Bodrum Gündem

Malta Sürgünleri Tarihin İbretlik Vakasıdır – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

II. Abdülhamit döneminde, 1877 – 1878 Osmanlı-Rus savaşında İngiltere ve Rusya’nın birlikte, Makedonya ve Balkanlar’da yaşayan Hristiyan ırkları yönlendiren sürekli kışkırtma politikası uyguladı. Bu uygulama 13 Temmuz 1878’de İngiltere’nin düzenlediği Berlin antlaşmasıyla Makedonya’nın önemli bir kısmı Osmanlı İmparatorluğundan koparıldı. İmparatorluk bu anlaşmayla II. Abdülhamit döneminde yaklaşık 213.450 M2 toprak ve 4.825.000 nüfusunu kaybetti. İngiltere bu anlaşma ile ayrıca, II. Abdülhamit’ten Kıbrıs ve Mısır’ı aldı.[1]

İngiltere bundan sonraki hedeflerinde; İngiltere Kıralı VII. Edward, Rus Çarı II. Nikola’nı 09 Haziran 1908’de Reval görüşmeleri ile Osmanlı İmparatorluğunun parçalanmasını siyasi gündeme taşıyarak Türklere karşı emperyalist, istilacı politikalar sürdürüyordu.

Bu politikaların devamında; İngiliz Başbaka Davit Lloyd George (1916-1922 ) Başkanlığında 18 Ocak 1919’de, 32 devletin katıldığı Paris Barış Konferansında, Osmanlı imparatorluğunun parçalanmasını ısrarla yeniledi. Davitd Lloyd George’un buradaki söylemi şudur; Osmanlı Halifesi İslam dünyasının başıdır. İngiltere’nin sömürgeleri içerisinde çok sayıda Müslüman vardır. Ayrıca Türkiye kendi sınırları içerisinde bu bölgelere ulaşan deniz yollarına da sahiptir. O halde İngiliz sömürgeleri tehdit altındadır der.”

David Lloyd George Türklere karşı başka bir söyleminde emperyalist ihtiraslarını ve öfkesini tekrarlar; “ Türkler, yüzyıllarca Avrupa’da kalmışlar ve Avrupa’nın başına daima dert açmışlardır. Hiçbir zaman Avrupalı olmamışlar, Avrupa uygarlığını benimsememişlerdir. Türkiye, Avrupa uygarlığının dışına atılmalıdır.”  [2]

Anadolu toprakları üzerinde ihtiraslara kapılan İngiliz başbakanı aynı zamanda Mondros Mütarekesi ve 10 Ağustos 1920 Sevr Anlaşmasının ağır hükümlerinin planlayıcısıdır. İngiltere İstanbul’un işgali ile birlikte;  Türkiye’nin parçalanması için her türlü siyasi emellerini uygulamaya alır. Ermeni, Nasturi ( Suriye ) Rum, Hıristiyan unsurları kışkırtmakla birlikte, Anadolu’da Çerkez, Laz, Kürt, Arap dinsel etnik bölücülüğü körükler. Doğu ve Güney Doğu Bölgesinin önemli bir kısmını ve Erzincan’a kadar olan bir bölümün Ermenistan’a verilmesini ileri sürer. Bütün bunlarla birlikte Lloyd George Mondros mütarekesi öncesinde 32 devletin katıldığı 18 Ocak 1919’de Paris Barış Konferansı görüşmelerinde, istilacı, emperyalist kurgulaması yaratarak Fransa, İtalya ve Yunanistan ile birlikte İstanbul ve Anadolu’nun işgalini planlar.

 İşin özünde İngiliz Başbakanı Çanakkale’de, Bakü’de Kut’ül Amare’de Türk ordularının karşısında, İngiliz ordularının ağır yenilgilerini unutamamıştır. 9 0cak 1916’de Çanakkale’de Mustafa Kemal karşısında müttefik donanması ve kara ordusu yenilir. Çekilmek durumunda kalır. 29 Nisan 1916’de Halil Paşa Komutasında, İngiliz generali Charles Tawnshend komutasında 13.300 kişilik İngiliz ordusu generalleri ile birlikte yenilir ve esir düşer. 15 Eylül 1918’de Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa’anın karşısında, İngiliz, Bolşevik ve Ermeni işgal güçlerinden Bakü geri alınır.

