Bodrum Gündem

Petrol – Ronald Karel Bodrum Gündem yazıları

Sadece bir yıl önce sağlık ve ekonomik krizin etkisi altında, petrol fiyatları tehlikeli bir şekilde 25 doların altına düştü ve petrol dünyasını hayrete düşürmüştü. Bugün, bir varilin fiyatı normal bir seviye olan salgın öncesindeki rakamlara geri döndü. Çünkü geçen on iki ay, bazı petrol devlerinde ufak bir deprem yaşattı.

Ekonomik kriz, pandemi ve iklim değişikliği gibi durumlarla ve yenilenebilir enerjilerin baş döndürücü ilerlemesiyle karşı karşıya kalan petrol sektörün büyük isimleri, işlerinin sürdürülebilirliği sorusunu sorgulamaya başladılar. Son damlasına kadar petrol pompalamaya kararlı görünen Amerikan devleri ExxonMobil veya Chevron için bu sorgulama durumu henüz geçerli değil.

Ancak Avrupa’da Total, BP, Shell, Equinor, Repsol veya Eni, muhteşem bir değişim başlatıp, 2050 yılına kadar karbonu yok etme hedefini belirlediler. Endüstrinin bir kısmı için, ‘’petrolden sonra’’ projesi iyi başladı.

2012 yılı itibariyle, tüm dünyanın ihtiyacı olan toplam enerjinin % 87’si karbonun formaları olan kömür, petrol ve doğal gazdan sağlandı. Bu fosil yakıtların oluşumu milyonlarca yılda gerçekleşiyor. Ekzon, BP ve fosil yakıtlardan yüksek kar elde edilmesine rağmen alternatif enerjinin farklı olması bekleniyor. 275 milyon yıl öncesinden günümüze kadar gelen fosil yakıtların yerine uzmanlar ve dünya liderleri yenilenebilir (alternatif) enerji kaynaklarına yönelmeye başladılar.

Bu yakıtların yerine çevreye ve canlılara zarar vermeyen, güvenilir, doğa dostu, bitmek tükenmek bilmeyen ve insanoğlunun üretmeye gücünün yetmeyeceği yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgi ve ihtiyaç her geçen gün artmakta. Yapılan çalışmalar sonucunda, 15 yıl içerisinde tüm dünyanın ihtiyacı olan enerjinin dörtte birinin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edileceği tahmin ediliyor.

Çernobil’de olduğu gibi çevreye yayılan nükleer radyoaktif kalıntılar birçok insanın hayatını olumsuz yönde etkiledi. Peki, fosil yakıtlarla nükleer enerjinin zararlarını kıyasladınız mı hiç? Hangisi daha zararlı olabilir sizce? Tabi ki fosil yakıtlar daha zararlı ve herkes tarafından bilinen bir gerçek!

TOTAL petrollerinin CEO’su Patrick Pouyanné ile yapılan bir röportajdan birkaç cümle aktarıyorum. CEO’ya göre petrolden yenilebilir enerjiye geçiş daha çok zaman alır.

Son beş yılda petrol fiyatları inanılmaz şekilde değişti. Doların varili 80 ila 100 dolar iken geçen yıl -20 dolara kadar düştü. Bu bize ders oldu. TOTAL’in patronu bugün petrol fiyatının 60 dolar olmasını biraz sürpriz olarak değerlendiriyor. Aslında daha düşük olması lazımdı diye tepki veriyor. Pandemi biterse bile petrol fiyatlarının pek yükseleceğini zannetmiyorum diyor.

Röportajı yapan gazeteci kendisine “Bazı petrol şirketleri yeteri kadar satış olamayacağı için petrol fiyatlarında büyük bir yükseliş olacağını düşünüyorlar.” Siz bu hipotezi de makul görüyor musunuz?

Olabilir diye cevap veriyor CEO, pandemi sonrası seyahatler başlayınca şu an için petrole son derece ihtiyaç duyulacaktır. Ama ben birinci düşünceyi tercih ederim. Ancak 2015 senesinden sonra petrole fazla yatırım olmadı. Yani bir nevi duraklama devri başlamış durumda.

Petrol üretimi her yıl 4% ile 5% düşüş gösteriyor, birkaç sene sonra bunu hissedeceğiz. Kısacası “petrol-sonrası” senaryosunun doğru olduğunu ama daha zamana ihtiyaç olduğunu savunuyor.

