Bodrum Gündem

Muğla’da ki Jeotermal Kaynakların İhalesiyle İlgili Yanlı Ve Yanıltıcı Haber Yapılıyor

Muğla’da ki Jeotermal Kaynakların İhalesiyle İlgili Yanlı Ve Yanıltıcı Haber Yapılıyor

 

Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla Temsilciğinden yapılan yazılı basın açıklamasında bazı yayın organlarının Muğla ili içerisinde yer alan jeotermal kaynakların ihalesiyle ile ilgili olarak yanlı ve yanıltıcı haber yaptıklarını açıkladılar.

Bodrum Gündem Haber

Temsilcilikten yapılan açıklamada Muğla’da bulunan jeotermal kaynakların enerji santralleri kurulacak kapasitede olmadığı, aksine termal turizmde kullanılarak Muğla’nın turizm çeşitliliğine katkı sağlayacağı ifade edildi.

JMO Muğla İl Temsilciliği tarafından yapılan bilgilendirmede “Muğla’daki alanlar termal turizme uygun alanlardır ve özellikle yabancı turistlerin gürültüden uzak, ulaşım kolaylığı ve doğal güzellikler yönüyle tercih ettiği özellikler sunmaktadır. Ayrıca termal tesis ve sera ısıtması yapılabilecek olması da kullanımın sağlayacağı önemli bir ekonomik kazançtır. Jeotermal enerji kullanmak amaçlı tüm faaliyetlerde yaklaşım, planlanan bir faaliyetin yol açabileceği olumsuz çevresel etkileri kirlenme sonrası temizleme yerine, kirlenmeden önce önleyecek/asgariye indirecek önlemler almak, etkin denetimi sağlamak olmalıdır. Dolayısıyla çevreyi kirleten parametreleri enerji santrallerine göre daha az olan termal turizm amaçlı kullanımlarda, uygulamanın standartlar ve düzenlemelere göre yapılması ve yasanın ilgili maddesi gereğince etkin denetlenmesi halinde çevreye etkisi ihmal edilebilir düzeye indirilebilecektir. “ denildi.

Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla Temsilciğinden yapılan yazılı basın açıklamasının detayları şöyle;

Türkiye, arz güvenliğini sağlamak için enerji ithal eden dışa bağımlı bir ülke. Dışa bağımlılığın ülkemiz ekonomisi üzerindeki her geçen yıl artan yükünü azaltmak için yerli enerji kaynaklarımızdan daha fazla enerji üretmek zorundayız. Bu bağlamda jeolojik zenginliğimiz ve kendi öz varlığımız olan jeotermal enerji; kapasitesi, düzenli, güvenli, denetimi ülke kontrolünde olması gibi özellikleriyle Ülkemiz için önemli bir kaynaktır. Ancak, bu kaynaktan daha fazla fayda türetebilmek mümkün iken, kaynağın araştırılması, geliştirilmesi, rasyonel bir şekilde değerlendirilmesi konusunda idari yapılanma, hukuki ve teknik işleyiş, işletme anlayışı vb etmenlerden dolayı yararlanma henüz hak ettiği düzeyde değildir. Kuşkusuz kaynağın gerçekçi ve ekonomik değerlendirilmesi, sahip olduğu gerçek kapasitenin belirlenmesiyle mümkün olabilecektir. Bunun için uluslararası normlar ve gelişen teknolojiler de kullanılarak en üst düzeyde bilgilerin üretildiği geniş perspektifli, uzun vadeli projelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda; sahaların mevcut durumunun belirlenmesi, geliştirilmesi, arama-araştırma-geliştirme projelerinin bir strateji çerçevesinde yürütülerek yeni sahaların keşfi, geliştirilmiş jeotermal sistemler (Enhanced Geothermal System) ve kızgın kuru kaya (Hot Dry Rock) araştırmalarının yapılması öncelikli hedef olmalıdır. Sözü edilen çalışmaların gerekliliği yanında, Ülke kaynaklarının gerçek kapasitesini belirleme hedefine ulaşılabilmesi için sektörde yaşanan sorunlara çözüm üretilmesi, aramacılık faaliyetlerinin teşviklerle desteklenmesi ve güçlendirilmesini de belirtmek gerekir.

