Bodrum Gündem

NE DEĞİŞECEK Kİ? Can Pulak yazıları…

Türkiye’yi öyle boş şeylerle meşgul ediyor ve öyle zaman kaybediyoruz ki…

Şimdi iki ay referandumla uğraşacağız. Anayasa değişikliğini ve başkanlığı halkın oylarına sunacağız. Dünyanın masrafını yapacağımız gibi, değişen bir şey de görmeyeceğiz. Ülkemiz uzun süredir zaten Anayasamız değişmiş gibi yönetiliyor. Eski Anayasa’ya uyan yok, edilen yeminler unutulmuş gibi, akıllara esen her şey yapılıyor. Ayrıca Başkanlığa çoktan geçmiş sayılırız. Tüm yönetimin gözü Cumhurbaşkanında. O ne derse o yapılıyor, ne emrederse o yerine getiriliyor. Erken başkanlığa sesini çıkaran oldu mu bu ülkede? Olduysa bile, sinek vızıltısını geçmedi ki itirazlar…

O halde ne yapmak istiyoruz? Anayasa zaten değişmişse, başkanlık fiilen yürürlüğe girmişse, kimi kandırıyoruz, kimin gözünü boyuyoruz? Memleketin tonla işi var. İç ve dış tehlikeler boğazımızı giderek sıkıyor. Ordumuz harp ediyor. Harp masraflarıyla genel yönetimde tanık olduğumuz inanılmaz israflar belimizi iyice büküyor. Ekonomik krizin farkında değil miyiz hala? Paralar suyunu çekti, mutfaklarda yangınlar başladı. İşsizlik müthiş tırmanıyor. Bunları görmek, bunlara önlem almak varken, Anayasa değişikliği ve başkanlık ısrarını anlamak mümkün değil.

Yönetim ve cılız muhalefet meydanlara iniyor. Eşit şartlarda mücadele ve kampanya da olmayacak. İktidar devletin tüm imkanlarını dibine kadar kullanıyor. Muhalefet ise sesini duyurmak için,göbeğini çatlatıyor adeta.Milletin vergileriyle ayakta duran ve tarafsız olması gereken TRT, iktidarın borozanı durumunda. Elinden gelse, muhalefeti hiç çıkarmayacak ekrana. AKP’nin özel televizyonu gibi yıllardır çalışıyor. Medyanın yüzde 80’i iktidarın emrinde yayın yapıyor. Geri kalan yüzde 20’si ise hayli etkisiz. Bu şartlarda eşit mücadele olabilir mi?

Haydi geçtik bunları,mevcut yasaların engellediği işleri yapanları durduracak yargı mekanizmaları da görevini yapmıyor ki. İktidarın yanlışlarına dur diyecek kimseyi görebiliyor musunuz ortalıkta? Göremediğimiz içindir ki, istediği gibi hareket ediyor müstakbel Başkanımız. Oysa yapılan usulsüzlükleri, haksızlıkları önleyecek pek çok kanuna sahibiz. Ama ne yazık ki, bunları hayata geçirecek yürekli yetkililere sahip değiliz. Daha doğrusu yetkilerini kullanacaklara…

Devletin korkunç israflarını gösteren Danıştay raporlarını sallayan yok. Memur alımını frenleyen, kadro şişkinliklerini önleyen, resmi araba saltanatıyla ve lojman dağıtımındaki adaletsizlikle uğraşan yok. Camilerde siyasete ve referanduma desteğe dur diyen yok. Dini politikaya bulaştırmaya sonuna kadar devam edenlere, yürürlükteki yasaları hatırlatan yok. İşin en korkuncu, referanduma (hayır) diyenlere insafsızca saldırılar, tehditler sürüp gidiyor da, seyretmekten öte bir şey yapan yok.

Düşünebiliyor musunuz, bir Cumhurbaşkanı ve bir Başbakan referanduma hayır diyenleri teröristlerin yanında gösteriyor. Kandildeki vatan hainleri ile bir olmakla suçluyor. Böyle şey olur mu, milletin yarısını “terörist ortağı’’ gibi göstermeye kimin ne hakkı var? Böyle siyaset yapılır mı, böyle ayrımcılık yapılır mı, milletin yarısı hedef gösterilir mi? Bunu sade bir vatandaş yapsa neyse, ama bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan, bakanlar, mebuslar, hacı hocalar yapar mı hiç? Bu nasıl Müslümanlık, bu nasıl kardeşi kardeşe düşüren bir davranış?

Bu satırların yazarı,1970’li yıllardaki tüm terör örgütlerinin ölüm listelerinde yer aldı. Vatan hainleriyle, Kandil kafaları ve efendileriyle mücadele etti. Şimdi biz ve bizim gibi referanduma hayır diyecekler, Kandille birlikte hareket mi etmiş olacağız? Ayıp çok ayıp böyle düşünenlere, davrananlara, halkı tahrik edenlere. Ayıbın da ötesinde yaptıkları çok büyük bir suç. Dedim ya, yargımız vazifesini yapsa bunların hiçbiri söylenemez, kampanyada kullanılamaz. Yasalarımızda ağır cezası vardır çünkü…

Bizim dokunulmazlığımız filan yok. Bu sorumsuzca beyanlara cevap vermeye kalksak, sahiplerine benzer suçlamaları yapsak, iftira etmeye kalkışsak, emirlerindeki güvenlik güçleri bizi kuğu balesi yaptırarak götürür, zindanlara tıkar. Bunun örneklerini yıllardır görüyoruz ve halen de görmeye devam ediyoruz. Ama bıçak kemiğe dayanıyor. Haksızlığa karşı direnmekten korkmayız. Asılsız ve mesnetsiz suçlamalara boyun eğmeyiz. Çok ileri yaşımıza rağmen, mangal gibi yüreklerimiz vardır. Ölümden öteye köy tanımayanlardanız yani…

Ok yaydan çıktı bir kere. Koskoca iki ayımız kampanyalarla, mitinglerle, toplantılarla geçecek. Bari sözcüler konuşmalarına dikkat etseler, hassas konuları malzeme olarak kullanmasalar ve kendileri gibi düşünmeyen insanları insafsızca suçlamaktan vazgeçseler iyi olur. Böylece kampanyanın tansiyonunu da önemli ölçüde düşürmüş olurlar…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.