A.A’ın 22 Mayıs 2020 yılında yayınladığı ve “Dünyanın en büyük 12 petrol firması, fiyatların düşük olması nedeniyle yılın ilk çeyreğinde 20,6 milyar dolar zarar etti” başlığı altında yayınladığı tabloyu aşağıda yayınlıyorum.

 

Kovid-19 sebebiyle dünya genelinde ulaşım sektörü durma noktasına gelirken, petrol tüketimi ocak-mart döneminde hızla zayıfladı. Küresel petrol talebinin düşük olması, petrol fiyatlarının geçen ay 1999’dan bu yana en düşük seviyesine gerilemesine neden oldu.

Dünya genelinde en sık kullanılan Brent türü ham petrolün varil fiyatı geçen yılın ilk çeyreğinde ortalama 63,1 dolarken, bu yılın aynı döneminde ise yüzde 20,7 düşüşle ortalama 50 dolar olarak kayıtlara geçti ve petrol devlerinin bilançolarını olumsuz etkiledi.

12 petrol firmasının bilançolarından derlenen verilere göre, Amerikalı ExxonMobil, Chevron, ConocoPhillips, Halliburton, Schlumberger, Baker Hughes ile Hollandalı Royal Dutch Shell, İngiliz BP, Fransız Total, İtalyan Eni, Rus Rosneft ve Norveçli Equinor’un toplam zararı ilk çeyrekte 20,6 milyar dolar oldu. Bu firmalar geçen yılın ilk üç ayında toplam 23,4 milyar dolar net kar elde etmişti.

Söz konusu şirketlerin toplam geliri, bu dönemde 53,5 milyar dolar (yüzde 17) düşüşle 262 milyar dolara geriledi. Firmalar, geçen yılın ocak-mart döneminde toplam 315,5 milyar dolar gelir sağlamıştı.

A.A’nın makalesinin metni şöyle devam ediyor. Petrol devleri arasında en fazla zarar eden şirket 10,2 milyar dolarla ABD’li petrol sahası hizmetleri firması Baker Hughes oldu. Bu şirketi, 7,37 milyar dolar zararla ABD’li Schlumberger ve 3,17 milyar dolar zararla İtalyan Eni izledi.

ABD’li Chevron (3,6 milyar dolar), Fransız Total (1,78 milyar dolar) ve İngiliz BP (800 milyon dolar) ise net kar yakalayan şirketler olarak kayıtlara geçti.

Söz konusu firmalar arasında, bu dönemde geliri en fazla düşen ise Royal Dutch Shell oldu. Şirket, ocak-mart döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 23,7 milyar düşüşle 60 milyar dolar gelir sağladı. Shell, ayrıca, yüzde 28,3’lük düşüşle 12 petrol şirketi içinde yıldan yıla gelirinde en fazla yüzdelik düşüş kaydeden firma oldu.

Geliri en fazla düşen diğer firmalar 7,46 milyar dolarla ABD’li ExxonMobil ve 6,54 milyar dolarla Fransız Total oldu.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde ortalama 50 dolar olan Brent türü ham petrolün varil fiyatının ikinci çeyrekte ortalama 23 dolar, yılın ikinci yarısında 32 dolar, gelecek yıl ise 48 dolar olması öngörülüyor.

Ocak-mart döneminde petrol şirketleri yatırım harcamalarında kesintiye giderek petrol üretimlerinin bir kısmını durdururken, gelecek dönemlerde küresel petrol talebinin zayıf ve petrol fiyatlarının düşük seyretmesi durumunda firmaların zararların artması bekleniyor.

Yeni Enerji Kaynakları Hangileri Olacak?

