Bodrum Gündem

İTTİFAKLAR VE ÇÖZÜM / Cevat Öneş Bodrum Gündem Yazıları…

Kovit-19 pandemi süreci, insan-yaşam-doğa bütünlüğünün hayati önemini göstermekte. Çözülememiş temel meselelerde, yeniden düşünme-tartışma-sorgulama gibi yapıcı-inşa edici sonuçlar çıkarılabilecek, şartları da oluşturmaktadır.

Bilimin öğretici ve çözümleyici gücünün tartışılmazlığı karşısında; insanı, insanlığı değerli kılan duruşlar ile sistem-rejim-yönetişim ve yaklaşımlar bütünlüğünün yetersizliklerinin de, sergilenmekte oluşu çok önemlidir.

Vahşi kapitalizm, küresel finans-sermaye, neo-liberalizm gibi insan ve doğayı sömüren sistemler ile yaşam özgürlüklerini ortadan kaldıran, her türlü otoriter zihniyetler-yönetimlerin sebep oldukları yıkımların ve dengesizliklerin ortaya çıkardığı olumsuzlukları, Korona virüsünün sonuçları içerisinde, değerlendirmek zorundayız.

Gösterilmeye çalışılan çok boyutlu meseleler bütünlüğü içerisinde, öncü siyasetlerin (İktidar, muhalefet, ekonomik-sosyal güçler, aydılar vs.) nitelikleri ve hedefleri hayati önemi haizdir.

Yüzyılımızın mucizesi Cumhuriyetimizin, 19 Mayıs Kurtuluş mücadelesinin 101 inci yılını kutlamakta olduğumuz günlerde, Türkiye siyasetlerinin, nitelik-ittifaklar-çözüm şartları bakımından değerlendirilmeleri yararlı olacaktır.

Görev Süreci Gözlemleri…

1966-2005 yılları arasında, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) görev yaptım. Yıkıcı faaliyetler, darbeler, terör, silahlı çatışmalar, provokasyonlar, siyasi-ekonomik-sosyal istikrarsızlıklar, sosyo-psikolojik birikimler gibi ülke-toplum güvenliğini ilgilendiren çözümlemelerinin, öncelikle siyasetin ve devlet kurumsal yapılarının nitelikleriyle bağlantılı olduğunu, yaşayarak gözleme imkânlarımız oldu.

Cumhuriyet, Kurtuluş-Kuruluş mücadelesinin değerleri, ilkeleri üzerinde inşa edilmiş bir yapıdır. Millet iradesi ve desteğinin hâkimiyeti prensipleriyle şekillendirilmiştir. Dönemin küresel sistemleri içerisinde, üçüncü yol olarak,

“Bağımsız, Demokratik, Sosyal, Laik, Çağdaş Zihniyet ve Kurumsal yapılanmasıyla”, geleceği-değişimleri de kucaklayabileni sağlam temeller atılmıştır.

1950’lerde başlayan demokrasiye geçiş süreçlerinde, genel olarak iktidar olan

Sağ-muhafazakâr siyasetlerin, nitelikli demokrasiyi, Cumhuriyetin kurucu ilkelerini özümseme ve kurumsallaştırma yetersizliklerinin, temel sorunlarımızın çözümsüzlüğü birikimini yarattıklarını söyleyebiliriz. Askeri-bürokratik Vesayet, askeri darbeler gerçeğini de, mazeret olarak kullanagelen sağ-muhafazakâr siyasetin, öncelikle zihniyet-üretim yetersizliklerini, hiçbir zaman sorgulamamaları, önemli bir zafiyettir.

Sol yelpazede, özel olarak CHP ekseninde de, Kurucu Değerler hedeflerinde politikalar üretimi, örgütlenme, toplumsal ilişkilerde ihtiyaç duyulan gelişmelere süreklilik kazandırılamayışının, yarattığı sonuçları, günümüz şartlarında daha şeffaf değerlendirebiliyoruz. Yapılabilecek haklı eleştirilere rağmen, Kurucu Değerlerin temelleri üzerinde kurulan CHP’nin varlığı ve potansiyeli, geleceğimizin teminatı olması bakımından çok önemlidir.

CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 22 Nisan 2020 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı” yazısında, sınıfsal gerçekliğe de dayandırılan görüşleri, ülke sorunlarının çözümleri için bir anahtar olma niteliğine sahiptir. Keza 18 Mayıs tarihinde “Ulusa Kurtuluş Çağrısı” başlığı altında, 16 maddede toplanılan önerileri de, asgari ve azami müştereklerde sağlanabilecek, işbirliği ve ittifaklarla, “Türkiye Demokrasi Cephesi”nin kuruluşu ve iktidar yolunun açılabilmesi şartlarının oluşturulabilmesi yönünden umut vermektedir.

