Bodrum Gündem

Bagaj – Cevat Öneş Bodrum Gündem Yazıları

2020 yılından 2021’e devredilen bagaj yükü çok ağır ve çok sorunlu. Covid-19 salgınının küresel düzeyde yarattığı hayati tehdit de sürekliliğini korumakta. İnsan sağlığının yanı sıra, yaşam için ihtiyaç duyulan tüm temel şartlar ile doğa-çevre-iklim etkileşimi ve insan-ülke yönetimleri kalitesinin yol açtığı olumsuzluklar, salgın sürecinde, etkili şekilde sorgulayıcı şartlar da yaratmaktadır.

Ayrıca küresel emperyalist güç ABD’nin, otoriter-oportünist liderler için örnek olan Trump’ın kışkırtmasıyla, meydana gelen “ iktidarı bırakmama “ teşebbüsünün, ortaya çıkardığı gerçekler, benzer liderlere-yönetimlere sahip ülkeler için de dersler çıkarılacak işaretler vermektedir. Özetle küresel düzeyde, insanlık için, yaşam şartları için, öncelikle emekçi-dar gelirli sınıflar için ağırlaşan, ekonomik-siyasi-sosyal şartların, sağlık koşulları içerisinde, çıkar çatışmalarının süreklilik kazandığı bir ortamda, Türkiye fotoğrafı çekmek yararlı olacaktır.

2021 Fotoğrafı

2020’den devir alınan yüklerle, 2021 bagajının şimdiden çok yüklü ve çok sorunlu olduğunu söyleyebiliriz. Bazı önemli başlıkları, özetle açıklamaya çalışırsak:

  • Siyasi iktidarın anayasa, hukuk ve kanunlar karşısında, keyfilik duruşu devamlılık kazanmaktadır.
  • Parlamentonun yasa yapma ve denetim fonksiyonu seviye kaybetmektedir.
  • Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı, kurucu değerlerin yozlaştırılması sistematik şekilde işlenmektedir.
  • Cumhur İttifakı parlamento üyelerinin, yandaşlaştırılan bürokrasinin, “tek adam” idaresine biat tutumları, otoriter/totaliter bir yönetime geçiş sürecini başlatan görüntü vermektedir.
  • Muhalefeti tecrit gayreti, ötekileştirilmesi-düşmanlaştırılması tutumu, demokrasi zeminini yozlaştırmakta ve alternatif çıkış yollarını tıkamaktadır.
  • Anayasa Yüksek Mahkemesinin önemli kararlarının ( Berberoğlu, Kavala, Demirtaş Vs.) yerel mahkemelerce uygulanmaması, siyasi iktidar zirvelerinden de destek alması, anayasayı ihlal suçunu ortaya çıkarmaktadır.
  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının sonuçlandırılmaması ve bu konuda da, siyasi yetkililerin negatif tutumları, uluslararası adlaşmalara riayet edilmemesi gibi demokrasi dışı, ülke imajını zedeleyen sonuçlar ortaya çıkartmaktadır.
  • Adalet sistemine duyulan güven ihtiyacını zedeleyici tutumlar devamlılık göstermekte ve parti devleti hukuku yaratılması görüntüleri soru işaretlerini artırmaktadır.
  • Adalet-Yargı sisteminde, Bağımsızlık ve Tarafsızlık ilkeleri ve şartlarının kaybedilmekte olduğu endişesi giderek artmaktadır.
  • Emniyet, Yargı, Milli Eğitim gibi Devlet kurumsal yapılarında, Tarikat-Cemaat etkinliğinin desteklenmekte olduğu iddiaları önemini korumaktadır.
  • Basın, düşünce, ifade özgürlüğünü kısıtlayan, baskı altına alan, kontrol altında tutan bir yapı ve pratik mevcuttur.
  • Medya üzerinde kurulan kontrol, uygulanmakta olan baskı, Anayasal sistemi çürütmektedir.
  • Sivil toplum, örgütlü kurumsal yapıların, güvenlik-idari-yargı kontrolü içine alınışı, toplumsal dinamizmi körleştirmektedir.
  • Mevcut toplumsal algıyı şekillendirme sistematiği, Milli İradenin pozitif oluşumunu da engelleyici mahiyettedir.
  • Muhalefet Partilerinin işbirliğini önleyici, demokratik ittifaklar kurulmasını engelleyici çalışmaların boyutları da, Anayasal sistemimizi ihlal eder mahiyettedir.
  • Kimlik siyasetlerinin, etnik-inanç-milliyetçilik-kültürel farklılıkların duygusal istismarının, küresel düzeyde olduğu gibi ulusal düzeyde de, araçsallaştırılmasına devam edilmekte oluşu, Türkiye’miz ve milletimizin geleceği için ciddi riskler yaratmaktadır. Otoriterizmin ve oportünizmin tutsağına düşen bir ülke konumuna düşmekten sakınılması, öncelikli milli görevlerdendir.
  • Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük ataması, yaygın partili Rektörlük atamaları ve kadrolaşmanın yanlışlığının göstergesidir. Böylesi siyasi ve idari kararlarda ısrar, bilimsel gelişme önünde duvarlar örerken, ciddi güvenlik sorunları yaratabilmesi bakımından da önem kazanmaktadır.
  • Meşru, hukuki, demokratik mücadele içinde, muhalefet unsurlarının kriminalize edilmesi durumu, siyasetin yozlaştırılmasının yanısıra, toplumsal güvenliği zayıflatan davranışlar olarak da değerlendirilmelidir.
  • Çöküş sürecine sokulan ekonomi, derinlik kazanan yoksulluk, kimlik siyasetlerinin yarattığı saflaştırıcı/çatıştırıcı sosyal yapı, iç ve dış politikalarda da çıkış yollarını tıkayıcı sonuçlar yaratabilmesi bakımından önemini artırarak korumaktadır.
  • Milli çıkarlarımız bakımından öncelikli acil görevimiz, milli topyekün potansiyelimizin, en geniş demokrasi güçleri tarafından yeniden, kurucu değerlere bağlı kalarak realize edilebilmesidir.

