Bodrum Gündem

Ermeni Sorunu ve Gerçekler – Yılmaz Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

(Yusuf Halaçoğlu Ve Kemal Çiçek Hocalarıma Saygılarımla…)

Her yıl 24 Nisan tarihi yaklaştığında Ermeniler tarafından dünyanın çeşitli yerlerinde büyük bir yaygara koparılır. Böylece Ermeni Sorununun bir kez daha gündeme gelmesi ve yaşananların bir soykırım olarak kabul edilmesi istenir. Bu yaygaranın temelinde 24 Nisan tarihini sözde Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak kabul ettirme istekleri yatmaktadır.

Nitekim bu sene de ABD Başkanı Joe Biden 1915’te yaşanan olayları, önceki ABD başkanlarından farklı olarak Soykırım İlan etti. Bu durum Türk – Amerikan ilişkilerinde bir soğuk rüzgâr esmesine neden oldu. Daha önceden de Papa daha sonra da Avrupa Parlamentosu Türkler tarafından 1915 yılında Ermenilere soykırım uygulandığını iddialarını kabul etmişlerdi. Bu yaygaranın temelinde 24 Nisan tarihini sözde Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak kabul ettirme istekleri yatmaktadır.

NEDEN 24 NİSAN?

Buna göre I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti tarafından Ermenilere soykırım uygulandığı ve bir buçuk milyon Ermeni’nin katledildiği suçlaması ileri sürülmektedir. Soykırım iddialarına dayanak oluşturan tehcir Kanunu 27 Mayıs 1915’de yayınlanmıştır. O zaman neden 24 Nisan tarihi ön plana çıkıyor?

24 NİSAN’IN GEREKÇESİ…

24 Nisan 1915 tarihinde Osmanlı Devleti’ne karşı silahlı isyan halinde bulunan ve binlerce Türk ve Müslümanın katili Hınçak, Taşnak vb. kuruluşları etkisiz hale getirmek için bir genelge yayınlanmıştır.

Söz konusu genelge şu hükümleri içermektedir: “Hınçak, Taşnak vb. komitelerin gerek başkentte ve gerek diğer illerde bulunan şubelerinin derhal kapattırılmaları, belgelerine kesinlikle kaybolmayacak biçimde el konulması, komitelerin başkan ve ileri gelenlerinden hükümetçe tanınan fanatik kişilerle, önemli ve zararlı Ermenilerin hemen tutuklanması, bulundukları yerlerde oturmalarında sakınca görülenlerin uygun görülecek yerlerde toplattırılarak kaçmalarına fırsat verilmemesi, gerekli görülecek yerlerde silah aramasına başlanılması ve gerekenleri Divan-ı Harbe verilmesi Hükümetçe kararlaştırılmış olduğundan; bu konuda sivil memurlarla işbirliğinde bulunulması ve onlar tarafından istenilecek her türlü yardımın hemen yerine getirilmesi önemle rica olunur. Başkomutan Vekili Enver…” denilmektedir.

Bu genelge doğrultusunda Hınçak ve Taşnak örgütlerinin yönetici kadrosu içinde yer alan235 kişi tutuklanmıştır. Bu sayı 27 Mayıs’a kadar 2345 kişiye ulaşmıştır. İşte Ermenilerin 24 Nisan yaygarasının temelinde bu gerçek yatmaktadır.

24 Nisan’da bir tek Ermeni öldürülmüş değildir.24 Nisan devlete isyan halindeki Hınçak ve Taşnak gibi terör örgütlerinin yöneticilerinin tutuklandığı tarihtir.

ERMENİLER OSMANLI DEVLETİ’NE NEDEN İSYAN ETTİLER?

Pekala Osmanlı Devleti döneminde yüz yıllarca Türklerle iç içe yaşayan Ermeniler, ne oldu da birden bire Osmanlı’ya isyan etti?

Bunun temelinde Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen emperyalist devletlerin oyunu yatmaktadır. Onlara göre Balkanlı Hristiyanların Osmanlı Devleti’nden bağımsızlıklarını elde etmelerinden sonra sıra Anadolu Hristiyanlarına gelmiştir. Bu konuda da Ermeniler seçilmişlerdir.

