Bodrum Gündem

Terörle Mücadelede Çözüm Ve Barış Yaklaşımı…/ Cevat Öneş Yazıları

İçerisinde bulunduğumuz şartlarda, evrensel değerleri eksen alarak, ÇÖZÜM ve BARIŞ kavramlarının içlerini doldurarak, bir proje üretilmek istenilirse, tehlikeli sularda yüzmeye başlamışsınızdır denilebilir. Maalesef ülkemiz için gelinen noktanın özetidir bu cümle. Konjonktüre, değişen çıkarlara göre; FETÖ’cü, PKK’lı, EMPERYALİZMİN uşağı, CİA-MOSAD ajanı gibi inanılmaz suçlamalarla lekelenmeniz mümkündür. Ayrıca delilsiz, iddianamesiz takibatlar sonucu ( Ergenekon, Poyraz, Casusluk ve türevleri, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü gazetesi, Osman Kavala davalarında karşılaşılanlar gibi..) hücrelerde bırakılabilmeniz de yakın bir tehlike..

40 seneden fazla, Devletin Güvenlik sektöründe; cumhuriyet, demokrasi, hukuk, hak, güvenlik, özgürlük kavramlarının, hayata geçirilebilmesi beklentisi içerisinde olan bir insanın, Türkiye’nin 21.yy ikinci yarısında, bu görüntüyü seslendirmek zorunda kalışının yaratabildiği psikolojinin ağırlığına da işaret etmek zorundayım.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, ÇÖZÜM, BARIŞ arayışları, toplumsal gelişmelerin, siyasi mücadelelerin kaçınılamaz gerçekliğidir. İnsanlık tarihinin gelinen noktasında elde edilen EVRENSEL DEĞERLER ekseninde, NİTELİKLİ DEMOKRASİ taleplerinin karşılanabilmesi çerçevesi içerisinde değerlendirilmesi kaçınılmazdır.

Son günlerde, farklı çıkarlar ve siyasi hedefler için de olsa, yeniden ÇÖZÜM-BARIŞ tartışmalarının yapılmakta oluşu karşısında, konunun tecrübeler ve iç-dış gelişmeler de dikkate alınarak, değerlendirilmesi, tartışılabilmesi yararlı olacaktır.

Türkiye’nin Genel Durumu

Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde; Cumhuriyet, Kurucu Değerler, Devrimler, kurumsal yapılarıyla oluşturulan Devlet-Millet varlığı, 20. yy.’ın siyasi mucizesi olarak, ülkemiz için yeniden KURULUŞ ve KURTULUŞ gerçekliğidir. Anadolu ve Osmanlı tarihi ile olan bağlarımız ve devamlılık, Cumhuriyetimizin önemini azaltmaz, bilakis zenginliğimizdir.

Kurtuluş mücadelesi veren ülkeler içinde, örnek alınan bu mucizenin VİZYON olarak devamlılığının sağlanamaması ve Cumhuriyetin NİTELİKLİ DEMOKRATİKLEŞME ile taçlandırılamaması sonucu ortaya çıkan sorunların, ülkemizin içerisine girdiği darboğazı yarattığını, günümüzde daha net görebiliyoruz.

Emperyalizmin siyasi, ekonomik, askeri ekseni ve ittifakları içerisinde; bağımsızlığımızın korunmasında yapılan hatalar ile Cumhuriyet Vizyonunun Aydınlanma, üretim, demokrasi, hukuk, eşitlik, insan hakları gibi hedeflerinde gösterilen sapmalar, temel meselelerimizin çözümlerini de ağırlaştırmıştır.

Küresel sistemin etki ve yönlendirmesi altında kurulan ve iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi ( AKP ) nin 17 yılık dönemi ise gelinen kavşak itibariyle, Cumhuriyet tarihinin en kırılgan ve tehditler üreten şartlarını yaratmaktadır.

2002-2007 döneminde, Avrupa Birliği (AB) kriterleriyle desteklenen Demokratikleşme açılımları ve siyasi-ekonomik istikrarla sağlanabilen gelişmeler, 2007 yılında başlatılan Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve türevleri gibi kumpas davalarıyla, Cumhuriyeti ve rejimi hedef alan süreçleri başlatmıştır. AKP’nin FETÖ cemaati ile ortaklık süreci,2010 Anayasa Referandumuyla, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini şekillendirmiş ve 17-25 Aralık 2013, 16 Temmuz 2016 darbe teşebbüslerini ortaya çıkarmıştır.

