Bodrum Gündem

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Siyasal İslam’ın Din İstismarı – İsmail Bozkurt Bodrum Gündem yazıları

İstanbul ve padişah II. Abdülhamit’in korunması, Hassa ordusu 1. Ordu Komutanı Mahmut Muhtar Paşa’nın emrindedir. İstanbul’da sarayı koruyan 15.000 asker vardır. Ancak 1909’da 31 Mart isyanında yaşanan olaylarda İstanbul’un ve sarayın korunması için önemli bir hazırlık yapılmaz. Ayrıca Padişah II. Abdülhamit’in ve Yıldız Sarayı’nın korunmasında Arnavut ve Arap taburları vardır. Bunların dışında padişahın yakın hizmetinde mabeyin kâtipleri, yaverler, hafiyeler, tüfekçiler ve bendegânlar (kul, köle) oluşan oldukça geniş bir kadro vardır.

31 Mart isyan hazırlığını yapan Derviş Vahdeti, günler öncesinden II. Meşrutiyet yönetimine ve İttihat ve Terakkiye karşı dinin elden gittiği yönünde ve memleketin kâfirleştiği, şeriatın hiçe sayıldığı doğrultusunda propaganda başlatmıştır. Muhammedi Cemiyeti ve Volkan Gazetesinin kurucusu Derviş Vahdeti örgüt yöneticileri din ve şeriat propagandasını özellikle kışlalara girerek askerler arasında yaymaya çalışmaktadır. [1] Derviş Vahdet’inin isyan hazırlıklarına, Yıldız Sarayı ve yakın çevresi gizli bir şekilde destek vermektedir. II. Abdülhamit’in kardeşi, sonradan padişah olacak Şehzade Mehmet Vahdetin ve Ağası Mehmet Esat Efendi İttihadı Muhammedi Cemiyeti kayıtlı üyesi olarak destek vermektedir.[2]

Cemiyet II. Meşrutiyetin reformlarını ret ederek, resim, heykel ve çağdaş kıyafetlere karşı gericiliği temsil ediyordu.  Cemiyet siyaseti doğrudan doğruya dini siyasete alet eden temele dayanmaktadır. Derviş Vahdetin kurduğu İttihadı Muhammet cemiyeti tüzüğün birinci maddesinde yüce İslam dinini istismar etmesinin ötesinde; “ İttihat-ı Muhammedi Cemiyet’inin” Müslümanlar adına İslam Peygamberini cemiyetin reis olarak gösterme cüretini gösteriyordu.” [3]

İttihadı Muhammedi Cemiyeti basında ve camilerde Başımıza bir Kanun-ı Esasi (Anayasa) çıkardılar. Şeriat emirleri ve tanrı hükümleri bir tarafa bırakıldı. Din ve Diyanet hala ayaklar altında kalacak mı? El birliği ile buna bir düzen verilmelidir… İttihatçıların dinsiz, canavar, fırsatçı oldukları, şeriat kitaplarını bırakıp Avrupa düzenini sağlayacakları, halka şapka giydirecekleri…[4] Bu söylemlerle başlatılan 31 Mart isyanına medrese öğrencileri de katılarak destek veriyordu.[5]

