Bodrum Gündem

Fatih Bozoğlu yazıları / BU ÇALIŞTAY EZBER BOZDU…

anadolu-basını-buluşuyor-marmaris-2

Marmaris’te gerçekleşen “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” başarı ile sonuçlandı. Adeta ezber bozdu. Türkiye’nin dört bir yanından 400 yerel gazeteciyi bir araya getirmek her babayiğidin harcı değil çünkü.

İzmir Gazeteciler Cemiyeti geçmiş dönem Başkanı ve İzmir CHP Milletvekili Atilla Sertel ve Marmaris Belediyesi Başkanı Ali Acar’ın çabaları ile Türkiye’de ilk defa 38 ilden, yaklaşık 400 gazetecinin katıldığı bir çalıştay gerçekleştirildi. Üstelik “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı”na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta, CHP’nin gazeteci Milletvekilleri Atilla Sertel, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Yakup Akkaya, Barış Yarkadaş ve Eren Erdem’de Türkiye’nin çeşitli illerinden gelmiş yerel gazeteciler ile bire bir görüşmeler yaparak, yerel basının sorunlarını tespit ederken, çözüm önerilerini de tartıştılar.

Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” aylar öncesinden programa alınmış ve aylardır başarılı bir çalıştay olması için yoğun mesai harcanıyordu. Çalıştay’ın başarılı ve verimli olabilmesi için CHP’nin Medya Komiyonunda görev yapan gazeteci milletvekilleri ile birlikte adeta canını dişine takan Atilla Sertel’in emeği unutulmayacaktır. Her ne kadar birileri bu başarılı organizasyonu “CHP’nin seçim yatırımı…” diye değerlendiremeye kalksa da, “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” 24 Haziran Erken Seçim kararından çok daha önce kararlaştırılmış ve hazırlıklar başlamıştı.

Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar ve ekibini de kutlamak gerekiyor. Çünkü gazetecileri ağırlamak, hem de Türkiye’nin 38 farklı ilinden gelecek olan gazetecileri ağırlama gerçekten çok ama çok büyük risktir. En ufak bir aksaklık ya da yanlışlık ilçenin kötü reklamasyonuna neden olabilirdi. Lakin Ali Acar ve ekibi 3 gün boyunca gerçekten çok iyi bir ev sahipliği yaptılar. Marmaris Belediye Başkan Yardımcısı Dursun Kaplan, CHP Marmaris İlçe Başkanı Acar Ünlü ve Marmaris Belediyesi emekçilerinden meslektaşımız Sedat Kirt’in de bu üç gün boyunca verdikleri çabayı, emeklerini ve misafirperverliklerini de unutmamalı. Marmaris Belediyesi Halkla İlişkiler ve Basın Grubu ve emeği geçen belediye emekçilerini ise hiç ama hiç unutmamalı.

Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı”nda eksiklikler ve aksaklıklar yok muydu? Elbette vardı. Anca bu aksaklıklar ve eksiklikler bundan sonra yapılacak olan çalıştaylarda düzeltilecektir inancındayım. Bu çalıştayı eleştiren ya da önemsizleştirmeye çalışanlar mutlaka olacaktır. Eğer bu çalıştay eleştirilmez ve bazıları tarafından çamur atılmaz ise bir sıkıntı var demektir.

İşte asıl o zaman bu çalıştay amacına ulaşamamış anlamına gelirdi.

“Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı”nın ilk günü yerel medya emekçileri, radyo ve televizyon çalışanları, basın meslek örgütlerinin temsilcileri, gazete sahipleri ile sendika temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen çalıştayda; “Gazetecilik ve Sendika, Radyo TV Yayıncılığı ve Sorunları, Anadolu Basını, İnternet Gazeteciliği ve Sosyal Medya,  Basın Yasalarının Düzenlenmesi ile Yerel Medyanın Desteklenmesi” konuları ele alındı.

Burada konuşulanların tamamı kayda alınarak bir kitap haline getirileceğini söyleyen Atilla Sertel çalıştayın sonunda “Düşündüğümüzden çok daha verimli bir çalıştay gerçekleştirdik. Sorunlarımızın tespit edilmesinin yanında, somut çözüm önerileri de ortaya atıldı…” şeklinde bir değerlendirme yaptı. Bizde Sertel ile aynı fikirdeyiz, başarılı ve verimliydi.

