Bodrum Gündem

Açılım, Özerklik, Muhtariyetle Girit’in Elden Çıkması / İsmail Bozkurt Yazıları

Açılım, Özerklik, Muhtariyetle Girit’in Elden Çıkması / İsmail Bozkurt Yazıları

                                                                                                                                                  

Girit adası MÖ 3000 Miken uygarlığından sonra Roma İmparatorluğu yönetiminde kaldı. Bir dönem Arap işgaline uğradı. 828 – 961 yılları arasında Abbasiler tarafından yönetildi. Akdeniz’in diğer adaları; Kıbrıs, Mora, Rodos ile birlikte birçok kale ve bazı küçük adalarla 1571’de Osmanlı Devleti tarafından Venediklerden alındı.  Ada 1669’da Fazıl Ahmet Paşa tarafından, Osmanlı imparatorluğu topraklarına katıldı. 250 yıl Osmanlı yönetiminde kaldı. 1700 yılarında Girit adasında bulunan Bektaşi tekkesinin katkıları adada yaşayan Müslüman ve Hristiyan nüfusun sayısı eşitledi.[1] İlerleyen yıllar içinde adanın, Anadolu’ya yakınlığı ticari canlılığı Türklerin adaya ilgisini artırmıştı. Anadolu ada arasındaki ticaret ve göçler, kültür ve Etnografya yapısı, ada nüfusun Türkler lehine artırmıştı. Adanın nüfus yapısı ve Anadolu sınırlarına yakınlığı, adayı Osmanlı İmparatorluğu için önemli konuma getiriyordu.

Rusya’da üç Yunan tüccarı tarafından kurulan  “Etniki-Eterya” cemiyeti 1821’den itibaren Yunanistan üzerinde yürüttükleri ideolojiyi giderek etkin bir yapıya taşıyordu. Yunanlılar 1821’den beri Mora ve Girit’te başlattıkları isyanlar ve “Megalo – İdea”  hiç vaz geçmeden devam ettirdiler. 1867-1895 döneminde Girit’te sık sık tekrarlanan, Rum çete saldırıları Türk Müslüman yerleşim alanlarını hedef alınıyordu. Adanın Yunanistan hükümeti ilhak edilmesi doğrultusunda filli durumlar yaratmaya çalışılıyordu.  İdeoloji bu ya, “Etniki – Eterya” cemiyeti Makedonya’nın önemli bir kısmı ile birlikte, Epri ve Girit’in adasının Yunanistan’a bağlanması için, sistemli bir karşıt propaganda yürütüyordu. Bir başka yönde, Avrupa’daki “Yunanistan Dostları” cemiyetiyle irtibatlanarak 1821’den 1896’ı yılına kadar Sürekli içte ve dışta Yunan halkının mağduriyetini işlediler. Hedefi emperyalizm desteğinde Girit adasının Yunanistan’a bağlanmasıydı.

Osmanlı İmparatorluğundan, Yunan taraftarları Avrupa devletlerinin reform ısrarı sonucu; 1877-1878’de Osmanlı Rus harbinden önce adada “Halepa” adı verilen yeni bir yönetim nizamnamesi ( Tüzük, Yönetmelik )  hazırlayarak reform düzenlemesi istediler. II. Abdülhamit’in bu durumu kabul etti. Bu nizamnameye göre; 1) Girit Genel Valisi beş yılda bir tayın edilecek. Vali Müslüman ya da Hıristiyan olabilecektir. Vali Müslüman olursa, yardımcısı Hristiyan, Vali Hıristiyan olursa, yardımcısı Müslüman olacaktır. 2) Vilayet Genel Meclis üyeleri 49’u Hıristiyan, 31’üye Müslüman olmak üzere 80 kişiden oluşacaktır. 3) Memurlar yerli halktan seçilecek, 4) Türkçe, Rumca ortak dil kullanılacak. 5) Adada toplanan vergilerin tamamı adada kullanılacaktır. Hıristiyan halk yönetim ortaklığına fazladan katıldığı için çok mutludur.