Kitleleri yönlendiren Derviş Vahdeti Ayasofya Camii’nde din adına gösteriler ve propaganda yapılması için mevlit okunacağı çağırısında bulunur. Ayasofya ve Sultanahmet meydanlarında toplanan halka isyana yönlendiren kitleleri sloganlarla kışkırtan, tahrik eden Derviş Vahdet-i ve Said-i Nursi’i rol almıştır. Gösterilerde İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti üyeleri yeşil bayraklı sarıklı hocalar ve çok sayıda medrese öğrencisi yer alır. Kısa zamanda Ayasofya meydanında yaklaşık 20.000 kişi toplanır. Gösterilere Taşkışla’dan kandırılarak Sultan Ahmet’e getirilen askerler de katılır. Artık İstanbul’a isyancılar hâkimdir. Olayların başlamasıyla II. Meşrutiyetin kutlamalarında hazırlanan afişler, plaklar dükkânlardan zorla toplanarak parçalanır. Şehirde rastlanan kadınlar tehdit ve hakaret edilir. “Kahrolsun mektepli zabitler, yaşasın alaylılar”, “Çok şükür şeriatı kurtardık” bağrışmaları isyanın tekrarlanan soluğanlardır. Ayaklanma sırasında gün içeresinde köprü üzerinde vurulan İlyas isimli mektepli bir subayın ( Mülâzım / Teğmen ), cesedi 24 saat ortada kalır. Korku ve taassup etkisinde kalan arabacılar, subayın cesedini oradan almayı ret eder. [6]  Yapılan propagandanın en zehirlisi, İstanbul’da öldürülen zabitlerin sünnetsiz olduğunu yayılmaya çalışılmasıdır. [7]

Ayasofya meydanında yapılan gösteriler, İstanbul halkı üzerinde büyük bir korku ve telaş yaratır.  II. Meşrutiyetin getirdiği hürriyet, özgürlükleri ve eşitlik kavramları halka ulaşmadan, taraftar basın ve din istismarcıları tarafından ortadan kaldırmak istenmektedir. Başka bir yönde II. Abdülhamit’in İstibdat yönetiminin baskısında II. Meşrutiyetin getirdiği eşitlik, hürriyet, özgürlük kavramları halka anlatılmamıştı. [8]  İstanbul’da isyancıların yarattığı bu denli karmaşa içeresinde, İttihat ve Terakki Cemiyetine muhalif olan Serbestî Gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi 6 Nisan 1909’da öldürülür. Olay aydınlatılamaz. Bu durum 31 Mart isyanını önemli ölçüde hareketlendirir.

Ayasofya Camiinde kitlelerin katıldığı bu tören öncesinde İstanbul’da Yerebatan Sarayı civarında İttihadı Muhammedi Cemiyeti, Volkan gazetesinin çalışma yerleri bulunmaktadır. Burada cemiyetin kurucularından olan Bediüzzaman Said-i Nursi de toplanan isyancılara heyecan yaratan bir nutuk söyler.  [9]

Bediüzzaman Said-i Kürdi (Nursi), 31 Mart olayından önce Derviş Vahdeti ile ilişkili, Volkan gazetesinde çıkan yazılarıyla 31 Martı için halkı sürekli isyana tahrik etmektedir. Said-i Nursi İstanbul işgalinde İngilizlerin kurdurduğu Kürt Teali Cemiyetinin kurucusu üyesidir. Yayınladığı risalenin içreğinde, “ Uyan Ey Selahattin-i Eyyubi’nin torunları ” diye yöre halkını, Türkler aleyhine tahrike yönelten söylemler sıralar. “Mektubat” adlı risalede, kendisinin Türk olmadığını, Türklük ile münasebetinin bulunmadığını, Türkiye’de başka milletlerin de mevcut olduğunu ileri sürerek, memleketin birliğini bölücü hareket ve faaliyette bulunmaktan çekinmez.[10] 

Derviş Vahdeti 8 Nisan 1909 tarihli Volkan Gazetesinde bir yazısında, bir Subay’ın mektubunu ileri sürerek, taraftarlarını yönlendirmek amacıyla toplumu galeyana getiren aşırı tehditkâr ifadeler kullanarak, kamuoyunu kin ve nefret duygularına yöneltir;

“…Ey zabit! Sana ihtar edeyim ki siyah sakalımla elâ gözlerimle, münevver yüzümle ara sıra göğsüne çökeceğim. İntikamımı kendi elimle alacağım. Seni mecnunlar gibi sokak ortasında bağırtacak, dağ başlarında süründüreceğim… Ey zabit! Cemiyetiniz birkaç kişiden ibaret diyorsun! O halde niçin bizden korkuyorsun. Fakat korkan sen değilsin der. Meclisin önde gelen isimlerinden meclis başkanı Ahmet Rıza Bey, Baha Şakir, Dr. Nazım, Rahmi ve Cavit beyi ittihatçı anarşistler, diye hitap eder..[11]

