Bodrum Gündem

GÖKOVA’YA KÖTÜLÜK ETMEYİN / Can Pulak Yazıları…

Gökova yine topun ağzında…

Gün geçmiyor ki, yeni bir kıyım haberi almayalım.

Şimdi de halk dilinde İngiliz Limanı olarak kullanılan, aslında Okluk koyu diye bilinen bölgeye el attılar. Şehircilik Bakanlığı, Okluk dâhil tüm Gökova’yı kapsayan bilgisiz, bilinçsiz, dostlar alışverişte görsün kabilinden bir plan hazırlamış. Buna karşı çıkan Türkiye sevdalılarına, denize ve ormana gönül verenlere, doğal güzelliklerimizi sahiplenenlere bir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Yanlış bilgiler veriyorlar, zor da kalınca da “Merak etmeyin, bu planı ya erteleyeceğiz ya da geri çekeceğiz.” diyorlar. Diyorlar ama el altından da uygulamayı başlatıyorlar.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Ülkemizin doğal güzelliklerinin kaderi, Ankara’daki bir avuç bilgisiz, konudan habersiz bürokrata bırakılamaz. Bir ülke için bu kadar değerli yerlerin planı, projesi kimsenin görüşü alınmadan devreye sokulamaz. Sokulursa Türkiye’ye, Türkiye’nin doğal güzelliklerine ve servetine büyük zararlar verilmiş olur.

Mavi yolculuk nedir bilmeyen, koyların ülke turizmine ve denizciliğine kazandırdıklarını fark edemeyen, yeşil örtüye verilen zararı görmezden gelen bir zihniyet, her yeri imara açmaya kalkışırsa, yerine koyamayacağımız zenginlikleri kaybetmemize sebep olur ki, bugün de yapılan o işte. Oysa

tabiat varlıklarımızla ilgili, turizm kaynaklarımızla ilgili, doğal güzelliklerimizle ilgili kararlar, mutlaka sivil toplum kuruluşlarıyla, konuya hakim vizyon sahipleriyle, ünlü mimar, denizci, turizmci ve çevrecilerle, özetle uzmanlarla konuşarak alınmalıdır. Ayağını denize değdirmemiş, ormana ısınmak için yakacak gözüyle bakan, yeşil örtümüzü önüne gelene maden ruhsatı dağıtarak delik deşik eden ve hepsinden önemlisi çevre koruma konusunda deneyimsiz, bilgisiz kişilerle böylesine hayati kararlar alınamaz, alınmamalıdır.

Türkiye son yıllarda inanılmaz çevre faciaları yaşamaktadır. Çevre Bakanlığı pingpong topuna çevrilmiş, diğer büyük bakanlıkların şubesi haline getirilmiştir. Bir gün Orman Bakanlığına, ertesi günü Şehircilik Bakanlığına bağlanmış, kimlik ve önemi iyice hırpalanıp zedelenmiştir. Dünün yarım yamalak bile yetişememiş çevre bürokratları, bugün kendilerini başka bir bakanlığın bünyesinde bulmuşlardır. Çevre gibi ciddi bir konu, siyasetin malzemesi olmaktan bir türlü çıkarılamamış, öyle olunca da Özel Çevre Koruma Kurumu dahi yok edilmiş, işlevi sürüncemede bırakılmıştır. Bunların bilinmesinde fayda var.

Bugün Gökova tehlikede ve gündemde. Yarın önlem alınmazsa, ülkemizin tüm değerleri birer birer kaybolabilir. Ben yaptım oldu anlayışıyla gidersek, Gökova faciası gibi daha pek çok faciayı, hem de çok yakında yaşayabiliriz. Gökova, Okluk koyuyla delinmeye resmen başlandı. Önce Cumhurbaşkanlığının mütevazı evi yıkıldı, çevresindeki

bitki örtüsü ve makiler kesildi, yerine kalın duvarlar örülerek, içine de büyük bir binanın yapımına başlandı. Şimdi bu binaya yerleşecek kadrolar, korumalar, araçlar filan o güzelim bölgenin bakirliğini bozacak, huzurunu kaçıracak. Özal döneminde kimse rahatsız olmamış, turizme ve mavi yolculuğa en küçük bir zarar verilmemiş, merhum Cumhurbaşkanı teknelerin arasında yüzerek, halkla ve turistlerle iyice kaynaşmıştır. Yarın ne olacağını, mavi yolculuğun devam edip etmeyeceğini, bölgenin turizme kapatılıp kapatılmayacağını kimse bilmemekte, bunu kimse öğrenecek yer bulamamaktadır.

