Bodrum Gündem

KAMURAN ÖNCEL / Çiçek Bozoğlu “BG DERGİ” söyleşileri…

KAMURAN ÖNCEL / Çiçek Bozoğlu “BG DERGİ” söyleşileri…

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (1)

Bodrum’u Bodrum yapanlar, sadece burada yaşayıp emek verenler değil aslında. Bu topraklarda doğmuş, hamuru buraların kültürüyle harmanlanmış olarak ülkeye hizmet eden isimler de en az yerleşik olanlar kadar Bodrum’un bugünlere gelmesine,  marka olmasına katkıda bulunmuşlar. Bu özel isimlerden biri de Kamuran Öncel…

Bizler Öncel soyadını duyunca Bodrum’un ebe annesi Sabiha hanımı biliriz.  Zamanında medrese eğitimi görmüş Sarıağalar sülalesinden Mehmet Öncel’in eğitime önem vermesinden kaynaklıdır ki altı kızını da o günü şartlarına göre okutmuş olması kızlarının geleceğini de o ölçüde şekillendirmiştir. Baba soyu Sarıağalar, anne tarafı da Kamberoğlu olunca evdeki nizam, görgü de ona göreymiş haliyle.   Biz bu sayımızda sizlere Bodrum’un hem siyaset hem ticaret hayatında iz bırakan Öncel ailesinin en küçük kızını, Kamuran Öncel’i ve onun hayat serüvenini paylaşacağız.

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (3)28 Haziran 1937 tarihinde evin en küçüğü olarak doğmuş Kamuran hanım. Evin en küçüğü demek malumu-u aliniz o evin en çok şımartılan ve de sevileni demek her nedense. Altı kız kardeşten bugün hayatta olan ebe anne Sahiba Önce’le birlikte dost sohbetlerinin aranılan ismidir kendisi.

-“İlkokulu Turgutreis’te okuyordum, dördüncü sınıfta iken okulumuz yandığı için Cumhuriyet ilkokuluna gittik ve ilkokulu orada bitirdim. Benim mezun olduğum yıl Bodrum’da ilk ortaokul tüccar Birakilerin karşısında Şehir Kulübü’nün orada bir sınıf açıldı. Sabiha ablam hariç diğer ablamlar ilkokul mezunuydu, çünkü ortaokul yoktu. Ziya Tarık Işıkman diye bir müdürümüz vardı, sonra şimdiki kütüphanenin karşısında Mahfel’in oradaki bir odaya, oradan da Cumhuriyet Ortaokulu’nun bugün ki binasında bir odaya taşındık.  Biz ortaokulun  ilk mezunlarıyız. Ortaokulu bitirdikten sonra İzmir Kız Lisesi’ne ardından da İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ebe Okulu’na gittim. 26 sene Sağlık Bakanlığında hizmet verdim.

Söz konusu 26 senelik devlet hizmeti öyle sıradan geçmemiş Kamuran hanım için. Bodrumlu hemşiremiz Türkiye’de bir ilke imza atıyor hemşirelik yaparken. Ülkemizin İlk kadın sendika başkanı olarak adını tarih sayfalarına yazdıran Kamuran Öncel, aile geleneği olan ilkler konusunda ablasını da yalnız bırakmamış oluyor. Bilindiği üzere ebe anne Sabiha Öncel’de değil Bodrum’un  Muğla’nın ilk kadın belediye başkan adayıydı…

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (5)-“İlk Şişli’de rahmetle andığım Prof.Asım Bumin beyin yanında ameliyathanede 6 ay çalıştım. Ondan sonra Zonguldak Devlet Hastanesi ebeliğine tayin oldum. Orada çalışırken Türkiye Ebeler Derneği beni Stokholm’deki ebeler kongresine gönderildim. Bir yıllık Zonguldak görevinden sonra Ankara Numune Hastanesi ameliyathane baş hemşiresi olarak tayin ettiler. Beş sene de burada görev yaptım. Daha sonra babamın rahatsızlığı nedeniyle Bodrum’a geri geldim. Bir sene kadar çalıştım Bodrum Sağlık Merkezinde. Ardından Aydın Devlet Hastanesi Baş Hemşiresi olarak görev verildiğinde yaklaşık beş sene de burada kaldım. Aydında iken evlendim ve mesleğime bir yıl kadar ara verdim. Fakat mesleğimi özlediğim için tekrar tayin istedim ve bakanlık beni Ana Çocuk Sağlığı Merkezleri Koordinatörlüğü’ne atadı. Eşimin işi sebebiyle İzmir’de yaşamaya başlamıştık. Ben iki sene boyunca Pazartesi günü Ankara’ya uçuyor, Cuma günü tekrar İzmir’e dönüyordum. O zaman Sağlık Bakanımız Mete Akyol’du. Gidip gelmem zor olduğu için Ege Bölgesi Koordinatörlüğünün görevi yanı sıra Ana Çocuk Sağlığı Genel Müdür Yardımcılığı görevine atadılar,  bu vesile ile Türkiye’nin pek çok yerindeki Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerini kurduk. Bunların arasında İzmir, Afyon, Kayseri, Malatya, Ankara ve pek çok şehir yer alıyordu. İzmir’de çalışırken Türkiye’deki ilk kadın sendika başkanı olarak HES (Hemşire ve Sağlık Memurları Sendikası) in sendika başkanlığı görevini yaptım. Sendika başkanlığını ancak bir sene sürdürebildim, çünkü işimin hacmi büyümüştü ve yetişemez olmuştum. 1983 senesinde de sağlık sektöründen emekli oldum. Bu arada 12 yıl evli kaldığım eşimle yollarımızı da ayırmıştık…”