İstanbul’da İngilizlerin denetiminde yayınlanan Levant Herald Gazetesi, İttihat ve Terakki ve Türklere karşı sistemli olarak menfi anlamda yazılar yayınlamaktadır. Gazeteci Ahmet Emin Yalman hatıratında İngilizlerin 31 Mart olayındaki rolünü şöyle anlatmaktadır; “ Anlaşıldığına göre, isyanın esası doğrudan doğruya İngiliz tertibi idi. Derviş Vahdeti adlı bir Kıbrıslı sarhoş arzuhalciyi İngiliz gizli servisi tarafından seçilmiş isyancı ajan olarak yetiştirilmişti.” [12] 

II.Abdülhamit’in tahta çıktığı dönemde İngiltere’nin İstanbul Büyükelçiliğinde göreve başlayan Fitz Maurice iyi derece Türkçe bilmektedir. Bu sayede Yıldız Sarayda ve basında, istediği kişilerle rahatça görüşmektedir. Padişah II. Abdülhamit ve Sadrazam Kamil Paşa üzerinde oldukça etkin olduğu bilinmektedir. Hazırladığı raporlarda Şeyhülislamı Musa Kazım Efendiyi şeriatçı rakipleri karşısında farmason olarak anlatır. İstanbul’da etkin konumundaki İttihatçıların aydınların ortadan kaldırılmasını yönünde çalışmalarda bulunur. İttihatçı aydınların mason ve Yahudi olduklarına dair rapor hazırlayıp basına sızdırır. [13] Fitz Maurice II. II.Meşrutiyetin yarattığı reformların etkisinin terse çevrilmesi ve İttihatçıların Girit üzerindeki çalışmalarını halkın gözünde küçük düşürecek girişimlerde bulunur. Öyle ki Fitz Maurice, Prens Sabahattin, Derviş Vahdettin’le ve işine gelen milletvekilleri ile her durumda yakın teması vardır. Bu kişinin ajan faaliyetleri Milli Mücadele ve kurtuluş savaşına karşı çıkan, Ali Kemal ve Sait Mollaya kadar uzandığı bilinmektedir. [14]

II.Meşrutiyet reformlarına karşı çıkarak, 31 Mart’ta isyana destek veren Yıldız Sarayı mensupları Harp Divanında yargılanır ve idama mahkûm etililer. Bu kişilerin başında Maarif Nezareti Teftiş ve Muayene Encümeni üyesi El Adil Bey, Protesto Gazetesinin yazarı Nadiri Fevzi Bey, Devlet Şurası üyesi Tayyar Bey, Gümrük idaresi istatistik kalemi Müdürü Tevfik Bey, Sarayı tütün kıyıcısı Hacı Mustafa Efendi, Muhasip Halil Bey bulunmaktadır. Bu kişiler sürekli Padişah II. Abdülhamit’i endişeye düşüren korku senaryoları hazırlayarak gerçek dışı jurnaller yaratmaktadır. Ayrıca bu isimlerin ilk üçü çeşitli tarihlerde 31Mart isyan hazırlığı ile ilgili Yıldız Sarayı Mabeyinden para aldıkları bilinmektedir.[15]

Bir başka yönde II Meşrutiyete karşı çıkanlardan II. Abdülhamit’in başmabeyinci haram ağası Cevher Ağa isyancılara para dağıtmamasından dolayı sıkıyönetim mahkemesince idama mahkûm olur. Yıldız Sarayında bir başka görevli tütün kıyıcısı Mustafa Ağa, Tüfekçi Albay Halil, Danıştay üyelerinden Tayyar Bey, Protesto Gazetesi yazarı Nadiri Fevzi,  Rüsumat Kalemi Müdür Yardımcısı Tevfik Bey, Derviş Vahdet-i ve arkadaşlarından Lütfullah Efendi, 31 Mart İsyanındaki sorumluluklarından idam cezası alır. II. Abdülhamit’in baş hafiyesi Kabasakal Mehmet Paşa, asılarak idam edilenlerin arasındadır. İsyan için para ve altın dağıtılarak kandırılan, Avcı taburları eratı yol inşaatı için Rumeli’ye sevkedirler.