(Bu yazının sonunda Yerel Medya Çalıştayı sonunda üzerinde fikir birliğine varılan sonuç bildirgesinin tam metni de okuyabilirsiniz…)

“Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” ile ilgili gözlemlerimizi ve görüşlerimizi paylaşmaya devam edelim.

Unutmadan şunu da sizlerle paylaşmak istiyorum;

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu çalıştayın ikinci gününde, sabah 10:00’dan, öğleden sonra 15:00’e kadar salonda bizimle beraberdi. Kimileri için Milletvekili, biz gazeteciler için ise gazeteci meslektaşımız olan Gazeteci Atilla Sertel’in, Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile bir anlık bile olsa aynı karede bulunabilmek isteyen siyasetçilere; “Sayın Milletvekilleri, başkanlar, siyasetçiler ön sıralar gazetecilere aittir. Eğer arkalarda boş yer kalırsa oralara oturabilirsiniz. Tekrar ediyorum, ön sıraların kesinlikle gazetecilere bırakın. Gazeteci Milletvekillerimiz de ön sırada oturmak yerine, meslektaşlarının yanında oturmaları da çok daha doğru olacaktır…” şeklinde uyarıda bulunması ise çok şık bir davranıştı. Doğrusu da buydu. Gerçekten de Mustafa Balbay başta, CHP’nin gazeteci milletvekilleri tüm gün boyunca meslektaşları ile birlikte yan yana oturdular.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı”nın ikinci gününde ilk sözü Marmaris’in başarılı Belediye Başkanı Ali Acar aldı. Çok akıcı ve düzgün cümleler ile yaptıkları çalışmaları anlatırken, konuşmasında üç nokta çok dikkatimi çekti.

İlki; konuşması boyunca hiç “ben yaptım” demedi, hep “biz yaptık” diye konuştu.  Bu çalıştayın hem gerçekleşmesi, hem de başarılı olması için çok emek harcayan, belki de günlerdir mesai yapmak zorunda kalan belediye emekçilerine teşekkür etmesiydi. İkincisi ise başarılı bir belediye başkanı olmasında geçmiş dönemde görev yapan belediye başkanlarının da çok emeği olduğunu vurgulayarak, bir vefa örneği göstermesiydi. Bu Ali Acar başkanın kendinden ne kadar çok emin olduğunun ve kendine ne kadar çok güvendiğinin bir göstergesiydi. Konuşmasında en çok dikkatimi çeken noktalardan üçüncüsü ise; herkese ve herşeye rağmen bir AVM’nin yıkılarak, yerine Marmarislilerin ve Marmaris’e gelen misafirlerinin kullanımına sunduğu “19 Mayıs Meydanı” projesiydi. Anlatırken, gözlerindeki ışıltıyı ve sesindeki heyecanı hissedebiliyordunuz. Gerçekten zor bir işi başarmanın gururunu ve mutluluğunu paylaşıyordu.

Daha sonra söz alan İzmir CHP Milletvekili, Gazeteci Atilla Sertel “Organizasyonun planlamasını yaparken ön seçimi öngörmemiştik. Ama denk geldi ve buradan Anadolu medyası umuyorum ve diliyorum ki Türkiye’ye sesini duyurur. Bu bir parti buluşması değil bu bir medya buluşması. Bunun altını çiziyorum, hiçbir şekilde bizim partimizin logosu da yok. Sadece Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Bayrağımız var. Marmaris dünyanın en güzel tatil yöresi. En temiz denizi ve doğasıyla oksijen deposu. Bu anlamda Anadolu Medya Buluşması’nın Marmaris’in tanıtımına da katkı sağladığını düşünüyorum…” dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise yaklaşık 25 dakika konuştu. Elbette siyasete dair değerlendirmelerin olduğu bir konuşmaydı. Lakin konuşmasının büyük bölümü, belki yüzde 60-70’i basın ve gazetecilik üzerineydi. “Basın hürdür, sansür edilemez…” cümlesi ile başladı ve basın özgürlüğü ile birlikte CHP’nin iktidar olması durumunda gazetecilerin özgür olacağının da garantisini verdi.