İstanbul’un işgalinden önce 6 Kasım 1918 tarihinde İşgal Kuvvetleri yeniden Çanakkale ve İstanbul Boğazların Türk ordusundan ve silahlardan arındırması kararını alır. Bu kararı Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa itiraz etmeden yerine getirir. İşgal kuvvetleri hiçbir engelle karşılaşmadan 13 Kasım 1918’de İstanbul’un işgali ile birlikte İmparatorluğun dokuz ayrı ordusunun terhis edilmesini ister. Anadolu’nun lüzum gördüğü bölgelerine işgal kuvvetleri çıkarır. [3]

9 Mayıs 1918’de Selanik’ten Trakya’ya gelen Fransız alayı, Uzunköprü Sirkeci arasındaki demir yolunu kontrol etmeye başlar. 15 Mayıs 1918’de Fransızlar Dörtyol, Mersin, Pozantı, Adana, Afyonkarahisar istasyonunu ele geçirir. İngilizler 24 Aralık 1918 de Batum, Antep, Konya, Urfa, Kars’ı işgal eder, Samsun Merzifon’a kontrol birliği çıkarır. İtalyanlar 28 Mart 1919 da Antalya, Kuşadası, Ferahiye, Bodrum, Marmaris’e asker çıkarır. Alaşehir, Konya’ya bir tabur gönderir. İstanbul işgal ile birlikte Anadolu dört bir yandan kuşatma altına alınır.

İstanbul’un İşgalinde görevlendirilen İngiliz işgal kuvvetleri komiseri Calthorpe, İngiltere Dişişleri Bakanı ve Başbakanı Lort Arthur Balfour’a Ermenilere zulüm yapan bütün kişilerin yakalanması bunların tamamının idam edilmesine dair İngiltere’ye rapor gönderir.

Mustafa Kemal’ın Samsuna çıkmasıyla birlikte; saltanat şurası bezirgân anlayışında İngiliz işgal kuvvetleri ile birlikte, Sadrazam Ferit Paşa ve Hürriyet İtilaf Partisinin işbirliği ile İngiliz Muhripler Cemiyetinin kuruluşu gerçekleştirilir. Üyelerin arasında İngiliz Büyükelçiliği baş mütercimi Reyn, İstihbaratçı İngiliz General Deedes, Rahip Frew,  Padişah Sultan Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa, İç işleri Bakanı ( Gazeteci )  Ali Kemal (İngiliz Kemal ), Adil Bey, Mehmet Ali, Hoca Vasfı ve Devlet Şurası üyesi Sait Molla bulunmaktadır.  İşgal boyunca Türkçeyi çok iyi bilen İngiliz İstihbaratçısı Fitzmaurice Ali Kemal ve Sait Molla, Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşını kundaklamak için yoğun çalışmalar yürütürler. Ayrıca Sait Molla İngiliz haber alma örgütünden maaş almaktadır.[4] Yine Hürriyet ve İhtilaf Partisi Lideri Sadık Bey, İngilizlerin maaşlı elamanıdır. Sadrazam Damat Ferit Paşa ve saray muhbirleri ile İngiliz işgal kuvvetlerinin iki numaralı adamı çok iyi Türkçe konuşan Andrew Ryanin kurduğu jurnal ve ihbar ağı Yıldız Sarayı ile birlikte çalışır.

30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi ile Anadolu’yu paylaşım hedefleri ve kapitülasyonların peşinde olan İstanbul İşgal kuvvetlere destek veren Sadrazam Damat Ferit hükümeti ve Emperyalist talepleri ile yapılan Anadolu’nun işgaline karşı çıkan vatansever aydın bir gurup vardır. Bu gurup aynı zamanda 1908’ II. Meşrutiyetin anayasal nizamında hürriyet, özgürlük, eşitlik yanlısı, milliyetçi ulusal politikaları temsilcisi durumundadır. Bu gurubun bütünsel yapısını; İttihat Terakki Partisi üyeleri, Mülkiye, Harbiye, Tıbbiye mezunu genç aydınlar, subaylar ve devletin seçkin kadroları ve Kuvayı Milliye, Müdafaayı Hukuk Cemiyeti temsilcilerinden oluşmaktadır.

