Bodrum Gündem

ACELEYE GELEN KARARLAR / Can Pulak Bodrum Gündem yazıları…


Ülkemizde kararlar iyi incelenmeden, ne getirip ne götüreceği hesaplanmadan, aceleye getirilip alınıyor. Öyle olunca da, attığımız taş ürküttüğümüz kurbağaya değmiyor.
İç politikada da aynı yanlışı yapıyoruz, dış politikada da… Örneğin askeri hastaneleri sivilleştiriyoruz, askeri doktorları kaldırıyoruz, askeri okulları aklımıza estiği şekle çeviriyoruz. Milli eğitimimizi yaz-boz tahtasına haline getirdik. Jandarmayı, Sahil Güvenliği İçişleri Bakanlığına bağlıyoruz. Mebus sayısını 600’e çıkarıyoruz. Maliyeyi damada veriyoruz. 4 milyon Suriyeli’yi ülkeye sokup, başımıza bela alıyoruz. Yanlış ve sakat dış politikalar üreterek, güzelim Türkiye’mize zarar veriyoruz. Demokrasiyi tanınamayacak hale getiriyoruz. Basın özgürlüğünü dinamitliyoruz. Ülkede muhalif ses duymak istemiyoruz. Dikensiz gül bahçesi olacak her yer. Böyle istiyoruz…
Örnekleri çoğaltmakta zorluk çekmeyiz. Ama devlet hayatımızda değiştirmediklerimizi bulmakta çok zorlanırız. Özelleştirmelerin hepsi doğru muydu acaba? Ya sattığımız devlet varlıkları..? Kağıt fabrikalarını satmasaydık, basın ve kültür hayatımızı tehlikeye atmazdık. Bugün yanlış kağıt politikamız yüzünden Anadolu gazeteleri basılamıyor, kitap basımı bile azaldı. Dolar artınca ithal kağıt da arttı, böyle giderse düğün davetiyesi bile basamayız.
Eskiden devlet yönetiminde kararlar, kılı kırk yararak alınırdı. Yerli yabancı uzmanlara danışılır, bilim adamlarının görüşleri alınır, Planlama Teşkilatımızın onayı beklenirdi.

Yetmedi…

Bütün bunlar, hükümet tarafından tasarı haline getirilir, Meclise sunulur, aylarca ilgili komisyonlarda tartışılır, Genel Kurulda görüşülüp oylandıktan sonra kanunlaşırdı. Şimdi öyle mi, gece aklımıza geleni sabah uygulamaya koyuyoruz. Bunu yapmayalım, bu yanlışta ısrar etmeyelim. Zararın neresinden dönsek kardır.
Lafı imar barışına getirmek istiyorum. İlk bakışta yanlış bir karar gibi görünmedi. Çünkü tüm yapılarımızın kaçarı göçeri vardı. Sade vatandaşların değil, devletin binalarında da kaçak çoktu. Hepsini bir çırpıda düzeltmek, yasal hale getirmek, böylece devlet hazinesine de hatırı sayılır bir para sokmak akıllıca bir politikaydı. Ama bunu iyi tartışmak, konuşmak, uzmanların görüşlerini aldıktan sonra hayata geçirmek daha doğru bir karar olmaz mıydı?
2017 yılı sonuna kadar yapılanlar affa girecekti. Millet bunu işine geldiği biçime çevirdi. Kazmayı küreği kapan mevcut evini iyice büyüttü. Evi olmayanlar ise,arsalarına ve tarlalarına ev yapmaya başladılar.Gidin bakın ilçelere, köylere,her yer şantiye alanına döndü.Mahalli seçimler de yaklaşıyor ya, nasılsa 2017 kararını 2018’e çekerler diye düşünüyor herkes. Parası olan inşaata başladı, özellikle Ege köy ve kentlerinde büyük hareket var. Zaten oraların sağlıklı yerleşim planları ve altyapıları yoktu. Şimdi daha bir rezil ediyoruz sahil kasabalarını,içinden çıkılmayacak hale getiriyoruz.
Karışan yok, görüşen yok. Öyle olunca köylerimizi ve kentlerimizi daha da bozuyoruz. Ankara, (2017 den sonra yapılanların hepsini yıkacağız) sözünün arkasında sağlam şekilde dursaydı, tavşana kaç tazıya tut gibi bir politik görüntü vermeseydi, Vali-Kaymakam-Belediye başkanı ve muhtarları sorumlu tutsaydı, bugünkü kargaşa, çirkin ve kaçak yapılaşmada yoğunlaşma meydana gelmezdi.
Türkiye kaçak yapıyı samimiyetle önlemek istiyor mu? Bana göre istemiyor. Ama gerçekten istiyorsa eğer, yarın sabah bir karar alarak Vali-Kaymakam-Belediye Başkanı ve muhtarları bölgelerindeki kaçak yapılardan sorumlu tutar, görevlerini yapmayanları mahkemeye vererek cezalandırır. Türk’ün aklı gözüdür. Bu idarecilerden birinin hakkında dava açılıp, hapse girdiğini görse, bir daha değil kaçak yapı, kaçak çivi bile kullanmaz milletimiz.
Bunun böyle bilinmesinde fayda var.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. İşte yazı böyle yazılr,sadece tenkit ile kalınmaz çözüm yolları da gösterilir.Yaz değerli arkadaşım yaz lütfen.Selam ve sevgiler.