Bodrum Gündem

Cumhuriyete Borcumuz Var… Hatice Yücel yazıları…

Cumhuriyete Borcumuz Var… Hatice Yücel yazıları…

“Dağ Başını Duman Almış, Güneş Ufuktan Şimdi Doğar” marşı ile başlayıp “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu, şayak kalpaklı adam, nasıl ve nereden geldiğini bilmeden rahat ve güzel günlere inanıyordu…” ile devam ediyordu…

Öyle de oldu.

Kurtuluş mucizesinin ardından gelen “En büyük eserim…” dediği Cumhuriyeti kurarak ve onu da devrimler ile taçlandırarak, 10 yılda 15 beş milyon geç yaratarak her yaştan, sonsuzluğa giderken, bıraktığı eser 50.yılında “Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu / Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu” marşı ile zikzaglar çizerek 95.yıla ulaştı.

Yazımın giriş bölümünde olumsuzluklarla Cumhuriyet’e, Atatürk’e ve bu yolda can verenlere, Anadolu’ya, 80 milyonluk Türk ulusuna haksızlık etmek istemem.

Cumhuriyet çınarında gözü olanları, sağından solundan vuranları tarih asla affetmeyecektir. Teokratik Osmanlı yönetiminden, Türkiye Cumhuriyetine geçme onurunu ve gururunu bizlere sağlayanlara teşekkür etmenin ötesinde her birimizin Cumhuriyet bireyi olma borcumuzu unutmamamızdır. Özellikle biz kadınların zorunluluğu vardır. Başta eğitim olmak üzere, seçme ve seçilme hakkı, medeni kanun, kıyafet, harf, dil devrimleri ile kimliğimizi belirledik. Çağdaş, laik, bilimsel eğitimle güçlendik. Sanat ile özgürleştik, barış ile rahat ve huzura kavuştuk. Bağımsızlığımızla içte ve dışta onurlandık. Halk egemenliği ile seçme ve seçilmeyle, demokrasi ile tanıştık. Bu nedenle hepimizin ona borcu var. Uçan kuşun, gezen kurdun, taşın, toprağın, ovanın, denizin, çiftçinin, işçinin, işverenin, esnafın, sanatçının, gencin, yaşlının, her şeyin, herkesin borcu var…

Yaşaması için var.

*****

5-6-7 Ekim de Eskişehir’de Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği’nin “Aydınlanma Buluşması” vardı. Köy Enstitülü eşimle birlikte Bodrum temsilcisi olarak katıldık. Cumhuriyet döneminin Rönasans’ı sayılan bu eğitim kurumları kapatılsa da, kalıntılarıyla yaşatmak ve onları unutturmamak da borcumuzdur. Yurdun dört bir köşesinden gelen, dört yüze yakın köy enstitülü ve taraftarı, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Odunpazarı Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, tarafından sahiplenilmişti. Öncülüğünü Eskişehir Yeni Kuşak Köy Enstitüsü Derneği yaptı. Tartıştık, konuştuk dinledik, gezdik, eğlendik. Onun dışında Cumhuriyetin 95.Yılında bozkırda, Porsuk çayı etrafında yeniden kurulan rol model bu şehir, halkı ve örnek belediye başkanları, tam bir Cumhuriyet imecesi dedim. Teşekkürler hepsine. Akıl ve bilimin, çabanın, güvenin yarattığı bir Eskişehir. Yeni bir seçimin arifesindeyiz, Belediye Başkan adaylarının burada bir süre stajyer olarak çalışmalarını öneririm.

Eskişehir’de kırıldığım taraf Çifteler Köy Enstitüsü ziyaretiyle oldu. Köy Enstitülerinin ilk başladığı bu yer (Prof.Kemal Kocabaş buradan “Çifteler Aydınlığı” diye söz eder) bu gün bir harabe halindedir ve yıkılmaya bırakılmıştır. Bir zamanlar Orta Anadolu çocuklarının umudu, geleceği, aydınlığıyken, bu gün terk edilmiş harabe evler gibiydi. Ancak Köy Enstitülerinin 78. Yılı etkinliği içine giren İlyas Küçükcan’ın yazdığı, ve bu yıl Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Sosyal Araştırma Ödülü alan, “Öncesi ve Sonrası ile Çifteler Köy Enstitüsü” kitabı ölüyü diriltmek gibi bir şeydi. İlyas Küçükcan’la oraları gezip, ondan dinlerken nerelerden, nereye geldiğimizi gördük ve bu saygın kurumların kurucularının anısı önünde saygıyla eğildik. Kutlarız yazarımızı.

*****

Konudan saptığımı düşünmeyin. Cumhuriyet fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar istemiyor mu? Cumhuriyet bireyi yetiştirmenin yolu ancak böyle eğitim kurumları ile olur. Bırakılan manevi miras akıl ve bilimdir. Eşitlik, özgürlük, hak ve hukuktur. Laik bir eğitimdir. Üreten bir eğitimdir. Ülke koşullarına uyan bir eğitimdir. Cumhuriyeti yaşatacak olan bu tip bir eğitimden geçen “İnsan”dır. Halk egemenliğine dayanan Cumhuriyet gücünü halktan ve insandan alır. O’nun nitelikli oluşu, değerleri cumhuriyeti güçlendirir. Sürekliliği için bilgiye, eşitliğe, özgürlüğe, çabaya, katılımcılığa, bağımsızlığa ihtiyaç vardır.

21.yüzyılın hızlı iletişi içinde (bilgi çağında) Türkiye Cumhuriyeti olarak (hala var olduğuna inanıyorum) acil olarak yapmak zorunda olduğumuz olgular var. Saray bakışına karşı, Atatürkçü kararlar ve uygulamalar içinde olmalıyız. Türk gençliğine bırakılan Türkiye Cumhuriyetini ve bağımsızlığını yine onlarla koruyup, sürdürebiliriz. Siyasetin çıkmazları içinde boğulup kalmak yerine (pardon tek adam olmak yerine) çoğulculuk, katılımcılık ilkesiyle, hırslardan bireyselliklerden kurtulmak, cumhuriyetin halk yönetimi olduğunu, yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsızlığı ilkesi unutulmamalıdır.  Son günlerde eğitimde 2023 Vizyonu adı altındaki yutturmacılık, cumhuriyete yönelik bir tehlikedir. Oysa her birimizin cumhuriyeti yaşatma borcumuz vardır.

Ekim bir sonbahar ayı olsa da, ekmek fiilinden türetilmiş bir güzel isimdir. Sonucu ilkbahara çıkar. Yaprak dökümü ile başlayıp, bahar bahçeye dönüşür. Bu yaşam döngüsünü bilerek en azından cumhuriyeti 95.yılında yaşatma dileklerimizi tutalım…

Yorumlar

  1. Kaleminize yüreğinize sağlık değerli öğretmenim.