle:Using Nature’s Wisdom Through Life’s Inevitable Ups and Downs.Kitabın yazarları McClelland, Carol L. Türkçe tercümesini şu şekilde ifade edebiliriz: “Yaşamın Kaçınılmaz İniş ve Çıkışlarında, Doğanın Bilgeliğini Kullanmak.”

Toplantıda kitap detaylı olarak ele alınamadı doğal olarak;  zira toplantının ana konusu değildi, sadece biraz  alıntı yapıldı. Ben de söz konusu alıntıdan beslenerek ve esinlenerek, kendime baktım, düşündüm ve böyle bir yazıyı kaleme almaya karar verdim ve de paylaşıyorum.

Dört mevsimi nasıl anlamalıyız; ya da -son zamanların moda söylemiyle- nasıl okumalıyız?

Sonbaharda yaprakları sararan ağaçlar, yapraklarını dökerler. Neden? Temizlenip yenilenmek için. Arınmış olan doğa, kışın uykuya yatar. Neden? Dinlenmek, yenilenmek ve yeni döneme hazırlık yapmak için. İlkbahar, kışın uykudakilerin uyanışını simgeler, Ağaçlar çiçek açar, doğa coşku dolar. Yaz ise ağaçların meyva verdiği dönemdir. Bir olgunluk dönemidir adeta. Meyvayla sonuçlanan süreç bir başarının kutlanmasını simgeler. Her mevsim kendini yaşar. Ne yaprakları sararan ağaçlar, yapraklarını dökmemek gibi bir tercih kullanabilir, ne de kışın ağaçlarda yaz mevsimi görülebilir. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabiliriz.

İnsan da doğanın bir parçası, onun bir ürünü değil mi? Doğal döngüye tâbi değil mi insan? Cevabımız “evet” olduğuna göre, onun döngüsünü de mevsimler gibi ele alamaz mıyız?

Sonbahardan ne anlamalıyız? Sonbaharda, eski yapraklarımızı döker, arınıp temizleniriz; adeta beyaz bir sayfa açarız kendimize. Birkaç somut örnekle ifade edersek: İşimizden ayrılmaya karar vermemiz ya da bir ilşkiyi bitirmemiz bir sonbaharı çağrıştırabilir.

Ne bir işten ayrılmakla ne de bir ilişkiyi sonlandırmakla yaşam sona ermeyecektir. Bahçemize yine tohum ekilecek, tohumlar yine yeşerecek, filizlenecek ve ağaçlar yine meyve verecektir; zira yaşam sürdükçe bu döngü devam etti ve edecek. Sonbaharda, sararan yapraklarını döken ağaç, aynı yerde ve aynı dallarda yine meyve verecek; solmuş olan çiçekler, aynı yerlerinde, yine açacaklar ve güzel kokularını etrafa sunacaklar. Doğanın karşı konulmaz döngüsü bu.

Bu döngü bizim için de geçerli. Hayatımızdaki bazı gelişmeler ve olaylar, bazen beklemediğimiz gibi gelişebilir ve bizi üzebilir; ancak yukarıda anlatmaya çalıştıklarıma bakacak olursak, umutlanmak için ne kadar çok neden var değil mi?

Kış ayı, bizim için, yeni düşünceler, yeni planlar ve yeni kararlar oluşturma zamanıdır. Boş bir tuvalin karşısında, elinde boya malzemeleriyle, bir ressam gibiyizdir âdeta. Söz konusu düşünceler, planlar ve kararları tohumlara benzetebiliriz. Yukarıda ifade ettiğim somut örnekler için planlar ve stratejiler oluşturabiliriz. Bunlar, uygun eylemlerle, ilkbaharda yeşerecek ve filizleneceklerdir.

İlkbahar eylem zamanıdır; kışın, planlarda ve stratejilerde somut ifadelerini bulan, sonbahardaki yeni kararlar ve yeni düşünceler, ilkbaharda hayata geçirilecek ve tomurcuklarını verecektir.

Yazın, ilkbaharın tomurcukları meyveye dönüşecek ve meyveler toplanmaya başlanır. Bizim için artık yeni bir hayat başlamıştır. Çoşku ve kutlama zamanıdır bu mevsim bizim için; hakkını vererek ve gururla kutlamalıyız  elde ettiklerimizi. Bir başkası için çok küçük olsa bile, “Başkaları acaba ne der?” diye düşünmeden, aldırmadan kendimizle gurur duymalıyız.

Hepsi iyi güzel de, mevsimlerimizin ne kadar farkındayız? Yoksa biz her mevsim meyve mi toplamak istiyoruz, henüz meyve vermeyen ağaçtan? Meyve bulamayınca da şaşkınlığa ve öfkeye mi kapılıyoruz? Tohum ekmediğimiz, sulamadığımız bir topraktan bereket fışkırmasını mı bekliyoruz? Kısacası: Kendimize haksızlık mı yapıyoruz?

Diyorum ki, biz yapmamız gerekeni yapalım ve kendimizi doğanın şaşmaz akışına bırakalım. Zamanı gelecek ve herşey olması gerektiği gibi olacaktır. Nasıl ki, kış meyvalarını yazın ağaçlarından toplayamıyorsak, naslı ki dalında meyva olan ağaçlar yaprak dökmüyorsa; bu kural bizim için de geçerlidir.

Aynı eylemleri yaptığımız halde, başkaları bizden daha önce ve farklı sonuçlar alabilirler; kaygılanmayalım. Yine doğanın bilgeliğine başvuralım. Unutmayalım ki:

Her çiçek kendi zamanında açar, her ağaç kendi meyvesini verir… hayat ağacı bodrum gündem

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.