Bodrum Gündem

İŞ, OYUN VE OYUNCULUK… Dr.Metin AYCIL Yazıları…

metin-aycıl-bodrum-gündem-yazılarıBir çocuğa sormuşlar: “Sana göre oyun nedir, iş nedir?

Çocuk: “Oyun benim yapmak istediğim iştir, iş ise büyüklerimin benden yapmamı bekledikleridir.”

Üzerine çok düşünülecek ve yazılacak bir giriş yaptım belki; ancak yoğun bir felsefe yapmak istemiyorum bu konuda, sadece yaşamdan küçük kesitler sunmak istiyorum.

Yirmi yıllık profesyonel bir iş hayatım oldu. Hâlâ devam ediyor profesyonel iş yaşamım, ancak akademisyen olarak. İkisi çok farklı platformlar; en azından benim için.

İş yaşamını oyuna benzetirdim bazen, hatta çoğu zaman; zira çok sayıda oyuncu oluyordu sahada. Oyuncu demek; kendi gibi olmayıp, rol yapan ve o role göre davranan kişi demektir. Bunun yanı sıra, son derece başarılı, tutarlı ve kendi kimlikleriyle üst mevkilere yükselen insanları da tanıdım. Herkesten çok şey öğrendim ve bu öğrendiklerimi öğrencilerimle paylaşmaktan büyük keyif alıyorum; tecrübelerimi onlara aktarmayı görev sayıyorum.

İş hayatında bilgiden daha önemli olduğunu gördüğüm iki şey oldu; bilgi zaten olması gereken bir unsur. İş hayatına herkes bilgiyle başlıyor ve yıllarla geliştiriyor bildiklerini; ancak sözünü edeceğim iki beceriye sahip olunmadığı zaman, iş hayatı zorlaşıyor. Nedir bu iki beceri: Çok çalışmak ve Diploması.

Çok çalışmak da her çalışanın sergilemesi gereken bir tutum; belki bu tek başına, önemli bir özellik ya da beceri gibi gözükmüyor olabilir; ancak diploması çok çok önemli bir beceri iş hayatında. Aristo’nun orta yolu gibi gibi bakacak olursak, diplomasiyi şu şekilde konumlandırabiliriz kanımca: “Diploması; yalakalık ve patavatsızlıkla, kendine kapanıklık arasında bir yoldur.” Belki hepimiz aynı fikirde olmayabiliriz bu konumlandırmayla. Gözlemlerim ve deneyimlere dayanarak, iş hayatında diplomasiyi şu şekilde tanımladım kendimce:

Diplomasi; kime, ne zaman, nerede, ne kadar, ne söyleyeceğini bilme sanatıdır.

Ben buna, “Sözcüklerin Lojistiği” de diyorum.

Bu konuda başarılı insanlar da oluyordu, bunu beceremeyenler de. Başta da belirtiğim gibi, iş yaşamını oyuna benzetirdim çoğu zaman. Peki, iş hayatı oyunculuk olan bir kimse için durum nasıl olur?

Bu noktada; çok sevdiğim, dostu olma onuruna eriştiğim için çok mutlu olduğum, muhteşem ve ölümsüz insan Sevgili Zeki Alasya’dan bahsetmek istiyorum. Yetmişinci doğum günü münasebetiyle, Sevgili Eşinin önderliğinde, kendisi için bir kitap hazırlanıyordu. Bu kitap için yakın akraba ve dostlarından, el yazısıyla, Zeki Alasya hakkında kısa bir yazı istendi. Ben de kendisi hakkında kısa da olsa düşüncelerimi, 25 Mart 2013 tarihinde, aşağıdaki satırlarla ifade etme onuruna sahip oldum:

zeki alasya yazısı

Sevgili Zeki Alasya için…

Kendimi iş yaşamına konumlandırmakta zorlanıyordum. Çoğu kez bir tiyatro gibi görünüyordu iş yaşamı bana. Tiyatroda nasıl ki oyuncular rollerini çalışırlar ve sonra sahnede hünerlerini sergilerler; iş yaşamı da sanki buna benziyordu. Bilindiği gibi, tiyatro oyuncularının sergiledikleri karakterler rolleri gereğidir; yani sahnede gördüklerimiz “kendileri” değillerdir, sadece işleri gereği o an büründükleri kimliktir. Bir başka oyunda, bir başka kimliği taşıyacaktır oyuncu; dediğim gibi, onun işi ve becerisi bu. İş yaşamında, tiyatrocular kadar becerikli olanlar da oluyor, son derece beceriksizler de.

Peki, bir tiyatrocunun iş yaşamının tiyatro gibi görünmesinden ne anlamalıyız? Herhalde yaşamın kendisini.

Yaşamının  bir bölümünde paydaş olabilme şansını yakaladığım Sevgili Zeki Alasya, iş ve iş harici yaşamın bütünlüğünü ve döngüsünü yakalamış olman ne büyük ayrıcalık. Üstelik bu döngünün, sanat gibi kutsal bir estetikle beslenmesi ne kadar anlamlı.

Yaşamdaki her adımın, Van Gogh’un tuvalindeki bir fırça izi, ya da Mikelanjelo’nun taşa yaşam veren çekiç darbesi gibi; yani ölümün ötesine geçmişçesine, Sen’cesine…

Yaşça benden büyük olmasına rağmen “Zeki” diye hitap ederdim kendisine; zira her yaşın insanıydı o, yaşsızdı. Her zaman kendi gibiydi ve her yaştan insan onu çok sevdi; ölümsüzlüğü bundandır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Öğr.Gör. Bilal ERDOĞAN dedi ki:

    Mükemmel bir yazı Dr. Metin AYCİL hocamızın güzel yazılarını merakla bekliyor, saygılarımızı sunuyor, sağlık ve güzel günler diliyoruz.