Bodrum Gündem

Serdar Gündoğ neden CHP’den istifa etti?

Serdar Gündoğ’u seversiniz sevmezsiniz, lakin Bodrum siyasetinde her zaman yer almıştır. CHP’den istifası mutlaka birilerini sevindirdi. Bize de onun neden CHP’den istifa ettiğini sormak düştü. Önce kısa bir söyleşi ile yayın yaptık ve aklımıza gelenleri konuştuk. Olumlu ve olumsuz birçok tepki geldi. Bu yayının ardından sevdiğim ağabeylerim ve ablalarımdan sert eleştiriler aldım, kimileri beni defterinden bile sildi.  Bana bile bu kadar tepki geldiğine göre Serdar Gündoğ’un neden istifa ettiğini sorgulamak doğru bir kararmış demek…

Serdar Gündoğ neden istifa etti? Son birkaç haftadır Bodrum siyasetini meşgul eden sorulardan birisi diye düşünüyorum…

“Bence Bodrum siyasetinin benim istifam dışında cevap aradığı çok fazla sorun var. Ama benimle ilişkili kısma gelince, bu cevabı aramalı ve sorgulamalı diye düşünüyorum. Kendimi değil ama beni istifaya mecbur bırakan nedenlerin cevaplarını önemsiyorum.

Her şeyden önce istifam konusunda, partimizde maalesef pragmatizm-faydacılık, idealizm yerini aldı diyebilirim ve bundan sadece ben değil anlıyorum ki çok geniş bir kitle de rahatsız.  Yani konuşurken ya da kitleleri etkilemek için idealler söz konusu, ancak uygulamaya baktığınız zaman faydacılıktan öteye geçemiyorsunuz. Kişileri kontrol altında tutmak için verilen vaatler ve karşılığında oluşan faydacılık beklentisi CHP, idealizminin önüne geçmiş durumda. Bu durum, şu anda parti yöneticileri tarafından görülmek istenmese de partiyi gitgide eritiyor.

Değerli dostum Fatih, benim istifa kararım, kolay kolay almadığım ve beni son derece üzen bir karardır. Ancak bunu bir birikim ve bilinçle yaptığımı söyleyebilirim. Bunu yaparken de en çok dikkat ettiğim ve hassasiyet göstermeye çalıştığım şey; partimize gönülden bağlı, çok emek vermiş parti büyüklerimizin ve diğer üyelerimizin partimize olan duygularını incitecek bir davranışta bulunmak ve her şeye rağmen tüm rahatsızlığımı, içimdeki isyanı ve itirazımı en uygun, en olması gerektiği gibi ifade edebilmek…”

Doğrusu benim beklemediğim bir sonuç bu. Peki tepkiler nasıldı? Yani sana geri dönüşler.

“Burada kendi içimde yükselen ses şu: İtirazım var…

Birçok parti üyesi, istifa metnimin içinde kendimizi bulduk diye geri dönüş yaptı bana. Biz de istifa etmeyi düşünüyoruz diyorlar. Bu ne kadar üzücü anlatamam. Üyelerimize partide kalmak ve parti ve ülke için mücadele edecek bir neden vermek lazım. Hem de çok acil. CHP, sosyal demokrat bir partidir. Fakat toplumsal politikalar yerine, bireysellik öne çıkıyor. Partiye egemen kişilere hizmet eden bir siyaset anlayışı dayatılıyor üyelere. Üyeler, taraf olmazlarsa bertaraf olacakları korkusunu yaşıyor. Bu kişilere sadakat, partiye sadakatle aynıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor.

CHP gerçeği bu değildir.  İtirazım başlıca bunadır ve bu bir şekilde teşhir edilmeliydi. Ben de bunu yapıyorum…”

İtirazın tam olarak nedir? Anladığım kadarıyla CHP’de önemli bir yaraya parmak bastın ve birilerinin canı mı yandı?

