Bodrum Gündem

Şiir Üstüne –  Muhsin Durucan Bodrum Gündem yazıları

Şiir Üstüne –  Muhsin Durucan Bodrum Gündem yazıları

Beni sen öldürme, aşk kurbanıyım
Yüreğimle güp güp senden yanayım. 

Güle sevgi besler her zaman bülbül,
İçtenlik içerir her mavi sümbül,
Saygı ve sevgiye en güzel ödül:
Masamızda kahve, kitap, sonra gül…

MD

Şiir üstüne ne söylense, ne yazılsa yine de tam anlatılamaz. Şiir, insanın yaşamında vardır. Doğan güneşte, parlayan ayda ve tüm yaşamda… Şiir, etkilenmek ve sabır ister. Şairin esin kaynağı şiir gözlü, gülen yüzlü sevgililerdir. Şiir, bir çırpıda tamamlanmaz. Üzerinde çalışma ve işçilik ister. Öyle an gelir ki,  sözcükler şiire marş marş edilir.

Aşağıda kimi çevirileri ve adları ile şiirleri okurlara sunmak gereğini duydum. Buyurunuz okumak üzere…

*

“Şiir sanatı, hiç şüphesiz, bütün sanatların en güç olanıdır.
En heyecan vereni, en gizli olanıdır. Voltaire binlerce dize yazmıştır, ama bunlardan bir tanesi bile güzel değildir. Şarkıyı andıran düzyazısıyla Chateaubriand şiire yaklaşır, şiir yazmaya kalkınca da en yavan düzyazının altına düşer.

Her şeyi, satranç oyununu, hacıyatmazı, bahçeleri şiir haline getirmek mümkündür, yeter ki sabırlı olalım. Ama gerçek şiir, güzel şiir de sabır ister. Güzel bir şiir yavaş yavaş olgunlaşır, tıpkı yemiş gibi. Aradaki fark mı? Gerçek yemişle balmumundan yemiş arasındaki fark neyse belki o; çünkü balmumundan yemiş yapmak için de sabır lazım. Gerçek şiir, gerçek yemiştir.(…)

…Yazmak öteden beri tesadüflerle dolu bir sanattır. En basit bir mektup bile, çoğu söylemek istediğimiz şeyle ilgisi olmayan binlerce sözcük arasından bir seçimi gerektirir; bekler bekler, seçersiniz. Neye göre mi? Kafanızdaki düşünceye göre, önceden çizdiğiniz bir düşünceye göre, sabırlı olursanız, talihiniz de yardım ederse, ancak o zaman kesinleşecek olan bir düşünceye göre.

Oysa şiirle hiç bir ilgisi yok bunun. Neden mi? Çünkü burada düşünce önden yürür; çünkü ya bir şeyi göstermek, ya da anlatmak istersiniz. Şairin kafasında ise düşünce diye bir şey yoktur; o, insan şekline uygun bir düzene, kurtarıcı bir düzene uyarak yaşar ve duyar. Bu yaşama ahenginden hızını alır, gevşemesine olanak vermeden sözcükleri çağırır; söyleyiş tarzına, sayıya ve sese göre onları düzenler…”
Alaın Çeviren: Fehmi Baldaş
*
Birinci Satır
Artık gezintilere çıkmayacağız,
Geceleyin geç vakit.
Gönül ne kadar çekse de
Ay ışıldasa da.
Kılıç nasıl yıpratırsa kınını
Ruh da göğsü öyle aşındırır.
Gün gelir kalb durur solumak için,
Aşk dinlenmek ister.
Hep sevişmek içinse de geceler
Gün ışığı çabuk çıka gelir
Ama gezintilere çıkmayacağız artık
Ay ışığında.

Lord Byron Türkçesi: Halit Çakır
*
OFELYA
ı
Yıldızların uyuduğu durgun kara suda
İri bir zambak gibi dalgalanır durur
Uzun tüller içinde, hafiften, beyaz Ofelya
-Ve uzak ormanlarda av boruları vurur.

Bin yıldan fazladır dolaşır mahzun Ofelya
Ak bir hayal gibi kara ırmağın yüzünü.
Bin yıldan fazladır hafif akşam rüzgârıyla
Fısıldar çılgınlığın yanık türküsünü.

Sularda dalgalanan upuzun duvağını
Açar, çiçekler gibi, göğsünü öpen rüzgâr;
Ağlar salkım söğütler, omzunda saçları,
Geniş, düş yüklü alnına eğilir kamışlar.

İç çeker çevresinde kırılan nilüferler;
Bakarsın, uyuyan bir ağaçta yuvalanan
Bir kuşu uyandırmış, kuş  kanatçığını silker;
Giz dolu bir şarkı iner altın yıldızlardan.

II
Solgun Ofelya! Güzel Ofelya karlar kadar!
Azgın bir ırmakta buldun çocukça ölümünü!
Norveç’in büyük dağlarından inen rüzgârlar
Sana keskin bir özgürlükten söz etmişti çünkü

Çünkü bir yel esmez mi gür saçlarını büken,
Garip yankılarla dolardı düşlere dalmış ruhun;
Yakınan ağaçtan, göğüs geçiren geceden
Yaradılışın sesiydi yüreğinde duyduğun;

Vururdu çünkü homurtusuyla azgın deniz
Fazla insan, fazla çocuksu yüreğine
Ve bir nisan sabahı çılgın bir atlı sessiz,
Oturdu, solgun ve güzel dizinin dibine.

III
Ozan der: Gündüz derdiğin çiçekleri gece,
Gelip ararmışsın yıldızların ışığında;
Görmüş; Salınır durur uzun tüller içinde
İri bir zambak gibi sularda beyaz Ofelya

Gökyüzü! Aşk! Özgürlük! Bu ne düştür, hey çılgın çocuk,
Kora düşmüş kar gibi eritip bitirmiş seni!
Gördüğün büyük hayallerle dilin tutuk…
Ve korkunç sonsuzluk ürkütmüş mavi gözlerini.

Arthur Rimbaud (1854- 1891)
Türkçesi: Hüseyin Demirhan
*

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.