Bodrum Gündem

Öğretmenime Selam-Hatice Orman Bodrum Gündem yazıları…

Öğretmenime Selam-Hatice Orman Bodrum Gündem yazıları…

Yıl 1975…Komşumuzun kızı Fatma ilkokula başlayacaktı,benim yaşım dolmamıştı ben de okula gitmeyi çok istiyordum.Annem benim ısrarıma dayanamayarak Niğde’li Ali Öğretmen’e gidip beni okula kaydetmesini istedi.Ali Bey yaşım tutmadığından beni okula kaydetmedi, iki ay boyunca kayıtsız  okula gidip geldim.Bu arada  yazmayı ve okumayı hızla öğreniyordum.İki ayın sonunda okula kayıt oldum. Bodrum   Dereköy’de başı kiremitli tek katlı üç odadan ibaret olan köyümüzün tam ortasındaki  küçük binada okul yaşamım başladı.Siyah okul önlüğümüz  beyaz yaka ile tamamlanıyordu.Okul binamızın önünde üç basamak merdiven ve çok küçük bir beton alan vardı.Geriye kalan her yer topraktı.Köy okulumuzun gri boyanmış iki kanatlı  büyük  bir tahta kapısı vardı,sınıfların tabanları tahta idi.Üzerinde yürüdükçe gıcır gıcır ses çıkarırdı.Kiremit kırıldığı zamanlar bazı yerlerinden içeriye yağmur suyu akardı.Bu nedenle okulun bir sınıfı kullanılamıyordu.

Ali Bey  ve eşi Melahat Hanım köyümüzün iki öğretmeniydi.Okulun karşısındaki küçük lojmanda otururlardı.Köy okulu olduğu için beş sınıf bir yerde ders görüyorduk,ortada teneke sobamız yanar,perde olmadığı için büyük pencerelerden dışarısı görünürdü.Sıralarımız koyu renkli boyanmış kalın tahtadan yapılmıştı.Köyümüze gelen satıcılar,tek tük yoldan geçen arabalar tek eğlencemizdi.Eşekleriyle köylüler tarlalarına gider,kadınlar okulumuzun bahçesindeki çeşmede su doldurabilmek için sıra beklerdi.Köyümüze elektrik yeni gelmiş,içme suyu yani her evde  çeşme  yoktu.Kuyulardan ve okulun bahçesindeki çeşmeden su ihtiyacı karşılanıyordu.Çamaşırlar köyümüzün tam ortasından geçen derede yıkanırdı.Bizler  de teneffüslerde su içmek için çeşmeye gider sıra olur avucumuzun içini çeşmeye dayayarak suyumuzu içerdik.   Biz Kavakderesi’nde oturduğumuz için bir hayli yol yürüterek okula gelirdik,yağmur çok yağdığı zaman dere çok akınca okula gidemezdik. Yağmurlu kış gecelerinde koca dere çağıl çağıl akar insan ruhunu ürpertirdi.Suyun dağların arasında hızla akarken çıkardığı ses derin korkuların,ve karanlıkların izlerini daima hissettirirdi.Hayvanları alıp götürdüğü de oluyordu.Gece demek hayvan seslerinin derenin çınlaması demekti. …Öğleyin evden sefer tasında getirdiğimiz yemekleri yer,okulun bahçesinde toprağa çizdiğimiz sek sek oyununu oynardık.  İkinci sınıfta iken Bodrum’dan köyümüze Şakire Öğretmenimiz gelince,dünyamızı değiştirdi.Giydiği kıyafetler saçının topuzu,İstiklal Marşını yönetirken yaptığı hareketler ,insanlığı bize örnekti.Ben öğretmenimi uzun uzun izler,derin hayallere dalardım.Acaba ben de öğretmen olabilir miydim?Bu düşünce beynimde şimşek gibi çaktı.Artık büyük hayallerim vardı öğretmen olmak…