“Şu an dikkat çekmeye çalıştığım; parti içi şiddet ve zülüm, partimizi saran kişi merkezli politikaların bir sonucu. Partide gücü elinde bulunduran kişilerle aynı görüşü paylaşmadığınız zaman ya da parti içi muhalefetin parçası olduğunuzda büyük bir kıyım yaşanıyor. Akla hayale gelmeyecek bir karalama ve kıyıma muhatap oluyorsunuz ve bunu yapan sizinle aynı dünya görüşünü paylaşan, aynı hedefe yürüdüğünüz iddiasında olan insanlar.

Bugün seçilmişler diye, kendilerini parti içinde başka bir şekilde konumlandıran ve bir süre sonra kibir sahibi olan azımsanmayacak sayıda parti ve yerel yöneticiler yaratıyoruz kendi ellerimizle. Ve bu arkadaşların merkezindeki konu, önümüzdeki dönem milletvekili kim olacak, ilçe ya da il başkanı kim olacak, parti meclisine kim girmeli, belediye başkanı adayı kim olur. Kim bize yakın, kim daha güçlü, aman onu kızdıracak bir şey yapmayalım vs… Düpedüz, aymazca kamuoyu önünde bunun kavgaları veriliyor artık. Neden her zaman bir yere çok aday çıkıyor partide. Çünkü adaylık kriterleri öyle alaşağı edilmiş ki; çıkan adaylara bakıp herkesin aday olası geliyor…”

Bu her partide olmuyor mu?

“Evet, bu her partide yaşanabilir diye düşünebilirsiniz siz de. Ancak kimin ne olacağına yönelik bu tür hesapların dışında partiyi asıl çıkmaza sokan konu, koskaca partinin siyaset üretimini bir kenara bırakıp tüm gündemini bu hesapların almış olması. Daha da kötüsü kimin ne olacağına karar verme kibrini gösteren partideki bu yapı; ne hakla, aday belirleme süreçlerinde asıl söz sahibi olması gereken parti üyelerinin, delegelerinin üstünde görebiliyor kendilerini. Ve ne hakla parti içi demokrasinin önünü tıkama gücünü yine kendilerinde görebiliyorlar. Bu Cumhuriyet Halk Partisi üyelerini yok saymaktır. Onları hiç yerine koymaktır. Ben partimde bunun mücadelesini veremiyorsam, o partide üye olarak kalmamın ne anlamı var?

Siz bu konuları gündeme getirdiğinizde, e bunda ne var ki diyor bazı partililer. Aynı sizin sorunuzda olduğu gibi. Hep böyleymiş, ben bunları dile getirirsem sonuç değişecek miymiş? O zaman neden biz Atatürk’ün partisindeyiz diye sormayacak mıyız kendimize? Eğer sorgulamayacaksak, doğrular için mücadele etmeyeceksek siyaset yapıyor olmamız bu canım ülkeye ne kazandıracak.

Parti üyelerimizin belli bir bölümü bile öğrenilmiş çaresizlik içerisindeyken, son büyük kurultayda hedef iktidar diyerek yola çıkan ama gerekli heyecanı hala yaratamamış olan partimizde şu soruyu gündeme taşımak istiyorum.  ‘’Bir gün iktidar olsak bile; değerlerini yitiren, ilkelerini kendi içinde dahi hayata geçirememiş, seçilmişlerinin bile parti programından, politikalarından bihaber olduğu bir partinin, ne yaşadığımız yere ne de ülkemize bir faydası olamayacağının kimse farkında değil mi?

CHP’nin “Hedef İktidar” sloganı size ciddi gelmiyor mu?

“Elbette ciddiye alınması gerekiyor. Ben de almak istiyorum. Ama aynı şeyleri yapmaya devam ederek olmaz. Benim işaret etmeye çalıştığım bu. Yani aynı şeyleri yapmaya devam ederek farklı sonuçları beklemek fazla hayalcilik olmuyor mu? Kanayan yaralarımız var. Bunları tedavi edelim önce ve iyileşelim. İşte o zaman Hedefte İktidar görünür.