İş hayatın bu kadar aktif olan Kamuran Öncel sanmayın ki 26 yıl çalıştığı devlet sektöründen sonra pılını pırtını toplayıp bir kenarda emeklilik hayatı sürsün. O daha hayatının baharında ve en verimli yıllarındadır. Kendisi de bunun farkında olduğundan hiç bilmediği bir sektör olan Basın Yayın camiasına adım atarken kendinden emin olarak başarı merdivenlerini birer birer tırmandı…

-“Sağlık Bakanlığı’ndan emekli olarak ayrıldıktan bir ay sonra hayatımda hiç düşünemeyeceğim bir alanda görev yapmaya başladım. Ama öncesinde İzmir veya Bodrum’da yaşamak arasında seçim yapmam gerekti. Çalışma hayatını çok sevdiğim ve Bodrum’da da benim çalışacağım alanla ilgili yeteri kadar imkan olmadığı için İzmir’de yaşamaya karar verdim. O esnada basın camiasından iş teklifi geldi. 1983 senesinde Türkiye’nin ilk ulusal ekonomi gazetesi olan Ticaret’te halkla ilişkiler müdürü olarak göreve başladım. Benim göreve başladığım zaman gazete 42. Yılında idi. Çok değerli sahipleri vardı, bir aile olmuştuk ve 18 sene de orada çalıştım. Turgut Özal’ın Maliye Bakanı Ali Naili Erdem Bey bana Cumhurbaşkanlığının Protokol Müdürlüğü işini teklif etti fakat Ben Ankara’da yaşamak istemediğim için teklifi kabul etmedim…”

Kamuran hanımı dinlerken şaşırmadan edemiyorum. Sen zamanın sürgün yeri olan bir kasabasından çık, hemşirelikten yöneticiliğe 26 sene ülkenin çeşitli şehirlerinde sağlık konusunda hizmet ver ki; oradaki başarıları da ortada. Ardından basın sektöründe hızlı adımlarla ilerle ve Cumhurbaşkanlığı Protokol Müdürlüğü görevi için teklif al. Hani hep söylene gelmiştir; “Kadın yeter ki istesin. Ne önündeki dağları engel görür ne de geçilmez nehirleri…”  Ticaret Gazetesinden sonra Gazete Ege, Hürriyet Ege ve daha sonrasında ikinci emekliliğini yaşayacağı Gözlem Gazetesi’nde yöneticilik yapan Kamuran Öncel o günlere dair birkaç anısını şöyle aktardı…

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (2)-“Basın camiasında çalıştığım süre içinde Türkiye’nin iş dünyasından çok üst düzey bir çevre ile dostluğum oldu. Her İstanbul’a gittiğimde Vehbi Koç beyefendiyi ziyaret ederdim. Kendisi bana “Sizi yetiştiren anne babanın mekanları cennet olsun, onlara teşekkür etmek gerekir böyle bir evlat yetiştirdikleri için “ deyip alnımdan öperdi. Basın Cağaloğlu’nda iken her sabah Basın Lokalinde buluşur hep beraber kahve içer ondan sonra işe giderdik. Can Yücel gelir orada bize hikayeler anlatır, şiirler okurdu. Can Ataklı beyefendi bizim İstanbul temsilcimizdi ve bizim yaş gurubumuzdaki gazeteciler ile teşviki mesaimiz oldu. Çoğu ile hala ara sıra telefonlaşır, birbirimizin hatırını sorarız. Gözlem’de çalışırken sağlık sorunu yaşadım ve beş sene sonunda ablamı da düşündüğüm için onu tekrar yalnız bırakmak istemediğimden Bodrum’a kesin dönüş yaptım…”

26 sene devlette üst düzey yönetici olarak, 25 sene de basın sektöründe çalıştınız. Hangisi sizi daha mutlu etti?

