Yaprağını Döken Ağaç Meyve Verir mi? Dr.Metin Aycıl Bodrum Gündem yazıları
Kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
uçak sağ salim inebilsin meydana
doktor gülerek çıksın ameliyattan
kör çocuğun açılsın gözleri
delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
birbirine kavuşsun yavuklular
düğün dernek yapılsın hem de
susuzluk da suya kavuşsun
ekmek de hürriyete
Kardeşim
sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
onların dedikleri çıkacak
eninde de sonunda da…
YİNE DE İYİMSERLİK – Nazım Hikmet
Her zaman söylerim: “Ben ikna edilemez ve iflâh olmaz iyimserim”. Değişen bir şey yok, yine devam.
Gerek yazılarımda gerekse konuşmalarımda şu tür ifadeleri sık kullanırım: “Her mevsim kendisini yaşar… Herkes kendi mevsimini yaşar… Kışın ağaçtan kiraz yemeye çalışmayalım, sonbaharda çiçek açmasını beklemeyelim… Bu beklentilerle kendimize haksızlık etmeyelim… Bırakalım ne yaşanması gerekiyorsa yaşansın; bunu kucaklayalım, keyfini sürmeye bakalım…”
Şu günlerde içinde bulunduğum ruh hâli, bana sonbaharımı müjdeliyor sanki. Peki, kucaklayıp keyfini sürebiliyor muyum? Bilemiyorum; en azından, söylediğim ve yazdığım kadar kolay olmuyor.
Mevsimin sonbahar olması yardımıma koştu adeta. Bir ahenk oluşturabiliyordum onunla. Kendimi daha iyi soluyabilmek için vapura binip, İstanbul’un Prens Adaları’na gitmeye karar verdim. Bu benim için sıra dışı bir yolculuk değil aslında, zaten zamanımın önemli bir kısmı Adalar’da geçiyor; ancak mevsim dışı bir zaman olduğu için baş başa kalma fırsatımız daha çoktu. Bu duygu ve düşüncelerle Heybeli’de indim vapurdan, daha boş ve sakin geldi bana. İskele meydanından içeri girer girmez solda bir duvarda, kara tahtaya el yazısıyla yazılmış Nazım Hikmet’in “Denizin üstünde ala bulut” şiiri karşıladı beni.
Yürümeye devam ettim. Yanı başımda, ağacından düşmüş bir yaprak sürükleniyordu. Poyrazın da etkisiyle beni geçti, bir müddet izleyebildim onu. Sonra düşündüm ve sordum kendime: “Yolculuğu nasıl sona erecek bu sonbahar yaprağının? Ya bir kaldırımın köşesine sıkışıp parçalanacak ya da denize düşüp yok olacak. Şu an neyimiz benziyor birbirimize?”
Bu sorulara cevap ararken telefonum çaldı, bir dostumdu arayan. O kadar iyi geldi ki bana. Sanki kolları uzandı kucakladı beni, içim öylesine ısındı ki, yaprağını döken ağacım çiçek açtı. Sonra dostlarımı düşündüm: “Ne kadar çok seviliyorum ve ne kadar çok seviyorum.” Coşku doldu içim, sevgi seline bıraktım kendimi ve yaprakla birlikte sürükleniyordum sanki; o deniz düşüp yok olacaktı bense deniz olacaktım…
Her zaman söylerim: “Ben ikna edilemez ve iflâh olmaz iyimserim”. Değişen bir şey yok, yine devam.
Evet, telefonum çalmadı. Bana, çalma ihtimali güç verdi, vermeye devam ediyor ve devam edecek…
Metin ich liebe dich.
çok teşekkür ederim, senin sevginden her zaman emin oldum.
Metin hocam ben ve arkadaşlarım da sizi çok seviyoruz. Selamlar, sevgiler ve saygılar ve güzel yazılara lütfen devam.