Bakın, Erdoğan bile diyor ki: ‘’Bu kafayla giderseniz, 2028’de de iktidar olamazsınız…’’

Ne kadar acı değil mi? Muhatap olduğumuz alaycılığa bakar mısınız? Ben partimde, bu alaycılığa muhatap olmamıza neden olan kişilerin olduğunu yok sayarsam her şey gerçekten güzel olacak mı?

Ben, giderek ülkemizde yaşanan anti demokratik gelişmelerin partimizi de sardığını ve bir şekilde bununla mücadele edilmezse, bizim de şikayet ettiğimiz siyasi anlayışlardan bir farkımız kalmayacağını daha nasıl anlatabilirdim bilmiyorum.

Kötülükle mücadele ederken giderek kendimiz de kötüleşiyoruz. Bunun farkında olmadan devam ediliyor. Kötülüğü yendiğimiz gün, biz onlardan daha kötü olacaksak verdiğimiz mücadelenin ne anlamı var. Kimin nereye geleceği, ne olacağı derhal parti yöneticilerinin gündeminden çıkmalı. Parti yöneticileri kişi merkezli satranç oynamayı bırakmalı. Kişileri değil parti programını, politikalarını, ilkelerini iktidara taşımalıyız. Bunu yapmayacaksak, bunu başaramayacaksak; herkes sormalı kendine, ben neden CHP üyesiyim diye…

Ben parti üyeliğinden istifa ederek, aslında bireysel olarak bir makam ya da bir pozisyon sağlamayı muhatapların ve diğer herkesin huzurunda anlayacağı dilde reddettiğimi ilan ediyorum.

Bu tam olarak ne demek?

“Ben bir şey olmak yerine, olmamayı seçiyorum. Seçmekle de kalmıyor ilan ediyorum. Bizim partimizde herkese bir havuç uzatarak yönetmek alışkanlık haline gelmiş durumda. Herkes herkesi bir şekilde kontrol altında tutmak ya da kendi amaçlarına hizmet etsin diye belli menfaat havuçları uzatarak kendi tarafına çekmeyi siyaset yapmak sanıyor. Bu yapan ve yapılan için acınası durumu ben ifşa etmeye çalışıyorum. Bunun için de ben kendi adıma Siyasi Vicdani Ret yapıyorum. Belki de bu ülkede ilk Siyasi Vicdani Retçiyim. Bu ilanımın, önemli bir mesaj olarak algılanması ve nedenlerinin sorgulanması gerekir.

Ben Serdar Gündoğ olarak, Cumhuriyet Halk Partisine hakim olan bireyselci anlayışı reddediyorum. Benim istifam yerleşik yerel ve genel bencil siyasete karşı bir protestodur. Ne diye bağırdık yıllarca meydanlarda: “Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz…” Partimiz, mutlaka kişi merkezli ve kişilerin yarattığı parti içi ayrımcı ve bölücü anlayışı terk etmelidir. Bu partinin ilkeleri, parti programı gerçekten ne zaman hayata geçer işte o zaman makamların en büyüğü benim olur. Hedef iktidar söylemi ancak bu başarılacaksa bir anlam taşır benim için. Salt seçimleri kazanmak hedef olamaz…”

Serdar bu söylediklerin bir ütopya gibi. Aslına bakarsan bunlar beni de heyecanlandırıyor. Ama söyler misin bu somut olarak nasıl başarılacak?