 Erzurum’da 3.Ordu Komutanlığında isyan başlatan, Tümen Kumandanı Yusuf Paşa, İttihadı Muhammedi Cemiyeti üyesi Yüzbaşı Hakkı ve İzmirli Saim’i idam edilenler arasındadır.[16] 31 Mart isyanında İstanbul’da yaklaşık 400 kişi ölür.

***
Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında emperyalizm desteğinde başlatılan siyasal İslam’ın Din İstismarı bazı cemaatler vakıflar ya da kişiler tarafından toplumsal yapıyı teokrasiye çevirmek hükmetti ideolojik değişime zorlamak için cumhuriyet döneminde de sıkça başvurulduğu görülmüştür.

1925 Şey Sait İsyanı, 1930 Menemen isyanı, 1978 Kahraman Maraş olaylarında 120 insan öldürülür. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakılır. 100’e yakın işyeri tahrip etililer1980 Çorum olayları 57 yurttaş öldürülür, 1993 Sivas olaylarında 33 yurttaş, binlerce kişi tarafından, Madımak otelde nifakçı bir yaklaşımla ırk ve soy düşmanlığı yaratılarak baskınla yakılır. Bu faaliyetleri yürüten siyasi örgütlerin önemli bir kısmında siyasi İslam taraftarlarınca ideolojik anlamda din istismarına bağlı eylem ve kışkırtmalar olduğu mahkeme kararları ile kanıtlanır.

***
 Cumhuriyetin ilk yıllarında 23 Aralık 1930 tarihinde, İzmir’in Menemen ilçesinde askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan,  Öğretmen Mustafa Fehim Kubilay’ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki’nin şeriat isteyen bir grup tarafından öldürülesi de siyası İslam taraftarlarının cebir ve cürüm kullandığı bir din istismarıdır. 

***
Yakın tarihimizde cebir kullanılarak işlenen siyasi cinayetleri, bir başka yöntemle aydınlara yönelmesidir; Bütün bu cinayetler, Milli Mücadele, kurtuluş savaşıyla kazanılan, bağımsız cumhuriyet ve demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin arkasında duran erdemli Türk aydınlarına karşı yapılan suikastlardır;  Bunları arasında;
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi,
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç,
Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından araştırmacı – gazeteci Uğur Mumcu,
Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı,
Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil,
Prof. Dr. Muammer Aksoy,
Prof. Dr. Bahriye Üçok, ( Eski Senatör, Milletvekili  )
Doç. Dr. Bedrettin Cömert,
Doç. Dr. Doğan öz,
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu,
Danıştay Hâkimi Mustafa Yücel Özbilgin,
Yazar Turan Dursun,
Sendika Gen. Bşk. Kemal Türkler ve
TRT Yönetmeni Yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun öldürülmedi siyasi İslamcıların tuzak cinayetleridir. ***
Yakın tarihin bir başka ideolojik din istismarı emperyalist destekli Fetullah Gülen tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılmak istenen kanlı darbe girişimidir. Fetullah Gülen (FETÖ) terör örgütü Türkiye de 46 yılı aşan süre örgütsel faaliyet yürütmüştür. Diyanet İşleri Bşk. lığı Din işleri Yüksek Kurulu Başkanlığınca Hazırlanan ” Kendi Dilinde FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı”  1367 / 215 seri  / Ankara 2017 tarihinde yüksek kurunun hazırladığı özel bir rapordan seri konferanslarla açıklanmıştır. ( [17] )

