Bodrum Gündem

Kabine!

Geride bıraktığımız, Parlamenter Sistem’de uzun yıllar Başbakanlık Muhabirliği yaptım. Bakanlar Kurulu’nun yapıldığı günlerde, Başbakanlık binasının merdivenlerinde sabahladığımı hatırlarım.

Yıllara göre sırasıyla, Bülent Ecevit, (12 Eylül Askeri dönemin Başbakanı Bülend Ulusu hariç) Süleyman Demirel ve Turgut Özal gibi Başbakanları izledim. Hatta Ecevit ve Demirel’in ikinci Başbakanlığı sırasında da muhabirdim.

Eski Başbakanlık binası bir saray-köşk değildi.

Ankara’nın Bakanlıklar semtinde, Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasına sıkışmış, Başbakan ve Devlet Bakanlarının birlikte kullandıkları mütevazı iki katlı bir bina idi.

Bakanlar, Köşk’ü (Çankaya) sadece Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanıldığı zaman görürlerdi. 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra Emekli Orgeneral Kenan Evren, bu hakkını çok sık kullandı. Yurt gezilerinden dönüşünde Başbakan Turgut Özal mutlaka bakanları, bakanlar kurulu toplantısı için Çankaya Köşkü’ne çağırırdı.

Sanıyorum sadece bir kere mütevazı Başbakanlık binasına gelerek Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmişti.

Daha sonraki süreçte de, Cumhurbaşkanları, Evren kadar olmasa da Çankaya Köşkü’nde Bakanlar Kurulu’na başkanlık ettiler.

Parlamenter Sistemde, Bakanlar Kurulu haftada bir kere mutlaka toplanırdı. Başbakanların belirlediği günlerden birinde bakanlar, Pazartesi veya Çarşamba günlerinde eski başbakanlık binasında bir araya gelirler, ülke meselelerini tartışırlardı.

O günlerde gazeteciler ve hükümet üyeleri birbirlerine çok yakındılar.

Başbakan ve Bakanlar, Başbakanlık merdivenlerine dizilen gazetecilerin, yani bizim yanımızdan geçerek binaya girerlerdi. Arada bir koruma duvarı olmadan, soru sorabileceğimiz kadar yakınımızdan geçerken selam da verirlerdi. Bakanlarla sohbet ederdik…

Başbakanlar binaya girerken mutlaka durur ve gündeme ilişkin birkaç sorumuzu yanıtlardı. Bakanlar Kurulundan sonra mutlaka açıklama yapılacağını da hatırlatırlardı.

Bakanlar Kurulu’ndan sonra, Hükümet Sözcüsü Bakan tarafından yapılan resmi açıklamaları yeterli bulmaz, sabaha kadar toplantının “perde arkası” nı araştırırdık.

Hatta toplantıda konuşulanları öğrenebilmek için, sadece biz yani Başbakanlık Muhabirleri değil, Haber Müdürleri, Ankara Temsilcileri ve Bakanlarla arası iyi olan diğer muhabir arkadaşlarımız da seferber olurlardı.

Şimdilere unutulan “perde arkası” araştırmaları, tam bir Gazetecilik çabasıdır. Tüm büro, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, şimdilerde yine unutulan, “Özel Haber” peşine düşerlerdi.

Amaç, meslektaşlarını atlatmak amaçlı özel haberlerle kamuoyunu bilgilendirmekti.

Aynı zamanda, ertesi gün sabah yapılacak haber toplantısında,  Gündeme, “Özel bir Haber” vermenin hazzını ve heyecanını yaşamaktı.

Gün boyu “atlatma” haberinin konuşulması heyecan vericiydi. “Atlayan” meslektaşlarının yöneticilerinden fırça yemeleride bu mesleğin cilvelerinden biriydi.

Haftada bir gün Başbakan başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantıları olağandı.

Ancak, yangın-sel-deprem gibi doğal afetler ile terör, göç gibi olağanüstü durumlarda, saat kaç olursa olsun Başbakan, Bakanlar Kurulunu “olağanüstü” toplantıya çağırırdı.

Bakanlar Kurulunun olağanüstü toplantısı, Gazete ve Televizyonların Ankara Bürolarını da alarma geçirir, tüm kadro sabaha kadar çalışılırdı.

Başbakanlık merdivenlerinin önünde de olağanüstü hal ilan edilirdi. Toplantıdan çıkan her Bakanın peşinden koşularak bir şeyler öğrenmek için çalışılırdı.

İçeride konuşulanları öğrenebilmek için tüm gazetecilik becerilerimizi gösterir her türlü yola başvururduk. Diğer gazetelerden önce halkı bilgilendirmek için yoğun çaba sarf ederdik.

Hükümet sözcülerinin işi zordu.

Çünkü yaptıkları basın toplantılarında, aklımıza gelen her soruyu sorardık. Kimse bize soru dikte ettiremezdi. Hiçbir danışman bize, “şu soruyu sorun-şunu sormayın” diyemezdi. Rezil ederdik. Bazen birkaç arkadaş anlaşır, hükümet sözcüsünden cevabı alıncaya kadar aynı soruyu değişik kelimelerle sorardık. Cevabı alamasak bile en azından bu yolu da denemiş olurduk.