“Fatih usta o kadar kolaya alıştık ki. Hatırlasana kontra gerilla eliyle yaratılan anarşi dönemlerini. 12 Eylül’le sonuçlanan 1946 yılından beri ülkemizde vücut bulan karşı devrim süreci ne çok şey aldı götürdü bu canım ülkeden. Ben bu nedenle karşı devrimin en güçlendiği ve ülkemizin en ağır bedeller ödediği bugünlerde, kişisel çıkarları uğruna bunu görmezden gelenlere isyan ediyorum ve kabul etmiyorum bu partililerin tarafından bile kabullenilmiş ‘’öğrenilmiş çaresizliği’’.  Fatih’çim, #Hedefİktidar diye etiket paylaşımı yapan birçok parti yöneticisi, nasıl olsa genelde iktidar olamayız ama yerel iktidarımızın meyvelerini toplayalım anlayışındalar. Bu bir yaradır ve iyileşmelidir. Bu yaranın iyileşmesi için elimden geleni yapacağım.

Bu nasıl başarılacak sorusuna gelince; bizden önce insanlığın var oluşundan beri özgürlükler için, adalet için, demokrasi için ne bedeller ödendiğini unutmadan başaracağız.

Bunun yapılabilmesi oysa o kadar kolay ki; mesela en başta partide yükselmek ve görev almak için parti emeği ve liyakat gibi unsurları öne çıkarmamız gerekiyor. Önce partimizde demokrasi ve fırsat eşitliğini hayata geçirmekle başlayacak her şey.

Tüzüğümüzde bu konu şöyle yer alır:

Siyasal yaşamda erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun yükselmek esastır.

Biz önce fırsat eşitliğini partimizde sağlamalıyız. Biz önce adaleti kendi içimizde sağlamalıyız. Biz önce demokrasiyi kendi içimizde hayata geçirmeliyiz. Bunu yapmadan bu ülkenin geleceğine umut olmak, hamasi nutukların atılmasından öteye geçmeyecektir.

Parti vicdanı rahatsız.

Aklımıza başımıza alalım. Böyle devam edersek, parti içinde yaşanan bu konularda itirazımızı yüksek sesle dile getirmezsek, iktidardan hiçbir farkımız kalmayacağının yanında, üyelerimiz ve parti gönüllüleriyle olan aidiyet duygusu onarılmaz şekilde zarar görmeye devam edecektir. Parti vicdanı, partisinin yetkililerini sorguluyor. Bunu göremeyenler bu partinin yöneticisi olamazlar, olmamalılar…

Sert mesajlar bunlar, lakin haklılık payı çok yüksek tabi…

“Daha mesajlarım bitmedi. Ben iğne değil, direk çuvaldızı batırmak istiyorum kendimize. Bu nedenle bu uyarımı dikkate almalı parti yöneticileri ve partililer. Senin aracılığınla onlara sesleniyorum: Parti yöneticileri ve yerel iktidarımızın partili temsilcileri, kafanızı kumdan çıkarın. Kimi arkanıza aldığınızı düşünürseniz düşünün, ne kadar güçlü olduğunuzu sanırsanız sanın, görmek istemediğiniz ancak nedeni olduğunuz pragmatizmin geldiği noktada, kaçınılmaz son eninde sonunda sizi de bulacaktır. Yapmayın… En çok zararı bu parti görür, Cumhuriyet Halk Partisi demek, Türkiye demektir. Bunu bu ülkeye yapmayın.

Partimizde demokrasiyi, adaleti sağlayamazsak ve genel geçer olarak baş tacı etmezsek, biz o zaman neden siyaset yapıyoruz. Bunu her partili sorgulamalı…

Parti yöneticilerimiz ve yerel yöneticilerimiz yani meclis üyelerimiz ve belediye başkanlarımız parti programına uymayacaksa, parti politikalarını içi boş, süslü makyajlı ve alt yapısız değil, gerçekçi bir şeklide hayata geçirip yaşadığımız yerin ve ülkemizin kalkınmasına öncülük etmeyeceklerse, parti emeğini ve liyakati işlerine geldiği gibi uygulayacaklarsa biz neden siyaset yapıyoruz. Bunu her partili sorgulamalı…

Bilmeyenler, anlamayanlar ve görmezden gelenler için üzerine basa basa söylemekte fayda var.

