Bodrum Gündem

Bravo Özlem Gürses ve Bir De Eleştiri!

Sanıyorum 1999 yılı idi. Atv Avrupa’nın kurucu Genel Yayın Yönetmeniyim, ama haberciliğim de elbette devam ediyor; Atv ana haberlik bir gelişme olursa, ya Ali Kırca’ya, ya da Haber Müdürü Ayşenur Arslan’a iletir, Avrupa ekibi desteği verirdim.

Almanya’da önemli bir olay olmuştu; haberi vermek için hızlıca Ayşenur’un odasına doğru seyrettim.

Ayşenur’un odasının önünde, Ali Kırca’nın haberi sunduğu barkonun hemen arkasında bir masa vardı ve o masada gencecik, ama iyi istikbal vaat ettiği hemen belli olan Özlem Gürses otururdu. Daha, çok yeniydi.

Tam masanın yanından geçerken ince ince ağladığını, ama saklamaya çalıştığını fark ettim. Yavaşça yanaşıp, “Yapabileceğim bir şey var mı Özlem?” dedim. Gözlerini silerken, “Yok abi. Çok sağ olun. Hallederim.” dedi.

Ben de, onun utanma duygusundan kurtulması için hiç ikiletmeden, ama “Seni severiz her zaman yanındayız” cümlesini de söyleyip Ayşenur’un odasına girdim.

Baktım yanında kimse yok, hemen ilgileneceğini ve çalışanlarının her sorunlarına karşı hassas olduğunu bildiğim için, Özlem’in durumunu söyledim.

Ellerini yana açarak, “Olmayacak şey yüzünden üzüyorlar kızı, hay Allah yine mi?” dedi. Ben de hiç detaya girmeden haberle ilgili bilgiyi verdim ve hızlıca ekibimin yanına döndüm.

Özlem, öyle her insanoğlunun atlatamayacağı çok büyük bir hastalığı gencecik yaşlarında yenmiş ve hayata çok güçlü bağlanmış bir kardeşimizdi.

Aslında daha o yıllarda bir yıldız gibi parlayabilirdi.

Ama güzelliği başa bela olduğu; ancak onurundan ve kişiliğinden asla taviz vermediği için; meslek yaşantısında çok fazla engelle savaşmak zorunda kaldığını sonradan öğrendim.

Ama yaşam savaşını kazanan ve bu nedenle zarafeti kadar da güçlü bir savaşçı olan Özlem; savaşa savaşa, sonunda hiç abartmıyorum, Türkiye’nin şu andaki en iyi haber programını yapmaya başladı.

Son aylarda ekranı sürekli iyiye doğru giden, giderek daha da profesyonelleşen Halk Tv’de Salı akşamları 5 saat süreli, “Kayda Geçsin” isimli programı hazırlıyor ve sunuyor.

Bu programı her biri zıpkın gibi genç araştırmacı gazetecilerle birlikte ekrana getiren Özlem’in programının en büyük özelliği, ele alınan her konunun belgeleriyle enine boyuna masaya yatırılarak, herkesin anlayabileceği bir dille izleyiciye sunulması.

Nitekim dün akşamki programda, Avusturya’da tutuklanan ve Amerikalıların da peşine düştüğü SBK’nın (Sezgin Baran Korkmaz) Amerikalı dolandırıcı çeteleri ve mafyası ile birlikte Türkiye’de yüz milyonlarca kara doları nasıl akladığı o kadar güzel ve net anlatıldı ki; programın tarzına bayıldım.

Ve izlemeyenler için söylüyorum; 5 saat soluksuz geçiyor.

Özlem’in, program sırasındaki yönetimi ve sunuculuğu ise muhteşem. Bu nedenle sana ve program konuklarına, “Bravo” diyor ve 10 üzerinden 10 veriyorum.

Ama Bir İtirazım Var

Sevgili Özlem, programını sürekli, Türk televizyonlarının ilk, “Araştırmacı Gazetecilik” programı diye lanse ediyorsun. Bunu değiştir, bu yanlış!

Bugüne kadar Türk televizyonlarında, “Araştırmacı Gazetecilik Programı” yapılmadı ve halen de yapılmıyor.

Sen ve programın, “Araştırmacı gazeteciler” ile birlikte, “Soruşturmacı Gazetecilik” işlevini görüyorsunuz.

Ve bunu Türk Televizyon tarihinde “Arena programı” ile ilk ve en iyisini yapmış olan Uğur Dündar’dan sonra en iyisini yapan televizyoncu unvanını da hak ediyorsun. Tebrik ederim.

Araştırmacı Gazetecilik Nedir?

Ülkemizde araştırmacı gazeteciliğin ağa babası rahmetli Uğur Mumcu ağabeyimizdi. Sonrasında ben dâhil birçok gazeteci arkadaşımız, kitaplarımızla araştırmacı gazeteciliğin çok önemli ve güzel örneklerini verdik. Örneğin, Bu uğurda, Uğur abiden sonra şehit verdiğimiz Necip Hablemitoğlu arkadaşımızın, “Köstebek” kitabı, tarihimizin en önemli araştırmacı gazetecilik örneklerinden biridir. Yalnızca bu örnekler bile, gerçek araştırmacı gazeteciliğin ne olduğunu anlatır.

Ayrıca, senin konukların dâhil, yeni kuşak gazeteci kardeşlerimiz içerisinden sivrilerek çıkan çok başarılı birçok “Araştırmacı gazeteci” kardeşimiz de var ve onları sen de tanıyor ve biliyorsun.

Sen programında, araştırmayı yapmış ve yayınlamış olan araştırmacı gazeteci arkadaşlarımızla, olayları o araştırmaların üzerinden soruşturarak ekranda geliştiriyor ve anlaşılır hale getiriyorsun.

Uğur Dündar Örneği

Uğur Dündar ağabeyimiz, zıpkın gibi gazetecilerden kurduğu kendi ekibi ile kendi de araziye çıkarak yaptığı çalışmalarını kamuoyuna, “Soruşturmacı Gazetecilik” olarak lanse etmiştir ve doğrusu da budur.

“Kayda geçsin” diye söylüyorum! Bu iktidar döneminde işsiz kalan bir gazeteci olarak Facebook’taki sayfamı makale sayfasına çevirdiğim zaman, bunu kamuoyuna, “Kayda geçsin” diye lanse etmişimdir. Ve yazılarımda sık sık çok severek kullandığım bir cümledir. Belki bunun da etkisiyle, programının ismini de çok beğendiğimi söylemek isterim. Tekrar kutluyorum. Kayda geçsin!

23 Haziran 2021-Çarşamba -Fatih Güllâpoğlu

[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.