Bodrum Gündem

2051 – Celal Gürsoy Bodrum Gündem yazıları

*Nerede o eski günler… Babam anlatırdı, İstanbul Boğazında balık yakalayıp sobanın üstünde kızartıp yerlermiş.

*Peki Anneanne, balık yemeyin zehirli diyorlar.

*O zamanlar değilmiş yavrum.

*Peki kim zehirlemiş onları?

*Sonra anlatırım. Bak sen Çilek çok seviyorsun ya, bu gün manavdan senin için dört tane aldım. Biz onları tarladan kendimiz toplardık. Üstelik toplarken yiyebildiğin kadar yemek de serbestti.

*Şimdi tarla yok mu Anneanne?

*Yok yavrum, artık açık alanlarda hiçbir şey yetişmiyor. Hep kapalı alanlarda yapay toprak üstünde yetiştirilmeye çalışılıyor. Eskiden evlerin bahçeleri vardı, çocuklar orada oynardı, biz çiçek yetiştirir, bir köşede de domates-biber ekerdik.

*Şimdi neden olmuyor Anneanne?

*Sonra anlatırım yavrum.

—————————————————————–

Yukarıda ürkerek hayalini kurduğum konuşma, o yıllarda 70 yaşına gelmiş olan kızım ile onun torunu arasında geçiyor. Tahmin edeceğiniz gibi konuşmayı bu doğrultuda daha sayfalarca uzatabilirim. Ana fikir kızımın “neden” sorusuna direk cevap verememesidir. Çünkü torununa “denizleri, toprakları biz zehirledik demeye utanıyor. Tıpkı benim bu gün kızımın “bu virüs nereden çıktı” sorusuna cevap veremediğim gibi.

Aylar geçti, değil virüse karşı bir aşı, daha onun yayılmasını bile önleyemedik. İnsanoğlu teknoloji devrinde gururla akıllı telefonları satışa sunarken birden bire o telefonları kullanabilecek insanların eksildiğini görüyor.

Yani şimdi uzaydan biri gelse ve sorsa: “peki daha önce böyle bir şey başınızdan geçmedi mi? Neden bu kadar hazırlıksız yakalandınız? Verecek cevap yok. Suçlu suçlu önümüze bakacağız.

“Nerede hata yaptık?” diye araştırıyormuş gibi gözükerek kendimizi kandırmayalım. Geçmiş yıllarda sağlam bir sağlık sistemi kurmayan biziz, eğitimde çocuklarımızı EĞİTMEK yerine test çözdürenler gene biziz. O çocuklar büyüdüler, bizi yönetiyorlar. Çaresizler. Çünkü bilgileri ve güçleri yetmiyor.  Yönetemiyorlar çünkü halk o kadar eğitimsiz ve boş ki, hala düğün dernek, eğlenmek peşindeler.

Tatil yörelerindeki insanlara bakıyorum, sanki salgını geldikleri şehirde bırakmış, burada salgın olmayan başka bir dünyada, yarın korkusu olmadan sere serpe tatil yapıyorlar. O kadar boşlar ki en basitinden bir markete girdiklerinde dahi ikaz edilmeden maske takmayanlar var. Hele bazıları maske takmamalarına bir sebepmiş gibi “ben hasta değilim ki” demiyorlar mı işte o zaman bu adamlar hiçbir yerde eğitilmediler mi, neden bu kadar cahiller acaba diye tekrar aynı şeyleri düşünüyorsunuz… Testlerde sorulan “Havuz Problemleri” burada yetersiz kalıyor.

Kısacası biz yaşam konusunda her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık ve batırdık.

Artık anladık ki biz bu dünyada istenmiyoruz. Mavi Planeti kirletiyoruz, öz kaynaklarını tüketiyor ve yerine hiçbir şey koymuyoruz, ayrıca tüketirken de çevremizi pisletiyor, çöpümüzü dahi yok edemiyor, havayı daha çok kirletiyoruz.

Bunu engelleyecek güce sahip büyük devletler de krizi fırsat bilerek daha zengin olmanın yollarını arıyorlar.

Mali krizlerde dibe vurduktan sonra bir toparlanma ve yükselme beklenir. Ümit edilir ki bu kez hatalardan ders alındı, bir daha mali kriz yaşanmayacak, şimdi daha kuvvetli olarak uzun ömürlü sistemler kurulacak. Ve örnek olarak da hep kışın yapraklarını döken sanki ölmüş gibi olan ağaçların ilkbaharda tekrar yeşillenmesi, daha güçlü olarak hayata devam etmesi gösterilir.

İşte yanıldığımız nokta da burada başlar. Çünkü o mali kriz form değiştirerek gene gelir, benzer olarak eski sağlık problemleri, salgınlar tekrar insanlığı kırıp döker ama o beklediğimiz ilkbahar bir türlü gelmez…

Gerçekten, egolarımızı ve eğitilmemiş, yarı cahil içgüdülerimizi bir kenara bırakıp Doğadan ders almayı ne zaman öğreneceğiz?

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.