Cumhuriyet Halk Partisi, Halkçıdır, Cumhuriyetçidir, Atatürk Milliyetçisidir, Devletçidir, Laik’dir, Devrimcidir.

Ve dahası; partimiz demokrasiyi savunur. Yoksa unutuyor muyuz ya da kendimizi inkar mı ediyoruz?

Cumhuriyet Halk Partisine, partinin program ve tüzüğünü benimseyen her yurttaş üye olabilir diye yazar tüzüğümüzde. Ben de öyle yaptım üye oldum. Ancak partide ve yerel yönetimlerde yetki alan sorumluluk alan diğer üyelerde parti programı ve tüzüğünü benimsemeli ve buna uygun davranmalıdır. Eğer onlar bu sorumlulukla hareket etmiyor ve bu tutumları partide başka ve zararlı bencil bir anlayışı hakim kılarak, kendilerine muhalif gördükleri ya da onlarla aynı düşünmeyenler üzerinde bir parti içi şiddet ve zulüm yaşanmasına sessiz kalıyorlarsa, ben de en yüksek sesle söylüyorum: Onlar parti üyesiyse, ben değilim arkadaş…

Ben, beni istifa sürecine getiren olayları değerlendirdiğimde şöyle bir sonuç çıkardım; madem pragmatist-çıkarcı bir siyaset anlayışını reddediyorum. Ben de o zaman partimizin idealizm sürecine katkı sağlamalıyım.

Bu aşamada Önemli olan, CHP’nin idealleri ve parti politikalarının yerelde ve genelde hayata geçmesidir. Bunun için parti üyesi olarak kalmam da gerekmiyor. Önemli olan, bir parti gönüllüsü olarak devam edip, riyakarlığı teşhir etmek ve bireyselliği reddederek, CHP parti programında yer alan toplumsal amaçlara emek vermeyi seçeneklerin en değerlisi olarak kabul etmektir.

Yani Cumhuriyet Halk Partisi rotasından mı çıktı? İlkelerini unutup kişilere mi hizmet ediyor?

“Bu sefer sen sertleştin usta. ( Gülüyor) Ama haksız bir yorum değil. Söylediklerim buna çıkıyor evet. Dahasını da söylemek istiyorum. Partimizin yine tüzüğüne baktığımızda siyasal anlayış bölümünde şu maddeyi çok önemli buluyorum. ‘’Partili için başarı, partinin başarısıdır; siyasal eylem partinin eylemidir.’’

İşte ben de diyorum ki: Parti yöneticileri ve partiyi yerelde temsil eden koltuklardaki arkadaşlarımızın davranışları ve aldıkları kararlar parti programına ve tüzüğüne uygun olmalıdır.

Mesela siz, parsel bazında eko-turizm yapamazsınız. Eğer bunu yapacaksanız bir stratejik plana bağlı olarak turizm master planı oluşturur ve buna göre imar planlarını yapar ve parsel bazında bireysel kalkınma yerine, bölgesel ve toplumsal kalkınmayı sağlarsınız.

Örgütlerden sorumlu genel başkan yardımcımıza ve yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcımıza buradan çağrı yapıyorum.

Parti yöneticileri ve yerel yönetime seçilen meclis üyeleri ve başkanları parti politikalarını, parti programını hayata geçirmek zorundadır. Hatta bu konuda genel merkez yetkilileri tarafından tutulan bir karneleri olmalı. Hangi meclis üyesi, hangi komisyonda nasıl bir çalışma içerisinde oldu. Hangi sorunlarda hangi çözüm önerileriyle, nasıl katkılar sağladı. Belediye başkanları parti programına ya da amaçlarına konu olan hangi yerel yönetim modellerini popülist olarak değil gerçekçi ve sürdürülebilir bir şekilde yaşama geçirdi. Toplumun tümüne hizmet götürebiliyor mu? Adamcılık yapıyor mu, akraba ya da hemşericilik yapıyor mu? Personel alımında hangi kriterler uygulanıyor. Liyakat ve emek esasıyla davranılıyor mu?