-“Özel sektörde verdiğiniz kadar karşılığını alırsınız ve burada teşvik çok daha farklıdır. Çalıştığınızın karşılığını maddi ve manevi tatmin söz konusudur. Negatif yanına gelince kişiyi çalıştırır da çalıştırır,  benim tabirime göre portakalın suyunu sıkar gibi sıkar işine gelmediğinde de fırlatır atar. Devlette ise rahat bir çalışma ortamı söz konusudur ama devlette bürokrasi çok farklı. Ben her iki tarafta da işimi çok sevdim. Her iki mesleğin artı ve eksileri var tabii ki…”

Bu yaşanmışlığınızın içinde Bodrum kadar Türkiye gerçeği var…

-“1957 den 60’ların başına kadar Ankara’da yaşadım. Bir baloda beyler smokinli, hanımlar tuvaletli ve arkalarında vizon etollerle girerdik salonlara.  Tangolar, valsler çaldığında sanki herkes kendinden geçerek dans ederdi. Opera galalarında bir tek tuvaletsiz hanım göremezdiniz. Bir balo, opera, tiyatro adabı kalmamış, bunları unutmuşuz biz. Her şey değişti, sosyal hayatlar da değişti. Her şey pratikleşti, belki eskisi kadar balolar da olmuyordur veya önem verilmiyor. Şimdiki giyim tarzımız çok basitleşti. Karşıdan gelenin bir hanımefendi olduğunu anlayabilmek çok zor. Bodrum’da bir iki cumhuriyet balosunda bulundum, oradaki tarzı da gördüm. İnsanlar sevgiyi, mutluluğu kaybettiyse bu bizim temeldeki eğitim eksikliğimizden, kültürümüzün eksik aktarılmasından kaynaklanıyor. Eskiden aile büyüklerimizin fazla tahsilleri olmamasına rağmen aile içindeki görgü eğitimine çok önem veririlermiş. Adab-ı muaşeret kurallarını çok iyi öğretmişler. Rahmetli babam yemek masasına oturmadan hiç birimiz oturmazdık. Şimdi herkes birkaç üniversite bitiriyor ama bence günümüzde okumak sadece insanın bilgisini arttırıyor. O bilginin görgüye pek faydası da yok gibi. Altmışlarda Ankara’da sabahleyin otobüs duraklarında elinde çapası, küreği olan işçi bile durakta bekleyen diğer insanlarla beraber sıraya girer ve öyle binerdi otobüsüne. Biz öyle disiplinli bir nesildik. Aslında öğrenmesini öğrenmeyi bilmemiz gerekiyor…”

Devrimler ve devrilenleri gördünüz. Bu dönemlere ait neleri bizimle paylaşmak istersiniz?

-“1960 ihtilalini Ankara’da yaşadım. Ankara’nın merkezinde o tankları görmek insanın tüylerini diken diken ediyor. Herkes kapıya pencerelere çıkmış cumhuriyet şarkıları söylüyordu. Bir harp olacak diye insanlarda korku vardı ama çok şükür olmadı. Onsan sonraki devrimde iyi olduğu kadar kötü şeylerde oldu. Bugün ise Türkiye’nin koşulları çok kötü ve ağır aslında. Yarınızın ne olacağından emin değiliz. O dönemde geleceğe daha istikrarlı bakıyorduk. Bu kadar kaygımız yoktu. Her değişimin arkasından bir kaygı yaşandı mutlaka. Ama bu kadar sert değildi. 60-70 ve 80’li yıllarda yaşananların artı ve eksilerinin çok olmasına rağmen bugün yaşadığımız koşullar, Türkiye’nin evrensel dünyadaki yeri, dışarıya bakış açısı bambaşka. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu kadar zaafa uğramamıştı zannımca. Tarihi boyunca yaşanan tüm ihtilalleri baz alırsak eğer…”

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (7)Peki Bodrum’a dair neler söyleyeceksiniz demiş bulundum. Bir sordum bin ah işittim…

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (8)-“Ailemle yaşıyor olmamın dışında Bodrum’a döndüğüme memnun değilim. Bugün globalleşen bir dünyada eski Bodrum’u bulmam mümkün değil tabii ki onun bilincindeyim. Bu kadar göç almış bir yerde çok az Bodrumlu kalmasından ve tarihine, kültürüne fazla sahip çıkılmamış olmasında dolayı çok üzgünüm.” şeklinde başlayan cümleleri şöyle devam ediyor…