Basın toplantısı için Başbakanlık binasına girerken dışarda birkaç arkadaşımızı nöbetçi bırakırdık. Bu arkadaşlarımız biz basın toplantısındayken Başbakan çıkarsa, ona da toplantı ile ilgili soru sorarlardı.

Yazı, ne kadar güzel akıp gidiyor…

Sanki o günleri yaşıyor gibiyim…

Sanki o günleri arar gibiyim…

Sanki o günleri özler gibiyim…

O nedenle de ilk günden bu yana Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki “kabine toplantıları”nı büyük bir ilgi ile izlerim.

Önce, Bakanlar Kurulu’nun adı değişti. Fransızca bir kelime, (cabinet), “kabine” oldu. Türk Dil Kurumu’na göre, “Kabine” kelimesinin Türkçede 4 farklı anlamı varmış.

1-Bakanlar Kurulu, hükümet.

2-Hekim muayenehanesi

3-Kabin

4-Tuvalet

Bakanlar Kurulu, “Cumhurbaşkanlığı Kabinesi” ismini aldıktan sonra, yeri de değişerek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi veya Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na alındı.

Yeni sistemde, kabine toplantısından önce, Cumhurbaşkanlığı Muhabirleri Cumhurbaşkanı ve Bakanları görmüyor. Toplantıdan sonra açıklamaları da çoğu zaman Cumhurbaşkanı Ulusa sesleniş şeklinde yapıyor. Ön sıralara Bakanlar oturduğu için muhabirlere arka sıralar kalıyor. Soru sormaları da yasak.

Sadece Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın toplantılarında soru sorabiliyorlar. Ancak orada da muhabirlerin çok rahat soru soramadıkları yönünde söylentiler var.

Belirlenmiş bir günü olmayan kabine toplantıları, Cumhurbaşkanı’nın istediği, herhangi bir günde yapılabiliyor. Bir ara “15 günde bir yapılacak” denmişti ama gerçekleşmedi.

Her Bakanlığın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir karşılığı var. Cumhurbaşkanı, Bakanlıkları ve Bakanları Külliyeden izliyor. Ayrıca Bakanların haberi olmadan atadığı “Bakan Yardımcıları” ile de Bakanlığı ve Bakanı izliyor.

Kabine toplantılarında alınması gereken kararları Cumhurbaşkanı tek başına alabiliyor. Bakanlar Resmi Gazeteden okuyorlar.

Yeni sistemde, kabinenin olağanüstü toplanması da söz konusu değil.

Ülkemiz uzun süreden bu yana maalesef sel-orman yangını-sel-salgın felaketleri ile karşı karşıya. Ayrıca dış politikada önemli bir dönemden geçiyoruz ve yoğun bir göç dalgası altındayız.

Bunlardan birisi bile, eski sistemde olağanüstü bakanlar kurulu toplantısı için bir neden olurdu. Yeni sistemde ise kabine, olağan bile toplanmıyor.

Fransızcadan dilimize geçen, “kabine” toplantıları yapılamadığı için Bakanlar da yaşananlara “Fransız” kalıyor.

Yaklaşık bir aydan bu yana kabine toplantısı yapılmıyor. Yapılacağı ilan edilen Kabine toplantıları da arka arkaya erteleniyor. Nedeni belli değil. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, son olarak Kurban Bayramı öncesinde, 12 Temmuz Pazartesi günü toplanmıştı. Aradan 36 gün geçti. Bu arada neler mi yaşandı?

Bayramdan sonra pandemi tavan yaptı ve Türkiye kırmızıya dönüştü.

Vaka sayısı günde 25 bine, vefat sayısı 130 lara çıktı.

Afganlılar akın akın geliyorlar…

Rize’yi ve Kastamonu’yu sel bastı.

Hatay’dan, Antalya- Bodrum-Marmaris’e kadar kıyı bölgelerimiz deki ormanlarımız içinde yaşayan canlılarla birlikte cayır cayır yandı.

İnsanlar hayatını kaybetti.

Çiftçilerin evleri, ahırları, hayvanları yandı tarım alanları ve seralar yok oldu.

TBMM tatilde, Cumhurbaşkanlığı kabinesi toplanmadı. Cumhurbaşkanı ise yorgun.

Yorgunluğu televizyon ekranlarına yansıyor. “Prompter”den okumasına rağmen çok fazla canlı yayın hatası yapıyor.  Kürsüye dayanarak ayakta duruyor. Ağır konuşuyor. Eskisi gibi canlı bir havası yok.

Resmi programların sayısını azalttı. Mecbur olmazsa sabah saatlerinde program konulmuyor. Programların tamamı öğleden sonraya kaydırıldı.

Bu arada Ak Parti sözcülerinde de derin bir sessizlik hâkim.  Sözcülerin hiçbiri konuşmuyor. İbrahim Kalın’ın açıklamaları iyice azaldı. İnisiyatif muhalefete geçti.

Sadece Cumhurbaşkanı mı?

Türkiye de çok yorgun.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.