İş başında olan Sadrazam Damat Ferit Paşa hükümeti işgalle birlikte yeni bir ihbar ve jurnal ağı başartarak devletin 600 kişilik seçkin kadrosunu fişler. Bu liste “ Kara liste “ olarak adlandırır.  Bu çalışmalara Yıldız sarayı ve Sadrazam Damat Ferit’in destek vermesi bir imparatorluk için, hazin bir durumdur. Hazırlanan kara listede Mustafa Kemal Paşa, yaveri Cevat Bey ( Gürer ), Yarbay Kel Ali ( Ali Çetinkaya ), Halil Paşa ( killi ), Kazım Karabekir, Paşa İsmet Bey ( İnönü )  yüzlerce seçkin bir devlet kadrosu yer almıştır. Bunların dışında muhalif görüşlü aydın ve seçkin kadro İngiliz işgal kuvvetleriyle ile iş birliği yapılarak tutuklanır. Bekir Ağa bölüğüne hapisse konur.  Yıldız Sarayı ve Damat Ferit Paşa hükümetine karşı muhalefet eden 145 kişiden oluşan; II. Meşrutiyetçi aydınları, İttihat ve Terakki Partisinin üyeleri, eski sadrazamlar, ordu komutanları, Milletvekilleri ihbar edilir, tutuklanır, İngiliz sömürgesi Malta adasına sürgüne gönderilir.

Sadrazam Damat Ferit Paşa talebiyle Milli Mücadeleye karşı Şeyhülislam Dürrziade’den fetva alarak İstiklal Mücadelesine karşı Hilafet Ordusu kurar. Kurulan ordunun erat ve subaylarına İngilizlerin yardımıyla 30 lira ile 150 lira arasında maaş verilmesini sağlanır.

Sadrazam Damar Ferit Paşa hükümeti örfü idare ve Divanı Harp Başkanlığına Nemrut Mustafa’yı getirir. Sıkıyönetim emrindeki divanı harp Ermeni olaylarıyla ilgili görülen Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey 8 Nisan 1919’a Bayburt kaymakamı Nusret Bey 5 Ağustos 1919’da asılarak idam edilirler. Şair Ziya Paşa da benzer suçla aranmaktadır. [5] Diyarbakır Valisi Dr. Reşit Bey aynı suçtan tutuklanır, hapisten kaçarken yakalanacağını anlayınca Beşiktaş’ta intihar eder.

İşgal kuvvetleri kısa bir süre sonra Meclisi Mebusan’ı basar, milletvekilleri tutuklanır. Bu durumun önlenmesi için Rauf Bey ( Orbay ), Karakol Cemiyetinin kurucusu Mustafa Vasıf  ( Karakol ) ve Eskişehir Milletvekili Abdullah Azmi Bey’le birlikte Yıldız Sarayına gider, Padişah Vahdettin’le görüşürler. İşgal devletleri tarafından yaratılan baskın ve tutuklamaların reddedilmesi önerisinde bulunurlar. Padişah Vahdettin’in bu öneriye yanıtı, şu olur ;” Bu millet bir sürüdür. Her sürüye bir çoban lazımdır. Bu çobanda benim, “ der.[6]

Yıldız Sarayının temel anlayışını diplomat yazar Bilal Şimşir Malta Sürgünleri adlı kitabında şöyle özetler;  “ Ulusal politikaların karşıtı Yıldız Sarayı ve İtilafçıların görüşlerine göre “ Gün bu gündür “  diye ellerine tarihi bir fırsat geçtiği kanısındadır. Bu fırsatı muhalefeti yok etmek için kullanırlar. Önce ittihatçıların başı ezilmeli, sonra iktidar koltuğunda rahat etmelidir. İtilafçılar işbirlikçidirler. İttihatçılar ise o günün milliyetçileridir. Milliyetçiler, Türkiye’nin parçalanıp paylaşılmasına karşıdırlar. Bu bakımdan Müttefiklerce mimlenmişlerdir. Damat Ferit Paşa hükümetinin ittihatçı düşmanlığı ile İngilizlerin milliyetçilere olan düşmanlığı arasında paralellik vardır.” [7]

İngiliz işgal komutanı Amiral Calthorpe tarafından 11 Ocak 1919’da Yıldız Sarayı’ndan Enver Paşa, Camal Paşa, Sadrazam Talat Paşa ile Bahattin Şakir’in, Ermeni tehciri yaptırılması ve işgale karşı çıkmak gerekçesiyle suçlanarak tutuklanmaları istenirse de yurt dışına çıkmak durumunda kalırlar.

