Bodrum Gündem

2020’nin Öğretmenler Günü

16 Mart 1848 – 17 Nisan 1940 – 24 Kasım 1981 Kasım Günlüklerinde Öğretmenler

Kasım, yaprak dökümü, sarı dünya, hüzün ayı olarak tanınsa da bir yanıyla hasattır, kışa giriştir; zora, çetine direnmektir; atılım, değişim, düşünme, haklar, özgürlükler ayıdır. Kar yolları, bulutlar göğü, buzlar toprağı kaplasa da yokluklar kapıyı çalsa da karanlıklar, ufukları yutmadan yol almaktır ereğimiz.

Saltanatın kaldırılmasından, padişahın kaçışına, Ankara Adliye Hukuk Mektebi’nin açılışından Lozan görüşmelerine, harf devriminden tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına, şapka devriminden Gazi’nin ikinci cumhurbaşkanı seçilişine değin devrimci cumhuriyet devinimleri, gelecek izleğimizin altın anahtarlarıdır. Dünya Çocuk Hakları Günü, Dünya Felsefe Günü, Dünya Çocuk Kitapları Haftası da akademik dönemin başlamasının ardından entelektüel etkinliklere takvimlenir.

10 Kasım… Atatürk’ün, devrimleriyle, düşünceleriyle ölümsüzlük yıl dönümüdür.

24 Kasım… Atatürk’e, “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sanının verildiği gündür. Bir kara tahta, bir tebeşir, boyu bu tahtaya ancak yetişen bir öğrenci, sevecenlikle bu öğrenciye bir bilgi öğretmeye çalışan Başöğretmen Atatürk…

1 Kasım… Yine bir kara tahtaya güzel el yazısı ile Latin abecesini, yurttaşlarına tanıtan devrimci Atatürk…

 

Bir defter, bir kalem, bir kitap, bir çocuk, bir öğretmen dünyayı değiştirir. Ama dünya, doğal koşullarını korursa… Bugün bu dünyada, insanın en doğal yaşam hakkının, bir virüsün sözde nedenliğine teslim edilip ekonomi, sağlık, eğitim düzeyinde bile isteye sosyoekonomik iflasa sürüklendiği korkunç tablolarda neyin bedeli olduğunu bilmeksizin, karşılıksız ödemelerdeyiz.

1950’li yıllar… İlkokuldayım. Her çocuğa sorarlar ya… “Büyüyünce ne olacaksın?” Diyorum ki “Öğretmen olacağım!” Okumaktan yana, bilimden yana bana en yakın alan, öğretmenlik, çünkü! Muğla Yatılı Kız Öğretmen Okulu’nun açılışıyla yol alan şansım, üç yıl sonra Buca Eğitim Enstitüsü’nde kendime taç yaptığım Türkçe öğretmenliği ile yolumu bilgiye, bilgilendirmeye doğru açıyor. Bu yol sonsuz, aydınlık. Öğrencilerimi, çevremi sevgiyle, coşkuyla, eğitiyor, öğretiyor, ilerliyor, ilerletiyorum, gericiliğe inat aydınlatıyorum. Işığı alan her öğrenci aydınlığı büyütüyor, her bir aydınlık, kapsamına başka öğrenciler katıyor.

 