Jeotermal kaynağın yasal altyapıya kavuşması, kullanılabilir potansiyelin özendirici büyüklüğü, ekonomikliği, potansiyel değerleri yüksek jeotermal kaynakları cazip hale getirdi, araştırmalar, teknik çalışmalar ve yatırımlar hızla arttı, kullanımlar yaygınlaştı. Gerçekleşen yatırımlarla jeotermal sektörü, son 10 yıl içerisinde enerji alanında en hızlı büyüyen sektör oldu. Bu haliyle ülkemiz, jeotermal kaynaklardan enerji üretiminde Dünyada dördüncü sırada yerini aldı. Ancak bu dönemde, yatırımların yoğun olduğu kentlerimizde, objektif ölçüm ve analizlere dayalı bilgi ve veriye dayanmaksızın çevre kirliliği ve sağlık sorunlarına yol açtığı gerekçesiyle, bazı lobilerin de kışkırtmasıyla toplumdaki hassasiyetler yatırımlara dirence dönüştü. Genelde jeotermal aktivitenin, özelde ise santrallerin çevresel etkilerine yönelik toplumun gösterdiği bu hassasiyet yönetilemez noktaya doğru hızla sürüklenmektedir. Bu bakımdan bazı jeotermal kaynak işletmelerinde yapılan yanlış üretim uygulamalarının toplumda yarattığı kaygıların bertaraf edilmesi amacıyla konunun, bilimsel ve teknik yönden tartışılıp kamuoyunun aydınlatılması gerekmektedir. Böylece toplumdaki eksik bilginin yarattığı tepki ve algı ortadan kalkmış olacak, olumsuz etkiler asgari düzeye indirilebilecektir. Kuşkusuz jeotermal kaynaklar, çevre kirliliği bakımından pür masum bir kaynak değildir. Ancak çevresel kaynak ve varlıklara etkisi, diğer enerji kaynaklarına göre minimum düzeye indirilebilir ve önlenebilirdir. Gelişmiş ülkelerde, enerji projelerinin uygulanmasında çevresel etkilerinin önlenmesinde rol oynayan standartlar ve sıkı düzenlemeler geliştirilmiş ve denetim mekanizmaları devreye sokulmuştur. Projelerin, geniş kapsamlı düzenlemeler esas alınarak gerçekleştirilmesinde, kısıtlamalara uyulması gerektiği için çevresel tehdit oluşturması beklenmez veya bu tehditler asgariye indirgenerek ihmal edilebilir. Ülkemizde de jeotermal kaynakların işletilmesine ilişkin faaliyetlerde iz bırakan olumsuz etkiler, uygulamaların toplum sağlığı gözetilerek Dünya ölçeğinde kabul gören standartlar ve düzenlemelere göre yapılması ve etkin denetimle çevrenin korunması yönündeki tedirginlikler asgari düzeyde tutulabilir. Böylece hem ekonomik ve sosyal gelişme önlenmemiş, hem de çevre kaynak ve varlıkları faaliyetler karşısında korunmuş olur. Öte yandan ülke ekonomisi açısından dışa bağımlılıktan kaynaklanan riskleri azaltmak için; kaynaktan yararlanmada toplum sağlığı ve yararını önceleyen bir anlayışla jeotermal kaynakların rasyonel bir şekilde kullanılması, jeotermal kaynakların çevresel açıdan daha güvenilir ve sürdürülebilir hale getirilmesinin önemini de not etmek gerekir.

