“ÇOCUKLARIMIZI KURTARIP KURTARMAYACAĞIMIZA KARAR VERMEMİZ GEREKİYOR”…

Birleşik Haziran Hareketi ve Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Başkanlığı’nın birlikte organize ettikleri “Okullarda Bilimsel, Demokratik, Laik Eğitim Şart” konulu panel Bodrum Belediyesi Herodot Kültür Merkezinde gerçekleşti.

Çiçek Bozoğlu/Bodrum Gündem

Panele konuşmacı olarak Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yardımcı Doçentlerinden Birgün Gazetesi yazarı Dr. Fatih Yaşlı, CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ve Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan katıldı.

İki bölüm hakinde gerçekleşen panelin ilk bölümünde konuşmacılar Türkiye’deki eğitim sisteminin laik anlayıştan nasıl uzaklaştığına dair tarihi süreci anlattılar. İkinci bölümde ise salonda bulunanların sorularını yanıtladılar.

“Çok Güçlü Rejimlerin İşi Korku Salmaktır. Örgütlü Olalım Bu Rejim Sonunda Yıkılacak”…

Panelistlerden Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yardımcı Doçentlerinden Birgün Gazetesi yazarı Dr. Fatih Yaşlı, söz konusu sürecin zannedildiği gibi Adalet ve Kalkınma Partisinin başa geçtiği 2002 yılı değil çok daha eskiye dayandığını belirtti. Fatih Yaşlı “Bu süreç özellikle 60’lardaki 27 Mayıs Anayasası ile Anti Emperyalist güçlerin sahneye çıktığı yıllardır. Unutmayın ki o yıllarda örgütlü bir toplum vardı. İşçi Partisi 15 milletvekili ile mecliste yer alıyordu. Bu anayasadan sonra İmam Hatip okullarının sayısı hızla artmaya başladı. Bu gidişatın dönüm noktalarından biri de 12 Eylül’dür. Türk toplumun 12 Eylül öncesine dönmemesi, örgütlü bir toplumun siyasete müdahale etmemesi için kendilerine Atatürkçü diyen askerler tarafından çaba harcandı. Kendisi de Nakşibendi Tarikatı’nın üyesi olan Turgut Özal döneminde 1982 yılında din dersleri zorunlu hale getirilmişti. Büyük sermaye kesimi de bu sürece destek oldu, tıpkı günümüzde olduğu gibi. Çünkü onlar da grevler yaparak haklarını arayan örgütlü bir toplumu hiçbir zaman istemediler. Türk Silahlı Kuvvetleri sermaye gurupları ile birlikte sol düşmanlığı adı altında bu devletin şeriata doğru gitmesine vesile olmuştur. 15 Temmuz ve sonrasında gördük ki islamizasyon süreci güçlü bir şekilde devam etmektedir. Çok güçlü rejimlerin işi korku salmaktır. Saldıkları bu korkuya rağmen halkın sadece %50’si ikna olmuştur. Bu nedenle umutsuz ve karamsar olmaya gerek yok. Bu rejimin sonunda yıkılacağını göreceğiz. Bu iş kendiliğinden olmayacak. Örgütlü olmamız gerekiyor. Sol bir siyasi özne etrafında bir araya gelmemiz gerekiyor. Bu mücadele sadece bizimle ilgili değil, çocuklarımızın geleceği, hayatı çalınıyor. “ dedi.

Birgün Gazetesi yazarı Yrd.Doç. Dr. Fatih Yaşlı, laik sistemin eğitim sisteminden ve toplumdan ayrıştırılmasını üç ana unsura bağladı. Dincilik, Piyasacılık ve Oteriterlik üzerinden bu güne gelindiğini belirtirken sözlerine şöyle devam etti “ Dincilikle Atatürk kazanımlarının tümünü müfredattan çıkartarak yok etme çabası içindeler. Toplumsal ve kamu hayatını adım adım dinselleştirmeye gidiyorlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye yönetici sınıfı tarafını Amerika Birleşik Devletleri olarak belirledi. Cumhuriyetin Radikal Aydınlanma Projesi terk edildi. Bu süreç 1946-47 yılında başlar. Nato-IMF-Dünya Bankası üyeliği ile başlar. Türkiye’de dinselleşme süreci de bu yıllarda başlar. Müfredata mecburi olmasa da din dersleri yine bu yıllarda girmişti.” Dedi.

CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, konuşmasının başında Manisa’da bulunan bir ilköğretim okulunun İmam Hatip Lisesi yapılmasının önüne nasıl geçtiklerini anlatarak “ Bu bir örnektir ve bu örnek bunlarla mücadele edebileceğimizi gösterir. “ derken laikliğin aslında olmadığı ve Türkiye’de yaşamın hiç bir  alanında laik bir sistem bulunmadığını belirttiği konuşmasına şöyle devam etti “ Biz okullarımızda zorunlu din dersleri gördük. Bu durumda din ve devlet işleri pek de ayrı değil. Devlet işleri ile din işlerinin birbirinden ayrıldığı sistemlerde Diyanetin altında imamlara maaş bağlanarak kamu birikimi aktarılmaz. TBMM Başkanı İsmail Kahraman asıl niyetlerini zaten açıkça ifade etti.” Dedi.

“İmam Hatiplerin Sayısı 7 Kat Artarken, Özel Kolejlerin İse 12 Kat Artmıştır”…

Panelin son konuşmacısı Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan,  bu sürecin yeni olmadığı, hükümetin liberallerden aldıkları destekle büyük bir güce ulaştıklarını belirtti. Aydoğan sözlerine şöyle devam etti “Eğitim sürecinde durum hızlandı. Yeni bir Türkiye adı altında yeni bir rejim inşaa edilmeye çalışılıyor. 2012 yılında 4+4+4 ile bunun startını verdiler. Zaten ‘Yeni bir nesil inşaa edeceğiz ‘ demişlerdi. Yaptıklarını Necip Fazıl Kısakürek’in hitabesine dayandırdılar. Böylece siyasal islama çağrı yaptılar. Edindikleri bu güçle ellerine tarihi bir fırsat geçti ve bu güçle tüm okulları İmam Hatibe çevirmeye çalışıyorlar. Tüm okullara mescit açılması zorunlu hale getirilirken neredeyse her bir okulun içine imam hatip bölümü açıldı.” Dedi.

Panelin son konuşmacısı Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan,  devletin kamuda içlerinde Ensar ve TURGEV’in de bulunduğu yüzlerce cemaatle protokol imzaladıklarını ve bu protokolünde bakanlık tarafından tek taraflı olarak fes edilemediğinin altını çizdi. Aydoğan konuşmasına şöyle devam etti “Yapılan bu protokolle öğrenci ve velilere ait yüzbinlerce veri onların ellerine teslim edildi. Bu durum bilgi gizliliğinin ihlalidir. 2012 yılından bu yana İmam hatip okullarının sayısı 7 kat artarken, özel kolejlerin sayısı da 12 kat artmıştır.  Bu sosyal devletin adım adım yok edilmesi demektir. Bu rejim aynı zamanda cinsiyetçi bir rejimdir. Kadını yok sayan bir dil başından beri kullanıldı ve devam ediyor.”

“Çocuklarımızı Kurtarıp Kurtarmayacağımıza Karar Vermeliyiz”…

Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan gelinen noktada ne yapılması gerektiği ile ilgili olarak da çözüm önerilerini şöyle sıraladı “Öncelikle ne yapacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Kazanılacak bir laiklik mücadelesi verip vermeyeceğimize karar vermeliyiz. Onlar yapması gerekeni yapıyor. Bu topraklarda bir mücadele kültürü var. Buna sahip çıkmalıyız. Okullarımız için mücadele etmeliyiz.  İmam Hatiplerin devlet okullarımıza girmesine velilerimizle birlikte örgütlenerek engel olmalıyız. Okul Aile Birliklerine girerek okulumuzu denetleyelim, söz söyleme ve karar alma haklarımıza sahip çıkalım. Yalnız değiliz, aynı sorunları yaşayanlarla bir araya gelerek örgütlenelim. Seçmeli dersler için hiçbir dayatmayı kabul etmeyelim. Cemaatlerin ve tarikatların okullarımızda yaptıkları projeleri, gezileri yapmasına, dini istismar etmelerine izin vermeyelim. Bu etkinliklerin içeriğini inceleyelim. Çocukların müfredatın zararlı etkilerinden korumak için çabalayan öğretmenlerimizi yalnız bırakmayalım. Çocuklarımız için okulumuzdaki kütüphanelerin, laboratuvarların, müzik odalarının kapatılıp yerine mescit açılmasına izin vermeyelim.  Kaybedilecek en son noktaya gelmiş bulunuyoruz. Çocuklarımızı kurtarıp kurtarmayacağımıza karar vermeliyiz.” Dedi.