FETÖ’nün, iç-dış bağlantılarıyla organize örgütlenme ve kadrolaşma faaliyetlerinin yaratabildiği sonuçlar, devlet yönetme sorumluluğunu taşıyan AKP iktidarının, kadrolarının ve kurumsal yapıların mesuliyetlerini ortadan kaldıramaz. Bu konuda yapılan bazı sözlü yazılı itirafların, meselenin boyutlarına ve sonuçlarına göre çok yetersiz kaldığına işaret edilmesi önemlidir. SİYASAL İSLAMCI uygulamaya geçirilmek istenilen ZİHNİYET, YANDAŞLIK dayanışması, LİYAKATIIN dışlanması, CUMHURİYET-LAİKLİK karşıtlığı üzerinde oluşan ortaklığın yaratabildiği tehditlerle mücadelede temel meselenin, SİYASAL İSLAMCI ZİHNİYET olduğu ve bu gerçeğin kabullenilmeden, karşı mücadelenin de yetersiz kalacağını görebilmeliyiz.

Gelişmelere ve güvenilir analizlere göre; siyasi istikrarsızlık endişeleri artmaktadır. Ekonomik daralma, eksi büyüme, azalan ihracat, artan işsizlik, milli gelirde gerileme, üretim sorunu kaygıları artırıcı şekilde gelişme göstermektedir.

Ülke içi olumsuzluklara karşın, dış politikalar ve gelişmelerde görülebilen yetersizlikler de, muhtemel risk-tehdit algılarını güçlendirmektedir.

Öncelikle Büyük Ortadoğu Bölgesinde, küresel güçler çatışmalarının arasında kalan ülkemizde, genel güvenliğimiz ve geleceğimiz bakımından, millet iradesinin T.B.M.M de bütünleştirilerek, nitelikli Laik Demokrasi, sosyal-üreten Türkiye ekonomisi, nitelikli Anayasa inşası sürecini başlatıcı güçlü adımlara ve zihniyet değişimine ihtiyaç duyulmaktadır.

Çözüm İçin Temel Unsurlar

17 yıllık AKP iktidarı dönemi, endişe yaratıcı bir TÜRKİYE İKLİMİ yaratmıştır. Siyasi iktidarı korumaya odaklanan ayrıştırıcı kimlik politikalarıyla, Cumhuriyetin Kurucu Değerlerine karşıtlık yaparak, seçmeni konsolide edici algı yaratma yöntemlerinin yarattığı iklimin etkileri varlığını korumaktadır. Medyanın kullanılış tarzı ise demokrasimiz için bir kirlenmedir. Bazı gerçekleri de bünyesinde bulunduran askeri vesayetle mücadele şartlarında, FETÖ’nün yanı sıra, sivil iktidar vesayetine dönüşüm ve siyasi parti genel başkanlığını koruyarak, tek adam sistemine geçiş şartlarını yaratıcı faaliyetlerin sürekliliği ile ortaya çıkmakta olan sonuçlar, Türkiye ikliminin öncelikle değiştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Çözüm paydaşlarının, öncelikle demokratik siyasi partilerin, DEMOKRASİ İTTİFAKI anlayışı ve iradesi ile güçlerini birleştirebilmeleri ve çalışmalarına süreklilik kazandırabilmeleri, hayati önemi haizdir. Siyasi iktidarın, Millet İttifakının genişletilerek DEMOKRASİ ittifakına dönüşümünü engelleme düşüncesi olduğu görülebilmektedir. Kürt seçmeni, HDP’yi bölerek, İYİ Partinin PKK hassasiyetleriyle oynayarak, CHP-HDP işbirliğini engelleyici çalışmalarla, Cumhur İttifakını yeni şekillendirmelerle de korumak istemektedir. Ancak bu yaklaşımın, Demokratikleşme ekseninde, sorunların çözümlerinden uzak olduğu, yaşanmış acı tecrübelerle de sabittir.

Terörle mücadelede; siyasi, ekonomik, sosyal, hukuki, psikolojik şartlar, BARIŞ İÇİN DEMOKRATİK ÇÖZÜMLER Projesi’nin, detaylarıyla hazırlanmasını ve Çözüm iradesinin oluşturulmasını gerektirmektedir.

Barış İçin Demokratik Çözüm Projesinin başarısı için, paralel dış politikalar üretimi de önemli meselelerdir. Örneğin çok geciken, Suriye rejimi ile doğrudan temas ve işbirliği, AB ile Rusya, Çin ilişkilerinin geliştirilerek istikrar kazandırılması, öncelik kazanan konulardandır. Çözümleyici, Barışçı, milli bağımsızlığı koruyan politikalar, Küresel Güçlerin çıkar çatışmaları karşısında, en etkili potansiyel gücümüzü ortaya çıkarabilir.

T.B.M.M de siyasi partilerin iradelerini taşıyan, nitelikli kadrolarla oluşturulmuş, TERÖRLE MÜCADELE, ÇÖZÜM-BARIŞ Komisyonu oluşturularak, Çözümler için uygun şartların yaratılabilmesi çalışmaları, siyasi iktidar, T.B.M.M, toplumsal dayanışma ve iş birliğini de artırabilir.