Rüzgâr Enerjisi

Rüzgâr doğal bir oluşumdur, hiçbir yere gitmiyor, ozon tabakasına zarar vermiyor ve en önemlisi kimse onun sahibi değil! Bu enerjiden ilk olarak yel değirmenleri ve yelkenli gemiler yapılarak yararlanıldı. Şimdiki kullanım amacı ise daha çok elektrik üretmek üzerinedir…

Fosil yakıtlar yüzünden atmosfere salınan zararlı gazlarla hava ve su ciddi ölçüde kirleniyor. Tertemiz bir enerji olan rüzgâr enerjisi ile ne sularımız ne de havamız kirleniyor. Panellerinden çıkan gürültü yarattığı tek kirliliktir; ancak son teknolojiyle üretilen panellerle bu gürültü minimum seviyelere indirildi. Dünyadaki ilk rüzgar santrali Kaliforniya’da kurulmuştur. Amerika’nın en açık alanlarından birine ise 2014 yılında 13 bin adet rüzgâr paneli kuruldu. Su kullanımı gerektirmeyen ve ucuz olan bu enerji için kurulan rüzgâr türbinlerin sayısı artmaktadır. Hatta 10 yıl içerisinde dünya elektrik ihtiyacının yaklaşık %10’unun rüzgâr enerjisinden sağlanacağı düşünülüyor.

Rüzgâr enerjisi herhangi bir zararlı gaz salınımı yapmadığı için atmosfere etkisi de yoktur, Yenilenebilir enerji kaynakları içinde bulunan rüzgâr enerjisinin su kirliliğine hiçbir etkisi bulunmamaktadır,

Rüzgâr santrallerinin herhangi bir atıkları yoktur. Bu yüzden atık olarak çevresel etkileri yoktur,

Çok büyük oldukları için ciddi anlamda görüntü kirliliği oluşturmaktadır,

Çok gürültülü çalıştıkları için ses kirliliği oluşturmaktadır,

Rüzgâr türbinleri oluşturdukları hava akımından dolayı kuşları kendisine çekmektedir. Kuşlar bu hava akımından kurtulamadığı için türbinlere çarpıp ölmektedir.

Hidroelektrik Enerji Santralı

Ucuz, temiz ve verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller birçok ülkenin yaklaşık %75’ine gerekli olan enerjiyi sağladığı için en popüler enerji kaynaklarından biri olmuştur. Örneğin Paraguay’da bulunan İtaipu Barajı, ülkenin enerji ihtiyacının %90’ını ve Brezilya’nın enerji ihtiyacının da %20’sini karşılamaktadır.

Dünyanın ilk hidroelektrik santrali 1879 yılında Niagara Şelalesi’nde kuruldu. Bu güne kadar kullanılan en verimli enerji kaynağı olan hidroelektrik santraller, ısı enerjisi için kurulan güneş panellerinden 3 kat daha az maliyetlidir. Herkes tarafından HES olarak bilinen Türkiye’de faaliyette olan 150’nin üzerinde hidroelektrik santral bulunmaktadır. Kömür ve gaz santralleri bir günde %50 verimle çalışırken hidroelektrik santrallerden %90 verim elde edilmektedir.

Güneş Enerjisi

Güneş enerjisi yeni bir alternatif enerji değildir. İsviçreli bilim adamı Horace de Saussure, 1767 yılında yemek pişirmek ve banyo yapmak amacıyla ilk termal cihazı icat etmiştir.

Aslında yeryüzünün en önemli enerji kaynağı güneştir, diğer alternatif enerjiler ise güneşe bağlıdır. Clarence Kemp 1891 yılında ilk güneş enerjili su ısıtıcının patentini aldı. 20-30 yıl ömrü olan ve çok az bakım gerektiren günümüzün güneş panelleri sağlam parçalardan üretilmiştir.

Güneş tesislerinin maliyeti önümüzdeki birkaç yıl içinde yarı yarıya azalacaktır. Güneş enerjisi çatılar, yollar, arabalar, uçaklar, tekneler ve trenlerde kullanılacak olan geleceğin gücüdür. Alman bir şirket öncülük ettiği 20 kuruluş Desertec isminde bir proje üzerinde yıllardır çalışıyor. Bu proje güneş enerjisini Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya taşımak amacıyla kurulmuştur.

Güneş enerjisinde atmosfere herhangi bir zararlı gaz salınmamaktadır. Sadece kurulum aşamasında ihmal edilebilecek miktarda zararlı etkisi bulunmaktadır,

Akü destekli güneş enerjili sistemlerde, akülerin içerisindeki sıvının suya karışma ihtimali azda olsa bulunmaktadır,

Sadece kurulum aşamasında ambalaj atıkları bulunmakla beraber herhangi bir atık söz konusu değildir,

Güneş enerji tarlaları çok büyük alana ihtiyaç duyduğu için görüntü kirliliğine neden olabilir,

Güneş santralleri sadece kurulduğu bölgenin alanı açısından doğal ortamda yaşayan hayvanların alanını kısıtlamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında bulunan güneş enerjisinin çevresel etkileri bunlardır.