İl-ilçe parti yöneticilerinin ve yerel yönetimlerde partiyi temsil eden belediye başkanlarının parti programları, parti gelenekleri ve parti ilkeleriyle hareket edip etmedikleri, uygulamalarında ne kadar hakkaniyet ve liyakatı esas aldıkları konusunda karneleri tutulmalıdır. Parti seçmeni ve de üyeleriyle yapılacak anket çalışmaları ile partiyi temsil edenlerin parti programlarına ve tüzüğüne ne kadar bağlı oldukları bir şekilde değerlendirilmelidir.

Benim partimin yerel yöneticileri, başkanları dahil, meclis üyeleri dahil ve tabiki parti yöneticileri bu bakış açıyla bulundukları koltuklara gelmeli ve parti programı ve parti politikalarıyla yaşadıkları yeri, yaşayanlarını ve dolayısıyla ülkelerinin gönenci için çalışmalıdırlar.

Bu yapılmadığı ya da esas alınmadığı sürece tekrar CHP üyesi olmam söz konusu değil. Ben bireyselliği reddediyorum. Partimizin sosyal demokrat bir parti olduğunu hatırlatmak ve teorisi ile pratiği arasındaki uçuruma dikkat çekmek için ceketimizi koysak kazanırız kolaycılığını protesto ediyorum.

Bu görüş, bu anlayış parti üyelerini üzmektedir. Nasıl olsa kazanırız anlayışı; nitelikli ve parti ceketini taşıyabilecek ve parti etiği kriterine bağlı, parti programı ve politikalarına vakıf üye ve aday üretimine engel oluşturmaktadır.

Bir yerde seçimi kazanmanın hiçbir önemi yok. Neyi hayata geçirdiğiniz, neyi söz verdiğiniz ve sonuçta o toplumun yaşamına nasıl bir fayda sağladığınızın önemi var. Katma değer yaratabildiniz mi? Bu katma değeri toplumun tüm bireylerinin hissedeceği bir şekilde paylaşabildiniz mi? Önemli olan budur.

Parti yöneticileri ve Yerel yöneticiler bunları yapmıyor mu?

“Tam olarak değil maalesef. Biz bunları yapmak varken, parti içi rekabeti rotamıza koymuşuz. Önemsediğimiz tek şey; parti içi rekabet ve başta Bodrum olmak üzere partinin kalesi gibi görülen bölgelerde bir dönem sonra kimin belediye başkanı, kimin milletvekili vs  olacağının hesapları ve bu önceliğimiz olmuş. Bu hesapların getirdiği parti içi şiddet, bitmek bilmeyen kin ve nefretle 40 yıllık kişisel hesaplar sürerken genel merkez istediği kadar Hedef İktidar desin örgütler heyecanlanmıyor.

Hatta örgüt, bu anlayışıyla heyecanlanmak şöyle dursun; sosyal medya üzerinden kim kimi beğeniyor, kim kimin yanında duruyor, kim kiminle ekip olmuş gibi bir sürek avıyla gittikçe eriyor. Ne yazık ki bazı üyelerimiz, aman onu beğeneyim, bunu da beğeneyim başıma bir hal gelmesin eyyamcılığıyla sosyal medya delisine dönmüş durumdalar. Benim için gerçek partili beğendiğini beğenir, beğenmediğini de beğenmedim der geçer…”

Peki Serdar Gündoğ bundan sonra ne yapacak?

“Sadece ben yapmayacağım. Hep birlikte, kişi merkezli siyasetin önüne geçeceğiz. İlkeleri, parti programını-projelerini konuşacağımız alanlar yaratacağız. Parti içi demokrasinin hayata geçmesiyle erdemli bir siyasetin ve parti ilkelerine bağlılığın esaslarını genel geçer ve esas olarak kabullenilmesi sağlayacağız.