Amiral Calthorpe, İstanbul işgali başlar başlamaz, Sadrazam Damat Ferit Paşa ve işbirlikçilerin ihbarlarıyla tutuklamalar başlatır. Tutuklular arasında iki eski Sadrazam ( başbakan ), 11 Nazır ( bakan ), 1 Şeyhülislam, 8 Ordu komutanı, 13 Vali, 28 Mebus, 24 üst düzey subay, 3 kaymakam, 31 üst düzey memur, subay, 25 İttihat ve Terakki partisi üyesi, 6 müfettiş ve çok sayıda gazeteci vardır. Tutuklanan 145 kişi dört ayrı partide gemilerle Malta adasına sürgüne gönderilir. Osmanlı Devletinin seçkin aydınları Malta kalesinde iki yılı aşkın bir süre kötü ve çok ağır koşullarda esir tutulurlar. Esirlerin kurtarılması iki yıl sonra Mustafa Kemal’in İstiklal Savaşının kazanılması sonunda üstün bir diplomasıyla son bulur.

Sürgünler arasında Sadrazam Sait Halim Paşa tutuklanıp Malta’ya sürülmüştür. Dönüşte Roma’da kalmak ister. Orada Ermeni komitecileri tarafında suikasta uğrar. Tutuklular arasında Kars’ta kurulan Cumhuriyet Hükümeti Milli Şurasının on bir üyesi de bulunmaktadır. Harbiye Nazırı Cemal Mersinli Ekim 1919 – Ocak 192 arasında İstanbul’dan Milli Mücadeleye en güçlü desteği veren Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa ( Çobanlı ), Harbiye Nazırı Müsteşarı Mustafa Abdülhalik Bey ( Renda ), Ahmet Agaoğlu, Ali Bey( Çetinkaya ), Ali Dâhiliye Nazırı Fethi Bey ( Okyar ), Ali Canik Bey, Ali Sait Paşa ( Akbaytogan ),   Milletvekili Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Rauf Bey ( Orbay ), Celal Nuri Bey ( İleri ),  Eski İzmir valisi Rahmi Bey,  İTC Genel sekreteri Mehmet Sabri Bey ( Toprak ), Müfettiş Şükrü Kaya Bey,  Gazeteci Ahmet Emin Yalman, yazar Süleyman Nazif,  İttihat Terakki Partisi Başkanı Mithat Şükrü Belda bulunmaktadır.

Aynı zamanda Türkiye’de bulunan İngiliz Orduları Başkomutanı General Milne’nin, Kafkas ve Doğu Batum, Kars, Ardahan ve Bakü’de bulunan “ Kafkas İslam Ordusunun ” bölgeden çekilmesi istenir. Ordu Komutanlığının emrinde 4.300 ton gıda stoku vardır. Erzakın bölgede Ermenilere verilmesi maksadıyla Anadolu’ya taşınmasını yasaklar. Ordu Komutanı erzakı Anadolu’nun iç bölgelerine aktarır. 15 Ocak 1919’da Kahire ve Bağdat’taki İngiliz Başkonsolosluklarına şifreli telgraflarla dokuz ordu komutanının adlarını bildirerek derhal tutuklanması istenir:

Bu komutanlar:

