Bodrum Gündem

ALARGADAN KIYIYA !!! – Fikret Karataş yazdı…

ÇYDD 30 AĞUSTOSÖzgürlük, Laiklik, Cumhuriyet, Üniter Devlet olgularının yaşama geçirilmesine ve ulusun iç ve dış düşmanlardan temizlenmesine karar verildiği gün olan 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutlar, Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüze  olan sevgi ve saygılarımı yinelerim!…

ALARGADAN KIYIYA !!!

PAT, PAT PAT!…

Adam pencere önüne dikilmiş izliyor denizi. Gün güzel, gün aydınlık, gün havadar tam anlamıyla mis…

Alargadan geliyorlar. Deniz durgun, deniz güzel. Ara kere “ölü dalga” beliriyor gibi.

Hepsi birden değil. Beşer onar dakika arayla .

Ev, denize leb-i derya. Aşağı deniz içinde dans eder gibi oynak iri kefaller, sonra biraz gerilerde koca, koca kuşkucu levrekler, ritmik hareketlerle oynaşıp kıskandırmak istiyorlar onları.

Alargadan gelen gayıklar (kayık) hafifçe yarıp denizi kahkaha attırıyor ona sanki. Görüntü açık ağızda parlayan, apak 32 diş gibi. Balıkçı gayıkları bunlar. Kiminde az, kiminde yeterli, kiminde  depili balık.

Ne denli balık olduğu balıkçının duruşundan belli. Kiminin suratı asık aşağıda, kimi  aldırış (alındırış) etmeme görüntüsü vermeme çabasında, kimi ise utku kazanmış komutan edasıyla ayakta. Yol vermiş tekneye yekeyi ayağıyla  kullanıyor.

Hepsindeki ses aynı gibi. Büyükten küçüğe çok az fark gözleniyor. Hemen tamamı “Pancar Motor” İçlerinde Lombardini varsa fark biraz daha net.

Pat, pat, pat!!! Pata pat, pata pat…

Biraz ölü dalga çıkarsa önüne pata, pata dönüşüyor kısa süreli ses. Ritim bozukluğu gösteren yürek örneği.

Birer ,birer yanaşıyorlar” gıyıya”.  Avları (ağları) gayık üstünde dikkatli ve yöntemine uygun yığılmış.Kıyıda açılacak avlar. Onların içi av dolu olanların sahibinde cilve başka , az olanlardaki tavır daha başka.

Kıyıdan soruluyor: “Durum nasıl?” Durumu iyi olan bıyık altından gülüyor olmayan asık suratla bıyık çekiştiriyor. Durum bu…

bodrumda kediler 1Kıyıdakiler yan yana sıralanmış, biraz aralıklı. Arada boş kalan yerleri kediler doldurmuş.  Hepsindeki bakış aynı “Pür dikkat” Kediler kısmete ne düşeceğini, insanlar  nitelikli olanların nerede istif edildiğini gözlüyorlar.

Ağlarını boşaltanların hepsine aynı sıkıntı. Bir yerlere biraz daha dikkatli aktarıyorlar.  Nedenini, onları iyi tanıyanlardan öğrenmek gerek. Kendileri zor anlatır. Ancak birbirleriyle dertleşirken bahsederler olaydan.

Kayıkta kalanları satacaklar onlarla uğraşırken teknenin sahibi ayırdığı diğerlerini yüklenip yönelir balıkhaneye doğru. Aldığı avansın taksiti için parayı verene gider o balıklar.  Öyle fazla pazarlık yapılmadan ve genelde fiyat ağanın takdirine uygun olarak belirlenerek.O avans, mazot, erzak tekne tamiri v.s için çoktan kullanılmıştır. Kayıkta ağların temizlenmesi anında, avansı verenlerin adamları da mutlaka oradadır. Sessizce izleyip kaçak varsa bildirirle ağalarına.