Ailemizin ikinci kuşağında beş öğretmen daha var: Eşim Ali İhsan Yücel, Fethiye’nin dağ köyü      Nif‘ten on bir yaşında çıkıp Antalya Aksu Köy Enstitüsü’nde okumuş, on sekiz yaşında Diyarbakır’ın Lice ilçesinin okulsuz bir köyüne atanmış, at sırtında bu köylere giden eğitim kahramanlarından. Önce Kürtçe öğrenmiş sonra Türkçe öğretmiş. Okutulmayan kız çocuklarını kazanmış, ailelerini dönüştürmüş (hatta bir yılın sonunda Çapa Eğitim Enstitüsü Fen Bilgisi Bölümü’nü kazandığı için oradan ayrılırken bir annenin, ağlayarak “Emine’yi de götür, okut Öğretmen!” diye seslenişi hep kulaklarında, hüzünle anar). Kız kardeşim, o yıllarda yolu olmayan Bodrum Gündoğan İlkokulu’na atandığında babam da gitmiş peşinden, şiirler yazmış kayalıklarda. Samsun Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’nü bitirip Burdur Öğretmen Okulu’nda, Muğla Öğretmen Okulu’nda yöneticilikler; İzmir Kız Lisesi’nde, Karşıyaka Lisesi’nde matematik öğretmenliği de yaptıktan sonra Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı görevinde bulunmuş bir eğitimci. Onun eşi, Çapa Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü mezunu. İzmir’de, Kütahya’da Milli Eğitim Müdürlükleri, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde müfettişlik ve Ortaöğretim Genel Müdürlüğü yapmış bir başka eğitimci. Erkek kardeşim bir matematik öğretmeni, eşi 1970-80 dönemi öğretmen yetiştirme kurumlarındaki baskıyı, şiddeti yaşamış bir resim öğretmeni. Niye bu kadar uzattığımı soracak olursanız ailemiz, son yetmiş yılın eğitim haritasını en doğru ölçeklerle çıkarabilir de ondan…

Artık öğretmenler de eğitimci olmayanlar da çok iyi biliyor, umutsuzluk bir virüs gibi yayıldı. Hiç bugünkü denli umutsuz kılınmadık. Mesleğimizin tadı tuzu kalmadı, öğretmen yetiştiren kurumlar birer birer kapatılıp YÖK’e teslim edildi. KHK’lerle, KPSS’lerle, iki yılda bir değiştirilen milli eğitim bakanlarıyla, kesintili 4+4+4’lerle; kayırılan özel okullar, imam hatiplerle; sanatı, felsefeyi, psikolojiyi yok saymalarla insancıllıktan, doğadan, evrensel gerçekliklerden, laiklikten, bilime dayalı eğitimden uzaklaştırılarak çağdaş eğitimi nasıl verebiliriz? Çağdaş uygarlık düzeyine nasıl erişebiliriz?

 

2020’nin Öğretmenler Günü’nde, yirmi birinci yüzyılda bu acı gerçeklerle yüzleşmek, hesaplaşmaya zorlanmak istemezdim. Ancak öğretmenlik bu! Sorumluluğumuz bu! Umut kapısını açık mı tutalım? Öyle olmalı! İnsanın içinde tüm doğallığıyla var olan iyiliği, güzelliği, bilgelik tohumlarını sulamak, beslemek de biz öğretmenlere düşer.  Bu ülkenin Mustafa Kemaller’i, Mustafa Necatiler’i, Hasan Ali Yüceller’i, İsmail Tonguçlar’ı, Fakir Baykurtlar’ı, Aziz Sancarlar’ı, Türkan Saylanlar’ı, binlerce “Çalıkuşu” var. Aydınlığın karanlığa başkaldırışında nice nice öğretmen var. Hele bir buçuk milyon öğretmen örgütlensin, dağlarda çoban ateşleri yansın, çocuk yürekler serinlesin, düşleri beslensin, veliler dönüşsün, eğitimdeki kargaşa sona ersin; gençler özgür eğitimin özgürlük şarkılarını söylesin. O zaman görelim canım Anadolu’yu!

Atatürkçü öğretmene yakışan bu kutsal amaç! Cumhuriyeti, çocukları, öğrencileri seven, eğiten öğretmenlere sonsuz teşekkürler! Kılıcımız, kalemimizdir! Kalemimizin kılıca teslim olmadığı, okullarımızın açık tutulacağı günler dileyerek…

Hayır! Direnerek!..

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Nazan Tümer dedi ki:

    Sevgili Öğretmenim,
    Öğretmenler Günü’nüz kutlu olsun!
    Sonsuz teşekkürler, saygılar sunarım…

  2. Sandra dedi ki:

    Tebrikler
    Gercekleri yazmissiniz

    Not: Dr Erdem Yucel rahmetli babacigimin doktoru idi
    Muhtesem bir evlat yetistirmissiniz