1 ) Nuri Paşa: Kafkasya’daki ( Bakü ) Kafkas İslam Ordusu Komutanı; Azerbaycan’a asker sokmak, Ermenilere zorbalık etmekten suçlanır. 2 ) Mürsel Paşa: ( General Mürsel Bakü ) Kafkasya’daki 9. Kolordu Komutanı. Kafkasya’da Azerbaycan Kuvvetleri Komutanı Nuri Paşa’yı desteklemek, Türk Ordusunun geri çekilmesini geciktirmekle suçlanmaktadır. 3 ) Şevket Bey ( Yakup Şevket Subaşı Paşa ) Kafkasya’da 9. Ordu Komutanı.  Ermenilere, Ukraynalılara zorbalık etmek ve geri çekilmeyi geciktirmekle suçlanmaktadır. 4 ) Nihat Paşa: (Anılmış ) Pozantı’da 2. Ordu Komutanı Mülki makamları ve yerli halkı ayaklanmaya sevk etmek, Kilikya bölgesini boşaltmamakla suçlanır. 5 ) Ali İhsan Paşa: ( Sabis ) Mezopotamya’da 6. Ordu Komutanı. Cerablus’ta İngiliz Komutanına hakaret etmekten ve yağmacılıktan suçlanır. 6 ) Fahrettin Paşa: ( General Fahrettin Türkkan ) Mekke, Medine müdafaasında bulunan Hicaz Ordusu Komutanı. İngilizlere teslim olmamakla suçlanmaktadır. 7 ) Galip Paşa: Yemen de 40. Tümen Komutanı. İngilizlere teslim olmamakla suçlanır. 8 ) Tevfik Paşa: Yemen de 7.Kolordu Komutanı. Teslim olmamakla suçlanır. 9)  Sudi Arabistan’da Esir’de ki 23. Kolordu Komutanlığında görevli yardımcılarıyla birlikte tutuklanıp Malta’ya sürgüne gönderilmesi isteniyor.[8]

Sonuçta emperyalizm Anadolu topraklarında yenilmiştir. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon 10 Ağustos 1920’de yenilgiyi itiraf eder ve İstanbul yüksek komiserliğine bir yazı gönderir. Malta sürgünlerinin yeterli delil olmadığından, yargılanmak için gerekli mahkeme kurulamayacağını bildirir. Ayrıca İngiltere’nin müttefikleri Fransa ve İtalya’da bir mahkeme kurulmasına karşıdır. Türkiye’ye karşı yürütülen ermeni soykırımı iftira politikasının delil yetersizliği ile karşı karşıya kaldığı ortaya çıkar. Ağustos 1921 tarihinde Ermeni iddiası böylece daha o zamandan çökmüş oluyordu. Bu konuda İngiliz arşivlerini inceleyen Büyükelçi Bilal N. Şimşir “ Malta Sürgünleri “ adlı eserinde bütün ayrıntılarıyla aktarmıştır.

İngilizlerin İstanbul işgali ve Anadolu istilası karşısında Mustafa Kemal’in başlattığı Kurtuluş Savaşı içerisinde Birinci İnönü Savaşının başarısı karşısında İngiltere zora düşer. 21 Şubat 1921’da Londra Konferansında Ankara hükümetini Bekir Sami Bey temsil etmektedir. Konferansta, Anadolu’da esir on iki İngiliz subay ve askerlerinin karşılığında Malta Sürgünlerinin bir kısmının değiştirilmesi görüşülür. Ancak Mustafa Kemal bu duruma karşı çıkar. Bekir Sami Bey’e değişimin “ ya hep ya hiç “ yapılması talimatını verir. Yapılan tartışmalı görüşmeler sonucunda tutuklanan Malta Sürgünlerinin tamamı 1 Kasım 1921’de Kastamonu İnebolu limanında karşılıklı değişmesi gerçekleşir.

İngiliz Başbakan Lloyd George Birinci Dünya savaşı ve Türklere karşı hazırlanan Mondros Mütarekesinin ve Sevr antlaşmasının baş mimarıdır. İngiltere’nin Anadolu istilasının başarısızlıkla sone ermesi, İngiliz parlamentosunda ağır eleştirilere neden olur. Bu durumda İngiliz Başbakanı Lloyd George’un 19 Ekim 1922’de Başbakanlıktan istifa etmek durumunda kalır.

Milli Mücadeleye başlarken Mustafa Kemal temsilciler meclisi üyelerine ve Müdafaayı Hukuk Cemiyeti kuruluşlarına şu görüşünü açıklar;

“ Temel ülkü Türk ulusunun onurlu ve şerefli bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez. Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kolaycılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmüş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri hiç düşünülmez.”