Kılıçdaroğlu konuşmasının bir bölümünde isim vermese de hepimizin acı acı gülümseyerek anladığımızı ifade ettiğimiz şu değerlendirmeyi yaptı; “Günümüzde artık atama yoluyla medya sahibi olunuyor. Birileri bir yerden bir karar veriyor. Sen bu medya kuruluşunu alacaksın, 6 yıl sende kalacak. Sen şu gazeteyi, televizyon kanalını alacaksın, 5 yıl sende kalacak. Maalesef artık medya patronları atama yoluyla geliyor…”

Ancak Kılıçdaroğlu’nun konuşmasındaki en çarpıcı bölüm ise gazetecilerin ve basın kurumlarının kendilerine uyguladıkları otosansür ile ilgili dile getirdikleriydi; Kılıçdaroğlu medyadaki tekelleşmeye ve oto sansüre de dikkat çekerek; “Türkiye’de çok kanal var gibi görülüyor. Ama aslına bakarsanız bir tek kanal var. Bakın hepsinin içerikleri aynı, adları farklı. Bu bizim demokrasimize zarar veriyor. Aynı zamanda farkında değiller ama iktidara da zarar veriyor. Çünkü sağlıklı, özgür bir basın iktidarın yaptıklarını eleştirecek, yanlışlarını söyleyecek ki, yönetenler de bundan yararlansın. En büyük sorun ise gazetecilerin kendilerine uyguladıkları otosansür. İşte asıl tehlikeli olan ise budur…” şeklindeki sözleri, çalıştaya katılan biz gazetecileri oldukça düşündürdü dersem, yanlış olmaz.

Gazete Dağıtımının önemini çok iyi bilen bir gazeteci olarak Kılıçdaroğlu’nun gazete dağıtımı için Yay-Sat ve Turkuaz Dağıtım gibi tekelleşmenin önüne geçilmesi gerektiğini ve gazetelerin ortak olduğu bağımsız bir dağıtım şirketin kurulması önerisi çok doğruydu. Ancak bunun olmaması için (birilerinin) engel olacağının da farkında olduğunu sanıyorum.

Burada bir saplama daha yapmak isterim. Birileri işlerine öyle geldiği için işi siyasi boyutta değerlendirse de, ne Muğla CHP Milletvekilleri Akın Üstündağ, Ömer Süha Aldan, Nurettin Demir, ne Muğla CHP İl Başkanı vekili Aden Zeybekoğlu, ne Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, ne de Marmaris CHP İlçe Başkanı Acar Ünlü kürsüye çıkarak konuşma yapmadılar. Bu bile başlı başına “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı”nın Anadolu’da görev yapan yerel gazetecilere yönelik bir etkinlik olduğunun göstergesiydi.

Sözüm bu etkinliği siyasi malzeme yapmaya çalışanlara…

Kemal Kılıçdaroğlu ikinci bölümde yerel gazetecilerin sorularını da yanıtladı. 15 Milletvekili ile ilgili söyledikleri ve Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı yönündeki değerlendirmeleri ulusal basında zaten birinci sırada yer aldı ve manşet oldu.

Anadolu’nun bir çok yerinde zor şartlarda görev yapan “Yerel Basın Kuruluşlarının” ve “Yerel Basın Çalışanları”na yönelik olarak yapılan  “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” bana göre başarılı ve verimli olmuştur.

Başta gazeteci Milletvekilleri Atilla Sertel, Tuncay Özkan, Mustafa Balbay, Yakup Akkaya, Barış Yarkadaş ve Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar olmak üzere emeği geçenlere de teşekkür ederim. İnanıyorum diğer partiler de özellikle yerel gazetecilere yönelik bu tür çalıştaylar düzenleyeceklerdir. Çünkü artık ulusal gazetelere güven kalmadığını söyleyen Anadolu Halkı yerel gazetelere yönelmiş durumda. Ülkeyi yönetenler ve siyasetçiler de artık bu durumun farkındalar.

Dilerim Marmaris’te düzenlenen “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” gibi etkinlikler Türkiye’nin her yerinde yapılsın, sorunlarımız tespit edilip çözümler bulunsun. Hiçbir şey olmasa bile, bu sayede de Anadolu Basını birbirini tanımış, tanışmış olur.