Her sabah küçük okulumuzun önünde sıra olur,andımızı okur huzur içinde dersimize başlardık.Saman kağıdından ders kitaplarımızın kokusu ve yazıları hayallerimi süslerdi.Akşamları dedem ile birlikte yaşadığımız küçük evimizde ortada iskemle üzerinde kandilimiz yanar etrafında hepimiz oturur ben de derslerimi yapardım.Annem  ocakta mısır patlatır bazen de nohut kavururdu.Bazen çok eğildiğimde saçlarımın ucu yanar ,annem hemen söndürürdü.Bazı akşamlar yol kenarındaki damda hep beraber mandalinleri kasalara dizer ,İstanbul’a göderirdik. Kasaların üstlerine marka basmayı ben çok severdim.Mandalin parası geldiği zaman ihtiyaçlarımızı alırdık.Yol arkadaşım Fatma ile  sabahları erkenden yola çıkar okula ulaşmaya çalışırdık.Okula giderken lastik çizme ve ayakkabı ile gider,deri ayakkabıları ise sadece  bayramlarda ve özel günlerde giyerdik. Bazen yağmur çok yağar ıslanır,ağaçların altına girip yağmurun azalmasını beklerdik.Tahtaya yazı yazarken öğretmenimizin çıkardığı tebeşir sesi en güzel müziklerin melodisi kadar etkilerdi beni.Hele renkli tebeşirle yazı yazdığında içimde duygularım coşardı.Renkli kalem,resim defterleri ,boyalar köyde bulamadığımız şeylerdi.Kalemtıraş olmadığı için kalemlerimi babam bıçakla açardı ,defterlerimizi gazete ile ya da köyümüzde mandalin işlendiği için kamyonların yol kenarına indirdiği kasalardaki pembe kağıtlar ile kaplardık.İstiklal Marşı okunduğu günler köy halkı okulun etrafına gelir saygıyla töreni izlerdi.Devesini çeken ,ineğini tarlaya götüren,eşeğin üzerinde olan insanların durup bizi izlediğini görmek çok değerliydi.Milli bayramlarda okulumuzun önündeki  törenden  sonra  köyün içinde yürüyüş yapar köylüler  de bizi alkışlardı.Keşke köy okullarımız hep böyle kalabilseydi.Köy okulu demek hayatın ta kendisiydi.Bazen köyümüzün kadınları okulun önüne lokma,keşgek getirip bize dağıtırdı.Tek bakkalımız olan Kamil Dayı’nın dükkanında her şey bulunurdu.Gaz yağından tutun da Aspirine kadar herşey satılırdı.Teneke kutulardaki  bisküvi ve gofretleri tek tek satardı.Kupa ile ölçerek sattığı çekirdek ve nohutu ,kağıttan yaptığı külahlara koyardı.Rengarenk lastik ayakkabılar  ve sade gazoz bu dükkandan alınabilecek en güzel şeylerdi. Bisküvinin arasına lokum koyarak yemek  mutlulukların en güzeliydi..Ben okumayı ve okulu böyle sevdim.

Ortaokul başladığım yıl 1980 yılı idi.Bodrum Ortaokulu şimdiki Atatürk ilkokulunun alt katında idi.İngilizce öğretmenimiz Levent Erkut açık mavi takım elbisesi ile bizi karşılamış,sınıflarımıza yerleştirmişti.Yağmur çok yağdığı zaman okulumuzu su basar,Halk Eğitim Merkezi’ne taşınırdık.Sınavlarımızı zar zor yapardık.Sular çekilince sonra yine okulumuza gelirdik. 1983 yılında Bodrum Lisesi’ne başladım,Belediyenin yanındaki binada yarım dönem okuduktan sonra şimdiki Bodrum Lisesi binası yeni yapılmıştı oraya taşındık.O dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren  okulumuzun açılışına geldi.Okul müdürü Yusuf İkram Ergün daha sonra Ahmet Genç idi.Disiplinli bir insan olmayı,ilim irfan yuvası olan okulumuzu sevmeyi,başarmayı bizlere öğrettiler. Efsane Edebiyat Öğretmenim Selahattin Turan ders anlatırken karalama kağıtlarına yazdırır,sonra çizgisiz deftere mavi dolma kalemle temize çektirirdi.Defterlerimiz dönem sonlarında kontrol edilir,kırmızı kalemle incelendi yazardı.Bende yarattığı izlerden dolayı Edebiyat öğretmeni olmaya karar verdim.Okulumuzun ve Bodrum’un efendiliği ile hepimizin örnek aldığı müstesna kişilik Matematik Öğretmeni Bekir Akdeniz idi.