 Oysa Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. “ Öyleyse; Mustafa Kemal, Ya bağımsızlık, Ya ölüm der: ” [9]

Osmanlı İmparatorluğu 19. Yüzyıldan itibaren Meclisi, Parlamentosu Anayasası olan Meşrutiyetle yönetilmiştir. Halkın anayasal ve ulusal egemenlik haklarını hiçe sayarak ulusal bütünlüğünü tehlikeye düşüren Padişah Vahdettin ve Sadrazam Ferit Paşa hükümetinin devletin milli çıkarlarından vaz geçerek, kendi ikbal ve  şahsi çıkarları için, Milli Mücadeleye karşı çıkarak ulusal güçlere karşı güç kullanması, ulusal bütünlüğü ve Türk devletinin varlığını tehlikeye düşürmüştür. İmparatorluğun bütünsel değerlerinden yetişen aydın ve seçkin kadrolarına karşı, İngiliz işgal kuvvetleriyle işbirliği odaklı jurnal ve ihbar sistemi sonucunda, vatanseverleri tutuklanıp oradan Malta’ya sürülmesi tarihin ibretlik vakasıdır.

Padişah Vahdettin’in basiretsizliği karşısında; Ordunun silahları ve cephanesi toplatılıp terhis edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Kuvayı Milliye, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Anadolu halkının fedakârlığı ve mukavemeti sayesinde Türk Milletinin istiklal ve ulusal birliği sağlanarak İstiklal Savaşı kazanılmıştır. Anadolu’yu istila eden, İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunanlıların Anadolu’dan sökülüp atılması sağlanmıştır. Mustafa Kemal’in ulusal politikaları sayesinde Lozan Antlaşması yapılmış, ülkenin ekonomik kaynakları üzerine çöreklenen, emperyalist ülkelerin kapitülasyonları kaldırılmıştır.

Ancak ne yazık ki tarihi süreçten 98 yıl geçmesine karşın, çağdışı siyasal İslam’ın temsilcisi FETÖ ( Fetullahçı Terör Örgütünün ) karanlık emelleri uğuruna ülkeyi kana bulayarak, Türkiye Cumhuriyet’ine karşı örgütlü teokrasinin 15 Temmuz 2016 darbesi yapıldı. Bu yönde faaliyet gösteren siyasal İslamcı örgütlerin ne sayısı azdır, ne de içte ve dışta odaklı yapısı küçümsenecek boyuttadır.

Bu gün için Atlantik yapısının ( ABD ve AB), Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Ege Denizi’nde Türkiye’nin meşru hakları ve çıkarları karşısında olması yeni tehditleri işaret etmektedir. Hedef Türkiye’dir, Türkiye’nin bütünlüğüdür.

Cumhuriyet değerleri milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarının özünde; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, anayasal ilkelere dayalı demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini esas almıştır.  Bu günkü Cumhuriyet değerlerini oluşturan; bağımsızlık, hürriyet, özgürlük, adalet ve anayasal demokratik hakların gelecek kuşaklara güçlü bir yapıda aktarılması için, erdem ve fazilet sahibi Türk aydınlarına, gençlerine ve kurumlarına çok önemli görevler düşmektedir.

İsmail Bozkurt

[1] Ş. Süreyya Aydemir, Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa, Remzi Kitapevi Cilt I,  2.Baskı Sf. 227

[2] Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, İstanbul Matbaası 1974 Sf. 35

[3] Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, İstanbul Matbaası 1974 Sf. 75-80

[4] Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi İstanbul Matbaası 1974 Sf. 21

[5] Doğan Avcıoğlu Milli Kurtuluş Tarihi İstanbul Matbaası 1974 Sf. 127

[6] Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Türk Devrim Tarihi, Der Yayınları İstanbul 1999 / 8.Baskı

[7] Bilal N. Şimşir “Malta Sürgünleri” Bilgi Yayınevi İstanbul 4 Baskı Sf. 8

[8] Bilal N. Şimşir Malta Sürgünleri Bilgi Yayınevi İstanbul 4 Baskı Sf. 49

[9] Prof. Dr. Toktamış ATEŞ, Türk Devrim Tarihi, Der Yayınları İstanbul 1999 / 8.Baskı

 

Yorumlar