1880’ne gelince Yunan hükümeti Osmanlı devletinden Tesalya ve Epir hudutlarında değişiklik talep ederek bölgenin ve Girit’in kendisine verilmesini ister. Bu istek karşısında II. Abdülhamit Meclisi Mebus andan farklı bir çözüm bulunmasını talep eder. Meclis Anadolu’ya yakın bulunan Girit adasından, Yunanistan lehine her hangi bir yönetim tavizi verilmesini mahsurlu bulur. Durum yeniden görüşülür. Meclis kararıyla Yunanistan’a verilmesi karara bağlanır. II. Abdülhamit bu kararın çoğunlukla alınmasından memnun olmaz. Kararın ittifakla alınması için meclise geri gönderir. Avrupa baskısında II. Abdülhamit’in taviz politikaları ve adanın karmaşık yönetimi, Yunanistan ve ada Rumlarını cesaretlendirmektedir. Mecliste yapılan gizli görüşme ile alınan kararı, İngiliz elçisi haberi öğrenmiştir. [2] İngiltere tarihte ilk deva, mecliste alınan böyle bir karara karşı çıkar.

Osmanlı Devletinin Girit’ten vazgeçilmesi düşüncesinin açığa çıkmış olması, İngiltere’yi hareketlendirir.

İngiliz elçisi II. Abdülhamit’e gelir, Girit’in her hangi bir devlete verilmesi halinde İngiltere’nin “ başka tavizat“ ( imtiyazlar ) isteyeceği hususlar olduğunu söyler.” Girit her hangi bir devlete terki olamaz der.”  [3]

Adanın İngilizler ya da Yunanistan’a terk edilmesi görüşmeleri 1885’de Girit’te dengeleri ve sükûneti yeniden bozmuştur. Adada Rumlar yeni bir isyan çıkartırlar. Adanın vergi gelirleri halepe açılımında kaldırılmıştır. II. Abdülhamit’e göre Girit Osmanlı Devleti için bir yüktür. Yunanistan ve Girit Rumları adanın Yunanistan’a ilhak edilmesinin kabul edilmediği takdirde “Halepe”  nizamnamesinin genişletilmesini ve muhtariyet (özerklik) verilmesini ister. Adanın Rum halkı, Osmanlı devletinin; “Doğu Rumeli’de Bulgarlara verilen özerkliği emsal gösterir “ bir benzerinin kendilerine verilmesini isterler. Sonuçta Padişah II. Abdülhamit Halepe nizamnamesinin yapılmasından pişmandır. Çünkü bu bir nevi anayasal bir sistemdir. Ayrıca Girit’in muhtariyet yönetiminin, Meşrutiyeti çağrıştırıyor olmasından rahatsızdır.

Osmanlı hükümranlığı döneminde Girit için atanan toplam 132 valinin 34’ü II. Abdülhamit döneminde atanmıştır. Girit’te II. Abdülhamit döneminde öylesine bir yönetim uygulanmış ki hemen hemen her sekiz ayda bir vali değiştirilmiştir. Osmanlı yönetimi adaya muhtariyet vermekle birlikte halktan vergi talep etmektedir.  Rum halkı adayı Adadaki Yunanistan’la birleştirmek için sık sık isyanlar başlatmaktadır. Müslüman – Hıristiyan halk arasında köylerde çatışmalar yaşanır, Rum yerel milisleri ve silahlı çetelerle hükümet kuvvetlerine karşı mücadele başlatmıştır ve bazı yeni imtiyazlar isterler. Babıali bu defa Şakir Paşayı komiser olarak Girit’e gönderir. Sık sık değişen politikalar iki toplum arasında çatışmaları artırmıştır. İsyancı asiler paşaya muhtıra vererek, atanacak valinin mutlaka Osmanlı tebaasına bağlı, Rum Ortodokslardan seçilmesini talep ederler. Katliama maruz kalan Müslüman halk, evlerini topraklarını terk ederek, şehirlerde limanlara akın etmeye başlar. Hıristiyan halk Müslümanlardan boşalan alanlara çeteleri yerleştirirler. II. Abdülhamit bu durumu yaratanlara karşı kuvvet kullanmaktan çekinir.

