Bodrum Gündem

Eylül’ün Sesi

Su sesi, kuş sesi, çocuk sesi…

Masallardaki gökten düşen üç elma gibi üçü de birbirinden değerli, üçü de vazgeçilmez yaşam kaynaklarımız. Eylül bu üç sesin senfonisidir. Ancak mesleğim gereği çocuk sesi öne geçer okul bahçelerinde. Bu nedenle Eylülü severim candan içeri. Bu yıl yeniden okullara kavuşmakla özlenen ay oldu.

Eylül çocukluğumun da verimli ayıdır. Kavurucu sıcaklar bitmiş badem, incir ve üzümlerimiz toplanmış, Gümbetteki yaz mekanımızdan, tarlamızdan Bodrum merkezdeki evimize dönüş yapmışızdır. Esas, okul çağırır bizi. Deftere, kaleme, kitaba, öğretmene, arkadaşa kavuşuruz. Annemin el makinesinde diktiği siyah saten önlüğümüz, kömür ütüsünde kolalanmış bembeyaz yakamız,  kurdelemizle kuşlar gibi uçuşarak Cumhuriyet ilkokulu’nun yolunu tutarız.. Kaybolmasın diye boynumuza asılan silgiler, yedi renk kısa boy boya kalemleri, zil sesi, sınıflardaki mazot kokusu, satıcı Halil amcanın yaptığı yalaya yalaya bitiremediğimiz macunumuz, el ele tutuşarak oynadığımız  “Hendekte bir tavşan uyuyordu” tenefüs oyunumuz, iz bırakanlar… Çeyrek asırlık okul yıllarımızla; çocukken genç, gençken insan olmayı öğrendik. Yokluğu var, çirkini güzel, uzağı yakın, yanlışı doğru, karanlığı aydınlık, savaşı barış eyledik. Bu, eğitimde fırsat eşitsizliğine takılmayanların öyküsü. Bu haktan yoksun olanların vay haline! Doğrusu; bir tek kişi, bir gün bile eğitim öğretim hakkından mahrum edilemez. Bu nedenle salgınla kapatılan okulların açılmasıyla yeniden doğduk sanki. Bu kaos sürse de sağlık hakkımızı düşünen yöneticilerimiz adil, acil, doğru önlemlerle yeni yanlışlar yapmayacaklarını umuyoruz. Çünkü, nufüsumuzun en değerli öğrenci potansiyeli demokratik, çağdaş bir yolda  yetiştirildiği sürece dağları denizleri aşar, bozkırı yeşertir, uygarlık yolunda barış türküleriyle bağımsızlık ateşini yakar, ileri adımlar atarız.

Ne yazık ki düşündüklerimiz olmadı. Aşamadık, geçemedik  çağdaşlık sınavını. Yangın-salgın, yalan-talan, diyanet-hiyanet, küskünlük-suskunluk, ak-kara, yokluk- yoksunluk- kuraklık diyerek öğrenilmiş çaresizlik içinde deli tavuklar gibi koşturup duruyoruz. İki yılda bir değişen ehliyetsiz Milli Eğitim Bakanlarından tutun da sınav sistemine dayalı sanatsız, felsefesiz, üretimsiz eğitim öğretim sisteminin kurbanı oldu çocuklarımız, gençlerimiz 85 milyonluk bir ülke için daha büyük fakirlik, felaket olabilir mi?

Bir asıra yakın, örgütlü cehaletle mücadele eden, onun bir miras olmadığına inanan, Cumhuriyetin ve mimarlığın bilgesi Prof. Dr. Doğan Kuban önderimdi. 22 Eylül’de O’nu sonsuzluğa uğurlarken yakınımı kaybetmiş gibi oldum. “Cehaletten Kavramlara Kurumlara Çağdaşlaşma Sancıları” kitabını başucuma koydum. Haftalık dergi “Herkese Bilim Teknoloji”deki son yazısını kestim sakladım. Gelecek ancak bilinçlenen halkın kararı ile şekillenir diyordu. Dilin birleştirici gücüne inanıyor, Türkiye’nin ilk geriliğinin, kendi dilinde öğrenilmemesi, bunun ulema tarafından cehalet aracı olarak kullanıldığını söylüyordu. Buna “Günaydın “ demesini öğrenmeden “Bay Bay” diyen okul çağı çocuklarımızı da ekleyebiliriz.

95 yılını halkın ve öğrencilerin bilinçlenmesine, değişim ve dönüşümüne vermiş bu gerçek aydın son anına kadar düşündü, okudu, yazdı, üretti. Ah Eylül ah! Ne olurdu bu yaprak dökümü olmasaydı.

Yazımın sonuç bölümünü 89. yılını kutladığımız  “26 Eylül Dil Devrimi ve Bayramıyla” bağlamak istiyorum. Tatlı dil belki yılanı deliğinden çıkarsa da dil yarası yaraların en derinidir. “ Türkçem benim ses bayrağım” diyen F.H. Dağlarca’yı, “Barış davasını mı köylünün kalkınmasını mı veremin kalkmasını mı istiyorsunuz önce dil ile uğraşın” diyen Nurullah Ataç’ı unutmadan. Dil düşüncenin aracıdır, dilsiz düşünülemez.

Okulların açıldığı bu aydan itibaren “Ana dili eğitimi” öncülüğümüz olmalıdır. Bilimsel ve çağdaş düşünceyi karşılayabilecek olan güzel ve zengin türkçemiz yediden yetmişe hepimizin sorumluluğudur. Dilini kaybeden toplumlar yokolur.

2021-2022 Eğitim ve Öğretim yılımızda sağlık ve başarı ile okullarımız açık kalsın. Ekim ayına hoş geldin derken yağmursuz girdiğimiz bu ayda ekilen tohumların fidana, fidanın ağaca dönüşmesini umarız…

Hatice Yücel/Eğitimci

29/09/2021

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.