Bodrum Gündem

 EVET Mİ? HAYIR MI? Nuran Yüksel yazıları…

Ben eğitimciyim!

Alın terimle, laik demokratik hukuk devletine olan inancımla yetiştirdiğim onlarca öğrencimin, bana ve çocuklarıma ışık tutan onlarca bilim insanının bir gece içinde çıkartılan KHK ile hayatlarının karartıldığına tanık olduk geçen günlerde.

İçim bir kez daha, çok ama çok acıdı. Televizyonlar da, hocalarımın ve öğrencilerinin çocuklarımız yaştaki genç polislerce nasıl tartaklandığını, yerlerde sürüklendiğini ve bayrağımız kadar kıymetli olan cübbelerinin nasıl çiğnendiğini görmek, yüreğimi bir kez daha derinden acıttı.

Bugün bilim insanlarına yaşatılanlar sadece o insanları ilgilendirmiyor. Aslında esas olarak gelecek kuşakları ilgilendiriyor. OHAL döneminde yüzlerce insan, akademisyen işlerinden atıldı. 1980 darbe dönemini birebir yaşayan biri olarak, bugüne kadar bu kadar çok gazetecinin, yazarın, seçilmiş siyasetçinin hapse atılmasına, işinden atılmasına hiç tanık olmadık. İçeri alınanların ve işlerinden atılanların, bir çoğunun haklarında hazırlanan bir iddianame veya disiplin soruşturması dahi yok.

Böylesi bir ortamda Türkiye’nin rejimini değiştirecek bir referanduma gidiyoruz. Önümüzde iki aylık bir süre var. Bugün geldiğimiz noktada ülkemizde yaşamakta ve görmekte olduğumuz değişikliklerle ilgili derin kaygılarım var. Biliyorum ve görüyorum, benim gibi kaygıları olan, olup bitenlere seyirci kalmamak için ne yapabilirim diye düşünen o kadar çok insan var ki. Ne yazık ki, her geçen gün korkularınız ve endişelerimiz daha da çok artıyor.

Bu kadar çok kamplaşmanın, sevgisizliğin, kaygılar içinde olmanın, bizi bir iç savaşa sürükleyebileceğini düşünmeden edemiyorum. Acaba bizde Ortadoğu’daki komşularımızın durumuna düşer miyiz? sorusu sürekli beynimi kemiriyor.

Bugün sorgulayan ve araştıran insanlar, sorgusuz, sualsiz içeri alınırken, yeni yetişenler, işbaşına getirilenler “Hapse gireriz, işimizden oluruz…” endişesiyle korku içinde susuyorlar. “Ancak bu korkuyla susarsak, sesimizi soluğumuzu çıkarmazsak sonumuz ne olur? Sorusu da sürekli beynimde yankılanıyor.

Türkiye, yakın zamana kadar AB’ye aday, her şeye rağmen, kısmen de olsa bilimsel düzeyde sesi ve ağırlığı olan bir ülkeydi. Şimdi ise dünya gözünde sıradan bir Ortadoğu ülkesi olarak anılmaya başladık. Üstelik bu değişim ve dönüşüm çok kısa bir süre içinde gerçekleşti. Kültür düzeyi her geçen gün hızla düşen, suskun tepkisiz üniversiteleri, aydınları ve halkı olan bir ülke haline geldik.

İçim yanıyor ve çok acıyor.

Fakat her şeye rağmen, özellikle varlığını laik Türkiye cumhuriyetinden elde etmiş bir eğitimci, siyasetçi kadın olarak umudumu hiçbir zaman yitirmemeye çalışıyorum.

Bugün birçok kurum ve kişiler birbirinden çok farklı sebeplerle referandum da  “HAYIR” diyor. Herkesin kendine göre bir “HAYIR”  gerekçesi var. Bu gerekçeler aslında bir zenginliktir. Yeter ki HAYIR’lar,  birbiriyle yarışmasın, tokuşmasın, çatışmasın.

Bugünden itibaren artık herkes neden Hayır dediğini ayrıntıları ile bilmeli ve öğrenmelidir, anlamayanlara da sabırla anlatmalıdır. Özellikle bizim gibi düşünmeyenlerle bıkmadan, usanmadan neden HAYIR denilmesi gerektiği anlayabileceği şekilde usulünce ve detayları ile anlatılmalıdır.

Bu partiler arası bir seçim için değildir, o nedenle herkes sandığa gitmelidir. Bu sandık AKP ve CHP’nin oylanacağı bir seçim değildir. Bu seçimde, sağcılarla solcular, dincilerle dinsizler, Tayyip Erdoğan’la Kemal Kılıçtaroğlu yarışı yapılmayacaktır.

Ben bu seçimde, ölüm döşeğinde dahi olsam mutlaka sandığa gideceğim ve sandıkta Cumhuriyet için, geleceğimiz için “HAYIR” diyeceğim. HAYIR dediğim içinde hiç kimse beni asla terörist ve vatan haini olarak nitelendiremez. Hiç kimsenin buna hakkı yoktur. Benim tercihlerimden dolayı kimse beni yargılayamaz ve hüküm veremez.

Çünkü benim HAYIR demek için çok ciddi sebeplerim var.

Evet diyecekler, lütfen beni ikna edecek mantıklı bir tek gerekçe göstersinler. O zaman birlikte evet diyelim. Bu OHAL koşullarında çoğu değişikliğe uğramış dahi olsa da beraberce değiştirelim 12 Eylül’ün Darbe Anayasasını.

Sonuç “evet” de olsa “hayır”da olsa hayat devam edecek. Yaşanması gerekenler, ödenmesi gereken bedeller ödenmeye devam edecek. Yeter ki özellikle aydın yurttaşlar olarak gerçekleri görelim. Dersimizi çıkartalım. Vazgeçmeden, korkmadan, asla geri adım atmadan, ortak değerlerimizde buluşabilmeyi öğrenelim. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyetin sevdasından ödün vermeden  aydınlık yolda yürümeye devam edelim…

Nuran Yüksel

Eğitimci-Siyasetçi- Bodrum 11-Şubat -2017

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.