Bioenerji

Bioenerji biyolojik organizmalardan elde edilen bir enerji kaynağıdır. Kullanımı insanlık tarihinin çok eski zamanlarına dayanan bu enerji kaynağını fosil yakıtlardan ayıran, canlı organizmalardan elde ediliyor olmasıdır. Bitkiler fotosentez yoluyla güneş enerjisini emiyor ve hayvanlarda enerjilerini bitkileri yiyerek elde ediyorlar. Bu enerji, biokütledir.

Biokütle yenilenebilir, depolanabilir, temiz bir enerjidir. Sıvı biyoyakıtların dünyanın bazı ülkelerinde yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Etanol ve biyodizel olan bu iki basit işlemin ardından otomobillerde gerekli olan benzine dönüşmektedir. Katı biyoyakıtlar, mısır püskülü ve pirinç sapları gibi tarımsal ürünlerden elde ediliyor. Birçok biyolojik organizmalardan ve atık artıklardan elde edilecek olan bu biyoyakıtlar geleceğin enerji ihtiyacının çoğunu karşılayacak gibi görünüyor. Biyoyakıtlar tarım atıklarını azaltır, elektrik ve ısı için sürdürebilir ve güvenli enerji sağlar.

Jeotermal Enerji

Yapısında bazı gazlar bulunduğu için jeotermal kaynaklar kullanılırken atmosfere karbondioksit ve hidrojen sülfür gibi zararlı gazlar salmaktadır. Azda olsa gürültü kirliliğine sebep olmaktadır.

Diğer bir yenilenebilir enerji kaynağı Jeotermal enerjidir. Bu enerji yerkürenin 4.000 metre derinliğinde yanan çekirdekten başlayarak yeryüzüne uzanıyor. Bilim adamları bu enerjinin 9.000 Fahrenheit derecenin üzerinde yanan çekirdekten kaynaklandığını bildirdiler. Güneş enerjisi gibi fosillerden elde edilen enerjinin yerini alacak bir diğer enerji ise jeotermal enerjidir. Örneğin kaplıcalar… Kaplıcalar tamamen doğaldır, jeotermal enerjinin ürünüdür. Yenilenebilir, sürdürülebilir, çevre dostu, ucuz ve güvenilir enerji olan jeotermal enerji, 2010 yılında İzlanda’da kurulan 5 santrali ile ülkenin enerji ihtiyacının %25’ini karşılamıştır. Yerkabuğunun yüzlerce metre derinliğine uzanan kuyular, borular ve tünellerle elde edilen bu enerjiyi İtalya 1904 yılından beri, Kaliforniya ise 48 yıldır üretiyor.

Gelgit Enerjisi

Gelgit türbinleri kutupların kendinde var olan inanılmaz gücü kullanarak enerji üretirler. Bu kutup kuvvetleri kıyılarda ve deniz altındaki akıntılarla kendini gösteriyor. Çok güçlü gelgitlerin olması gerektiği için çok az alanlarda bu enerji elde edilebiliyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi hava ve mevsime bağlıdır. Dünya’nın, Ay’ın ve Güneş’in enerjileriyle oluşan bu gelgit enerjisinin ne zaman, hangi alanda ve ne derecede olacağını tahmin edebilmek o kadar da kolay değil.

İlk gelgit enerji santrali 1966 yılında Fransa’da açılan Rance Gelgit Enerji Santralidir. Okyanusa kıyısı olan ülkelerde geleceğin temiz ve yenilenebilir enerji ihtiyacının büyük bir kısmının gelgit enerjisinden sağlanacağı bekleniyor. Bu enerjinin tek olumsuz özelliği ise maliyetinin yüksek olması.

Dalga Enerjisi

Çok azda olsa gürültü ve görüntü kirliliği bulunmaktadır. Bunun dışında mekanik olarak çalıştığı için herhangi bir yakıt gereksinimi duymamaktadır. Dolayısıyla çevreye atık ve gaz salmamaktadır.

