Bodrum Gündem

10 KASIM 1938-10 KASIM 2016 / Fikret Karataş yazıları…

10 KASIM 1938-10 KASIM 2016 / Fikret Karataş yazıları…

Bugün 10 Kasım 2016 Perşembe.

78 yıl önce Ata’mızın maddi alemden yüreklerimize göç ettiği gün de Perşembe’ydi. O’nunla aynı havayı 4-5 saatte olsa solumak bu satırları yazana da kısmet oldu. 4-5 saatlik bebekken yerleşti onun da yüreğine ATATÜRK…

Bu günlerde O’nun varlığının ne müthiş bir olgu olduğu daha net, daha güzel anlaşılıyor. O daha da hasretle sevgiyle aranıyor.

Günün iktidarı tarafından şapa oturtulmuş ülkenin bu hale gelebileceğini o denli gerçekçilikle saptamış ki, konuşmuş, öğüt vermiş uyarmış ve emretmiş.

Bu günkü köşemi O’nun söylevlerinden, Bilgi, Zeka, İlim ve İrfan yüklü alıntılara ayırdım. Ömür izin verirse her yıl bunu alışkanlık haline getireceğim. .  Bu lanetlenmiş ortamın yok olmasına belki katkı koymuş olurum.

Atatürk’ümüz, 18 Mart,1923, 29 Ekim 1923, 1927, ve 1933 da Bursa’da çok önemli konuşmalar yapmıştır. 1927 Yılında gençliğe yaptığı sesleniş bilindiği ve ezberlendiği gibi bir zeka, sesleniş, bilgi, taktik ve edebiyat harikasıdır. Ondan sonra 1933 yılında Bursa’daki irtica kalkışması ile ilgili ve yerinde söylevi ise Bu günkü ortama yaklaşım ve karşı koyma için bir Emirdir, İstemdir ve Uyarıdır.

18 Mart 1923 yılında ilk Cumhurbaşkanlığı nutkundan gençler için söylediklerinden bir kısmında:

“Sayın Gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır. Galip gelmek, mağlup olmak. Size, Türk Gençliğine bırakacağımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır.  Ve eminim galip olacaksınız.

Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız.

Bunun için dimağlarımıza (beyinlerimize) , irfanlarımıza, bilgimize, icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza başvuracak,   fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız.  Bu millet , sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır!.”

1927 yılında yine Gençliğe seslenişi önceden de söylediğimiz gibi dünyada hiçbir lidere nasip olmayan ve olmayacak ilgi ve takdiri toplamıştır. Orada kendisinden sonra gelen yöneticilerin neler yapabileceklerini, deli cesaretlerini, soygunu, vurgunu adaletsizliği ve vatanı elden çıkarma tehlikesini çok akademik ve gerçekçi ölçüde anlatmıştır. Son tümcesi ise bir başka değerde ve bir harikadır:

“Ey Türk Gençliği !…

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!…”

1Şubat 1933’te Bursa Ulu Camiinde Türkçe ezan okumak istemeyen ve göreve gelmeyen müezzin yerine cemaatten Topal Halil adlı kişi Arapça ezan okumuş ve Kazan’lı tatar İbrahim adlı kişi Arapça kamet getirmiştir. Polisin müdahalesi nedeniyle karışıklık çıkmış, bir çok kişi tutuklanmış, tutuklananlarsa ertesi gün serbest bırakılınca Hakimler görevden alınmış Müftüye de görevden el çektirilmiştir.  Sonra, serbest bırakılanlar yeniden tutuklanmıştır.  Ulu Caminin hatibi de tutuklanıp İstanbul’a gönderilmiş.

Olayı 3 Şubatta dönemin Belediye Başkanı Afyon’da bulunan Atatürk’e telgrafla bildirmiş.

Atatürk 5 Şubatta Bursa’ya ulaşmış, O akşam Çekirge yolu üzerinde bulunan köşkte verilen akşam yemeğinde cemaatin yürüyüşü ile ilgili olarak “Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye güveninden ötürü…” şeklinde bir laf edilmesine sinirlenen Atatürk, konuşmakta olan kişinin sözünü keserek “BURSA NUTKU” diye anılan aşağıdaki konuşmayı yapmıştır:

“Türk Gençliği Devrimlerin ve Cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.  Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve davranış duydu mu , “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla müdahale edecektir.

Polis gelecek asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç “Polis henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir .” diye düşünecek ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek  “Demek adalet örgütünü düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.” diyecek.

Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışta bulunmakla birlikte bana, Başbakana ve Meclise telgraflar yağdırıp, haksızlık yapıldığını ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı oraya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”

İŞTE BENİM ANLADIĞIM TÜRK GENCİ VE TÜRK GENÇLİĞİ “

Yıl 1933 yıl, 2016. 83 yıl sonra da tüm tazeliğini ve gerçekçiliğini koruyan sonra da koruyacak olan söylem…

Adalet, Güvenlik, Ordu, onun kuşkularını anlattığı niteliğe ulaşalı 12 yıl oldu. Yani Bursa söyleminden 71 yıl sonra ve tam olarak…

Konuşmalarında, dincilik, kincilik, bölücülük, kavga, soygun ve halkın çıkarlarına aykırı bir şeyler yok. Olamaz da zaten…

Çünkü o ATATÜRK!

Öyleyse olanak bulur bulmaz Gençler, Laikler, Cumhuriyetçiler, Eğitim ve öğretimciler, Askerler, Arı inançlılar, barıştan ve Birlikten yana olabilenler.

Görevlerimiz 15 yıl hiç ara vermeden ülkenin Kurucu tarafından sürekli yinelenmiş. Söylenilen şeyler kutsaldır…

Öyleyse, DÜŞÜNÜP DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKMEZ Mİ?

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.