1987 yılında hayatımda yeni bir sayfa açıldı,Erzurum Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesine başladım.Ekim ayının başı  3 Ekim Erzurum oldukça soğuk, yurtta kalıyorum,Yoncalık’taki  binamızda llk dersimiz Yeni Türk Edebiyatı ,uzun boylu gözlüklü esmer dimdik bir adam yanında iki  hoca daha sınıfa girdiler.Hepimiz ayağa kalktık,oturun çocuklar diyen davudi bir ses.Kürsüde sınıfımıza uzun uzun baktıktan sonra sizler nerelerden geldiniz çocuklar diye sordu,Sonra hemen derse geçti,Yahya Kemal Beyatlı’nın Süleymaniye’de Bayram Sabahı ve Sessiz Gemi şiirlerini okumaya başladı,hepimizi hüzün,kapladı.Yahya Kemal Beyatlı ilk ders konumuzdu.Hocamız Türkiye’nin Edebiyat Teorisi alanında yetiştirdiği en büyük isimlerden biri Prof.Dr. Şerif Aktaş idi.Dört yıl boyunca kendisinden ders almak,onun feyzinden faydalanmak benim için bir onurdu.Mezuniyet tez konumu Halikarnas Balıkçısı üzerine alarak ömür boyu bana baba gibi  yol gösteren Sevgili Hocam,uzun yıllar Gazi Üniversitesinde  de  çalıştıktan sonra 2011 yılında amansız hastalığa yenilerek aramızdan ayrıldı.İlkeleri ,yazdığı sayısız kitap ve bugün ortaöğretim kurumlarında okutulan Türk Dili ve Edebiyatı Müfredatı ,binlerce Edebiyat Öğretmeni ile  yüreklerde yaşamaya devam ediyor.

9 Aralık  1991 tarihinde ilk görev yerim olan Yozgat Yenifakılı Lisesi ‘nde Edebiyat Öğretmeni olarak göreve başladım.Soğuk ve karlı bir kış günü,oralarda hava şartları daha acımasız ve zordu.Anadolu insanının sıcaklığı ve maneviyatı içerisinde hayatımın en güzel yıllarını yaşayarak başladığım öğretmenlik yaşamımın  buradaki  her anı mutluluk,başarı ve huzurla geçti,Güzel şiirler okuduk,öyküler yazdık,sanatı edebiyatı sevdirdim çocuklarıma.Soğuk karlı yollları aşarak  çoğu kere traktör  kasasında geldikleri okulumuzdan mutlu güzel insanlar olarak ayrıldılar.Ardından 22 yıl Bodrum Anadolu Lisesi’nde yöneticilik ve öğretmenlik .Yarımadamızın her bir köyünden,beldesinden gelen başarma azmiyle dolu mert ve yiğit öğrencilerim.. Her birinin kimbilir ne derdi var,nereden geldi,nasıl bir ailesi var,mutlu mu,neye üzülüyor,ağlayacak bir anne baba omuzu var mı,içinde bulunduğu yaşamdan nasıl kurtulup bir meslek sahibi olabilir….  Okumak bir çoğu için çıkış yolu oldu.