Girit Hıristiyanları, bu defa Osmanlı tebaasından olmayan bir Hristiyan vali talep ederler. Ada içinde 1896 yeni bir isyan başlatılır. Hıristiyanların tahrikleriyle, kırsal alanlarda iç isyanlar ve gerilla savaşı yaygınlaşır. Türk halkının bir kısmı, Anadolu sahil kasabalarına göç etmeye başlar. [4] Çete savaşların da çok sayıda Türk Müslüman öldürülür. II. Abdülhamit korkmuştur. Halepa nizamnamesini yenilenmesini vadeder. Avrupa devletlerinin fikirlerini almak ister. Yunanistan halkı Girit’e asker gönderip adanın ablukaya alınmasını başlatır. İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya Girit üzerinde bir savaşı engellemek için sözde müdahale edeceklerini açıklarlar. Girit’e donanma göndermeye hazırlanırlar, Yunanistan’a yeni bir fırsatla, Yunan Prensi Yorgi komutasında Girit açıklarına 10 Şubat1897’de bir deniz gücü gönderir. Birkaç tabur asker Hanya civarında karaya çıkar. Avrupalı taraftarlar, Osmanlı Devletinden Girit’e bağımsızlık verilmesini talep ederler. II. Abdülhamit’e adaya Muhtariyet verilmiş olmasına rağmen halk ve taraftarları mutsuzdur. 1896 Yılında Valiler, Komutan ve komiser değişimi tekrarlanır. Bu defa Turan Paşa Girit’e komiser tayin edilir. Kara Todori Paşa valilikten azledilir. 24 Mayıs 1896’da Kandiye ve Hanya’da ki iki kente, Müslüman ve Hristiyanlar arasında çarpışmalar yeniden başlatılır.

Diğer taraftan “Etniki–Eterya” hazırladığı milis kuvvetleriyle 9 Nisan 1897’de Makedonya’da Tesalya hududunda Osmanlı sınırına saldırı düzenletir. Yunanistan, 17 Nisan 1897’de Girit için Osmanlı İmparatorluğuna savaş ilan etmiştir. Yunanistan’ı yönlendiren Avrupa ülkeleri, İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya Girit adası ve Balkanların Osmanlı İmparatorluğundan koparılması için çabalarını artırmıştır.

Yunanistan Osmanlı Devleti sınırlarına, Tesalya’da, Epir’de deniz cephesinden savaşı başlatır. Osmanlı Kuvvetleri Müşir Ethem Paşa komutasında 192 tabur, 350 topçu gücüyle karşılık verdi. Yunan ordusu kralın kardeşi Konstantin komutasında 40.000 kişilik bir kuvvete sahipti. Harp bir ay sürer. Müşir Ethem Paşanın kuvvetleri “ Yenişehir”,“ Tırhal’ı”  ve “Dömeke’yi “zapt eder. Osmanlı orduları Atina’yı kuşatmak için ilerler.  Osmanlı ordusunun Atina’ya girmesini engelleyen bir kuvvet kalmamıştır. Bu durum Yunan halkını telaşlandırır. Halk savaştan Yunan Kralı I. Georgios (30 Mart 1863 – 18 Mart 1913) sorumlu tutulur. Rus Çarı II Nikolay, II. Abdülhamit’e haber göndererek harekâtın durdurulmasını talep eder. 20 Mayıs 1897’de mütareke imzalanır. Osmanlı Devletinin zaferine rağmen; İstanbul’da yapılan barışın esasları, Avrupa ülkeleri yönlendirici baskısında etkilenir. Osmanlı Devleti dört milyon lira savaş tazminatıyla, önemsiz küçük bir toprak parçasıyla yetinmek zorunda kaldı.[5] Yunanistan’ın ekonomik ve mali gücü bu tazminatla iyice bozulur.

Savaşı Osmanlı devleti kazanmıştır. Ancak özerklik politikalarıyla verilen tavizlerde Girit Yunanistan’a kalır. İmparatorluğun birçok bölgesinde Türk halkı, Girit’te yapılan saldırılar ve katliamlar için protestolar düzenlese de, II. Abdülhamit’in istibdat rejimi imparatorluk sınırlarında yaygınlaşan tepkilere imkân vermez. Buna karşılık, Girit’in Avrupa karşısında;  Maddi, manevi savunması, ordusu olmayan, Jön Türk’le re kalmıştır.[6]

Osmanlı Devleti adada Türk nüfusun azalması ve isyanların önlenmesi için kararlı bir tavır sergileyemez. Ne hikmetse II. Abdülhamit yönetimi adada yaşanan her karışıklık karşısında Avrupa emperyalist güçlerin düşüncelerini öğrenmek istemektedir. [7] Osmanlı sultanı II. Abdülhamit’in Girit politikalarında Makedonya ve Balkanlarda olduğu gibi, Avrupa güçlerinden himmet beklemesi her defasında imparatorluk topraklarının elden çıkmasına neden olur.