Türkiye Demokrasi İttifakı

Yurt içinde nitelikli demokratikleşme sürecine geçiş, demokrasi güçleri arasında en geniş Türkiye Demokrasi İttifakı’nın gerçekleştirilebilmesi, Küresel ve Bölgesel güç dengeleri arasında, “ Türkiye ve Dünyada Barış “ temel kuruluş ilkesiyle uyumlu şekilde politikalar üretilmesi ihtiyacı, Türkiye siyasetlerinin sorumluluklarının önceliği ve hayatiyetine işaret etmektedir.

AKP ve Cumhur İttifakı iktidarlarının sahip oldukları halk desteğine rağmen, çözümleyici, birleştirici demokratik milli hedeflerden uzaklaştırıcı politikalarda ısrarcı olmaları sebebiyle, Türkiye Demokrasi İttifakı içerisinde, bir şekilde yer almalarının yararlı olamayacağının tespitinin şimdiden yapılması gerekir.

Türkiye Demokrasi İttifakı’nın çok parçalılığı, çok farklı görüş ve ideolojik yapıları, işbirliği şartlarının oluşturulmasında sakıncalar yaratabilecek görüntüler de verebilmektedir. Ancak Türkiye’nin yeni bir Anayasa yaparak, çıkış sürecinin başlatılabileceği gerçeği dikkate alındığında, çok parçalı yapı, kurtuluş/kuruluş döneminde olduğu gibi avantaj yaratıcı şartları da oluşturabilecektir. Tüm Türkiye vatandaşlarının, farklı renkleriyle, benim Anayasam diyebileceği bir sivil yapının inşasının mümkün olacağı gerçeği görülebilmelidir. Öncelikle Türkiye siyasetlerinin öncü kadrolarının tarihi sorumluklarının sınanmakta oldukları bir sürecin içerisine girildiği hususuna da işaret edilmelidir.

Geçmişten dersler çıkarılarak, ideolojik saplantılardan uzaklaşarak, kişi-örgüt çıkarlarından uzak durarak, insanlığın birikimlerinin ortaya çıkardığı Evrensel Değerler ve Nitelikli Demokratikleşme çerçevesi içerisinde, Cumhuriyetin Kurucu Vizyonunu da içselleştirerek, birlikteliğimizi yeniden sağlayabilir, muasır medeniyet hedeflerinde, Bağımsız, Çağdaş, Demokratik Türkiye’yi inşa edebiliriz.

6-7 milyon vatandaşımızın desteğini alabilen Halkların Demokrasi Partisi (HDP) yaklaşımında da, sağ-sol milliyetçi/ulusalcı tarafların ezberlerini terk etmeleri zamanı gelmiştir. HDP’nin sorunun kaynağı değil, çözümün anahtarlarından olduğunun görülebilmesi, milli çıkarlar yönünden de öncelikli önemi haizdir.

HDP’ nin de; Tarihsel gelişmelerden, silahlı terörün sonuçlarından, emperyalizmin küresel ve bölgesel politikaları içerisinde Kürt siyasetlerinin kullanılışlarından ve bu durumun süreklilik kazandığını da görerek, Cumhuriyet’in kurucu unsurlarından oldukları gerçeğinden hareketle, Çözümün

LAİK, NİTELİKLİ DEMOKRATİK Türkiye’nin inşasından geçtiği realitesi üzerinde bütünleşerek, güven yaratıcı politikalar üretmesi ihtiyacı öncelikli görevlerdendir.

Demokratik Türkiye’nin inşa süreci, Bölgesel sorunların ve Bölgesel Kürt siyasetlerinin sorunlarının çözümlerini de beraberinde getirecektir.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

  1. Cagin Kadir dedi ki:

    Son yillarda okudugum en dogru analiz, öngörü ve Türkiye siyasetine yol gösterici degerli bir yazi. Ders gibi….Cok olumlu etkilendim.
    Saygilarimla