Muğla’daki Jeotermal Alanların İhale Edilmesine İlişkin Görüşler;

Muğla’daki jeotermal sahaların ihale edilmesiyle ilgili Gazete haberinde yer alan bilgiler, bilimsel ve teknik dayanaktan yoksundur. Toplumda yersiz bir kaygı oluşmasına ve tedirginlik yaratmasına yol açacağı gibi, İl ekonomisine katkı sağlayacak bir uygulamanın önünü de tıkayabilecektir. Öz varlığımız olan kaynağın enerji ihtiyacının karşılanmasında kullanımının gerekliliği ortada iken, bazı sahalarda çevresel kaynak ve varlıkları yok sayan işletme anlayışından ötürü toplumsal hassasiyetin kabardığı bir dönemde, bu tür haberlerle kaynağa dönük olumsuz algının köpürtülmesi önemli bir termal turizm potansiyeli olan Muğla’ya haksızlık olacaktır. Öte yandan, temel yanlışlardan biri de jeotermal sistemlerin oluşum farklılıklarının ve karakterlerinin göz ardı edilerek toptancı bir anlayışla karşı çıkılmasıdır. Jeotermal kaynağın bulunduğu jeotermal sistemler, bir dizi jeolojik olayların geliştiği süreç içerisinde oluşur ve yerel ısı kaynağı, yapısal unsurlar, litolojik öğeler ve beslenme gibi jeolojik dinamiklerle biçimlenir. Bu bakımdan Aydın’da, Manisa’da, İzmir’de veya ülkemizin başka bir bölgesinde yer alan jeotermal sistemlerle, Muğla’da bulunan jeotermal sistemlerin özellikleri farklıdır, bir tutulamaz. Dolayısıyla yüksek sıcaklığa sahip, enerji üretebilecek kapasitedeki Aydın’daki bir jeotermal sistemle, Muğla’daki düşük sıcaklık kategorisindeki sahalarda yapılacak uygulamalar da doğal olarak farklı olacaktır. Kaldı ki Muğla’da yer alan jeotermal sahalarda enerji üretimi uzak olasılıktır ve bu yüzden alıntı yapılan gazete haberinde, turizm potansiyeli olan alanlarda santral kurularak “doğanın katledileceği”, turizmin baltalanacağı” gibi öne sürülen görüşler, sahaların karakteri itibariyle enerji üretimine uygun olmadığı için dayanaksızdır. Tersine Muğla’daki alanlar termal turizme uygun alanlardır ve özellikle yabancı turistlerin gürültüden uzak, ulaşım kolaylığı ve doğal güzellikler yönüyle tercih ettiği özellikler sunmaktadır. Ayrıca termal tesis ve sera ısıtması yapılabilecek olması da kullanımın sağlayacağı önemli bir ekonomik kazançtır. Jeotermal enerji kullanmak amaçlı tüm faaliyetlerde yaklaşım, planlanan bir faaliyetin yol açabileceği olumsuz çevresel etkileri kirlenme sonrası temizleme yerine, kirlenmeden önce önleyecek/asgariye indirecek önlemler almak, etkin denetimi sağlamak olmalıdır. Dolayısıyla çevreyi kirleten parametreleri enerji santrallerine göre daha az olan termal turizm amaçlı kullanımlarda, uygulamanın standartlar ve düzenlemelere göre yapılması ve yasanın ilgili maddesi gereğince etkin denetlenmesi halinde çevreye etkisi ihmal edilebilir düzeye indirilebilecektir.

Zaman zaman denetim eksikliği veya işin tekniğine ve 5686 sayılı Kanuna  uygun olarak aranmayan/işletilmeyen jeotermal sahalarda, jeotermal enerjinin çevresel etkileri görülmektedir. jeotermal enerjinin çevresel etkilerine yönelik kapsamlı bilimsel çalışmaların yapılması ve daha sıkı denetimlerin yapılması gerektiği aşikardır.

Yorumlar

  1. OSMAN ÖNDEŞ dedi ki:

    SAYIN BASIN MENSUPLARI
    BODRUM’DA BİRKISMI TÜRKMENİSTANLI BİR HIRSIZLIK ÇETESİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNDEYİM. SON DERECE USTALIKLA HIRSIZLIK YAPTIKLARI GÖRÜLOR VE DUYUYORUZ. EMNİYETİMİZ EMİNİM Kİ EN BÜYÜK DİKKATLE BUNLARI İZLİYOR. ANCAK HALKIN DA BASIN YOLUYLA UYARILMASI DOĞRU VE FAYDALI OLACAKTIR KANISINDAYIM. SELAMLAR