Şimdi Şehircilik Bakanlığının uygulamaya başladığı plana bakılırsa, Okluk koyuna tekne yanaşma iskeleleri yapılacak, denizin bir bölümü plaj haline getirilecek ve imara açılış köprüsü hazırlanmış olacaktır. Böyle bir düşüncenin, böyle bir planın adı doğa cinayetidir. Oraların bakir kalması gerekiyor. Mevcut iskeleleri yıkıp yenisini yapmak yerine, sahiplerine tahta mevcudu onarma izni verilirse, daha akıllıca bir iş yapılmış olur. Ayrıca Okluk koyu, bugünkü tekne trafiğini dahi kaldıramamakta ve gün geçtikçe daha da kirlenmektedir. Kaldı ki, dipteki balçık yoğunluğu giderek artmakta, bilgisiz ve bilinçsiz kararlarla Okluk ’un geleceği de tehlikeye atılmaktadır.

Özel Çevre Koruma varken, Gökova’ ya ve köylerine bir şey yapılamıyordu. O güzellikler çeyrek asırdır bu şekilde korundu. Şimdi gelin bakın Karacasöğüt ve Çamlı köylerine. Kaçak yapı birdenbire patladı. Ne oluyor, nasıl yapılıyor diyen yok. Buraların köy yerleşim planlarını hala

yapmazsanız, kaçak yapılaşma da sürer gider işte. Akyaka, Turnalı, Ören hatta Gökova’yı çevreleyen tüm köylerde kaçak inşaattan geçilmiyor artık. Nasıl olsa af çıkar diye, millet yasağa filan aldırmıyor. Bölgenin idarecileri de şimdilik görmezden geliyorlar. Sadece Gökova mı? Geçin Hisarönü körfezine, Selimiye ’deki ve Bozburun ’daki rezalet de aynı. Durum önlenemez hale geldi. Bürokratlar ve yerel siyasetçiler de ‘Tavşana kaç tazıya tut’ politikası uyguluyorlar.

Göz göre göre, doğal zenginliklerimizi kaybediyoruz. Nasıl önleyebiliriz bunu, nasıl mani olabiliriz bu olumsuz ve feci gelişmelere? Biz devlete ve yasalara saygılı insanlarız. Sadece yazıp, çizip, söyleriz. Eylem koymak, güvenlik güçlerine kafa tutmak bizim işimiz değil. Türkiye’nin değerlerine ve zenginliklerine sahip çıkan insanlar olarak hepimiz, Parlamento’yu, Cumhurbaşkanlığını, Başbakanlığı, ilgili bakanlıkları, sorumlu bürokratları, yargıyı bilgilendirecek mektup, dilekçe ve internetten mail yağmuruna tutabiliriz. Bölge milletvekilleriyle çevreye ilgi göstereceğine inandığımız TBMM üyelerine, çevre komisyonuna yazılı ve sözlü bir şekilde dileklerimizi iletebiliriz. Büyüklü küçüklü belediye başkanlarını, kent konseylerini harekete geçirebiliriz. Bunun için toplu bir organizasyonu beklemeye gerek yok. Hepimiz kâğıda kaleme sarılmalı, Gökova dâhil tüm koy, körfez, deniz, orman ve akarsularımızı savunacak taleplerde bulunmalıyız.  

Haydi, durmayın, bu yurttaşlık görevini hep birlikte yerine getirelim ve ülkemizin doğal güzelliklerini ve zenginliklerini sahipsiz bırakmayalım. 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.