Bu amaç doğrultusunda daha 19.yüzyılın başlarından itibaren ABD’li ve Avrupalı misyonerler Osmanlı Devleti’ne gelerek çok sayıda misyoner okulları açmışlardır. Yaklaşık 100 yıl bu okullara Türk öğrenciler alınmamış azınlık çocukları alınmıştır.

Bu öğrencilerin Bazıları ABD’ye yollanmış orada eğitim görmeleri sağlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde sadece ABD’nin açmış olduğu okul sayısı 534’tür. Buna İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya’nın, Almanya’nın ve Avusturya’nın açmış olduğu okullar dâhil değildir.

İşte Ermeni ve Pontus Rum Milliyetçilikleri bu ortamda gelişmiştir.

ERMENİLER BÜYÜK DEVLETLER TARAFINDAN KULLANILMIŞLARDIR.

Ermeniler bu doğrultuda Ruslar ve İngilizler tarafından kullanılmışlardır. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nde ermeni sorunu ilk kez Ayastefanos Antlaşması’nın ( 1878) 16. ve bu antlaşma kabul edilmeyince arkasından imzalanan Berlin Antlaşması’nın ( 1878 ) 61.maddelerinde yer almıştır.

Rusya sıcak denizlere inmek için Ermenileri ‘’ Truva Atı ‘’ olarak kullanmak istemişler; Rusların Akdeniz’e inmesinden çekinen İngiltere’de Rusya’nın önüne bir tampon devlet olarak Ermenileri çıkarmak istemiştir.

HINÇAK VE TAŞNAK…

Böylece “Millet-i Sadıka” olarak bilinen Ermeniler tarafından 1887’de İsviçre’de “Hınçak”, 1889’da Rusya’da “Taşnak” örgütleri kurulmuştur. Örgüt isimleri de semboldür. “Hınçak” ermenice’de “çan” demektir. Ermeni davasını propaganda yoluyla dünyaya duyurmayı amaçlar. “Taşnak” ise “silah” demektir. Bu mücadelenin silahla yapılacağını gösterir.

ERMENİ İSYANLARI…

İngiltere ve Rusya gibi dönemin büyük devletlerinin dolduruşuna gelen Ermeniler Hınçak ve Taşnak örgütlerinin girişimleri sonucunda Osmanlı Devleti’nde büyük isyan girişimleri başlatmışlardır. Bu isyanlar: Erzurum İsyanı (1890), Kumkapı Gösterisi (1890), Merzifon, Yozgat ve Kayseri Olayları (1892), Sason İsyanı (1894), Bâbıâli Olayı (1895) Zeytûn İsyanı (1895), Van İsyanı (1896), Osmanlı Bankası Baskını (1896), Sultan II. Abdülhamit’e Suikast Girişimi (1905), Adana Olayları (1909).

Bu isyanlarda binlerce masum Türk ve Müslüman halk; kadın, çocuk denmeden katledilmişlerdir. Yakın tarihe kadar yapılan kazılarda çok sayıda toplu mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Bunun en büyük kanıtı Eski Van şehri kalıntılarıdır.

Ermeniler Rus, İngiliz ve Fransız işgali altındaki bölgelerde sivil halka yönelik katliamlar yapmışlardır.

ERMENİ SOYKIRIM İDDİLARININ İKİ DAYANAK NOKTASI

19.Yüzyılın son çeyreği ile 20.yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nin çeşitli yerlerinde Ermeniler tarafından silahlı ayaklanma girişimleri olmuştur. Bunlara dönemin Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’e suikast girişimi ve Adana Olayları da dâhildir.

Ermenilerin bizi soykırımla itham etmelerinin temelinde iki önemli dayanak bulunmaktadır. Bunlardan birisi ABD’nin İstanbul Başkonsolosu olan Morgenthau’nun Ermeni yardımcısı tarafından kendisine hazırlanan raporları dayanak olarak yazdığı anıları ile (ki bu anılarındaki bilgilerle ABD’nin Mersin Konsolosunun verdiği bilgiler çelişmektedir), diğeri de İngiliz istihbaratı tarafından propagandalı amaçlı olarak, ünlü İngiliz Tarihçi Arnold Toynbe’ye yazdırılan “Mavi Kitap’’ tır.

