Bodrum Gündem

En Büyük Düşman ABD…/ Yılmaz Bozkurt Yazıları…

78 Kuşağı mensubu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ,çok şükür 45 yılı aşkın bir zamandır ABD’nin çirkin yüzünü görüp, emperyalizmin bir numaralı temsilcisi olduğunu fark etmiş olduğumuzdan ‘Kahrolsun ABD emperyalizmi ,Yaşasın tam bağımsız Türkiye ” diye boşuna haykırmadık.

Dün ABD’nin kuyruğuna takılıp , bu şekilde haykıranlara kurşun sıkanlarla ABD’ye duyulan tepki konusunda bugün aynı hizada buluşmamız ülkemizin emperyazlime karşı verdiği mücadele ve tam bağımsızlığı için çok önemli bir gelişmedir.

Önemli olan bu anti-emperyalist cepheyi genişletmektir. Emperyalizm ile mücadele aynı zamanda onun yerli işbirlikçileri ile mücadeleden geçer.

Bu konuda hukuk çizgisi içinde emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeliyiz.

EN BÜYÜK HATAMIZ ABD’NİN KURUĞUNA TAKILIP SURİYE BATAKLIIĞINA GİRMEMİZDİR.

Ülkemizin son 60 yıldır başına gelen bütün musibet ve belaların bir numaralı sorumlusu ve öznesi ABD’dir. Bütün bunlar bilindiği halde maalesef siyasetçilerimiz ABD kuyruğuna takılma politikasından bir türlü vazgeçemedi.

Kürt sorunun bir numaralı destekçisi ABD’dir. Orta Doğu’ya barış ve demokrasi getireceğim diye ” Büyük Orta Doğu Projesi’ni başlatan ABD’dir. Bizim için üzücü olan ülkemizi yönetenleri de  de bu politikayı desteklemesi ve ülkemiz yöneticilerinin bu politikanın eş başkanı olduğunu ifade etmesidir.

IRAK VE SURİYE’DE AKAN KANLARIN SORUMLUSU ABD’DİR.

Kitlesel imha silahları var diye Irak’a saldırıp bir milyondan fazla insanın ölümüne neden olduktan sonra kitle imha silahları yokmuş diyen ABD’dir.

Arap Baharı söylemiyle Tunus, Libya, Yemen ve Mısır’ı karıştırdıktan sonra Suriye’de iç savaşı başlatıp Esad’ı devirmeyi planlayan ABD’dir.

Bizim Suriye politikasında yaptığımız en büyük hata ABD’nin kuyruğuna takılmak olmuştur. Bu yüzden Suriye krizinin faturasını Suriye’den sonra en ağır ödeyen ülke Türkiye’dir.

” Stratejik Derinlik ” kitabının yazarı, stratejik derinlik uzmanı, aynı zamanda akademisyen bir Dış işleri Bakanına sahip olan Hükümetimiz Suriye’de ” Stratejik Derinliği ” kestirememiştir.

Esad’ı devirip, Şam’daki Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmayı beklerken Süleyman Şah’ın türbesini kaçırmak zorunda kaldık. Ayrıca PKK ile de dolaylı olarak sınır komşusu olduk.

SURİYE’DE ABD’NİN POLİTİKASI TÖKEZLEMİŞTİR.

Soğuk Savaş döneminde İsrail ABD için Orta Doğu’da hangi öneme sahipse, Suriye de SSCB ( günümüzde Rusya ) için aynı öneme sahipti. Dolayısıyla Rusya ve İran’ın olaylara müdahil olması üzerine evdeki hesap çarşıdakine uymamıştır.

Kısa sürede devrileceği öngörülen Esad devrilmemiş, koltuğunu korumuştur. Böylece Suriye üzerinde emelleri olan bütün devletlerin beklentileri boşa çıkmıştır.

“DAVA”

Cumhurbaşkanımızın sık sık dile getirttiği “ dava “ konusu malum “” Cihatcı İhvan “hareketidir. Cumhuriyet dönemini 90 yıllık reklam arası görüp, Yeni Osmanlı” rüyası görenler, tamamen dünya gerçeklerinden uzak yaşamaktadır. Geçen yıl yaşanan “Rahip Bronson olayında “ ABD bir twetle ekonomimizi çökertmedi mi?

ABD başkanı Trump aynı şekilde attığı tweetle bu hafta Türkiye’ye aba altından değnek göstermedi mi? ”Türkiye çizmeyi aşarsa geçen yıl yaptığımız gibi Türkiye ekonomisini çökertiriz” diyen tweewti uluslararası diplomatik nezaket ve kurallara uymayan bir söylemdir.

Türkiye’nin burada yapması gereken ABD’nin tehditlerine boyun eğmeden kendi çıkarları doğrultusunda  bir politika izlemek olmalıdır.

Barış elbette hepimizin özlemidir. Bu da Türkiye’nin Suriye Devletiyle ikili ilişki kurmasından geçer. Malum Suriye rejimi de YPG’yi kendisine düşman ilan etti. O zaman “Düşmanımın düşmanı benim dostumdur “ilkesince bizim Suriye rejimiyle ilişki kurmamız gerekir.

Burada bize düşen Şii anlayışa mensup olup 2008’de Bodrum’da Rixos Otel’de ağırladığımız ve o zamanın başbakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kardeşim Esad “ diye hitap ettiği döneme dönülmesidir.

Bizim en büyük hatamız “Büyük Orta Doğu Projesi “uyarınca ABD’nin kuyruğuna takılmamız olmuştur. Bir hafta içinde Şam’da Emevi Camii’nde Cuma namazı kılmamız başka bahara kalmış ve ve Rusya ve İran’ın Suriye’ye müdahale etmesiyle “Arap Baharı “ ,”Kışa “ dönüşmüştür.

Gönül isterdi ki biz “Neo Osmanlı “ Rüyası görüp Suriye bataklığına hiç girmemiş olsaydık. Sonuç olarak biz “ Zeytin Dalı “ ve  Afrin Harekâtlarıyla “ Suriye’ye girdik .Ama sonuçta  üç buçuk milyon Suriyeli de “Bize girdi “

Şimdiki “Barış Pınarı Harekatı “ sonunda Suriye sınırında 250-300 Metre kare evler yapıp, 150 dönüm arazi vermek gibi bir düşüncemiz var. Bu hangi parayla yapılacak. Dünya kamuoyu bu harekata karşı onlardan nasıl para alacağız.

2012’de Suriye’de “Savaşa  Hayır “ dediğimizde tepki gösteren arkadaşlarım şu an ki düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Kisisel düşüncem .Winston Chuchill’in söylediği gibi  “ İngiltere’nin ezeli ve ebedi düşmanı ve dostu yoktur, İngiltere’nin ezeli ve ebedi çıkarları vardır “ sözünde yatmaktadır.

Şu an da bizim çıkarlarımız Suriye rejimiyle işbirliğiyle yapmaktan geçmektedir. Ama İmam Hatip mezunu olup cihatçı “İhvancı “ bir dünya görüşüne sahip olan Cumhurbaşkanımızın bu davranışı göstereceğini sanmıyorum.

Ben Suriye’de mücadele eden askerlerimize başarılar diliyorum. Tekrar dile getiriyorum bizim Suriye’deki düşmanımız sadece YPG-PYD değildir.Onlara silah ve lojistik destek veren ABD’de bölgedeki en büyük düşmanımızdır. Onun için 45 yıl önce haykırdığım gibi bir kez daha “Kahrolsun ABD emperyalizmi “ diye haykırıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.