Bu bile başlı başına çok önemli bir kazanım olmaz mı?

Fatih Bozoğlu-Marmaris Nisan 2018

 

Yukarıda bir cümle ile belirttiğim gibi, iki gün süren “Anadolu Medya Buluşması ve Çalıştayı” sonunda üzerinde fikir birliğine varılan sonuç bildirgesinin tam metni şu şekilde;

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE VURGU YAPILDI
Ülkemizde, basın özgürlüğü ile ilgili sorunlar katlanarak devam etmektedir. Özellikle son günlerde uygulanan yayın yasakları, zaten çeşitli yasa maddeleriyle eli kolu bağlanan basın kuruluşlarını daha da zora sokmakta ve halkın haber alma hürriyetini sekteye uğratmaktadır.  Bu tür baskıcı uygulamalar Türk basınını evrensel standartların çok gerisine götürmekte, ülkemizin itibarına gölge düşürmektedir.

Gazetelerin hazırlanması, basılması ve dağıtımı sırasında yapılan her müdahale açık sansürdür. Hiç bir hukuk devletinde, yayımlanmamış yazı, haber, fotoğraf, gazete, dergi veya kitap suç olamaz, olmamalıdır. Gizli ya da açık sansür basın özgürlüğüne ağır darbedir ve maalesef son yıllarda ülkemiz medyasının adeta kabusu olmuştur. Bu tür yaklaşım içeren uygulamalardan kaçınılmalıdır.

TUTUKSUZ  YARGILANMA İNSANİ HAKTIR
Gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları sağlanmalı, bunun evrensel kriterlerin en önemlisi olarak ülkemiz hukukunda da kabullenilmesi temin edilmelidir. Son yıllarda artan yayın yasakları, kanal karartmaları, fahiş para cezaları, telif haklarından doğan ve mahkumiyetlere kadar varan tutuklamalar, çeşitli yasa maddeleriyle kıskaca alınan basın kuruluşlarının daha da zorluklara girmelerine neden olmakta ve halkın haber alma hürriyetini engellemektedir.  Sansürün her biçimi basın özgürlüğüne vurulmuş darbedir ve bu tür uygulamalara asla fırsat verilmemelidir.
DEMOKRASİNİN TEMİNATI BASINDIR
Bu sürecin nihai başarıya ulaşmasının yolunun, çağdaş demokrasinin eksiksiz biçimde uygulanmasından geçtiği açıktır. Demokrasinin teminatı da öncelikle bireysel özgürlüklerdir. Özellikle gazetecilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları doğru değildir. Gazetecilerin görev yeri basın kurumlarıdır. Demokrasinin vicdanı da bunu zorunlu kılar. Bu konuda atılan adımlar devam etmeli ve destek verilmelidir.
BASIN MESLEK ODASI KURULMALIDIR
Medyada kendine özgü bir yasası olan tek ve güçlü bir meslek odası yapılandırmasının gerçekleştirilememiş olması, gazetecilerin gücünü kırmakta, ortaya dağınık ve örgütsüz bir mücadele tarzı çıkmaktadır. Bu nedenle evrensel gazetecilik ilkelerine uygun bir meslek yasası ve yaptırım gücü de olan bir meslek odası yapılanması her açıdan zorunlu olmuştur. Bu konunun ayrıntılı biçimde tartışılabileceği geniş çaplı bir basın meslek odası çalıştayı düzenlenmeli, herhangi bir ayrım gözetmeksizin ülkemizdeki tüm basın meslek kuruluşları temsilcilerinin katılımı sağlanmaktadır.
MEDYA DİLİNE ÖZEN GÖSTERMELİDİR
Medyanın kullandığı dil, özellikle sağlıklı toplum düzeni açısından önem taşımaktadır. Şiddeti teşvik etmeyen, terörü ve her türlü savaşı asla özendirmeyen, insanları ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, dini, dili, ırkı ne olursa olsun evrensel insanı değerleri esas alan barış dili tercih edilmeli ve meslektaşlarımız bu yönde teşvik edilmelidir. Bu bağlamda basın özgürlüğünün önemi bir kez daha vurgulanmalı, düşünce ve ifade özgürlüğüyle birlikte çağdaş dünya standartlarına yükseltilmesi hedeflenmelidir.

