Bodrum Gündem

BODRUM VE COTE D’AZUR (Cot d’azüüğ) / Fikret Karataş yazıları…

BODRUM VE COTE D’AZUR (Cot d’azüüğ) / Fikret Karataş yazıları…

COTE-DAZUR-22

İkisini kıyaslamak değil amacım. Zaten kıyas da kabul etmez ki olgu. Ama anlatımda yarar olduğunu düşünüyorum.

Geçenlerde bir dost söyleşisinde arkadaşlarımızdan biri;

-“Ben Bodrum nüfusunun bin 800 olduğu zamanı da gayet iyi anımsıyorum.” dedi.

Biraz düşündüm ama pekte yadırgamadım. Olabilir, yaşamını memleketinde sürdürüyor.

Ben Bodrum’la tanıştığımda nüfus 6 bin 100 idi.  Levhası da cezaevinin biraz Bodrum’a doğru aşağısında çakılıydı. (Birçok kez dillendirdim bunu)

Geldiğimizde Bodrum çok güzeldi. Nüfusu bin 800 iken, belki daha da güzeldi.  Biz bu günkü nüfusa erişme sürecini buralarda geçirdik. Nüfustan hareketle güzelliğin geçirdiği aşamaları değerlendirdim ve…

Nüfus artışının Bodrum’daki fiziki yozlaşmanın nedeni olduğu kanısına ulaştım.

bodrum-1980-yılı-kaleden-görünüm1980 de, artık Bodrum’un köylülükten kurtulup kent kültürünü özümlemesinin konusunda, okur-yazar, gurbet görmüş ve entelliği tatmak isteyenlerce bir akım başlatılmıştı.  Uzun sürmedi elbet. Ülkemizin çeşitli kentlerinden, kasabalarından, beldelerinden ve köylerinden gelenlerin oluşturduğu sosyal gruplar, kentlilik, ticari yaşam ve insan ilişkileri konusunda beklenen gelişmeyi, yani kant kent bilinci denen olguyu üretmede başarılı olamadı. Çünkü, hepsinin de anlayış ve konulara yaklaşımları değişikti.

Nüfus azken mahalle de, cadde de sokak da az, doğa yapısı canlı ve genişti. Elbette artan nüfus etik, siyasal, ticari, sosyal ve diğer yaşam öğeleri ile etkenleri de değişikliğe uğrattı.  Bu değişik yapı karmaşayı da beraberinde getirdi.  Kültür farklılıkları da arttı.  Yerlilerle gelenler kültür paylaşımı ve kaynaşmasında başarılı olamadılar.

Her olguda bir çok değişim çok hızlı gerçekleşti. Bu hız ve aculluk kabule uygunlukta denge oluşturamadı.  Mevcutla gelenlerin doğaya bakış ve onu değerlendirmesindeki büyük farklılık önce söylediğimiz gibi fiziki yapıyı kural dışı olarak çok bozdu, önemli ölçüde de çirkinleştirdi.

1970 yıllarında Yokuşbaşı’ndan Bodrum’u gündüz izlemek çok güzeldi, doyum olmazdı. Kurala uygun yapılan beyaz evleri kucaklayan mandalina bahçelerinin yaydığı rayihanın insanları ne denli etkilediğini doktorlar daha iyi değerlendirir elbette.

Gece deniz kıyısındaki yol ve evlerden görünen loş ışıklar, sanki geçmişin gizini kıskançlıkla koruyan birer ateş böceğini andırıyordu.

Nüfusun gereksiz artışıyla her yıl oluşan değişiklik, görsel kirlilikle birlikte kafaları da sürekli karıştırdı.

Aceleye getirilen işlerin yanlışlığını onarmak olanaksız hale geldi. Kural dışı oluşumlara rıza göstermek doğal davranış olarak değerlendirme aşamasında rahatsız olmayacak yer bulabildi.

Nüfus ve yapı bakımından Bodrum’a benzer bir Anadolu kasabası bu denli saldırı kıvamında bir ilginin konusu olsaydı, bu aşamada esamisi okunamayacak düzeye çoktan ulaşmış olurdu.

Peki Bodrum neden olmadı?…

Çünkü Bodrum yerli halkı tehlikeyi gördü. Köylülükten kurtulalım diyenlere kulaklarını tıkadı. Köylülük konusunda fazla laf edenler de ettiklerinden pişman olup kıstılar seslerini. Tarihi dokusu ve barışçıl insan yapısı ise resmi saldırılara bugünlere dek göğüs gerdi. Bu direnişi kırmak için kaldırdılar belde belediyelerini.

COTE-DAZUR-33Yerel hizmet yönetimin başına bugüne değin seçimle hep Bodrum’lu insanlar getirildi. İşte bunlardan birileri : “Bodrum Cote d’azur (Fransız rivierası, sığınılacak yer, mavi kıyı) olacak” sloganını ürettiler. Burası neresi: Görmedik ama öğrendiğimize göre, Alpler ile Akdeniz arakasında uzanan kıyı şeridinin Fransa’da kalan bölümüne verilen ad. Menton, Monte Carlo, Nice, Antibes, Cannes gibi tatil yerlerini içeriyor.

Nefis mimari, temiz insanlar, akıllı yöneticiler ve paralı sakinleriyle küçük cennet. Mandalina, portakal, temiz sokaklar, bakımlı tarihi binalar.

Benzerliklerimiz epeyce var bizim yarımadamızla. Ama oradaki oluşumun kural ve koşullarıyla hiç benzerliğimiz yok gibi. Nerede bizdeki mandalina bahçeleri, temiz sokaklar, paralı sakinler, bakımlı tarihi binalar  ve bilinç ve bilgiye dayalı yönetim.

Özgün yapıyı gereksiz yerde koca, koca çirkin yapı yamalıklarıyla bezemek demek asla böyle bir Avrupa Rivierası olmak demek değildir.

COTE-DAZUR-1Hiç kimsenin emeğini yadsımak haddimiz ve hakkımız değil elbet ama gördüğümüzü de söyleyip eleştirmek ve önerme hakkımızı da kimselere yedirmememizde bizim inatla üzerinde durduğumuz koşulumuz. Cote d’azur’un tepelerinde farklı mimari özelliklerin işlendiği ve kentin üzerine yıkılıverecek gibi görünen binalar yok. Tarihi ve bakımlı binalar her resimde anlam kazanıyor ve ön planda.

Muğla ve Bodrum türküleri yurt genelinde kabul görmüş çok güzel müzik yapıtları ama , “tepesindeki binalar” lafı edince, Bodrum’a öğüt vermesi olası bir Anadolu türküsünü anımsadık:

“Yüksek, yüksek tepelere ev kurmasınlar,

Aşrı, aşrı memlekete kız vermesinler.”

İkinci dize önemli ölçüde işlerliğini koruyor ama birincisi…

Heyhat!!!! Atı alan çoktan geçti Üsküdar’ı!. Bizdeki eksik olan, Cote d’azur’un sahip olduğu olanaklar ve çok dikkatle uyup koruduğu özgün değerler…

Ne diyelim. Umarsızların dediği gibi…

KADER UTANSIN!…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.