Bodrum Gündem

AYLA’NIN GÖZLERİ / Hatice Yücel Bodrum Gündem yazıları…

AYLA’NIN GÖZLERİ / Hatice Yücel Bodrum Gündem yazıları…

hatice-yücel-bodrumgundem_yazilariTam da 20 Kasım Dünya çocuk Hakları Gününün gecesi. Sinemalarda “Ayla” adlı film var. Meraklı bir sinema izleyicisi olmadığımdan, bir dostumun olumlu önerisiyle uzun gecelerin kurtarıcısı olarak sinemaya gidiyorum.

Biletçi; “Yalnız siz varsınız istediğiniz yere oturabilirsiniz. Ara da vermeyeceğim…” dedi.

Ancak sonra birkaç genç çift ekleniyor. Oscar’a aday bir Türk filminin seyircisizliğine şaşırıyorum. Aslında ülkemizde yaşanan kâbusa karşı halkın körleri, sağırları, dilsizleri oynaması, bu çaresiz sessizliğin buraya kadar yayılmış olması, yaşamlarımızın da bir filmden farksız olmasıydı görünen.

Işıkların sönmesiyle filmin içindeyim artık. Anne, baba, çocuk, bisiklet ve mutlu aile tablosunu düşen bir bomba altüst ediyor.

1950 Kore Savaşlarının başladığında ölüler arasında kalmış küçük bir kız. Kurtarıcı bekleyen bir el. Ne oldu diyen gözler, örtünün altından bakıyor.

Aynı anda Birleşmiş Milletlere destek amaçlı Kore’ye gönderilecek bir birliğin hazırlıkları. Gençliğinin sevdalarıyla yaşayan Astsubay Süleyman ve arkadaşları. Filmin bir ucunda Türkiye, diğer ucunda Kore. Niye gittiklerini sorgulamadan, Mehmetçik ruhu ile Kore’ye ateş çemberinin tam ortasına gidenler. Bir rastlantı sonucu (adını kendilerinin koydukları) Ayla. Film; yaşam ve ölüm, sevgi ve nefret, varlık ve yokluk, güzellik ve çirkinlik gidiş gelişleri içinde  sürüyor.

Ben Ayla’nın gözlerine takılıyorum. Her saniyede öne çıkan, aylayan, gülen, korkan, seven, soran, adeta konuşan çocuk gözlerine. Diğer bölümleri ilgililere bırakıyorum.

Sinemadan gözyaşları içinde yarılırken Bodrum kıyılarına vuran Suriyeli mülteci bebek Aylan’ın,  Trabzon Maçka’da  terörist çatışmasında ölen Eren’in, Kobani olaylarındaki Yasin’in, Mardin’de evinin önünde vurulan Uğur’un, ekmek almaya giderken vurulan Berkin’in ve dünyada 28 milyon savaş mağduru olan çocuk gözleri çevirdi etrafımı. Sanki filim çoğalarak sürüyordu gecede. Keşke dedim, keşke sanatın bu etkileyici gücü insanlarımıza ulaştırılabilse ya da ulaşabilseler, yola gelseler.

Bir anne, eğitimci, bir cumhuriyet bireyi olarak hep çocuktan yana, barışçı oldum. Onların onaylanan yaşam, eğitim, sağlık, güvence, söz haklarına saygı gösterdim. Onları bir fidan gibi koruyup kolladım. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamalarını, şeker de yiyebilmelerini istedim.

Sevgiyle, güvenle büyümelerini sağladım. Bilimi ve sanatı esas alarak, verdiklerimin geri dönüşünü gördüm. Gurur ve onur duydum, yetmedi, yetmiyor, yetmez.

Dünyanın 17. Ekonomisine sahip olduğumuzla övünenler, gözlerini dünya insanı endekslerine çevirdiklerinde nerelerde olduğumuzu görecekler. En önemli ölçek de çocuklarımıza bakmaktır. Neden çalışmak zorunda olan, kitap, oyun, ekmek, sağlık, güven, okul, sevgi arayan çocuklarımız var. Cinsel istismara uğrayıp kendine kıyan, gece gömülen kadersiz Kaderlerimiz var. Çöplüklerde, pamuk tarlalarında, soğuk kış gecelerinde inşaatlarda 20 lira karşılığında çalıştırılan çocuk işçilerimiz var. Eğitimde fırsat eşitsizliği içinde hakları çalınan, ötekileştirilen, oy deposu yapılan, güdülen, kullanılan, sömürülen çocuklarımız var.

Yazımın sonuç bölümünü çocuklarımızın ikinci anne babaları olan öğretmenlerimiz ile bitiyorum. 24 Kasımlar da 20 Kasımlar kadar önemli. Aydın olma sorumluluğunu duyan ve onu çocuklara taşıyacak olan öğretmenlerdir. Bu nedenle siyasiler oyunlarını eğitim üzerine oynuyorlar ya…

Bu yıl ki 10 Kasım Atatürk’ü anma programını Merkez Turgut Karabağlı ile kırsal bölge Tepecik İlköğretim okulları üstlenmiş. Ben de burada bulunma şansına sahip oldum. İmece ruhu ile hazırlanmış programı severek, överek izledim. “İşte öğretmen bu, işte çocuklar bu” dedim.  Bir gazete ve TV haberinde Hakkari Yüksekova’daki genç Cansu öğretmeninin bandosunda da umut gördüm.  ÇYDD Bodrum Şubesinin yaz okulu çocuklarında da aynı ışığı yakaladım.

Özet olarak ne büyük değer ki çocuk nüfusumuz var. Bunlardan neler olmaz ki! Yeter ki korkmayalım, yeter ki doğru yetiştirelim, yeter ki dokunalım, yeter ki çocuklarımızın gözlerine bakıp, ellerinden tutalım.

Eğitim –öğretime- çocuklarımıza emek verenlere selam olsun…

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.