BİK SEÇİMLERİNDE VEKALET KALDIRILMALIDIR
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün inisiyatifi ile iki yılda bir yapılan Basın İlan Kurumu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilciliği Seçimleri, Anadolu Basını açısından çok büyük öneme sahiptir. Bu seçimler taraflı ve manidar yaklaşımlarla gölgelenmektedir. BYEGM’nin bu seçimlerde kullandığı vekalet yöntemli seçim sistemi tamamen kaldırılmalı, gazete sahiplerinin bizzat kendilerinin oy kullanması sağlanmalıdır. BYEGM tarafından seçilen ve BİK Genel Kurulu’nda Anadolu’daki gazete sahiplerini temsil etmek için görev yapan üç adayın belirlendiği bu seçimler demokratik ve adil bir yarış temeline oturmalı ve asla siyaset karıştırılmamalıdır. Ayrıca Anadolu Medyası BİK Genel Kurulu’nda daha fazla sayıda temsil edilmelidir.

GAZETELERİN BİRLEŞTİRİLMESİ DAYATMADIR
Basın İlan Kurumu (BİK) tarafından yürütülen Anadolu’daki yerel gazetelerin birleştirilmesi politikası, asla zorlama, baskı veya dayatmayla olmamalıdır. Basın İlan Kurumu’nun bu doğrultudaki çalışmaları gözden geçirilmeli, yerel gazetelerin birleştirilmelerinin, demokrasilerdeki ‘basında çok seslilik’ ilkesine ters düşecek sonuçlar doğurmasına izin verilmemelidir. Ayrıca Basın İlan Kurumu şubelerinin kurulduğu illerde eksikliklerin giderilmesi için uyum süresi verilmesi, ancak denetimlerde bu tarihlerden geriye dönük mahsuplar yapılması basın kuruluşlarını güç duruma sokmaktadır, bu yanlış uygulama mutlaka düzeltilmelidir.
RESMİ İLAN FİYATLARI ARTTIRILMALIDIR
Anadolu basınının resmi ilan gelirleriyle ilgili olarak son yıllarda bir iyileştirme olmaması, gelir olanakları azalan yazılı basını ekonomik anlamda iyiden iyiye zorlamaya başlamıştır. Üç yıldır zam bekleyen yerel basına yapıldığı açıklanan yüzde 20 oranındaki zammın Başbakanlık’ta bekletilmesi sabırları zorlamaktadır. Bununla birlikte; resmi ilan-reklamlardaki sütun santim fiyatlarının, yaygın basına ek katsayılar getirilmesine rağmen, yerel basın için sabit bırakılması, gelir adaletsizliğine yol açmakta, Anadolu’daki gazete kuruluşlarının mali politikalarını sarsmaktadır. Aynı şekilde, vasıflı gazeteler için uygun görülen yeni kriterlerde, yayın yapılan il ya da ilçelerdeki nüfus oranlarının dikkate alınmaması, haksız bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Ayrıca zorunlu kadro ve tiraj şartlarının, yayın yapılan il ya da ilçelerin nüfus yoğunlukları da gözetilerek yeniden belirlenmesi adaletli bir gelir paylaşımı için elzem haline gelmiştir.
BASIN YASALARI REFORMU ŞART
RTÜK ve Basın Yasası başta olmak üzere çeşitli yasalardaki pek çok hükmü değiştirecek Basın Yasaları Reformunu yapmak şart hale gelmiştir. Gerçek basın özgürlüğünü ve özerkliğini sağlamak, gazetecilerin haber ve yorumlarından dolayı tutuklu yargılanmalarını önlemek, halkın anayasa ile güvenceye alınan “haber alma hakkını” sağlamak bu reformun ana ilkesi olmalıdır. Anayasa’nın 28. Maddesinde bulunan “Basın hürdür sansür edilemez” hükmü, “basın hürdür sansür edilebilir” hale getirilmiştir.
Gazetecilerin kıdem tazminatları “haksız gelir elde etme” gibi bir gerekçe gösterilerek Yüzde 80-85 oranında kesintiye uğratılmaktadır ki bu durum acilen yasal düzenleme ile engellenmelidir. İletişim fakülteleri her yıl 5 bine yakın mezun vermekte, diplomalı işsizler ordusu yaratmaktadır.
YEREL MEDYA DESTEKLENMELİDİR
Günümüzde çok zor şartlarda ve ağır ekonomik baskı altında ayakta kalmaya çalışan yerel radyo, televizyon, yazılı ve internet basının desteklenmesi acil önlemler alınmalıdır. Yerel gazetelerin dağıtım sorunları giderilmeli, gazete bayilerinde yerel gazete stantları kurulmalı, belediyelerin yaptırım uygulamamaları için yasal düzenleme yapılmalıdır. Yerel yazılı medyanın özel şirket reklamlarından yararlanması için gerekli yapı oluşturulmalıdır. Yerel ve radyo yayınları için Digitürk ve D Smart benzeri dijital yayın platformu kurulmalıdır. Böylece reklam verenler tarafından önemli bir mecra ortaya çıkacak ve alınan reklamlar eşit olarak dağıtılabilecektir.