Bunlar olurken ben isyanımın nedenlerini başta genel merkeze ve bununla birlikte eş zamanlı olarak örgütümüze anlatmak için elimden geleni yapacağım. Ama bu kolay olmayacak. Ne acı ki geldiğimiz durumda, parti egemenlerinin kişisel arzu ve beklentilerinin esaretini yaşıyoruz. Bu esaret direnecek biliyorum. Ama durmayacağım. Bu esareti yok edeceğiz. Koskoca örgütler şahsi beklentilerin prangası altında kıvranıyor. Koskoca örgütler, siyaset üretimini bir kenara bırakmış, nasıl olsa en ölüsü % 40 oyumuz var gibi bir kibirle, bir sonraki dönem kim milletvekili olacak, kim belediye başkanı olacak gibi menfaatler zincirinin halkasında yer almaya çalışmaktalar.

Birinin gerekirse siyasi ötenaziyi kendinde hak görerek bu yaşananlarla yüzleşilmesine aracılık etmesi çok da büyütülecek bir durum değil elbet, ama parti olarak ders almamız gereken şeyler olduğu muhakkak. Hedef İktidar sloganıyla muhtemel bir erken seçimde kamuoyu yaratmak isteyen parti, bırakın geniş kitlelerde, kendi parti tabanında bile heyecan yaratamıyorsa bunun nedenleriyle daha şimdiden yüzleşip mutlaka önlem almalıdır.

Kongre Galiplerinin Demokrasisi Partinin Önünü Tıkıyor

Bu önlemlerin en başında geleni ise parti içi kongre galiplerinin demokrasisiyle daha fazla yol gidilemeyeceğidir. Yine bu galip anlayışın güdümünde olmayacak ve tüm muhataplar için fırsat eşitliğini esas alan aday süreçleri, partide yükselme gibi konular mutlaka kamu ve parti vicdanında karşılık bulacak şekilde değerlendirilip sonuçlandırılmalıdır. Yani göreve gelindiğinde her aday ön seçimle belirlenecek denilip, basına anlı şanlı demeçler verilip, daha sonra sandığı rafa kaldıran ve  üyelerin iradesini hiçe sayanlar bu iki yüzlülüklerine bir son verecekler ki parti gelecek için umut olabilsin.

Yoksa şu durumda net olarak şunu söyleyebiliriz: Parti dışında hepimizin şikayetçi olduğu kirli siyaset, üzgünüm ki, parti içinde de yeterince kirlenmiş durumdayken apolitik kitle, yaptığı siyasi eleştirilerinde haklı duruma geliyor. Kirli siyasetin ve siyasi deformasyonun yarattığı bu ortamda bırakın CHP nin fazladan oy almasını kendi kitlemiz bile sandıktan kaçmaya başlıyor. Bunu görmezden gelmek kadar ahmakça bir tutum içinde olmayacağım. Bu duruma isyanım oynamaz denilen taşları yerinden hareket ettirinceye kadar devam edecek.

Şimdi Fatih Usta soruna gelecek olursam… Serdar Gündoğ ne mi yapacak?

Ben, siyasetin iyileşmesine hizmet etmek istiyorum. Bunu yaparken de, demokrasiyi, insan haklarını, bireysel özgürlüklerimizi hiçe sayan kendi yaşam anlayışını bize dayatan bu iktidara karşı, ona benzeyerek, onun gibi olarak değil. Ben olması gerektiği gibi, olmam gerektiği gibi, rehberim Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi; dahili ve harici bedhahlarla, yani iç ve dış tüm kötü yüreklilerle, iyi bir insan kalmayı başararak mücadele edeceğim. İyi bir insan olmaya çalışma duygusu bana her şeyi yapma gücü veriyor…”

Eyvallah Serdar Gündoğ…

“Eyvallah”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.