Bodrum Gündem

Kriz Sürecinde İlk Feda Edilenler Kitap, Dergi Ve Gazete 

Döviz kurlarının önlenemez yükselişi ile ekonomi dibe vurmuş durumda. Doğal olarak gıda, barınma, ısınma, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlar öncelikli olunca kitap, gazete ve dergi gibi kültürel tüketimler feda ediliyor. Bu durumun süreç içinde toplumsal bir travmaya neden olacağının kimse farkında değil. Bu krizden en çok etkilenenlerden biri de (belki de ilk sıradaki) kâğıt.

Leman Dergisi 23 Ekim 2018’de “Fazla kâğıdı olan var mı?” şeklinde bir tweet atmıştı. Büyük olasılıkla kimse anımsamayacaktır. Oysa o mesajı ben hiç unutmadım! Anımsadıkça da içim hala cız eder. 2018’in son çeyreğinde piyasada kâğıt krizi yayıncılık sektörünü bitirme noktasına getirmişti. Bu günlerde yine 2018 yılında olduğu gibi bir kâğıt krizi yaşanıyor. Sektördekiler ya kâğıt bulamıyor, ya da çok yüksek fiyattan ve ihtiyacının neredeyse yarısı kadarını temin edebiliyorlar.

Diyeceksiniz ki “TÜİK verilerine göre kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235. sırada yer alıyor. Darbeli matkap bile 102.sırada..” Çok haklısınız. Bu nedenle her kriz döneminde olduğu gibi ilk kurbanların kitap, dergi ve gazeteler olması hiç birimize şaşırtıcı gelmiyor.

Lakin size kötü bir haberim daha var. Kâğıt krizi sadece benim gibi yayıncılık sektöründe faaliyet gösterenleri etkilemiyor. Tuvalet kâğıdında da büyük bir kriz yaşanıyor. (Lütfen gülmeyin büyük çoğunluğumuz için tuvalet kâğıdı kitap, gazete ve dergiden daha öncelikli)

Arka Kapak Dergisinin genel Yayın Yönetmeninin tespiti çok anlamlı; “Kâğıt fiyatı elbette önemli bir kriz, ama kitap ve dergilere harcanacak para hâlâ genel bütçe içinde ufak bir miktar. O yüzden kitap satın almamanın bir bahanesi yok. Devletten düzenleme beklemek anlamsız. Türk okuru yayıncısına sahip çıkmazsa devlet de sahip çıkmaz. Okur olarak, ne kadar kitap ve dergi hak edersek o kadarı üretilir, o kadarı basılır…”

Can acıtıcı ama bir o kadar da uyarıcı bir tespit, değil mi?

Yazımın başında belirtmiştim; Kültürel tüketimin kısıtlanması, toplumsal bir travmaya neden olabilir diye. Burada anlatmak istediğim şeyi şu cümlelerle aktarmak doğru olacak gibi; eğer ekonomik yaptırımlar ile insanların ifade özgürlüğünü kısıtlayarak güçlünün ayakta kaldığı, varlığını sürdürebildiği algısını kafalara sabitlerseniz ne demokrasiden, ne de özgün kültürden söz edemezsiniz.

Diğer bir taraftan da “Bu kriz dijitalin güçlenmesine neden olacaktır…” öngörüsünde de bulunabilirsiniz. Ancak mürekkep kokulu yazıların çok daha etkin olduğuna inanan birisi olarak, dijital yayıncılığın iktidarlar tarafından çok daha kolay bir şekilde baskı ve kontrol altına alınabildiğini, ek olarak da çok daha çabuk kirlendiğini hepimiz görüyoruz. (Bu görüşüm sakın ola dijital dünyaya karşı olduğum anlamına gelmesin. Lakin dengeyi de iyi tutturmak gerekir.)

Kâğıt krizi sadece bağımsız yayıncıları değil, tırnak içinde söylüyorum ‘bağımlı’ olanları da olumsuz olarak etkileyecektir. Matbaa emekçileri, yazarlar, çizerler gibi onlarca çalışan da bu krizin kurbanı olacak…

Kâğıt krizi kaçınılmaz olarak basın özgürlüğünü de etkileyecektir. İktidarların tek ses yaratma çalışmalarına direnen gazeteler ve dergiler için ciddi bir tehlike söz konusu. Gazete ve dergiler bu maliyetler karşısında çaresiz durumda kalacak ve kapanacaklar. Bir süre sonra insanlar bağımsız haberlere de ulaşamayacaklar.

Son söz; sakın ola yazdıklarıma “Sadece kâğıt krizi. Zaten millet okumuyor, okuyanlar ise dijitale dönmüş durumda…” deyip geçmeyin. Korkarım bu süreç toplumun sadece ekonomik değil, sosyal ve kültürel anlamda da geriye gitmesine ve telafisi mümkün olmayan travmalara neden olacaktır…

BG Dergi 20.Sayının tamamına erişmek için linki tıklayınız; https://bgdergi.bodrumgundem.com/sayi20/index.html

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.