Bodrum Gündem

YETMEZ AMA HAYIR! Serdar Anlağan yazıları…

Bu kadar telmaşa bir söyleme rağmen sömürünün iktidarının nasıl sürdürüldüğü merak konusu.

Aslında her şey 17.yy’da açıklığa kavuşmuştu. Aydınlanma ile insanın zihinsel evrimi, dogmanın cenderesinden kurtulmuştu.

Modernizm bilimde uzmanlaşma getirince kendi içindeki çelişme açığa çıktı. Örneğin doğa bilimlerinde uzmanlaşan teknokratlar çözüm önerilerinde aşırı otoriter ve ırkçı önerilerde bulunabiliyorlardı. Sorun bilim, felsefe ve sanat arasındaki bütünlüğün parçalanmasındaydı. Höstmodern dünyada bilim ölüm ve yıkıma hizmet eder oldu, felsefe retorik ve iknaya, sanat propagandaya dönüştü. Distopya kurulmaya çalışıldı algılarda.

Sovyetler Birliği’nin dağıtılması, sömürücülerin yaydığı gibi bir “zafer” değildir. Sovyetleri dağıtmakla binyıl daha iktidarda kalacaklarını zannetmeleri en büyük yanılgılarıdır.

Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.

Dinci faşizmle ırkçı faşizm arasında sıkışmış, katırlar ve satırlar tercihi dayatılmış bir ülkede, delirmeden mücadele etmek zordur.

2010’daki “YETMEZ AMA EVET” referandumunda, uzmanlık alanı mimarlık, sanat ve propaganda olan biri olarak, önerilen anayasa değişikliğini bu konunun uzmanına, Avukat Gülçin Çaylıgil‘e danıştım. Pek çok saygın aydın evet diyordu. Aralarında Ali Nesin, Adalet Ağaoğlu da vardı.

Gülçin anlayabileceğim dille bu anayasa değişikliğinin amacının “YARGIYI ELE GEÇİRMEK” olduğunu, önerilen maddelerdeki tuzakları kısaca analiz ederek anlattı ve tabi “HAYIR” dedik.

16 Nisan 2017’deki bu akıldışı referandum için Avukat Fikret İlkiz şöyle yazıyor:

“Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerine bağımlı kılınan HSYK tarafından seçilecek ve atanacak hâkim ve savcıların görev yapacağı mahkemelerin yargı yetkisi için “ve tarafsızlık” ifadesi Anayasa’da yazsa ne yazar, yazmasa ne yazar!

Anayasanın, Genel Esaslar / Birinci Kısım, “IX. Yargı Yetkisi”  bölümünde yer alan 9. madde değişikliğine Anayasa oylamasında eğer “evet” denirse; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” şeklinde değişmiş olacak. Anayasa değişikliğine “evet” demek; yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinden vazgeçmektir. “

Modernizmin gereğidir: Kan işiyorsanız eğer, çareyi şairde değil doktorda aramalısınız.

Şairin yanılgısı beklenir, affedilir hoş görülür, çünkü şaire inanmanız sizin sorununuzdur ama doktorun yanılgısı ölümünüze neden olur.

Ataşehir’de bir berberde el sıkıştığım, sempatik televizyoncu Enver Aysever‘e sormak isterdim: Adalet Hanım’a saldırırken nasıl oluyor da büyük yazarı çıkarcı, satılık sahte liberallerle aynı kefeye koyabiliyor? Ya da Ali Nesin Hoca’yı? Bu metafizik düşünmek, formel mantık yürütmek değil midir?

Enver Aysever’e şunu da sormak isterdim: Ertuğrul Özkök‘ün toplumun gazını almak için pompaladığı “Cumhuriyet Mitingleri” antifaşist miydi? Gençleri “kendilerini kurban etmeleri” için tahrik eden, “Deniz’leri” sömürerek propaganda yapan, her eyleminde sömürüye hizmet ettiğini yıllardır izlediğim, Can Dündar mı antifaşist?

Enver Aysever’e şunu da sormak isterdim: Acımadan yargıladığınız bilim insanları, sanatçılar karşısındaki bu sert tavrı, Doğan Holding’in televizyonundaki ilginç programınızda görüştüğünüz, her an kafa atacakmış, dalacakmış gibi kabadayı kabadayı konuşan, her an küfredecekmiş gibi tehditkâr, güya “delikanlı” ayaklarda, ırkçı faşizmin baş propagandistlerinden, Yılmaz Özdil‘e niye gösteremediniz?

Aklıma ÖDP’nin “gerçek delikanlı” başkanı Alper Taş geliyor. O ne yapardı aynı durumda acaba?

Enver Aysever’le aramızdaki farklardan biri, onun Adalet Ağaoğlu’nu benim Ferhan Şensoy‘u silmemdir.

Bu bu kadar…

Palavrayı kes…

Türkiye’nin AB’ye üye olamamasının en önemli sorumlularından biri Bülent Ecevit‘tir.

İttihat ve Terakkici komprador Türk büyük burjuvazisinin bir kesimi ve öte yanda henüz tamamen tasfiye edilemeyen komprador burjuvazinin diğer bir kısmı yani ağaların ve büyük toprak sahiplerinin başka bir kesimi, feodalizmin ve Sultanlığın ideolojik dayanakları olan din adamları, eski ulemâ sınıfı artıkları, bu yeni komprador Türk büyük burjuvazisi; Kemalist iktidar içindeki hâkim unsurlar işte bunlardır.

Dağlarına kar olayım, Che Guevara 1964’te, Birleşmiş Milletler’de kürsüye rütbesiz gerilla üniformasıyla, alnı aydınlık saçarak, başı açık yürüyor…Konuşmasında, emperyalizmin emekçi halklara saldırısına gözünü yumanların KÖRLÜĞÜ için:  “…Latin Amerika ülkelerinin egemen sınıfları tarafından devrimimize karşı nefret edilerek tahrik edilen bir körlük bu. Diğerlerininki ise – ve daha üzücü ve daha elem verici olarak – MAMMON’un göz kamaştırıcı parlaklığının bir ürünüdür” diyor.

“Hem MAMMON’a hem TANRI’ya tapamazsın”…derler.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.