Şimdi de Bodrumun lider eğitim kurumu olan Bodrum Marmara Koleji’nde …Dünyanın her yerinden gelen yürekleri tertemiz sevgili öğrencilerim.Amerika,Hollanda,Rusya,Dubai..Türkçeyi hiç bilmeyen ilk önceleri beden diliyle iletişim kurduğum sevgili öğrencilerim..Yer ,zaman,kişiler çok önemli değil.Aslolan karşımdaki tertemiz çocukların ışıl  ışıl bakan gözleri ve çok şey anlatan gizemli dünyalarıydı.

Azim ve kararlılıkla sadece vermeyi amaçlayan hizmet yolculuğumda  bazı öğrencilerimin kaybı gibi  derin yaralar yaşadım.Yaşamın baharında kader onları aramızdan aldı ve sonsuz yolculuklara çıkardı.Hayalleri ve umutları vardı,yaşam denilen olgunun içinde yol alırken yüreğimin derin sızıları içinde kaldım,aileri ve sevenleri olarak hergün yüreklerimizde  yaşamaktalar,acımasız  kazalar Halil İbrahim Tekkaya, Okan Karadaş, Ozan Berbergil, Mustafa Karanfil, İrem Uygur, Mehmet Uslu’yu aramızdan aldı götürdü. Dileknaz Göğercin, Atakan Yılmaz , Sami Öztürk…Nuray Erdemir Çaresiz hastalıkların bizden kopardıkları.Ben öğretmenim,yüreğim hep onlar için çarpar,dualarım hep onlara,ailelerine sabırlar diliyorum.Binlerce umut ve coşku içinde bu karanlıkları yaşadığımda bazı kesintiler oluyor.Bu kaybolan yürekler başka gönüllerde umut bulmaya çalışıyor.Çaresizlik ve sonsuzluk acı;fakat geride güzel izler bırakmak aslolan değil mi?Kimi doksan yıl yaşar,kimi yirmi  kimi onsekiz… Yirmi yaşında koca adam olmak,sayısız dostluklar bırakmak,sevgileri çoğalarak yaşamak başka bir şey.Bunu herkes başaramıyor tabii ki.Bunun için insan olmak gerekiyor.

Öğretmenlik benim için  sevgi, sabır ve daima yarınlara umut olmak  demekti.Boynu bükük olandan yana olmak,güçlünün değil zayıfın yanında olmaktı.Birden  sizi alıp sürükleyen rüzgarlara kapılıp savrulup gitmekti.Nereye gitiğimin önemi yok,bir gönüle açılır elbet bütün yollar.Yolun sonu yok,mirası hep geleceğe yatırım demek.Gelecek,güneş gibi parlak ve yakıcı olmalı.Genç yüreklerde  daima yaşar öğretmenler.Kolay kolay yok olmazlar,bugün Bodrum sokaklarında Hüseyin Turgut Karabağlı deyince herkes saygıyla önünü ilikler neden?O bir ömür boyu çocuklara gönül vermiştir,köyden gelip Bodrum’da dam adı verilen küçük evlerde kalan çocukları acaba gerçekten okuyorlar mı  kahvehanelere gidiyorlar mı? diye geceleri Bodrum sokaklarında  gözetlemeye çıkarmış.?Eğer olumsuz bir şey görürse hiç çaktırmadan gece gördüğü manzaralarla ilgili sınıflarda konuşur herkes alması gereken dersi hemen alırmış.