 Bu açıklamalarda Fetullah Gülen vaazlarında ya da söylemlerinde Yüce Allah ve Hz. Peygamber ile doğrudan görüştüğünü belirterek ve Yüce Allah ve Hz. Peygamber’den kendi yaşamının gerçek değerleriyle asla uyuşmayan, anlatım ve hayali söylemlerle siyasi din istismarında bulunmaktadır. Fetullah Gülen’e ait bu söylemler ve video kayıtları,Kendi Dilinde FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı adlı kitap ve vido kayıntıyla yayınlanmıştır. ( 17 )  “ Fetullah Gülen’in bu söylemleri yıllarca Anadolu’nun her tarafında ve televizyonlarında tekrarlanmış olduğu kayıtlarda yer almıştır.

Emperyalizm desteğinde Fetullah Gülen, çıkar ve para kazancına dayalı işlediği siyasi din istismarını sık sık dört ayrı başlıkta işler. Birincisi Gülenin konuştuğu kürsüde Allah vardır. İkincisi Hz. Peygamber Efendimiz, Allah’ın gözünün içine bakmaktadır. Üçüncüsü Hz. Peygamber, Gülen’in hitap ettiği cemaatin arasında olduğu anlatılır. Dördüncüsü. Gülen vaazlarında sürekli Melekler ve geçmiş İslam büyükleri ile görüşme iddiaları yer almaktadır. Bu durum Diyanet Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı açıklamalarıyla İslam itikadı ve temel bilgi kaynakları açısından asla kabul edilemez. “( Sf. 14 )

Cumhuriyet döneminin İslam dininin en ağır istismarı, yasalara aykırı olarak yıllarca, Fetullah Gülen tarafından işlenmiştir. Sonuçta bu durum bir örgütsel faaliyet olarak Fetullah Gülen’in planlı din istismarı, din terminolojisi kullanılarak yaratılan darbe hazırlıkları, 15 Temmuz 2016 yılına kadar sürdürülmüş ve sonunda kanlı bir darbeye dönüşmüştür.

FETÖ darbesinin nihai hedefinde, Türkiye Cumhuriyetini ele geçirmek ve Cumhuriyet ve demokrasi değerlerini ortadan kaldırmak vardır. Siyasal İslam taraftarlarının emperyalizmle iş birliği yaparak devleti ele geçirmekti. FETÖ örgütü her durumda Atlantik ötesi emperyalist güçlerin istihbarat örgütlerinden destek aldığı açıktır. FETÖ örgütü; devletin bütün birimlerinde yıllarca öğrenci sınav sorularını çalarak suiistimal yaptı. İnsanların din duyguları sömürülerek, himmet adı altında toplanan paralarla dev bir servete yarattı. Ne yazık ki bu duruma Türkiye’de farklı dönemlerde siyasete hakim olan kripto siyasetçiler tarafından maddi ve manevi çok büyük destekler verilmiştir.

Türkiye de, 15 Temmuz 2016’de yapılan darbe girişimi, 113 yıl önce yapılan, 31 Mart 1908’de irtica isyanının bir başka örneğidir. Darbe sonucunda 600 kişi aşkın kişi öldü. Çıkan çatışmalarda 251 kişi şehit oldu. Darbeyi hazırlayan örgüt üyelerinin önemli bir kısmı darbe sonrasında kaçma, kurtulma eylemleri, yine ABD ve AB üye ülkelerin desteğinde korundular.

FETÖ’nün çok profesyonel örgütlü faaliyeti devlet bünyesinde 46 yılı aşkın sürede devletin Adliyesi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet ve Eğitim Kurumları, İş ve Sermaye içinde din istismarı yapmayı yıllarca sürdürdü. Din istismarı yöntemlerinde gayrı meşru yapılanma ile yüzlerce okul ve dershane ile birlikte banka kuracak kadar dev bir servete ulaştı.  Ne yazık ki bu denli açık ve net örgütsel yapıya; devletin milli güvenliğinden sorumlu kurumları ya da iktidarları tarafı darbeye kadar gerçekçi bir yasal işlem yapılmadı

Hâlbuki Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna dair yemin ederek, özgür seçimle iktidar olan hükümetlerin bu denli açık ve etkin bir şekilde darbe yapacak güce erişen örgüte, etkin bir önlem ve yasal işlem yapmamasının hiçbir haklı mazereti olamaz.