Okyanusun gücü, sadece deniz kıyılarından ya da su altından gelen gelgit enerjisiyle sınırlı olmadığını biliyoruz. Çok basit örnekle dalgalarda gizli olan ve kontrol altına alınamamış bu güçlü enerjiyi, dalgalar arasında sörf yapan bir sörfçüyü izleyerek anlayabiliriz. Okyanuslarda gizli olan bu enerjinin sadece küçük bir kısmı bile kontrol altına alınabilirse, tüm dünyanın ihtiyacı olan enerjinin yaklaşık %10’u karşılanabilir. İlk dalga santrali 2008 yılında Portekiz’de deniz kıyısına 5 km uzaklıkta kurulmuştur.

Hidrojen Enerjisi

Hidrojen enerjisi en temiz enerji kaynağıdır. Çünkü bu enerji türü yakıldığı zaman sadece su açığa çıkmaktadır. Çevreye hiçbir etkisi bulunmamaktadır.

Alternatif enerji kaynakları arasında yer alan bir diğer enerji ise Hidrojen enerjisidir. Hidrojen, fosillerden elde edilir ama ozon tabakasına zararlı gazlar salmaz. Gazlaştırma, kimyasalların temiz yanan bir yakıta dönüştürebildiği güvenli bir yöntemdir. Sıvı hidrojen 1970’lerden beri uzay mekiği yakıtı olarak kullanılıyor.

Gelişen teknoloji ile hayatın birçok alanında kullanılacak olan hidrojen enerjisi, temiz enerji üretmek için kömür ve doğal gazı da kullanıyor. Günümüzde Avrupa’da bulunan bazı devletler hidrojen dolum istasyonlarının alt yapıları için gereken fonları oluşturuyorlar.

Güneş- Rüzgar ve Biyoyakıt Santralleri

Enerji üretimini maksimum seviyeye çıkarmak amacıyla güneş, rüzgâr ve biyoyakıt enerji santralleri bir alana birlikte kurulmuştur. Güneş ve rüzgâr enerjisi zaten birlikte kullanılıyordu. 2014 yılında bunlara ek olarak biyoyakıt da eklendi. Bu yenilenebilir enerji kaynaklarının birleştirilmesiyle daha fazla enerji üretilmeye başlandı.

Rüzgâr ve güneş enerjisi rüzgâr ve güneşe bağlıdır. Bu panellerin etrafında bulunan bazı bitkiler sayesinde biyoyakıt elde edilerek, güneşin ve rüzgârın yeterli olmadığı zamanlarda enerji üretimi maksimum seviyede tutulur.

Kinetik Enerjiler

İnsanlar hareket ederek enerji üretir. Bir bisiklet pedalını çevirirseniz kinetik enerji üretirsiniz. Bu kadar az bir enerji için ne kadar direnç ve güç harcamanız gerektiğini bir düşünün. Fitness salonları ve burada bulunan kardiyo aletler kinetik enerji üretimi için kullanılan seçenekler arasında yer alıyor. Bazı alışveriş merkezlerinde kinetik enerji üretimini sağlayan özel zeminler vardır. Bu zeminlerde insanlar dolaştıkça ışıklar güçlenir ve alışveriş merkezindeki şelaleler akmaya başlar.

Doğal, sürdürülebilir ve en önemlisi yenilenebilir enerji kaynakları artık hayatımıza girmiştir. Tam anlamıyla temiz enerjili günlere çok az kaldı

Türkiye’ de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Enerji Üretimi Ne Kadardır?

Türkiye de kullanılan enerji kaynakları arasında yenilenebilir enerji kullanımı çok düşük seviyelerdedir. Oysaki Türkiye pek çok yenilenebilir enerji kaynağında oldukça önemli potansiyellere sahiptir. Türkiye’deki yenilenebilir enerji kullanan santrallerin kurulu güçleri şu şekildedir:

Ülkemizde rüzgâr enerjisinin kurulu gücü 7000 MW,

Hidrolik kurulu gücü 28000 MW,

Jeotermal enerji kurulu gücü 1300 MW,

Güneş Enerjisi Kurulu gücü 5000 MW,

Türkiye’de bunların dışında dalga, gel-git, biokütle kaynakları gibi enerji kaynakları da her geçen gün yaygınlaşarak kullanılmaktadır. Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklı kurulu gücün ilerleyen yıllarda çok fazla artacağı da öngörülmektedir.