-“İngiltere’de Mausollos’un Anıtını  gördüğümde hüngür hüngür ağladım ben.  Bodrum’un üç simgesi var Heredot, Artemis, Mausollos ve üçü de burada değil. Bodrumlu kendi tarihini dünyaya yeterince duyuramamış. Mesela Bodrumspor diyorlar ama Bodrumspor’u ilk kuranların adını kimse anmıyor artık. Bodrum Kalesini’nin gelişmesine ve tüm dünyada adının duyulmasını sağlayan ve Bodrum Kalesi yapan Haluk Elbe’dir. Bir anılma, sahip çıkma durumu yok. Halikarnas Balıkçısı için kütüphane diye bir yer yapmışlar, yıkık dökük bir durumda olduğunu görünce çok üzüldüm. Biz tarihimizi anlatırken neden sadece Cevat Şakir beyi anıyoruz? Heredot, Artemis, Mausollos’un adı neden geçmiyor? Bunlar dünya çapında isimler ve Bodrum kökenli farkında mıyız? Kilisemizi bile kalkıp Halk Eğitim merkezi yaptılar. Bitez’deki kiliseden haberi olan var mı?

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (6)Bodrum’un size göre birkaç eksiğini tespit ettiniz, peki çözüm öneriniz var mı?

-“Bu kişiler bunu hak etmedi. Sağlığım el verseydi  Cevat Şakir’i anlatmak için uluslar arası kongreler yapardım ve yabancıları buraya davet ederdim. Bir zamanlar Prof. Şadan Gökovalı İzmir’de dahi Cevat Şakir’in yıldönümünü yapardı ve katılım çok olurdu.  Cevat Şakir, babamla eski handa sabahları kahve içerlermiş. Cevat Şakir beyin rahatsızlığı nedeniyle İzmir’de olduğunu duyduğumda kendisini ziyaret ettim, yataktaydı. Kendisiyle kısa bir sohbetimiz oldu. Zaten ziyaretimden 15 gün sonra da vefat etti. Bir tek beyaz evlere sahip çıkmışız. O da şimdilik bana göre. Bizim yel değirmenlerimizin Ayvalık’takilerden neyi eksik? Neden restore edilip de Bodrum’a kazandırılmıyor? Ayvalık’taki değirmeni Rahmi Koç bey restore ettirmiş, altına bir kütüphane bir de kafe yaptırmış. Karaada’daki termale neden sahip çıkılıp da orada bir termal turizm hareketi başlatılamadı? Benim çalıştığım dönemdeki koşullarım yüzünden memleketime gelemedim. Döndüğüm zaman da sivil toplum örgütlerini ve kadın girişimcileri araştırdım bir şeyler yapabilir miyiz diye ama ben bunun cevabını da bulamadım Bodrum’da. Memleketine, doğup büyüdüğüm yere hizmet etmek en büyük isteğimdi ama sağlık koşullarım beni oldukça zorladı. Burada sadece Bodrumluları suçlamıyorum, kendimi de suçluyorum merak edenlere not olarak söyleyeyim. Geri kalmış bir Bodrum istemiyorum ama bu kadar da özünden uzaklaşması doğru değil. Bodrum’u gerçekten kalkındıracak projeler varken neden yerelde kendi içimizde boğuluyoruz?  Otel sahipleri neden sadece yazın hizmet verme anlayışı ile hareket ediyorlar? Bu memlekette kışın da hayat var. Kongre ve spor turizmini Antalya’ya kaptırmışız. Kongre turizminin adı bile anılmıyor. Halbuki en çok gelir getiren alanlardan biridir. Otellerimiz var, spor yapacak alanlar da mevcut ama bunları değerlendirecek zihniyet yok gibi.  Yatırım yapmadan gelir elde edemezsiniz. Bodrum’un markalaşması için asıl bunların yapılması da gerekli. Bodrum insanları akıllıdır. Kadınları da erkekleri de çok çalışkandır aslında. Bunları yapabilecek kapasitede gençlerimiz var, imkanları da yaratabilirler yeter ki istesinler…”

kamuran öncel çiçek bozoğlu bodrum gündem söyleşileri (6)Hali hazırda Bodrum’un merkezinde ağaçlar içinde sessiz bir ortamda yaşarken, bir kitap yazar mı Kamuran Öncel?

-“Rahmetli Leyla Umar benim hayatımda neyi enteresan bulduysa bana hep şunu söylerdi “Kamuran sen Bodrum’a yerleştikten sonra bir ay senin misafirin olup hayatını yazacağım.”  Sürekli Bodrum’a nasıl faydalı olurum diye düşünüyorum. Burada ablamla beraber asude bir hayatımız var iki kardeş.  Tek sıkıntım yıllar içinde çok göç alan Bodrum’un kendi tarihi ve kültürü ile yaşamasını istiyorum.  Çalışma hayatımda gerek ilk mesleğimde, gerekse ikincisinde istediğim her hedefime ulaştım. Çalışmayı hep çok sevdim. Aynı zamanda iyi bir ev kadını da oldum. Bu yaşta hala yeni şeyler öğrenme derdindeyim. Onun için Bodrum’da ileriye dönük iyi şeylerin olmasını istiyorum…”

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.