T.B.M.M ‘nin inisiyatifi, siyasi iktidarın ve demokrasi güçlerinin ittifaklarıyla geliştirilebilen bir BARIŞ İÇİN DEMOKRATİK ÇÖZÜM Projesine uyumluluk, önemli ve zorunludur. Keza, nitelikli bir Anayasa yapımı için Demokratik Sistemin asgari müştereklerinde birliktelik sağlanabilmesi ihtiyacı hassasiyetini korumakta olup, sorumlu aktörlerin sorumluluklarını da artırmaktadır.

Çözüm çalışmalarının sonuçlandırılabilmesi için, Devletin, Milletin bölünmezliği prensibinin içselleştirilmesi, her türlü terörle mücadele için GÜVENLİK KONSEPTİ üzerinde, ortak irade oluşturulmasının zorunluluğunu, yaşanmış yakın tecrübeler göstermiştir.

Bir tek terörist kalmayıncaya kadar silahlı mücadelenin devamlılığı söyleminin, sorunları çözmeyen, geleceğimizi de ipotek altına alan, denenmiş uygulamalar olduğu, açıklık kazanan hususlardandır.

Demokrasi İttifakının inisiyatifi; siyasi iktidarın Demokrasi İttifakına katılmaması ve TBMM’nin iradesinin oluşturulamaması durumunda, Barış İçin Demokratik Çözüm Projesini somutlaştırması, Türkiye’nin varlığı ve geleceği için kurumsal, kitlesel çalışmalarına süreklilik kazandırılabilmesi, geciktirilmemesi gereken hususlardandır.

Nitelikli Demokratikleşme çalışmalarındaki süreklilik GÜVEN ortamını yaratırken, öncelikle ülkemiz sınırları içinde PKK’nın silahlarının koşulsuz teslimi şartlarını da ortaya çıkaracaktır.

HDP

HDP’nin siyasetler üstü bir yaklaşım ile değerlendirilmesi, Türkiye’nin vazgeçilemez çıkarları için çok önemlidir. Özellikle PKK’nın silahlı mücadelesinin, terör eylemlerinin başlangıcından itibaren kurulan ve HDP ile devam etmekte olan siyasi hareketlerin, PKK ile kurulabilen bağlantıları sebebiyle, yapılagelen tartışmaların boyutları, ülkemizin iç ve dış politikaları içinde de, önemini artırarak korumaktadır. HDP’ni ve benzer siyasi hareketleri, Cumhuriyet Vizyonu olan, Nitelikli Demokrasiye ulaşabilme mücadelesi içinde, yer alınabilmesi haliyle yaratılabilecek potansiyel ile değerlendirmek durumundayız. Yüzde 10 seçim barajını aşan, 7-8 milyon vatandaşımızın desteğini alabilen bir hareketin, demokratik çözümlemelerde ve terörün sonlandırılmasında oynayabileceği roller, değerlendirmelerin boyutlarının genişliğini gösterir mahiyettedir.

HDP üzerinde PKK’nın etkisi, PKK vesayeti, bazı HDP kadrolarının söylemleri ve pratiklerindeki kabul edilemez yanlışlara rağmen, HDP varlığının ilgili aktörler tarafından doğru değerlendirilebilmesi ve müşterek doğru adımlar atılabilmesi durumunda, Türkiye’nin çıkarlarının ve Türkiye’de, Bölgede Barışın sağlanması-korunmasında önemli mesafeler alınabileceği üzerinde düşünülmelidir.

Anadolu uygarlıkları içinde, Osmanlı idaresinde, Cumhuriyet’in kuruluşunda, Türk-Kürt birlikteliğinin, bütünleşmesinin yaratabildiği şartlar, ayrılığı değil, kaynaşmayı ve bütünleşmeyi kaçınılmaz kılmaktadır. Halen mevcut sosyal, ekonomik, kültürel gelişme süreçleri de bu istikamette yükselmektedir.

Emperyalizmin, ABD hegemonik politikalarının insanlık dışı uygulamaları içerisinde, Kürtlerin araçsallıştırılmasının yarattığı sonuçların en son örneğini

ABD- (PKK-PYD/YPG-SDG ) işbirliği çerçevesinde de görmek mümkündür.

Türkiye’de ve Bölgede, sınırların görünür olmadığı, özgür-müreffeh toplumlar olarak, evrensel değerlerin şekillendirdiği yapıların yaratılmasında, birlikte Nitelikli Demokrasi mücadelesi yapılması imkânları mevcuttur.

HDP’nin; Türkiye’nin önünde bir fırsat olarak bulunan Nitelikli Demokrasi İttifakı içerisinde, doğru söylem ve uygulamalarıyla da, yer alabilmesi seçeneğinin önem kazandığını söyleyebiliriz. HDP’nin gecikmeden, Demokratik Türkiye partisi olarak, şeffaf iradesini ortaya çıkarması, tarihsel sorumluluklarındandır.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.