İNTERNET GAZETECİLERİ HUKUKEN TANINMALIDIR
İnternet gazetesi çalışanları, meslektaşlarıyla aynı sorumluklara sahip olmalarına rağmen, başta SARI BASIN KARTI olmak üzere mesleki haklardan basın iş kanunu içine alınmadığı için faydalandırılmamaktadır. Bu nedenle acilen Basın İş Kanunu’nda düzenlemeye gidilmeli, internet gazeteciliği de kanuna dahil edilmelidir.
İnternet gazeteleri ve sosyal medya, ihbarweb.org.tr üzerinden gerçekleştirilen şikayet süreci üzerinden aleni bir sansüre maruz kalmakla, yapılan bir ihbar karışlığında internet gazeteleri, yargı kararı gerekmeksizin 4 saat gibi kısa bir sürede erişime engellenmekte hatta kapatılabilmektedir. Toplumun internet medyasına erişimini engellemeye yönelik bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
Ayrıca farklı parametrelerle gelirlerinin azaltılmasının önüne geçilmeyi amaçlayan koruyucu yasal düzenlemelerle internet gazeteciliğinin rekabet gücü arttırılmalıdır.

RTÜK SİYASİ DENETİM ARACINA DÖNÜŞMÜŞTÜR
Radyo ve televizyonlarda öz denetimi sağlamak amacıyla kurulan RTÜK’ün denetimleri boyut değiştirmiş ve siyasi denetime dönüşmüştür. RTÜK, muhalif yayıncıları muhalefet etmeye cesaret gösterenleri ağır para cezalarıyla etkisiz hale getirmeye başlamıştır. RTÜK, diğer yandan da belirli medya gruplarını koruyan ve kollayan bir işlev görmektedir.
RTÜK, yabancı devlet adamlarına hakaret edildiği iddiasıyla televizyon kuruluşlarına yaptırım uygularken, başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarından muhalefet partilerine, liderlerine ve milletvekillerine yönelik saygısızlıkları, hakaretleri, iftiraları görmezden gelmektedir.
İnternet üzerinden yapılan yayınların denetlenme yetkisinin RTÜK’e verilmesi çifte sansür sonucunu doğurmaktadır. Öz denetim ihtiyacı ortadır. Buna öncülük etmesi gereken RTÜK, öz denetimin “öz”ünü bırakıp “denetim”i öne çıkaran bunu da siyasal iktidarın gücü doğrultusunda yapan bir aygıta dönüştürülmüştür.
RTÜK’ün amaçlarından biri de “ifade ve haber alma özgürlüğünün” sağlanmasıdır. Ancak bu amacını gerçekleştirecek adımlar atmak yerine tek tip yayıncılığın seyircisi konumuna gelmiştir. Başta siyasi partiler olmak üzere toplumsal gruplara söz hakkı tanımayan RTÜK, tek sesli yayıncılığa prim vermektedir.
Anadolu’da yayın yapan televizyon ve radyoların RTÜK tarafından desteklenmesi gerekli ve zorunludur. RTÜK’ün gelir fazlası bütçeye aktarılmak yerine Anadolu’daki radyo ve televizyonların desteklenmesinde kullanılmalıdır.
Televizyon lisans ücretleri ve yıllık frekans kullanım bedelleri Anadolu basını için acilen düşürülmelidir. TÜRKSAT’ın uydu kiraları yerel ve bölgesel yayınlar için makul ölçülere çekilmelidir.

SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜĞÜN ÖNÜ AÇILMALIDIR
Türkiye’de medya sektörü sendikal örgütlenmenin en düşük ve medya sektörü işsizliğin de yüzde 30’la en yüksek olduğu iş koludur. Sendikal örgütlenmenin düşük olmasının 1990’lardan itibaren patronaj yapısı ve sendikalara yönelik özel yürütülen politikalardır.
İktidar partisi de kendi kurduğu sendika ile örgütlülüğün dağıtılmasına, gazeteciler arasındaki dayanışmanın yok edilmesine yönelik politika uygulamaktadır. Egemen siyaset 2003 yılından itibaren medya sahipliği yapısına müdahale ederek bugün sektörün yüzde 95’ini kontrol altına almış bulunmaktadır. Bu durum halkın haber alma hakkını gasp ettiği gibi sendikal örgütlenmeyi de baltalamaktadır. Aynı şekilde, Basın İlan Kurumu kıskacı ile ekonomik baskı altına alınan yerel medya çalışanlarının sendikal örgütlenme içine katılması engellenmektedir. Bunun yanı sıra Basın iş kanununda var olan hakların uygulanmaması, iktidar ve muhalefet yöneticilerinin sürekli gazetecileri hedef alan açıklamalar yapması gazetecilik mesleğinin itibar kaybetmesine neden olmaktadır. Yapılan anket çalışmalarında en seçkin meslek grupları içinde gazetecilik ilk 20’ye giremezken, belediye başkanlığı, milletvekilliği listede kendisine üst sıralarda yer bulmaktadır.
Medya sektöründe sendikal örgütlenmenin düşüklüğü basın özgürlüğünü yok ederken, gazeteciler arasındaki dayanışmayı da olumsuz etkilemektedir. Cezaevlerinde tutsak tutulan gazetecilerin varlığı, sürgüne maruz bırakılan gazetecilerin olması sektörde sansürün yanı sıra otosansüre neden olup bir korku düzeni yaratmaktadır.
Kamu hizmeti yayıncılığı yapmakla mükellef olan TRT’nin gerek yayın, gerekse idari politikasının egemen siyasetin kıskacından kurtarılması için hep birlikte mücadele yürütmek gerekmektedir. Basın özgürlüğü,  halkın haber alma hakkı, çalışma koşulları ve özlük hakların iyileştirilmesi için sendikalarda örgütlülüğün mutlaka yükseltilmesi gerekmektedir.
TELİF HAKKI SORUNU GİDERİLMELİDİR
Radyo ve Televizyon Kuruluşları’nın en büyük problemlerinden biri olan; müzik meslek birliklerine ödemekle yükümlü oldukları telif hakkı sorununun giderilmesi için; kullanıma göre fiyatlandırma yapılmalıdır. Bunun için müzik meslek birliklerinin tek çatı altında toplanarak, hak takibinin bu çatı altında yapılması gerekmektedir.
Yerel ve bölgesel radyo ve televizyonların ödedikleri telif bedeli RTÜK’ün aldığı aylık yüzde 1.5 bedelini geçmemeli veya RTÜK yıllık frekans bedelini geçmeyecek şekilde düzenlenmelidir. Basın İlan Kurumu tarafından yerel gazetelere sağlanan resmi ilan hakkı televizyon ve radyolara da tanınmalı, radyo ve televizyonlarda kamu spotu yayınları da ücretli hale getirilmelidir.
Televizyon ve radyolar üzerinde oluşturulan baskılara önlem olarak RTÜK Kanunu’nda değişiklik şarttır. Yaklaşık 25 senedir yayın hayatını çok zor şartlarda sürdürmeye çalışan yerel ve bölgesel yayıncı kuruluşların müktesep hakkı haline gelen yayın lisanslarının mevcut yayıncılara tahsis edilmesi gerekmektedir. Karasal yayın yapan televizyonların uyduda da yayın yapmasına olanak sağlanmalı; yerel radyo ve televizyonlar, yerel kültür ve değerleri yaşatılabilmek için Avrupa’daki gibi devlet tarafından desteklenmelidir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.