Din istismarı yaratılarak halktan maddi manevi destek alan terör örgütü, Türk Silahlı Kuvvetlerinin uçak, tank ve ağır silahlarını kullanarak TBMM Genel Kurulu, Genel Kurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı yönetim merkezi ve şehirlerin muhtelif bölgelerine hava bombardımanda bulundu. Ülke genelinde darbenin önlenmesi ordunun darbeye karşı yurtsever subayları, aydınları ve halk tarafından büyük bir karşı direnişle engellendi.

Görülüyor ki siyasal İslam taraftarları her dönemde emperyalizm desteğinde çağdaş değerleri yok eden her türlü girişimde bulunabilmektedir. Türkiye’nin en büyük gücü ve varlığı, Atatürk devrimlerinin ortaya koyduğu demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. Gelece kuşakların aydınlığı için, bu denli değerli varlığın güçlendirilmesi, erdemli aydınlara düşmektedir.

[1] Prof. Dr. Fahir H. Armaoğlu  Siyasi Tarih ( 1789- 1960 ) 2. B. Ankara 1973 s. 305- 310
[2] Celal Bayar Bende Yazdım C.1. İst. 1965, s. 167-168
[3] Or. Prof. Dr. Enver Ziya Karal Osmanlı Tarihi IX: Cilt ( 1909- 1918 ) TTK Basımevi Ankara 1996,s. 75-80
[4] Ecevit Güresin 31 Mart İsyanı Habora Kitapevi Yayınları İst. 1969, s. 36-38
[5] Prof Sina Akşin Şeriatçı Bir Ayaklanma 31 Mart Olayı İmge Kitapevi 3.B Ankara 1994 s. 241
[6] Prof Sina Akşin Şeriatçı Bir Ayaklanma 31 Mart Olayı İmge Kitapevi 3.B Ankara 1994 s.98-99
[7] Kazım Karabekir İttihat ve Terakki Cemiyeti ( 1896-1909)YKY İst. 1982 444-450
[8] Or. Prof. Dr. Enver Ziya Karal Osmanlı Tarihi IX: Cilt ( 1909- 1918 ) TTK Basımevi Ankara 1996,s. 75-80
[9] Ergün Poyraz Tarikat Siyaset Ticaret ve Cinayet İst. 2017, s. 291-292
[10] Vural Savaş Dip Dalgası Bilgi yayınları Ankara 2006, s. 44-45
[11] Ecevit Güresin 31 Mart İsyanı Habora Kitapevi Yayınları İst. 1969, s.35-36
[12] Or. Prof. Dr. Enver Ziya Karal Osmanlı Tarihi IX: Cilt ( 1909- 1918 ) TTK Basımevi Ankara 1996,s.81
[13] Soner Yalçın Sözcü Gazetesi 22 Mayıs 2016 Bir siyasi entrikacı diplomat, Gerald H. Fıtzmaurıce,
[14] Murat Çulcu Osmanlı’da Çağdaşlaşma-Taassup Çatışması Kastaş yayınları İstanbul 1990 s. 102
[15] Prof Sina Akşin Şeriatçı Bir Ayaklanma 31 Mart Olayı İmge Kitapevi 3.B Ankara 1994 Sf. 37
[16] Ecevit Güresin 31 Mart İsyanı Habora Kitapevi Yayınları İst. 1969, s.69 – 71
[17] Diyanet İşleri Bşk. lığı Din işleri Yüksek Kurulu Kendi dilinde FETÖ Örgütlü Bir Din İstismarı
1367 ilmi serisi 215 / 2017 Ankara 2017 eser.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.