TEHCİR KANUNU

Ermenilerin bizleri sözde soykırım uygulayarak bir buçuk milyon Ermeni’yi katletmekle suçlamalarına ise 27 Mayıs 1915 tarihinde İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından hazırlanan ‘’Tehcir Kanunu‘’ kanıt olarak gösterilmektedir.

Bilindiği gibi “tehcir” zorunlu göç demektir. Bir yandan Çanakkale’de ölüm kalım savaşı veren Osmanlı Devleti, aynı zamanda Kafkas Cephesi’nde Ruslarla mücadele ederken Ermeni çetelerin saldırıları üzerine güç durumda kalmıştır. Seferberlikten dolayı Türk erkekleri askere alındığından bölge savunmasız durumdadır. Osmanlı Devleti Ermeni saldırılarına önlem olarak üç maddeden oluşan ‘’Tehcir Kanunu’’nu hazırlamıştır.

Bu kanun şu hükümleri içermekteydi: ’’sefer zamanında ordu, kolordu ve tümen komutanları ve bunların vekilleri ve bağımsız bölge komutanları, halk tarafından herhangi bir şekilde Hükümet emirlerine, yurt savunmasına, mevcut düzene ve güvenlik işlerine karşı durum alan ve silahla saldıran ve direnenleri görürse hemen askeri kuvvetlerle karşı koyacaklardır. Saldırı ve direnmeyi kökünden yok etmekle yetkili ve yükümlüdürler.

Ordu ve bağımsız kolordu ve tümen komutanları askeri nedenlere dayanan, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını, tek tek veya toplu olarak memleketin diğer bölgelerine gönderebilirler ve orada oturtabilirler.’’

Tehcire tabi tutulan Ermenilerin güvenliği Türk askerleri tarafında sağlanmıştır. Tehcir tren istasyonu olan yerlerde trenle, yaya olarak gidenler de yerleşim yerlerinin dışından geçirilerek tehcir yerlerine ulaştırılmıştır.

Bu doğrultuda Osmanlı Devleti’nde tehcire tabi tutulan Ermenilerin sayısı devletin resmi verilerine göre 438.758’dir.Tehcir yerlerine ulaşanların sayısı da 382.148’dir.

Aradaki 50 bin küsurluk fark, tehcir sırasında olumsuz sağlık koşulları, intikam ve soygun amaçlı saldırılar sırasında hayatını kaybedenlerin sayısıdır. Ermeniler tarafından katledilen Türk ve Müslümanların sayıları bunlardan çok daha fazladır.

SUÇLAMALAR DAYANAKSIZ

Görüldüğü üzere Ermenilerin bizleri soykırım uygulamakla suçladıkları Tehcir Kanunu’nda soykırımla ilgili bir tek kelime bile geçmemektedir. Soykırım bir yana Ermeni adı bile geçmemektedir. Hüküm bütün Osmanlı vatandaşlarını kapsar şekildedir. Bunun yanında gizli Osmanlı istihbarat raporları ve şifre emirlerinde de böyle bir şey ima bile edilmemektedir.

İngilizler tarafından İstanbul’un işgalinden sonra Malta’daki mahkemede yargılanan dönemin görevlilerinin hepsi bu suçlamalardan berat etmiştir. Tüm Osmanlı belgelerine sahip olan İngilizler bile bizi bu konuda suçlayamamışlardır.

SOYKIRIM YALANI ERMENİ KİMLİĞİNİ KORUMAYA YÖNELİKTİR

Yahudileri yüzyıllarca diğer toplumların içinde asimile olmaktan dinleri kurtarmıştır. Bilindiği gibi Yahudilik İsrailoğullarının milli dinidir. Bugünkü Ermenistan devleti sınırları dışında yaşayan ve ‘’Diaspora ‘’ olarak adlandırılan Ermenilerin milli benlikleri de “Türk düşmanlığı”na dayanmaktadır.

ASALA

1965’ten itibaren bu Diaspora Türkiye aleyhinde faaliyetlerine başlamış ve 1975 yılında ASALA terör örgütü kurulmuştur. Bu terör örgütü kurulmazdan önceki Los Angeles’ta 27 Ocak 1973’te 78 yaşındaki ABD vatandaşı Ermeni Gurgen Karakin tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda diplomatlarımız Mehmet Baydar ve Bahadır Demir şehit edilmişlerdir. Bu süreçten itibaren ASALA tarafından 1984 yılına kadar dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan saldırılar sonucunda diplomatımız şehit edilmiştir.