AKP ve Cumhur İttifakı dönemlerinde ortaya çıkan gelişmelerden;

  • Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve türevleri gibi kumpas davaları süreçlerinde görülen ortaklığın, Cemaat-Tarikat bağlantıları,
  • Silahlı kuvvetler, Emniyet teşkilatı, Jandarma, MİT, Eğitim- Yargı sistemi Devlet kurumsal yapılarında, FETÖ’nün örgütlenmesiyle ortaya çıkan zafiyetler,
  • Yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık değerlerinin kaybedilişi,
  • Laiklik, Atatürk, Kurucu Değerler karşıtlığına gösterilen müsamaha, yönlendirmeler,
  • Beştepe’de İslam Birliğinin temsil edilmesi beklentileri,
  • Siyasal İslamcı renklerle, ideolojik takıntılı dış politika yaklaşımları,
  • B.M.M nin işlevsizleştirilmesi,
  • Yürütme ve Devlet Kurumsal yapılarında denetimsizlik şartlarının yaratılması,
  • Muhalefetin, odaklanılan CHP’nin kriminalize edilmesine çalışılması, parçalama çalışmaları,
  • Toplumsal yapıda konsolidasyon, saflaştırma gayretleri ile kimlik siyasetlerine süreklilik kazandırılması,
  • Dışa bağımlılığı artan siyasi-ekonomik gelişmeler,

Gibi sonuçlar karşısındaki duyarsızlıklar ve iktidar yapısını koruyabilme çabaları, kaygıları artırmaktadır.

Siyaset Dili ve Tarzı…

Siyaset sorunları çözme sanatı olarak tarif edilir. Bilgiye, etik-ahlaki değerlere, liyakat-tecrübeye dayandırılması gereken sorumluluklar bütünüdür. Siyaset iktidar olmak için yapılır. Ancak demokrasi mücadelesinin ortaya çıkardığı evrensel değerler, adalet-hukuk kavramları, anayasal sistemler, siyasetçinin görev ve sorumluluklarını da şekillendirmektedir.

Kovit-19 süreci, siyasetin ve aktörlerinin nitelikleri yönünde de, sınanmalarına sebep olmaktadır. Ayrıca siyasi yapılarla bağlantıları bilinen medya, akademi, sosyal trol yapılarına da şeffaflık kazandırmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle başlayan, son mahalli seçimler sonuçlarıyla tırmanış gösteren örnekler, söylem ve pratikleriyle, Türkiye’nin potansiyeli, medeniyet birikimiyle uyuşmamaktadır.

Örneğin; süreklilik kazandırılan kutuplaştırıcı dil, gerilim siyaseti, ötekileştirici-kriminalize edici yaklaşımlar, otoriterleşme niyet ve adımları, cinsiyet ayrımcılığının yükselişi, Atatürk-laiklik karşıtlığı, silahlanmayı teşvik eden-hedef gösteren açıklamalar, saygın bayan medya mensuplarının tecavüz tehditleriyle sindirilmek istemesi gibi açık suç teşkil eden olaylar karşısında, siyaset-emniyet ve yargının sessiz kalışı, izah edilebilecek bir durum değildir.

Barolar, Tabipler Birliği, Mimar Mühendisler Odaları Birlikleri gibi kamusal görev yapan meslek örgütlerinin yönetimlerinde değişiklikler yapılabilmesi için açık çağrılar yapılması, İş Bankası hisselerinin Hazineye devri girişimleri, HDP’li belediyelere kayyum atamaları da, Anayasal Hukuk Sisteminde yara açmakta, sorunlu olan demokrasi kültürünü de yozlaştırmaktadır.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, RÜTÜK, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi tarafsızlıklarını korumaları gereken Devlet Kurumsal Yapılarında görülen siyasallaşma örnekleri de, Parti Devletine yönelişin yansımaları şeklinde tartışma konusu olmaktadır.

Ülke yönetiminden sorumlu ve yetkili konumda olan siyasi iktidar ile destekleyici çevrelerin, somut veriler, hatta emareler olmadan da, darbe suçlamaları yaparak muhalefeti, özellikle CHP’ni hedef göstermekte oluşu, siyasi-ekonomik sonuçların yanısıra, toplum psikolojisi bakımından da, bazı riskleri davet edici mahiyettedir.

