Bodrum Gündem

HERKES KENDİ MEVSİMİNİ YAŞAR / Dr.Metin Aycıl yazıları…

 “Üzülme! İstediğin bir şey olmuyorsa, ya daha iyisi olacağı içindir ya da gerçekten de olmaması gerektiği için olmuyordur.”

Mevlana

 “… olmaması gerektiği için olmuyordur.” diyor ya Mevlana; ben de haddim olmayarak bir ilave yapmak istiyorum: “… ya da daha zamanı gelmemiştir.”

Geçtiğimiz hafta yakın arkadaşlarımızla, düzenli sürdürdüğümüz, akşam yemeği toplantılarımızın birinden dönüyorduk. Bir arkadaşımızın arabasında üç kişiydik. Söz Türkiye dışına yerleşme kararı alan üç arkadaşımıza geldi ve o konuda konuşmaya başladık.

Arkadaşlarımızdan biri ailesiyle birlikte İsviçre’ye yerleşti. Süreç o kadar hızlı ilerledi ki, nasıl olduğunu öğrenemedik; kendisinin de bu hızlı gelişimi farkına vardığını söyleyebilmek mümkün değildi. Herhalde yavaş yavaş yeni durumunu içine sindiriyordur. Kendisi için en hayırlısını diliyorum.

Bir diğer arkadaşımızın da durumu bundan çok farklı değildi. Tatil için küçük bir Avrupa ülkesindeyken yanına, yine o ülkede turist olan bir yabancı gelip adres sormuş. Arkadaşımız gülerek, kendisinin de yabancı olduğunu ve üzülerek yardımcı olamayacağı ifade etmiş.  Bunun üzerine; “Nerelisiniz, ne iş yapıyorsunuz?” türünden sohbet başlamış.

Adres soran kişinin, sanal ortamda iş yapan ve alanında dünya lideri olan bir şirkette çalıştığını öğrenmiş arkadaşımız. Sonra da, yarı şaka yarı ciddi; “İstersen özgeçmişini ver, bizim şirkete göndereyim” demiş yabancı. Arkadaşımız da vermemde ne sakınca olacak ki diyerek paylaşmış özgeçmişini. Süreç yine çok hızlı gelişmiş ve arkadaşımız iş teklifi almış, hem de mümkün olan en kısa sürede başlamak üzere. Bu arkadaşımız için de en hayırlısını diliyorum.

Bir diğer arkadaşımızın ise, eşinin iş durumu nedeniyle ABD’ye yerleşme durumu ortaya çıktı. Tüm hazırlıklar yapıldı ve geçtiğimiz yaz Türkiye’den ayrılması planlanmıştı; ancak işler planlandığı gibi olmadı ve henüz yolculuk yapılamadı. Üstelik bu program belliyken, diğer arkadaşlarımızın gündemlerinde ve akıllarında, yurt dışına göç etmek gibi somut bir fikir de bulunmuyordu.

Akşam yemekten dönerken, yolda arabanın içinde bunları konuşuyorduk; “beklenen ne idi, beklenmeyen neler oldu” dedi arabayı kullanan arkadaşımız. Ben de kendisine şunu söyledim: “Herkes kendi mevsimini yaşar…” Arkadaşımın çok hoşuna gitti bu söylemim. Devam ettim sonra: “Nasıl ki, bazı bölgelerde ve ülkelerde kış uzun sürer. Ancak her kışın arkasından mutlaka bahar yine gelir, çiçekler tomurcuklanır; yaz yine gelir, dallarında meyvelerini taşıyan ağaçlar meyvelerini bizlere sunarlar. Bu döngü biz insanlar içinde kaçınılmazdır. Kış dediğimiz dönem, dinlendiğimiz, içimizde yeni umutları oluşturduğumuz dönemdir. Bahar ise bu umutların filizlendiği, yazın da meyvelerini verdiği dönemdir. Zamanlama insandan insana değişebilir, ancak döngü değişmez…”

Kısacası umutlu olmak, var olmanın vazgeçilemez koşuludur. Yapmamız gerekeni yapalım, hayat kendi akışı içinde bize meyvelerimizi sunacaktır.

Şems-i Tebrizî ne güzel söylüyor:

“Teslim ol demek elin kolun bağlı otur demek değildir; sadece bütün imkânları denediğin halde olmuyorsa, onda senin için belki daha farklı güzellikler olacaktır veya senin için hayırlısı neyse o olacaktır. Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol.

Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın!

Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun, hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?”

Bir gün oğlumla sohbet ediyorduk. Bir işinin beklediğinden daha iyi sonuçlandığından bahsetti. Bundan kendince çıkarttığı sonucu benimle paylaştı. Çok mutlu olmuştum, genç yaşında böyle bir çıkarımda bulunmasından. Oğlumun çıkarımıyla sonlandırmak istiyorum yazımı:

“Baba, hayatla kavga etmediğin zaman, her şey çok daha güzel oluyor…”

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.