Bodrum Gündem

UMUDU KORUMAK VE YEŞERTMEK…

cevat-öneş-bodrum-gündem-yazıları

Cevat Öneş

MİT eski Müsteşar Yardımcısı

24 Haziran Seçimleri sonuçları, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, yeni bir dönemi başlatmıştır. Anayasal olarak “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “Başkan”, farklı yaklaşımlarla sistem/rejim değişikliği olarak yapılmakta olan değerlendirmeler, içerisine girilen sürecin önemini açıklar mahiyettedir.

Değerli Anayasa hukukçusu, CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu da, basına kapalı yapılan parti grubunda, yeni dönem hakkında, bilgilendirme yaparken, yeni sistemi “MONOGRASİ” olarak tanımlamıştır. 6771 sayılı kanun ile kurulan yönetim şeklinin olsa olsa, “iktidarın devlet başkanının iradesine dayandığı yönetim biçimi (MONOGRASİ) olarak adlandırılabileceğine vurgu yapan sözler, Türkiye’nin nitelikli demokratikleştirilmesi ve hukuk devleti mücadelesinde, çok önemli yeni bir sayfanın açılması hazırlıklarının da işareti olmaktadır.

24 Haziran gecesi seçim sonuçlarının açıklık kazanmasında, toplumsal katmanlarda ortaya çıkan psikolojinin doğru tespiti de, yeni süreçle uyumlu, örgütlü siyasal davranışların, yeniden şekillendirilebilmesi bakımından da önemlidir.

Erdoğan yönetimlerinde görülen ve devamlılığını da koruyabilen “Cumhuriyet parantezinin kapandığı” yaklaşımı ile CHP dahil tüm muhalefetin başarısızlığını, şahıslar ve kimlikler üzerinden okuyarak, umutsuzluğu körükleyen söylem ve davranışların, Türkiye’nin ve Milletin çıkarları bakımından yapıcı olmadığı kadar, yıkıcı sonuçlar da yaratabileceğini görebilmeliyiz.

Cumhuriyet’in kurucu değerleri; muasır medeniyet vizyonu, bağımsızlık, çağdaşlık, refah devleti, bilime dayanma, laiklik, barış, millet iradesinin TBMM’de temerküzü, kuvvetler ayrılığı, milletin birliği ve bütünlüğü, adalet-hukuk, devrimcilik gibi kavramlar ve uygulamaları, süreçler içerisinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milleti gibi çok değerli bir yapıyı inşa edebilmesine rağmen, “eksik demokrasi” şartları, günümüzü de etkilemekte olan sorunları da, bünyesinde bulundurmaktadır.

“eksik demokrasi” şartlarının sürekliliğinde, Cumhuriyet tarihinin tüm siyasi partilerinin payı olduğu gibi AKP’nin 16 yıllık kesintisiz iktidar döneminin rolünün, objektif değerlendirilmesi, atılabilecek yeni adımlar için önem kazanmaktadır.

Askeri, bürokratik vesayet suçlamaları, dini istismar eden politikalar/söylemler ile kimlikler, mezhepler, inanç istismarcılığı, kültürel farklılıklar üzerinden, toplumsal ayrışma yaratan ve seçmeni konsolide çalışmaları sonucu, planlı ve bilinçli şekilde, 24 Haziran’da meşruiyet kazandırılan rejimin, evrensel ve kurucu değerler çerçevesinde, eksikliklerinin, yanlışlarının tespit edilerek, yeniden onarıcı ve inşa edici politikalarının hayata geçirilebilmesi, gerek iktidar ve gerekse muhalefet bakımından, hayati önemi haizdir.

Değerli gazeteci-yazar Deniz Zeyrek, 13 Temmuz tarihli Hürriyet gazetesinde, “Sistem değişse de değişmeyecek gerçekler” başlılıkla makalesinde,  “Anayasa Md.1 Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Anayasa Md.2 Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir…” emredici hükümleriyle getirilen demokratik rejim güvencesine işaret etmektedir. Ancak maskeli söylem ve politikalarla sürdürülebilen, rejim değiştirme, iktidar ve rant mücadelelerinin, ülkemize ve topluma vermekte olduğu zararlar ve yıkımlar karşısında gösterilecek hassasiyet, öncelikli siyasi sorumluluk ve vatandaşlık görevlerindendir.

Önemini korumakta olan, öncelikli bazı temel sorunları şöyle özetleyebiliriz:

-Cumhurbaşkanı Erdoğan, şahsına ve “tek adama” göre şekillendirilen yeni sistemde, kuvvetler ayrılığı, denetlene bilirlik ve hesap verilebilirlik prensipleriyle uyumlu bir yönetim anlayışını hayata geçirebilecek midir?

-Yasama, Yürütme ve Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı için yeni bir anlayış ve yaklaşım içinde olabilecek midir?

-TBMM, Yasa yapımı ve Yürütmenin denetimi görevlerinde, Millet iradesini, bağımsız ve tarafsız şekilde, siyaset üretimine dönüştürebilecek midir?

-Yargı sisteminde, güvenlik sektöründe (Güvenlik- İstihbarat- Savunma) ve bürokraside ortaya çıkan çok ağır zafiyetler karşısında; demokrasiye, liyakata, hukuka, adalete, insan haklarına ve üretime dayanan yeni bir zihniyetle, yeniden yapılanma ve çalışmalar gerçekleştirilebilecek midir?