İttifak, İşbirliği, Çözüm…

“Çözüm” ve “Barış” sözcükleri içerikleri itibariyle çok değerli kavramlardır. Nitelikli Demokrasi, Evrensel Değerler, Hukuk Sistemi, İnsani Değerler birikimleri içerisinde, “DİYALOG-EMPATİ-MÜZAKERE” süreçleriyle, çözümlemelerin, bilimsel temelli anahtar kelimeleri olarak değerlendirilebilir.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2005 Diyarbakır konuşmasıyla işareti verilen ve 2009 yılında “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi (Demokratik Açılım)” şeklinde isimlendirilen siyaset üretimi için hukuki dayanak olarak “ Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” çıkarılmıştır.

AKP, Barış ve Demokrasi Partisi (HDP bünyesine katıldı) ve PKK yönetici aktörleri arasında trafik yaratan gelişmeler, 07 Haziran seçimlerinden sonra sonuç vermeden dağılmıştır.

Başlangıçta, demokrasi ve barış talep eden çevrelerde de (şahsım dâhil) umut yaratabilen çalışmalardan sonuç alınamamasının sebepleri olarak şu hususlara işaret edilebilir:

  • Siyasi iktidar tarafından sürekliliği korunabilecek bir Demokratik Çözüm Projesinin önceden, kapsamlı hazırlıklarının yapılmadığı anlaşılmıştır.
  • İktidar ve muhalefet arasında, ortak çözüm zemini yaratılamamıştır.
  • B.M.M’nin inisiyatif aldığı ortak irade oluşturulamamıştır.
  • Sorunla yüzleşme ve özeleştiri şartları gerçekleşmemiştir.
  • Ortak dil kullanımı sağlanamamıştır.
  • Psiko politik, psiko sosyal şartların hazırlıkları yapılamamıştır. Güven artırıcı önlemler hayata geçirilememiştir.
  • Eylemsizliğe süreklilik kazandırılması, silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi, silahların terk edilmesi şartları için yeterli hazırlıkların yapılmadığı görülmektedir.
  • PKK’nın Hendek olayları gibi terörü ve bölücülüğü yükselten, silahlı kalkışması, ülke çapında çözüm psikolojisini sonlandırmıştır.
  • Suriye de ABD-PKK/YPG ilişkilerinde meydana gelen gelişmelerle de, Türkiye PKK sorunu farklı bir sürece evrilmiştir. Sorunun Ulusal boyutu, bölgesel ve küresel boyutlarla bütünleşmiştir.

HDP’nin, PKK’nın etkileyebildiği kitlesel tabanla, tartışılmaz bağları olduğu yadsınamaz. Bireysel olarak örgütle bağlantılı olanların bulunması ihtimali de yüksektir. Tarihsel birikimin ve toplumsal psikolojinin yarattığı iklimde, iktidar mücadelesinde, her siyasi parti için HDP konusu-Kürt meselesi, kaygan bir zemini oluşturmaktadır. Bu Türkiye gerçekliğinin bilinciyle konuyla ilgilenilmesinin önemi artmaktadır. Ancak HDP’nin sahip olduğu potansiyel, terörün sonlandırılması için, Türkiye’nin temel sorunlarının çözümleri için yeni fırsat kapılarının açılabilmesi yönünden de hayati önemi haizdir. HDP’ne destekleri süreklilik kazanan yaklaşık 6 milyon bilinçli seçmen vatandaşımızın, hak ve taleplerinin çözümü, Türkiye halkının sorununun çözümü olacaktır. Çözümler de, nitelikli demokrasilerde, ancak ittifaklar, işbirliği şartlarında, Diyalog-Empati-Müzakere ortamlarıyla sağlanabilir.

HDP’ne Yaklaşım…

İfade edilen, siyasi-sosyal-ekonomik-terör-psikolojik gibi çok kapsamlı bağlantıları olan, bölgesel-küresel etkilere açık Kürt Meselesinde, HDP’ne yaklaşım konusu, yakıcı- ötekileştirici olmaya devam etmektedir. Siyaset sorun çözme sanatı olduğuna göre hukuki, toplumsal meşruiyeti olan yapılar arasında, problemlerin çözümü için karşılıklı görevler ve sorumluluklar çerçevesinde, iletişim kurulması gerçeği, zorunlu bir ihtiyaca da işaret etmektedir.

