Bodrum Gündem

KISSALARDAN HİSSEDARLARA VİRMAN (AKTARIM) / Fikret Karataş…

Arabanın muayenesini üç gün zorunlu geciktirdik. Dönünce Bodrum’a hemen başvurduk.

Daha doğrusu değerli servis sahibi Fethi Ustamız aracılığı ile hemen sorun çözülüverdi.

Saatinde aldılar. Gaz ölçümü, sair işlemler 15 dakika sonra bitti, ederi 244 TL.  Aslında 235 de gerisi gecikme cezası.  İki yıl sonrasına kadar, belki de daha önceleri bu alaminüt işlemden eser kalmayacak.

Yani laf ola beri gele.

Oradan, ruhsat belgesinin dolması ve yenisinin hazırlanması gereğiyle haydi Trafik Şube Müdürlüğüne. Bir bayan bir bay memur özveriyle çalışıyor. Yurttaşla diyalogları aynı işleri gibi. Yani nitelikli ve sevimli. Oradaki eder 108 TL.  108+244= 352 TL. Arabası olan kişi için gider tutarı gün için 1 TL.

Ancak insan güler yüz tatlı dille karşılaşınca bir garip mutlu oluyor. Benim sıram 41 idi ve saat 11.45.  Kibar bayan memura (polis) sordum, günde 100’ü buluyor musunuz diye. “Bu durum bizim için sakinliği anlatır. Hafta başları ve yaz dönemi çok, çok yoğun oluyoruz.” diye yanıtladı.

Hafta beş gün ortalama 150 kişiye hizmet olsa haftalık toplam 750.  Yıl 52 hafta hizmet günü ise 260.  260×150 =39.000. Ortalama üç kişiyle hizmet olursa kişi başına düşen yıl için 13.000.

Belediye çalışanları bin 600 desek, 160 000 kişiye verilen hizmette,  hizmet erbabı başına düşen hizmet alan sayısı, bin kişi. Belediyeyi yönetenlere öneririz. Transfer edin polislerden. Hizmet nitelikli, maliyet düşer, üretim gani. Halkla devletin her alanda vuruştuğu bu aşamada siz aykırı laflardan, Bodrum pislik, kaçak ve benzerlerinden kurtulur…

AĞA SÖZÜ ÜZERİNE SÖYLENEN SÖZ…

Namlı ağalardan biri oturmuş, kendi gibileriyle söyleşiyormuş:

-“Şuranın suyu iyidir, buranınki biraz millidir, falanca su taş düşürür, filanca su taş yesen öğütür.”

Kapı dibindeki uşak, ikide bir lafa girip;

-“Ağam Doruk Tepe’nin suyu da iyidir.”

Ağanın canı sıkılmış, uşak hem cahil hem münasebetsiz lafa karışıyor:

-“Al testiyi, git Doruk Tepe’den su al gel. İçelim, karar verelim”

Anılan yer birkaç günlük yolda. Cahil uşak düşmüş yola, üçüncü gün tanıdık birine rastlamış, adam sormuş:

-“Hayrola arkadaş, buralarda ne arıyorsun?”

Uşak perişan :

-“Hiç sorma demiş. Ağa huzurunda bir bok yedim, Doruk Tepe’ye ağzımı çalkalamaya gidiyorum.”

Şimdilerde Doruk Tepe’ye gitmesi gerekenler kendilerini iyice açık ettiler. Ancak, Doruk Tepe’de ağız çalkalayacak su da olmayabilir.

Zaten de ummuyoruz!…

KÖPEKSİZ KÖY…

Adam yolda bir cenaze kafilesine rastlar. Önde köpekli bir adam, arkada bir tabut ve tek sıra olmuş iki yüz adam.

Kafilenin başındaki cenaze sahibine yaklaşır;

-“Üzüntünüze katılıyorum. Ölenler neyiniz oluyor. ?”

-“Öndeki karım, arkadaki kayın validem.”

-“Başınız sağ olsun, nasıl oldu?”

-“Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş.  Yardıma giden kayınvalidemi de öldürmüş.”

Adam biraz düşündükten sonra  :

-“Beyefendi, köpeğinizi alabilir miyim?.”

-“Sıraya geçin…”

Bulunduğumuz yerlerde, Bodrum’da etik, ekonomik, sosyal ve moral değerleri ısırıp parçalayan olabilir.

Uyarırız…

Değneksiz gezmeyin!…

HIYAR…

“Kim hıyarım dese, bir tutam tuz alıp düşüyorlar peşine .”

Cennet, yurdu olası kayın validemden duyardım bu söylemi.  Yerinde, isabetli. Duymayalı 52 yıl oldu. Bu süreçte ortam tersine dönmüş gibi. Yani tuz ile hıyar rol değiştirmiş. Nerede tuz görse veya sezse, hevesli hıyar koşuyor tuzlanmamaya.

Kokmuşta ondan.

Aman tuz lafını her yerde kaçırmayalım ağzımızdan. Tuzun görevi, kokuyu önlemek değil. Kokmayı önlemek ise her kokmuş için yapılmaz.

O görev anlamlı ve yücedir…

KURBAĞA ve ÇAMUR…

“Kurbağayı koltuğa oturtsan, çamura atlar.” Demiş Miller.

Elbette atlayacak. Özünün yapısı o. Çamura ve çamurluğa alışmış bir kez. Hem atlar hem de etrafa bulaştırır. Bunu yaptıktan sonra marifetine de güler. Gülme çirkindir, ama doğaldır.

-“Vırrak, vırrak, vırrak!…

Koltuğa oturtulduğunda çamura atlamak salt kurbağa güdüsü değil ki. Yanımızda, yöremizde kurbağa huylular dolaşıp duruyor.  Çamur bulaştıracak doğru düzgün yaşayan adam arayışı içinde. Bulunca kurbağalaşıp gülecek, gülüyor. Ama bu gülüş, kurbağanınki gibi doğal çirkin değildir…

Yani: Hem sahte, hem de İğrenç!…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.