Arabalarda Kullanılabilecek Yeni Enerji Kaynakları

Biyodizel

Biyodizel, bitkisel yağlardan, hayvansal yağlardan veya geri dönüştürülmüş restoran yağlarından yapılabilen yenilenebilir bir yakıttır. İster inanın ister inanmayın, bu daha sonra zaten yolda olan dizel araçlarda kullanılabilir çünkü fiziksel yapısı petrol dizeline yeterince benzer, ancak çok daha temiz yanar. Biyodizel ayrıca çok daha güvenlidir. Sadece döküldüğünde çevre için daha kolay olmakla kalmaz, aynı zamanda normal dizel için 52’ye kıyasla 130 santigrat derecenin üzerinde bir parlama noktasına sahiptir. B100 olarak bilinen saf biyodizel, karbondioksit emisyonlarını normal dizele kıyasla% 75’ten fazla azaltır.

Etanol

Etanol, alkollü içeceklerde bulduğunuz aynı tür alkolden yapılan yenilenebilir bir alkoldür. Etanol daha sonra geleneksel benzinle çeşitli derecelerde karıştırılır. Etanol üretimi ve kullanımı, sera gazı emisyonlarını yüzde 52 ile 86 arasında azaltabilir. Ek olarak, etanol ile başa çıkmak için altyapı zaten mevcuttur, çünkü bu, sadece bazı malzemelerde yapılan değişikliklerle, benzini depolamak ve dağıtmak için kullanılan ekipmandır. Ancak dezavantajı, etanolün benzine göre daha az enerjiye sahip olmasıdır, yani aynı sonuçları elde etmek için daha fazlasına ihtiyacınız vardır.

Hidrojen

Hidrojenin neredeyse hiç sera gazı emisyonu yoktur. Güç, yalnızca su buharı ve sıcak hava yayan bir hidrojen yakıt hücresinde üretilir. Zorluk, hidrojen yakıtının sudan, hidrokarbonlardan veya diğer organik maddelerden çıkarılması gerektiğidir. Bunu yapma süreci, doğal gazı veya elbette elektrik santrallerinden gelen yüksek enerji seviyelerini içerir. Hidrojenin depolanması da bir zorluktur çünkü kompakt bir şekilde depolanacak yüksek basınçlar, düşük sıcaklıklar veya kimyasal işlemler gerektirir.

Sonuç

İngiltere de artık elektrikle çalışan otomobiller türemeye başladı. Tesco, Asda, Sainsbury gibi süper marketlerde artık elektrikle çalışan arabalar için benzin istasyonları gibi istasyonlar açılmış durumda. Eminim dünyanın birçok ülkesinde de durum aynıdır. Elektrikli arabaların yakın tarihte bütün dünyaya yayılacağına hiç şüphem yok. Hepimizin bildiği gibi çok uzun mesafe alamayan arabalar da yakın tarihte benzinle çalışan otomobiller gibi çok uzak mesafelere gideceğine eminim. Bu 30-40 sene önce yayılan internete benziyor. Yüksek fiyatlar artık neredeyse bedavaya veriliyor. Teknoloji bütün dünyada hızla ilerliyor.

Büyük Britanya hükumeti 2030 yılında artık petrol ve dizel ile araba satışlarını yasaklayacak. Lakin araba üreticileri bu tarihi yakın buluyorlar. Ben, sade bir vatandaş olarak şahsen böyle bir kararın arkasında duruyorum. Yapılan anketler sonunda 2040 yılının daha makul olacağı tavsiye edildi. Teknoloji eksikliği öne sürüldü. Araba aküleri, elektrik dağıtım istasyonları ve fiyatların ilk yıllarda çok yüksek olabileceği konusunda devleti uyardılar. Lakin hükumet daha kararını değiştirmedi. Şunun şurasında 9 yıl kaldı Büyük Britanya da araba kullananlar için. Öte yandan bu ülkede ikinci el araba fiyatları inanılmaz derecede çok düştü. RAC ikinci el arabası web sitesinde 2011 yılına ait £ 3000 yani 30000 TL’nın altında binlerce otomobil bulabilirsiniz. Bunların arasında dizelle çalışan ve otomatik vitesler de dâhil. Önümüzdeki yıllarda bu fiyatlar daha da düşeceğe benziyor.

Kaynak : L Express, Paratıc

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.