Osmanlı hükümeti bu ölümler ve çatışmalara karşı ciddi bir mücadele de bulunmaz. [8] Devam eden iç isyanlarda İngiliz Viskonsülü (konsolos yardımcı) öldürülür. Bu durumdan Osmanlı hükümeti sorumlu tutulur. Her defasında müdahaleci dört Avrupa devlet; İngiltere, Fransa, Rusya, İtalyanlar Osmanlı Devletine protestoda bulunur. Adadan Türk birliklerinin çıkarılması isterler. Bu yapılmadığı takdirde adanın üzerinde Osmanlı egemenliğinin garanti edilemeyeceğini bildirirler. Osmanlı devleti bu talebi ret eder. İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya reddi dikkate almadan 5 Kasım 1898’de Girit’te bulunan Osmanlı Valisi ve askeri kuvvetlerini zor kullanarak adadan dışarı çıkartır. Dört devlet adayı kendi aralarında paylaşamazlar. Adayı Yunanistan’a vermek isterler, ancak ada Yunanistan için büyüktür. Nihayet adanın yine Osmanlı hâkimiyetinde kalması kararlaştırılır, ada yönetimi için Yunan Prensi Yorgi Genel Vali olarak tayın edilir.

Bu gelişmeler Rus Çarı II. Nikolay tarafından II. Abdülhamit’e bildirilir. Teklif Rus çarından geldiği için II. Abdülhamit bu teklifi ret etmeye-i istemez. Prens Yorgi adaya gider valilik görevini teslim alır. Bu işi düzenleyen Avrupa devletleri ada ablukasından geri çekilirler. Ancak ada içinde bir kısım asker bırakırlar. Ada sözde Osmanlı egemenliğindedir. Ancak ada içinde Osmanlı Devletine hâkimiyet sağlayacak hiçbir kuvvet yoktur.  Girit yunan prensi Yorgi hâkimiyetine teslim edilmiştir. 1899’da adada Girit için bir kurucu meclis toplanır. Yeni bir anayasa hazırlanır. Anayasada Girit için Prens Yorgi’yi güçlendiren bir meclis ve yardımcı atanır. Ayrıca Girit için bayrak, posta pulu çıkarılır.  Adanın asayişi İtalyan subaylarından oluşan, polis teşkilatına verilir.

“ Bu dönemde Girit adası için II. Abdülhamit savaş taraftarı değildi. Hal bu ki padişah anayasadan ve meşrutiyetten nefret ediyordu. Zaten bu nefret sebebiyledir ki Meclisi Mebusanı dağıttıktan sonra bir daha toplamamış ve Sadrazam Mithat Paşayı Taife sürgüne göndererek orada boğdurmuştur.[9]

Kısa zamanda Girit adası Osmanlı egemenliğinden çıkarılmıştır. Müslümanlar Anadolu’ya göç ettirilirler. Açılım muhtariyet ve özerklik için verilen tavizleri sonucunda Sultan II. Abdülhamit döneminde Girit filen imparatorluktan koparılmıştır. Ünlü tarihçimiz Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal’ın ifadesiyle  “Ne yazık ki ada üzerinde Osmanlı hâkimiyetinin devam ettiğine inanan tek insan kalmıştır o da II. Abdülhamit’tir.“ [10]

Tarih kendi gerçekliğinde incelenirse; kayıp edilen topraklarının hepsinin hikâyesinde, emperyalistlerin ortak hedeflerinde yönlendirilen açılım, özerklik, muhtariyetle başartıldığı görülecektir. Makedonya, Balkanlar, Bosna Hersek,  Kafkas cephesi, Tunus, Mısır, Kıbrıs, Girit, Yemen, Kanal cephesindeki savaşlarda Anadolu’nun öz evlatları savaştı. Savaş sonuçları, yoksul Anadolu Türklerine soykırımı, göç, ölüm olarak yansıdı.

[1] Soner Yalçın 20 Şubat 2010 Oda Tv. Girit Açılımı https://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/akpli-arkadas-1775085/

               [2]  Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 123

[3]  Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 120

[4]  http://www.duzceyerelhaber.com/Halil-BERKTAY/7100-Giritte-dort-gun

 

[5]  Prof. Dr. Fahir Armaoğlu 19 YY Siyasi Tarihi İst. 2013 Timaş yayın Sf. 550

[6]  Doğan Çetinkaya, Osmanlıyı Müslümanlaştırmak İletişim Yayınları İstanbul / 2015 Sf. 70

[7]  Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 120

         [8]   Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 123

         [9]  Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 121

       [10]  Ord. Prof. Dr. Enver Ziya KARAL Osmanlı Tarihi TTK Ankara 2011 C. 8 Sf. 125

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.