HEDEF, ‘’ERMENİ OYLARI ‘’

Asılsız ermeni iddialarıyla ilgili bilinmesi gereken bir başka gerçekte şudur Bugün ABD’nin Kaliforniya Eyaleti ve Fransa’nın Marsilya bölgesi Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerdir. Her seçim dönemlerinde gerek ABD’de gerek Fransa’da Ermeni kökenlilerin oylarını alabilmek için Ermenilerin hoşlarına gidecek kararlar alınmaktadır.2002 ABD seçimlerinin berabere sonuçlandığı, Florida eyaleti oylarının iki kez sayıldığı ve mahkeme kararıyla George Bush’un başkan seçildiği göz önüne alındığında bu oyların ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden seçim kampanyası sırasında sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyacağını ilan etmişti.

“4 T” PLANI

Bugün Ermeni iddiaları ‘’ 4 T ‘’ planına dayanmaktadır. Bunlar 1-Tanıtma ( terör yoluyla ) ,2-Tanınma ( kabul görerek) , 3-Tazminat (tehcir sırsında ölen Ermenilerin yakınlarına tazminat ödenmesi –  II. Dünya Savaşı sırasında Almanların Yahudilere yaptıkları soykırım soncunda ödedikleri tazminat gibi) ve 4- Topraktır.

Buna göre sözde iddialarını terör yoluyla tanıtıp, bu iddiaları dünya ülkeleri tarafından kabul edilip, Türkiye tarafından tanınacak ve ardından Türkiye’den tazminat alınıp, büyük Ermenistan’ı kurmak için Türkiye’den toprak koparılacaktır.1995 yılında kabul edilen Ermenistan anayasasında Doğu Anadolu’nun  ‘’Güney Ermenistan ‘’ olarak geçmesi boşuna değildir. Bugün Ermenistan paralarının üzerinde Ağrı Dağı’nın bulunması boşuna değildir.

ERMENİ TERÖRÜNÜN SONA ERMESİ

Ermeni terör örgütü ASALA’nın 1983 yılında Paris’in Orly Havaalanı’ndaki Türk Hava Yolları bürosuna yaptığı bombalı saldırıda yabancılarında ölmesi üzerine başta Fransa olmak üzere birçok ülke buna tepki gösterince, 1984 yılında ASALA, PKK ile işbirliğine giderek terör saldırılarına son vermiştir. Bunda Türk istihbarat birimlerinin çalışmaları da etkili olmuştur.

SONUÇ

Osmanlı Devleti Balkanlarda yaşadığı travma ve nüfus kaybını Anadolu’da da yaşamamak için savaş döneminde İsyan eden ya da isyan etmelerinden kuşku duyulan Ermenileri savaş bitene kadar Suriye’ye “tehcire “( zorunlu göç) tabi tutmuştur. Tehcir ve soykırım farklı kavramlardır.

Sonuç olarak söylemek gerekirse, topraklarımız üzerinde 106 yıl önce büyük devletlerin kışkırtmaları sonucu ortaya çıkan bu trajik olayları bir filme benzetirsek; topraklarımız üzerinde yaşanan bu trajik filmde senaryoyu ne biz yazdık ne de Ermeniler. Hepimiz bu senaryo da ”OYUNCU ” olarak yer aldık. Bu yüzden bu süreçte yaşanan olaylardan dolayı suçlanacak birileri varsa oyuncular değil bu filmin “YAPIMCI, YÖNETMEN VE SENARİSTLERİ”dir.

Malum, üzerinde yaşadığımız coğrafya dünyanın en sorunlu bölgelerinin ortasında bulunmaktadır. Ülkemizi omuzlayıp başka bir yere taşıma şansımız olmadığına göre bize düşen sorunlarla iç içe yaşamayı öğrenmektir. Bunun da yolu tarih bilinci edinmekten geçer. Aksi halde atalarımızın bizlere canları ve kanları pahasına bedel ödeyerek emanet ettiği bu topraklar için bizler de çok büyük bedeller ödemek zorunda kalırız.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.