Hali vakti biraz iyi olanların bazıları, ellerinde tuttukları birkaç kilo nitelikli balığı gezdirirler çarşılarda. : 4 adedi 1 kilo gelen barbunya balığı kilosu 4 TL, Orfoz 6,5 TL. V.B .İspitanın Cumhur ‘un bakkalından veresiye 250 gr zeytinyağını veresiye alanın ekonomik yapısının yanından geçmez barbunya v.s. Düşünden belki…Onlar için hanos, gara izmarit ve benzerleri bayram sayılır.

Pencere önü ve kıyıdan izleyip gözleyen adam  tatil günleri yaşadı bu tabloyu. Balıkçıları gelirken, kıyıdakilerin dansını izlerken mutlu, onları ve halkı değerlendirirken acı duyarak.

Penceresinin altı gün karardıktan sonra yine doldu adamın. Sabah zulaya yerleştirilen denizin verdikleri çıkarıldı, teneke içinde ateş yakılıp  üstüne kapak konuldu. O zaman o zaman ucuz 1,5 litrelik Salihli şarabı açıldı söyleşi başladı yarı Türkçe yarı Giritlice:

“Bre garı,  (kadın) ses etmesen de içsek şu zıkkımı ağız tadıyla beee!”

“Ule bizimki farklı mı.  Na o da öyle söylenip duru.”

Diğer biri: “Şimdi evde olceksin. Bu peygamberi (balık) vurup ateşe haşleceksin, otu da haşleceksin. Haşlanmış ot üstüne koyceksin balığı, döküp üstüne ekşisini, yağını, eh bir iki parça da galamarı ızgaraya goyuverirsen iyi olmaz mı gari?”

“Olur. Olur da onu yapcek garı lazım.”

“Yav garı da onu yapıverdi mi, insanın canı da av atmayı istemiyor sanki”

Söleşi şarabın bitimiyle alanı sessizliğe terk ediyor, uyuklama faslı ve sabah erkenden ağ toplamaya marş!…

Gayığı pupadan izlemek pek hoşuna gitmiyor adamın. O, hep baştan köpüklerin oynaşışını, gayıkta dikilmiş utku kazanmış tavırlı kaptanı, yüzleri güldüren balıkları, borcunu ödeyerek rahatlamış balıkçıları izlemekten mutlu oldu Fakirlik içinde durumlarını belli etmeme uğraşı verenleri, izledikçe de içi  acıdı…

Bodrum’dan ayrı kaldığı süreçte kimseyle paylaşmadı bunları sır gibi kıskandı ellerden.Tıpkı balıklarını alıcılardan ve ağalardan kıskanan balıkçılar gibi…

Şimdi ara kere yine gidiyor balıkçıları izlemeye…

Eskileri yok. Eski balıkçılar , arkadaşı Birol, İspitanın Cumhur, evlerinin önündeki kıyının sahibi Konyalı, Genç yaşta kaybedilen Özcan  ve benzerleri, birçokları yok.

Oturduğu evin sahipleri Cevri Hasan kaptanın evi artık her yıl şekil değiştirmekten yorulmuş O kıyı balıkları artık açılarda da görülmüyor.

Pencerenin önünde ve kıyıdaki balıkçıları, insanları, gayıkları , kedileri izleyen adam mı?

Sunduğu bu resmi 32 yaşında l970 yılında yaşadı. Bu gün de yaşıyor ve bugünkü resim onca pek de onaylanmıyor.

Ama Bodrum’da yaşamanın ayrıcalığının olduğunu yadsımadı, yadsımayı da aklından geçirmiyor. Bir başka Bodrum’un olmadığı bilinciyle…

YAZANIN ANEKDOTU: (ALINTI)

Koç elindeki pankarta haykırışını işlemiş:

“Hırsızlık yap, Yalan söyle, Taciz ve tecavüz yap, Yetimin hakkını çal, Bu kadar namussuzluktan sonra sırtıma binip sıratı geç…

NAH GEEÇERSİN!…”

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.