Bodrum Gündem

Neşeli Günler…/ Celal Gürsoy Bodrum Gündem Yazıları…

Bazı günler hayat insanı zorlar, keyifler kaçar, motivasyon düşer ya, işte öyle günlerde You Tube kanalında Cem Yılmaz’ın skeçlerini izleyip birazcık olsun neşelenmeye çalışırdım.

Son günlerde başımızdaki virüs salgını tehdidi ile evlere kapanınca “Sosyal Medya” diye bir komedi kanalı keşfettim ve Cem Yılmaz’ı teşekkürlerimle birlikte rahat bıraktım.

Şimdi güne gülerek başlayıp, insanoğlunun yaratıcı zekası karşısında şaşkınlıkla bilgisayarımın ekranına bakıp duruyorum.

Biz gerçekten de çok zeki bir millet olmakla kalmayıp aynı zamanda yardım severiz de. Örneğin marketten çıkarken maskesini markete girmek üzere olan maskesiz birisine veren “maskesiz girme abi” diyebilen yüksek derecede düşünceli bir insan dünyanın başka neresinde görülür ki?

Sokağa çıkma yasağının olduğunu bildiği halde sokağa çıkıp hem de ana yolda yakalanınca ceza kesilirken uzatılan mikrofona “ne yapalım, kaderde bu da varmış” diyebilen inançlı bir kimse başka hangi ülkede olabilir ki?

Fedakar (ciddi söylüyorum) kendisini bile bile tehlikeye atarak canlı yayın yaparak halkı bilgilendirmeye çalışan Medya Savaşçılarının yayınlarını izliyorum. Pazar yerinde ellerinde eldiven, yüzünde maske ile müthiş bir disiplin içinde halka hizmet veren tezgah sahiplerini çekiyorlar. Ama biraz daha dikkatli bakınca pazarcının aynı eldivenle bütün günü geçirdiği, hem satış yapıp hem para alıp verdiğini görüyorum. Ben ne anlarım ki? Bu işi takip eden görevliler var, neşemi böyle küçük (!) bir detayla bozamam.

Evimden kıyıya bakıyorum, yazlık cicilerini giymiş bir çift el ele büyük şehirden kurtulup bu cennete geldikleri için kim bilir ne kadar mutlu olarak zinde adımlarla yürüyüş yapıyorlar. Tam o sırada sahilin orta yerinde pusu (!) kurmuş olan oyunbozan bir Polis onları durduruyor. Şimdi ne beklersiniz. Görevli kişi bizim zibidileri uyarıyor, bizimkiler el kol hareketleri ile sahilde zaten tek başına olduklarını, kimseye zarar vermediklerini anlatıyor. Polis net bir şekilde laf salatasını kesiyor ve beyin özürlü kişileri evlerine gönderiyor.

Yayınlarda bir belediye başkanı halkın uyarılara kulak asmayıp meydanda, kahvelerde toplaşıp sohbet ettiklerini görünce mahallenin müezzininden yardım istiyor. Sonunda caminin hoparlöründen halk uyarılıyor, insanların bu uyarıdan ne kadar rahatsız olduklarını hareketlerinden anlıyorsunuz. Oyuncağı elinden alınmış çocuk gibi “aman be üf” diyerek el sıkışıp, öpüşüp dağılıyorlar.

İnsanımız hatır severdir, virüsü kaptığı anlaşılan ve evine karantinaya gönderilen komşuyu ziyaret edip, çay kahve içip üzüntüsünü paylaşırlar.

İnsanımız her ortama uyum sağlar ve eğlencesini aksatmaz. Sokağa çıkma yasağı varken caddede polis görmesin diye arabaların arkasına saklanarak yürümeye çalışır. Acil bir durum mu vardır? Hayır, maksat evde sıkılan canını eğlendirmektir. Yakalanıp para cezası kesileceğini anlayınca bu sefer çok mağdur olmuş bir zavallı pozuna geçer. Gerçekten de zavallıdır ama beyin kalitesi yönünden…

20 yaş altı ile 65 yaş üstü ile insanların kategorize edilmesi gençlere bir güven verdi. “O’lum biz genciz, bize bir şey olmaz” diyebilecek kadar cahil bir kesimin varlığı ortaya çıktı.

Zorluklar yeni keşiflere yol açtı. Uyanıklar tayfası maskesinin önüne bir delik açıp oradan sigarasını geçirmeyi keşfetti,

Corona’yı tam olarak algılayamayan bir kesim de var. Bunlar “Corona geldi” deyince “hangi takıma?” diye sorabiliyorlar.

Bankada sıra beklerken içeri maskeli üç kişi girince “soygun var” diye dışarı kaçıyorlar.

Umreden gelip karantina diye bir şey yüzünden eve kapatılan bir teyze kendisini kontrole gelen sağlık görevlisi “bir şeye ihtiyacınız var mı?” diye sorunca “yok evladım, zaten mevlit okutuyoruz millet bir şeyler getirir” diyebiliyor.

Bir mahallede iki yaşlı pimpirikli teyze her gün yakındaki hastanenin aciline gidip ateşlerini ölçtürmeye başlamışlar. Bir gün teyzelerden biri gelmemiş. Nöbetçi doktor “o teyze neden gelmedi?” diye sorunca cevap: “o bu gün biraz hasta, evde kaldı.”

Ayağımızın alışık olduğu eczanenin sahibi geçenlerde “son günlerde sıtma ilacı soranlar arttı, ben bir şey mi kaçırdım, şu günlerde salgın olan Corona değil mi?” demişti. Anlaşılan onun Sosyal Medyada geçirecek vakti olmamış…

Salgının ilk şaşkınlık günlerinde bir belediye de sokaklara helikopterle limon kolonyası sıktırmış.

En çok güldüğüm de batı dünyasının anlayış kriteri oldu. “Kumarhane ve Kilise aynı sebepten kapatılıyorsa durum vahim” dediler. Daha ne olsun birader…

Sosyal Medyada çıkan karikatürleri ve “özgün” deyişleri biriktiriyorum, bu saklambaç oyunu biter de hayatta kalırsak bakar güleriz diye hayal ediyorum. Olmazsa da yıllar sonra geride kalan aşılanmış insanlar ders niteliğinde okuyabilirler.

Neşemizi bozmayalım, hayatta ne kadar kötü şey varsa bir o kadar da iyi şey bulunabilir diye ümit ediyorum.

Sağlıcakla kalın.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.