Benim öğretmenlerim hep bana yol gösteren ve örnek insanlardı.Yaşamları,çalışkanlıkları, Mustafa Kemal Atatürk’e ,  bu vatana ,bu ülkenin her karış toprağında yaşayan bütün insanlara adanmış yaşamları olan örnek insanlardı.Yaşamı aydınlatan ulu çınarlar.Hala gölgelerini  üstümde hissettiğim yüce gönüller… Hüseyin Turgut Karabağlı, Murat Tengiz, Ali Tengiz,Hatice Yücel, Ali İhsan Yücel, Selahattin Turan, Hüseyin Atılgan, Fatma Atılgan, Aysel Çanakçı, Bekir Akdeniz, Mustafa Akgöz, İlkay Kılavuz, Hülya Ata, Özcan Kurutaş, Oğuz Karabağlı, Nermin Taylan, Şakire Deliefe, Prof.Dr.Şerif Aktaş …   Aramızdan ayrılanları  rahmetle, yaşayanları saygı ve şükranla anıyorum.

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında eğitim ordumuzun bir ferdi olarak çalışan benim yetiştirdiğim öğretmenlerim var.Dünün  çocukları bugünün öğretmenleri…Diyarbakır’daki  Ömür Ağrı’daki Ceyda, Sakarya’daki Hüseyin , Bodrum’daki Melekper , Zeynep , Yeşim , Esma , Fatma , Jale , Fikriye , Eda , Belkıs , Simge , Mehtap , Hakan , Şaban …adını sayamadığım nice  öğretmen olmuş çocuklarım…

        Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenleri…Güzel Bodrum’umuzun ve Türkiyemizin eli öpülesi güzel yürekli insanları,Hepinize selam olsun…

24.11.2018- Hatice Orman-Bodrum Marmara Koleji

Yorumlar

  1. A.Zeki Saçar dedi ki:

    Tebrik ederim.Başarıların daim olsun.

  2. ümit şevket taşkıran dedi ki:

    Emeklerinizi asla unutmadık hocam… Her şey için çok teşekkür ederim.

  3. Ömer Salih Çıplak dedi ki:

    Bodrum Anadolu Lisesine ilk geldiğimde hiç yabancılık çekmedik sayende. Hepimizin ablası oldun. Ne yapsak hakkın ödenmez abla. İyi ki varsın. İyi ki seni tanımışız.Başarıların daim olsun diyeceğim ama senin olduğun yerde zaten başarı vardır…..

  4. Hüseyin Bağhan dedi ki:

    Anadolu lisesine ilk başladığım zamanlarda Hatice hoca geldi , koridorda denildiğinde herkes bir anda sessizliğe bürünür , korkardı . Belki sizi bize yanlış tanıttıkları için korktuk, saklandık . İlk başlarda korkarak gittiğim kapısını çaldığımda acaba kızar mı diye korktuğum insan ; melek gibi bir insanmış aslında. Okulumuzdan ayrılacağınızı öğrendiğimizde hepimizi derin üzüntü kaplamıştı. Son zamanlar olan sorunları göz ardı edip sizin disiplininizi duruşunuzu çok sevdik hocam .Sizin öğrenciniz olmaktan gurur duyuyorum , iyi ki tanımışım sizi iyi ki varsınız …

  5. Hüseyin Bağhan dedi ki:

    Bodrum Anadolu Lisesi’ne ilk başladığım zamanlarda Hatice hoca geliyor ,koridorda dediklerinde hepimizi korku kaplar koridora dahi çıkamazdık . Sizi, bize hep korkuyla anlattılar . Nerden bilebilirdik özünüzde iyi hatta melek gibi bir insan olduğunuzu. Aramızdan ayrılıcağınızı duyduğumuzda derin bir üzüntü kaplamıştı içimizi . Ne kadar korksakta siz bizim disiplinine duruşuna saygı duyduğumuz öğretmenimizdiniz . Disiplininiz sayesinde belki şuan bir yerlerdeyiz . Son zamanlarda hakkınızda duyduğumuz saçma ya da asparagas haberlere rağmen biz sizi çok sevdik hocam sizden korkmayı bile çok sevdik .Sizin yeriniz çok ayrı . Ve sizin öğrenciniz olduğum için gurur duyuyorum iyi varsınız iyi ki tanımışım sizi …