Bodrum Gündem

Barış Terkoğlu “Türkiye’de siyasi suikast ihtimali her zaman var…”

Barış Terkoğlu “Türkiye’de siyasi suikast ihtimali her zaman var…”

Marmaris’te bütün Anadolu yerel basının da katılımı ile Yerel Basın Çalıştayı yapılıyor. Yerel gazeteciliğin yaygın basın tarafından ezildiği bir ortamda yerel gazetecilikle ilgili neler söyleyeceksin?

“Aslında bizim hayalimizde olan şeyi yerel medya yapıyor. Şöyle ki; biz Türkiye’de hep bir siyaseti, magazini, spor olaylarını konuşuyoruz ama insana, hayata, kişiye dokunan şeyler daha toplum içerisinde yaşanıyor. Yerel medyanın böyle bir avantajı var. Oradaki arkadaşlarımız bakkalı, manavı, bürokratı, kaymakamı tanıyorlar. Yani insanla daha iç içe olan bir medya. Oradan da gerçekten bir tür muhabir haberciliğini hâlâ sürdürme geleneğinde devam eden bir medya. Ama öte yandan da her şeyin holdingleşmesi gibi medyanın da yaşamış olduğu holdingleşme ve siyasi iktidarların da yalnız bırakması nedeniyle -ilan kısıtlamaları gibi- aslında öldürülmeye çalışılan bir medya. Bence yerel medya bunalımda ama Türkiye’nin, medyanın kurtuluş projesinin sırrı da orada diye düşünüyorum…”

Ben de ayın şeyi düşünüyorum. Özellikle son dönemde Saygı ağabeyimin Mersin’de Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘Siyasi cinayetler işlenebilir, suikastlar olabilir mi?’ şeklindeki sorduğu soruya dikkat çekmek isterim. Siyasi suikast denildiğinde aklımıza hep gazeteciler geliyor. İlk hedefte hep gazeteciler vardır. Neler söyleyeceksin?

“Bir kere ben CHP liderinin bunu sadece bir tahmin olarak değil bir istihbarata dayanarak söylediğini düşünüyorum. Aldığım izlenim ve kulis bilgileri öyle. Türkiye’de böyle bir ihtimal var mı, var…”

Hep vardı aslında.

“Hep vardı. Çünkü siyasi cinayetlerde hedef sadece öldürülen kişinin bedeni değildir. Hedef; onu öldürerek bir fikir, bir toplumsal kesim veya bir toplumsal dönüşümü tetikleme yaratmaktır. Mesela Uğur Mumcu katledildiğinde biliyoruz ‘1993 konsepti’ dedikleri bir konsept vardı onu uygulamaya koydular. Sivas katliamı ve başka siyasi cinayetler de yaşandı. Hrant Dink cinayeti arkasından gelen silsileye baktığınızda aslında yaşanmış olan kumpas davaları dönüşümü gerçekleşti. Türkiye yol ayırımında olduğu için aynı zamanda da siyasi iktidar bu cinayeti iklimini açıkça yarattığı için, düşünün sadece benim program yaptığım kanalın kapısında kaç tane insan dövüldü? Bunlardan biri orada ölebilirdi de. Böyle bir iklim yaratıyor, hedef gösteriyor, tabiri caizse kapınıza çarpı atıyor ve bu ortamda sadece cinayeti işleyecek bir tane, çoğu zaman da o 17-18 yaşında biri ya da bir meczuptur, onun harekete geçirilmesi kalıyor. Türkiye’de böyle bir atmosfer de var, böyle bir tarihsel dönem de yaşanıyor ve görülüyor ki böyle bir istihbarat da var. Bu açıdan hem bunun olası olduğunu düşünüyorum ama böyle bir felaket Türkiye’de herkese zarar verir. Hrant Dink meselesini hatırlıyorum. O dönemde Hrant Dink üzerinden bir kampanya yapıldı. Söylemek istemediği şeyleri sanki söylemiş gibi aksettirildi. Mahkeme kapısında toplantılar yapıldı. Bu da belli bir ideoloji adına yapılan Hrant Dink cinayetinin ardından bakılıyor ki hem bu görüşleri yapanlar hem de siyasi iktidar zarar gördü. Muhalefet de büyük zarar gördü. Bütün Türkiye zarar gördü. O yüzden Türkiye’nin böyle bir çukurun içine yuvarlanmasını şu an siyasi iktidar istiyor olsa da emin olun bunun bedelini bütün Türkiye’nin ödeyeceği felaket olması demektir…”

Umarın böyle bir şey olmaz, bu en çok korktuğumuz şeylerden bir tanesi.

Araştırmacı gazeteci olmak isteyen gençlere bir tavsiyede bulunmak lazım. Asgari ücretin altında bile çalışan bir muhabirlerin olduğu bir dönemde gençlere ‘Gelin gazeteci olun’ diye nasıl tavsiyede bulunacağız?

“Benim gördüğüm bir şey; gazeteciler çocuklara ‘Ne olmak istiyorsun? Aman gazeteci olma’ diyorlar. Maalesef böyle bir mesleğin içerisindeyiz. Ama yine de ‘Gazeteci olma’ diyen babaların çocukları gazeteci olmaya karar veriyorlar benim babam da dahil olmak üzere…”

Benim babam da…

“Bu öyle bir şey ki bence bir hastalık. Ama iyi bir hastalık, iyileştirici, tedavi edici bir hastalık. Bu sizin kanınıza girdikten sonra her şeye haber olarak bakmaya başlıyorsunuz. Bu toplantıda kürsüden bir haber vardı aslında… Toplantı sırasında salondan çıkıp arka odaya gittim oradan görüntüleri almaya çalıştım falan filan. Bu size bir hastalık olarak girdi mi her şeye o gözle bakmaya başlıyorsunuz. O yüzden bu hastalığı edinin, bunu bir hastalık olarak yaşayın. Tedavi etmeye de hiç çalışmayın çünkü onun tedavisi bazen para, bazen siyasi güçlere yanaşmak, bazen susturulmak, korkmak vs. oluyor. Hiç onlara müsaade etmeyin ve bildiğiniz yolda dümdüz gidin diyorum…”

Gençler gazeteci olsunlar değil mi?

“Olsunlar…”

Çok teşekkür ediyorum. Önemli şeyler söyledin. Gazete sahibiyim ama muhabir olarak kalmaya çalışıyorum, gazeteciliğe de muhabir olarak devam etmek istiyorum. Senin muhabirliğin için de çok teşekkür ederim…

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.