Bodrum Gündem

8 MART 2020’de / Nuran Yüksel Bodrum Gündem yazıları…

Cumhuriyet tarihinde başımıza gelen en büyük felaketi 17 yıldır göre göre, bile bile, gereğini yapamadan milletçe yaşamaya devam ediyoruz. Özellikle biz kadınlar, aydınlar, Cumhuriyet felsefesiyle, temel değerleriyle hep ters düşen, onları yok etmek isteyen zihniyetlere destek olan anlayışlara hizmet eden, toplumu karpuz gibi ikiye bölen, insanları birbirine düşman eden, gencecik kınalı kuzularımızı karanlık emperyalist savaş çığırtkanlığı yapan, işgal ettikleri ülkelerdeki toprakları çıkarları için kullananlara feda eden, mazlum sivilleri çocuk, kadın, genç demeden yok sayan anlayışlara karşı YETER ARTIK! diyemeden ortak değerlerimizde buluşabilmeyi beceremeden  yaşamaya devam ediyoruz.

Bazen kendimi sanki hiç bitmeyecek bir kâbusun içinde buluyorum adeta.

Sevginin saygının yok olduğu, hırsızların kol gezdiği, kadınların artık sokaklarda gezmekten korktuğu, annelerin çocuklarını neredeyse evden dışarı çıkarmak istemediği, ırkçı, şövenist söylemlerin sürekli çoğaldığı, ilkel cinsiyetçi kafaların medyada kahramanlaştırıldığı vs. kâbus hiç bitmeyecek gibi kalbim sıkışıyor. Keşke gördüklerim kâbus olsa da uyandığımda gözlerimi başka bir dünyada açsam diye düşünüyorum.

Bazen isyan etmek istiyorum, tutuyorum kendimi. 20 yıldır tüm hayallerim hep yenilgiye uğruyor. Değişimi bu sefer gerçekleştireceğiz derken her seçimden sonra daha da geriye gidiyoruz. Bütün bir hayat mücadele ettiğin siyasal yürüyüşünde her zaman muhalif olarak kalmak çok zor ve yıpratıcı. Ancak yaptıklarına ve düşüncelerine inananlar rahatlıkla göğüs gerebiliyor sürekli muhalif duruşa.

Ama bugün gelinen noktada toplum ve ülke olarak ağır bedeller ödemiş olsak da, insanlarımızın özellikle biz kadınların gözündeki bağın artık çözüldüğünü görüyorum. İnsanların artık gerçeklerle yüzleştiklerini hissediyorum.

O nedenle bugün, muhalefete, muhalif duruş sergileyenlere, özellikle kadınlara çok ciddi görevler düşmektedir. Bugünkü yanlış iktidarın değirmenine su taşıyacak hareketlere asla fırsat verilmemelidir. Özellikle muhalif yerel yönetimler tüm güçlerini ortaya koyarak başarılı olmak zorundadırlar. Özellikle Türkiye gibi aydınlanma devrimini tamamlamamış toplumlarda sanatçının ve aydının görevi insanları ileriye götürecek çalışmaların içinde olmaktır. Siyasetten uzaklaşmamaktır.

Son yıllarda ülkemizde kadın hareketi çok mesafe kaydetmiştir. Henüz görünürde olmasa da birçok sözleşmelerle daha çok kazanımlar elde edilmiş yasal güvence altına alınmıştır. Ancak kadınlar açısından karanlık tablo hala sürmektedir.

Türkiye de artık kadına yönelik şiddete sıfır tolerans demek şarttır.

Türkiye de çalışan kadınların sayısı hala çalışan erkeklerin sayısının yarısından azdır. Bunu aşacak kültürel eğitimin sağlanması şarttır.

Yaşadığımız kent Bodrum da sosyal demokrat başkan AHMET ARAS ve ekibinin kadın hakları savunucularıyla ortaklaşa imzaladıkları cinsiyet eşitliği protokolleri kadınlar için umut verici çalışmalar olmuştur. Ayrıca Bodrum CHP’si kadın kollarının kongresinde seçimlerin üye bazında yapılarak değişim gücü arkasına alarak değil, güçlü üyelerin dayanışmasıyla nasıl gerçekleşebileceğinin en somut örneği sergilenmiştir. İktidarın yolunun ancak tabandan başlayan güçlü bir örgütlenmeyle mümkün olacağı GÖRMESİ GEREKENLERE bir kez daha kanıtlanmıştır.

Türkiye de güçlü bağımsız kadın gibi rol model olabilecek kadınlar maalesef günde 6 saat televizyon seyreden toplumumuzda hiçbir dizide, programda yok. Kadın kadına arkadaşlık, dostluk, dayanışma geliştiren örnek kadınlarda yok.  Revaçdaki Tüm diziler sadece birbirinin kuyusunu kazan ve kadının sadece entrikalarla cinsel bir obje olarak konu edildiği senaryolar üzerine kurgulanıyor.

Halbuki gündelik hayatımızda, televizyonda, haberlerde güçlü kadınları görmeye ihtiyacımız var. Aslında böyle kadınlarımız toplumda çok fazla ama öne çıkmıyorlar doğrusu çıkarılmıyorlar.

Sonuç olarak bugün; Türkiye de Bodrum da kadın olmak hep mücadele etmek demektir. Her konuda iki üç kat daha fazla çalışmak demektir. Sürekli tedirgin olmak hiçbir zaman kendinizi güvende hissetmemek demektir. Sürekli kendinizi açıklamak zorunda kalmak demektir. Ne yaptığınızı, niye yaptığınızı, kendi içinizde sürekli muhasebe etmek demektir. Sürekli alttan almak sabretmek demektir.

Evet… Evet… kadınlar olarak özellikle siyasal yaşamda çok yaralı olsak da biliyoruz ki Türkiye de bütün kadınlar böyle yaşıyor.

Unutmayalım ki ülkemiz her geçen gün tedavisi azalan, zorlaşan bir kanserle karşı karşıyadır. İyileşme yok mudur? Elbette vardır. İyileşme ancak muhalefetin, muhalif duruş sergileyenlerin, aydınların özellikle biz kadınların aklına başına alarak yanlış iktidara dur demeleriyle başlayacaktır. Onun dışındaki tüm söylemler yapılan işler göstermeliktir.

Her zaman söylediğim gibi biz kadınların;

Sevgiyi Ören Özleri

Söylenecek Sözleri

Sözlerini Tutacak Güçleri

Yollara Bırakacak İzleri

Her Zaman Vardır.

Onun İçin Kadınlar Devrede Olmak Zorundadırlar.

Selam Olsun 8 Marta Hakları İçin Direnen Kadınlara,

Selam Olsun Cumhuriyeti Kuran Aydınlanmayı Emanet Bırakan Kadınlara,

Selam Olsun Mustafa Kemal’in Aydınlık Yolunu Açık Tutan Kadınlara…

8 MART 2020-BODRUM

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.