Bodrum Gündem

ISKAROZ OLDU BARBUN / Fikret Karataş yazıları…

ISKAROZ OLDU BARBUN / Fikret Karataş yazıları…

Ülkenin haline bakınca Bodrum’da yaşamak elbette mutluluk nedeni. İyi ki Bodrum var. Bencillik olarak değerlendirilmesin ama iyi ki, bizlere de Bodrum’da yaşamak kısmet oldu. Sayesinde sayeban olduğumuz mutluluk nedeni Bankam daim ve başarılı olsun…

Burada,  mutluluk veya aykırılığı uygar ölçülerle paylaşabiliyor insanlar. Ya ülke genelinde?

Heyhat ve yazıklar olsun sebep olanlara. Halkımızı karpuz gibi böldüler. Dilimleme görevi de şimdilerde artık Milliyetçi bir partide, Başkanlık misyonunu çoktan yitirmiş birine düştü.

Ne ise TV kargaları, yalaka basın, bilmem nerenin kılı olma heveslileri ile Emevi dini uygulayıcıları gün 24 saat zırvalamayı iştahla sürdürüyorlar.  Bu ortamın elde olmadan bir ucunun ortağı olma düşkünlüğünü yaşamamak ve o konularda yazmamak için zorlanıyorum, zorlayacağım kendimi yani,  kalemimi… Yaşadığım ve çok sevdiğim yerle ilgili yazmak, burada mutlu veya zaman, zaman az da olsa mutsuzluğu yaşamak mezbeleye bulaşmamanın umarı olduğuna göre öyle yapacağım.

Zaten artık söz çoktan bitti, şimdi eylem zamanı. Her gün uyanık kaldığı sürece konuşup duranın dudakları 12 yıldır eskidi ve de inceldi. Yani ülkedeki asabiyecilerin önemi ve müşterisi epeyce arttı.

Neye yaradı ki?…

Bodrum’u, Muğla’yı, yerel yöneticileri, yanlış gördüklerimizi, onaylayıp alkışladıklarımızı  ve benzerlerini, geçmişi, geleceği  yazmayı, karınca kararınca  sürdürme kararındayız.  Elbette akıl düşkünlüğüne uğramadığımız sürece… Bu olgunun mutluluğumuzun öğelerinden biri olduğunun bilincindeyim.

Giriş bu, gelişmeye geçelim şimdi…

Bodrum turizminin ekonomik, sosyal ve psikolojik gücünü keşif edip Kızıkları için emek harcayanların bir çoğu dünyasını değiştirdi. Rahmet olsun hepsine. Ama onların başlattıkları bu çok değerli yapının mirasçıları emaneti başarıyla ileriye taşıyorlar şimdilerde.

Bu değerli insanlardan biri de rahmetlik Mahmut Zengin idi. Bu günkü Harem lokantasının yeri ve Müsgebi’deki  Harem motelin sahibi. Turizm pazarlamasına bungalov tipi ünitelerde başladı.

Çok iyi dosttuk. Banka olarak biz onu destekledik,  Mudi olarak da o bize çok yardımcı oldu.

1976 yılının yaz başlangıcında Dikili’den Bodrum’a gezi istemi belirdi. 44 kişilik kadınlı erkekli bir gurup benden gezi ayarlamam için ricada bulundu. Eh, bu istem bizim için de nur nimetti. İlk aklıma gelen de Zengin oldu. Aradım o sevindi, uygun yanıt verdiği için ben de sevindim.

O zaman Ortakent daha havadar, daha sakin ve çok daha yeşildi. Mandalina bahçeleri içinde irem örneğiydi sanki.

Otobüsle çıktık yola. Geze toza geldik ama 40 yıl önceki yolların ne demek olduğunu gezen bilir. Müsgebi Dikili arası380 Km. Önden motorlu araçlar İzmir’e 6 saatte gittiğine göre ötesi için de koy üzerine iki saat etti sekiz. Bir iki de yolda dinlenme payı ve on  saat sonra  gelebildik Harem Motel’e…

Rahmetlik epeyce meraklanmış. O saatte hiçte yılgınlık panikleme göstermeden hazırlığını da tam yapmış.

Bir güzel kuzu kesip Bodrum usulü pişirmiş. Gelenler eğlenmesini bilen ve sevenler olduğundan sabaha dek hem kendileri uyumamış ve hem de Zengin’i uyutmamışlar. Yani :

“Çalsın sazlar oynasın Dikilililer ve de Rahmetlik.”

Biz, Bodrum Merkezde alı konulduğumuzdan orada bulunamadık. Ertesi gün tekne gezisi programımız olduğundan Bilgin kaptanın motorunu ayarlayıp ulaştık guruba.

Öğleye doğru ancak kendilerine geldiler . Köy yerinde geçerli köy yiyecekleri  40 yıl öncesi yiyeceklerinin doğallığından ve lezzetinden söz etmek biraz abes olmaz mı?  Gördük ki, 44 kişi de çok mutlu.

İnsanlar tekne için hazırlık yaparken  biz de Zengin ile söyleşiyorduk . Durduğumuz yer onun

Balıklarının yanı başıydı.  Tezgahındaki baskın görüntü Iskaroz balığına aitti. Onları, erkek ve dişi olarak ayırıp sıraya koymuş, sanki hepsi sesleniyordu insanlara: “Al beni, beni al!” diye… (Bilindiği gibi ıskaroz balığının dişisi gri, erkeği kırmızı oluyor)Biraz sonra yanımıza bir çocuklu genç bir çift yanaştı. Adam balıkları süzdü. Çok beğendiği yüz şekli ve bakışından belli.  Zengin’e dönüp kırmızılarını göstererek: “Bu barbunyaları kaça pişiriyorsunuz?” dedi

Zengin şaşkın. Bana baktı ama denecek bir şey yok. Genç adam “Bodrum’da kül yutmama” Ve kendinin bu konuda bilgili olduğunu gösterme modunda.

Zengin, gözü, elleri ve hafif ağzını yana kaydırarak gülümsemesiyle söyledi kaça pişirdiğini. Genç adam yemek saatini verip gitti denize.

-“Ne yaparsın Fikret’ciğim şimdi. Adam Barbun balığı yemeye meram etmiş. Bunu hanımının yanında söylemiş. Onlar ıskaroz desek mahcup olacak Belli ki bu baslığı hiç görmemiş. İştah ve havasını bozmak işime gelmedi.” dedi.

Ve bunu söylerken de kızardığını gördüm Onun ne zaman ve neden kızardığını bilenlerden olduğumdan, Bodrum turizminin bu terbiye ve ticari ahlak üzerine kurulmakta olduğunu kurulacağını görmekten çok mutlu oldum.  Sonuçta öyle de oldu ve bozulmadı. Zararı olmuşsa kendilerine oldu.  Zaten çok iyi biliyorum ki, o müşteri de balığı ıskaroz ederinden yedi.

Herhalde Bodrum’dan gittikten sonra o sabahçı ıskarozların damağında kalan tadını epeyce anlatmıştır dostlarına çünkü, Iskarozun sabahçılarının tadı bir başka olur.

Ondan sonraki yıllarda Iskarozun Barbun oluşuna hiç rastlamadım!…

Yorumlar

  1. Işın Abacı dedi ki:

    “Ben deniz kıyısında vekarlı, sakin
    vurdumduymaz bir kaya
    gibi yaşamaya
    söz veremiyeceğim . . .
    Çatlıyacaksa, varsın çatlasın yüreğim
    öfkeden
    kederden
    sevinçten.” (NH)