İYİ Parti ile HDP arasında meydana gelen tartışmalar, siyasi iktidarın yönlendirici gayretleri, CHP’nin dahi PKK destekleyiciliği ile suçlanması, ortaya çıkan tepkiler gösteriyor ki, Türkiye siyaseti, ülkeye-topluma çok derin acı ve kayıplar verdiren, bu meselede, çözüm için henüz yeterli olgunluğa ulaşamamıştır. Siyasi aktörlerin ve toplumsal vasatların, önemle değerlendirmeleri gereken, öncelikli ve çok önemli bir konuyla karşı karşıya bulunduklarının bilincinde olmaları hususu bir gerçeğimizdir.

Bir hususa önemle işaret edilmesi yararlı olacaktır. HDP bu konuda Türkiye ikliminin ağırlığını, toplumsal psikolojiyi, reel siyaset şartlarını ve sorumluluklarını dikkate alarak, öncelikle yurtiçinde silahlı mücadelenin sonlandırılması konusunda ki kesin-inandırıcı kararlılığını, çözüm iradesini açıklayarak, diyalog-müzakere süreçlerinin önünün açılmasını sağlayabilir. İşbirliği ve ittifaklar içinde yer alma şartlarını yaratabilir.

Türkiye’nin siyasi aktörleri ve TBMM, Kurtuluş-Kuruluş döneminde olduğu gibi emperyalizmin sürekliliğe sahip oyunlarını, Türkiye Demokratik Cephesi’ni hayata geçirip güçlendirerek, yeniden bozma gücüne ve imkanlarına sahiptir.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Sevgi dedi ki:

    Mit müsteşarı hdp yi israil+abd+ pkk nin kurduğunu iyi bilir.biz halk olarak biliyoruz da . Eski mit müsteşarı fetocu eymur de sizin gibi düşünüyor. 😁😁 feto ve pkk lilari dışarıya çıkarmalıyız diyen , ırak a ilk bomba düştüğünde 8.5 milyar gelecek diyen babacan ile Türkiye nereye gidecek onu yassaydiniz daha anlamli ve vatan cephesinden baktiginizi gorebilirdik.hdp feodal yapi içinde o oyların bir cogunu silah dayatarak aldığınida bilmeniz lazım. Eğer bilmiyorsaniz evladını terör örgütlerine kaçırılan çocukların annelerine kulak verin, hdp nin stk larinca nasil beyinleri yikandigini anlatiyorlar.tüyler ürperten açıklamaları var. Koalisyonu dayatan feto dur. Hdp kapatılacak, Turkiye ATATÜRK de birleşecek. Davitoglu bebecan pkk feto de
    değil.

  2. Mehmet Yılanlıc dedi ki:

    Sevgi hanım, hdp yi kim kurdu, akp nasıl kuruldu chp nin içindeki amerikancılar kimlerdi, iyi parti şu mu mhp bu mu… geçin artık bu kısır söylemleri. Bugün ülkenin başka realiteleri var. Partiler değil ittifaklar dönemindeyiz. Bugün gizli kapaklı hdp ile görüşmeyen tek bir parti yok. Ayrıca keşke gizli değil, en azından chp kadar açık yapılsa hepsi.Hdp de en az diğerleri kadar bu ülkenin partisidir. Sorunları var mıdır. hem de çok. pkk ile arasına sınır koymada sıkıntı yaşamakta mıdır. yaşamaktadır. bugün pkk ile ipleri koparsa kaç yöneticisinin suikaste kurban gideceği belli değil. ama sizin gibi kapatılsıncılar allahtan mecliste pek yok. Asıl gürültü o zaman kopacak ve abd israil zaten bunu bekliyor. bu ülkenin 6 milyon oyunu yok sayarsanız onlar da bu ülkenin bütünlüğünü yok sayacaklardır. siyaset karmaşık oyundur. keşke Atatürk’te birleşmek gibi basit önermelerle oynanabilseydi

  3. Burak dedi ki:

    Sayın önes sen hdp nin savunucusu mu oldun birde mitte cok önemli görevler yapmis biri olarak sana bu yazıyı hiç yakıştıramadım hdp ve yöneticileri terörist tir adamlar terörden vazgeçmiyorlar ki birde terörü bitireceklermis kendi yazdığın yazıya sen inaniyormusun sen bu terör yüzünden mağdur olan insanların acılarını tahmin ediyormusun bi Diyarbakıra git oradaki Diyarbakır annelerinin sesini duy evlatları hdp tarafından kaldırılıp daga kaçırılmış insanların feryadını dinle ondan sonra bu zirvalari kosende yaz