-Siyasi iktidara ve yeni sisteme yönelik ağır eleştirileri çözümleyebilmek için, muhalefet eksikliklerini tespit ederek, kitlelerle ilişki kurabilen, güven kazanan, yeniden demokratik inşa sürecini başlatabilecek bir zihniyet-örgütlenme-kadrolaşma-eğitim ve eylemler bütünlüğünü gerçekleştirebilecek olgunluğu, yeterliliği gösterebilecek midir?

-Tartışmasız kaçınılmaz olan demokratik ittifaklar, demokratik güç birliği çalışmalarında, kimlikler, inanç, mezhep, kültürel farklılıklar, çıkar mücadeleleri üzerine çıkarak, ülke-millet yararı için ilkeli çalışmalar yapılması ihtiyacına cevap verilebilecek midir?

-Kimlikler üzerinden yapılan, sandık için konsolide edici çalışmalarla bölünen ve çok büyük zararlar vermekte olan toplumsal ayrışma/bölünme karşısında, ihtiyaç duyulan birleşme-bütünleşme-işbirliği için sonuç alıcı ve ivedilik kazanan çalışmaları görebilecek miyiz?

CHP eğitim seviyesi yüksek seçmenin desteklediği (%35) bir orta sınıf partisidir. Düşük gelirli sınıflarla iletişiminin zayıflamasına rağmen, oy potansiyelinin çok üstünde vatandaşımızın ilgisini çeken bir siyasi harekettir. Cumhuriyetin kurucu partisi oluşu sebebiyle tarihi bir sorumluluğa da sahiptir. Önemli eksikliklerine rağmen, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi mücadelesinde başrol oynaması kaçınılmaz olan bir yapıya sahiptir. Öncülük ve liderlik rolü, kişisel beka beklentileri üzerine çıkılarak, ideolojik-örgütlü-iletişimi yüksek-üretici ilkeler çerçevesinde, güven kazanarak hareket edilmesini zorunlu kılmaktadır. Nitelikli demokrasi, laiklik ilkelerinden tavizler verilmeden, farklı sınıflarla bağlar kurulabilmesi şartları yaratılabilir. Zamansız parti içi iktidar mücadelesi, Türkiye’nin topyekûn demokratikleşme mücadelesinde önemli kayıplar verdirebilecek sonuçlar yaratabilir.

Millet İttifakı’nın genişletilerek, devamlılık kazandırılması, ülke çıkarları ve toplumsal ihtiyaçlarımız yönünden önemlidir. Çok kültürlü yapımız içerisinde, bütünlüğün yakalanabilmesi, demokrasi kültürünün içselleştirilebilmesi için benzer ittifaklar ve işbirliği çalışmalarına, öncelikle ihtiyacımız vardır. Müslüman, muhafazakâr, milliyetçi, liberal, sosyal demokrat, sosyalist demokratların güçlendirerek kurabilecekleri ittifaklar, nitelikli demokrasiye sahip Türkiye’nin teminatı olabilecek potansiyele sahiptir. Anadolu kültürü ile harmanlanmış halkımız da, böylesi gelişmelere açık bir yapıya sahiptir.

Terör eylemleri, Bölgesel gelişmeler, küresel bağlantılar, HDP için, yeni süreçlerle uyumlu, yeni ve yapıcı değerlendirmeler yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Emperyalizmin insanlık dışı uygulamalarının, süreklilik kazanan şekilde araçsallaştırdığı PKK (KCK) konusunun HDP tarafından değerlendirilerek, yeni, güven veren, demokratik, barışçı politikalar üretilmesi ihtiyacı, Türkiye partisi olabilmenin, tartışmasız öncelikli meselesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylesi bir gelişmenin, Türkiye demokratik ittifaklarının yolunu açarken, Bölgesel barış şartları için de, güçlü bir potansiyeli ortaya çıkarabilecektir.

Yüksek demokratik standartlara sahip Türkiye, Demokratik, Özgür dünya ailesi içinde, Küresel ve Bölgesel güçler dengesini, barışçı politikalarıyla, en verimli şekilde etkileyebilecek, yönlendirebilecek potansiyele, imkân ve kabiliyetlere sahiptir.

15 Temmuz 2016 menfur (FETÖ, GÜLEN CEMAATİ) darbe teşebbüsünün yapıldığı tarih. Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerinden biri. Türkiye siyasetlerinin, asker-sivil Türkiye bürokrasisinin tüm kurumlarının, medyanın, sivil toplumun, tüm ilgili aktörlerin içselleştirerek muhasebe yapmalarını zorunlu kılan bir kalkışma hareketi. Dış güçlere havale ederek sorumluluktan kurtulanamayacak, çok bağlantılı karanlık gelişmeler zinciri. Alınmakta olan etkili tedbirlere rağmen, siyaset bağlantılarının ortaya çıkarılmak istenmemesi, gerçekler bütünlüğünün görülmesini engellemektedir. Sadece FETÖ için değil, varlıkları bilinen çok sayıdaki cemaat, camia, tarikat ve benzeri oluşumlar için, SİYASET-TİCARET-DİN sömürüsü yapılması, ülke ve toplumu felakete götüren gelişmelerdendir.

Değerli gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın, SÖZCÜ gazetesinde ifade ettiği gibi; “Umutsuz durumlar yoktur, sadece umutsuz insanlar vardır…”

Gelişmiş Türkiye’miz için umudumuzu koruyalım ve yeşertelim…

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.