Bodrum Gündem

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu İle Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu İle Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp

Esmeri Alev Ekebaş: Prof. Dr. Akın Savaş Toklu, okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: 1963 Anamur doğumluyum. Çocukluk ve gençliğimden bu yana dalış meraklısıyım. Orta öğretimimi Antalya’da Aksu Öğretmen Lisesi’nde tamamladıktan sonra, ilk sene girdiğim sınavda hayalimdeki Denizcilik Yüksekokulu’nu ilk tercihime yazdım ancak ben o sınavda son tercihime girdim. Takip eden yılda aynı okulu ikinci tercihime yazdım, ancak gene kazanamayıp bu sefer ilk tercihime girdim. Hacettepe İngilizce Tıp’ta başladığım tıp eğitimimi, İstanbul Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Mecburi hizmetimi Sivas, Gölova’da, askerlik hizmetimi II. Dağ ve Komando Taburu tabibi olarak Hakkari’de tamamladıktan sonra kısa bir süre Isparta’da çalışıp 1994 yılında, o zamanki adı ile Deniz ve Sualtı Hekimliği alanında uzmanlık eğitimine başladım. Halen İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp AD’da Öğretim Üyesi ve Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyorum.

Esmeri Alev Ekebaş: Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp AD nedir?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Eski adı ile Deniz ve Sualtı Hekimliği, yeni adıyla Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp, tıbbın diğer branşları gibi bir uzmanlık dalı olup, istemeleri halinde tıp fakültesini bitirmiş hekimlerin gerekli sınavda yeterli başarıyı sağlayarak üç yıl süren uzmanlık eğitimine katılabilecekleri bir alandır. Bu uzmanlık alanı, dalgıçların ve basınç altında çalışanların muayeneleri, dalışa bağlı ortaya çıkan sağlık sorunlarının tedavisi, dalış ya da basınç altında olmakla ilgisi olmayan bazı hastalıkların tedavisi için basınç odasında uygulanan hiperbarik oksijen tedavisi ile ilgilenmektedir.

Esmeri Alev Ekebaş: Dekompresyon hastalığı nedir?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Dekompresyon hastalığı, halk arasında “vurgun” olarak da bilinen, çevre basıncının aniden düşmesi ile vücutta çözünmüş olan nitrojen ya da başka bir inert gazın, dokularda ya da dolaşımda kabarcıklar oluşturması sonucu ortaya çıkan hastalıktır. Bu durum, havacılarda, kabin basıncı ayarlanamayan hava araçları ile aniden irtifaya çıkmakla ya da dalgıçların derinlerden birdenbire yüzeye gelmesi ile ortaya çıkar. Bu nedenlerden, dalışlarda yüzeye yavaş gelme, gerekiyor ise belirli derinliklerde inert gazı atmak için bekleme (dekompresyon durağı) gibi kurallar vardır.

Esmeri Alev Ekebaş: Arteriyel gaz embolisi nedir?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Emboli demek; damarlar içerisinde, normalde bulunmaması gereken, damarların tıkanmasına da neden olabilen, pıhtı, yağ parçacıkları ya da gaz kabarcığı gibi bir oluşumun yer almasıdır. Arteriyel gaz embolisi; atardamar içinde gaz kabarcığı bulunması demektir. Bu durum, bazı dalış kazalarında görülebilir. Gazın kaynağı, akciğerlerdir. Akciğerlerde, solunan gazın genişlemesi ve basınç artışı, akciğerleri oluşturan baloncuk şeklindeki alveolleri yırtacak düzeyde olur ise, gaz, alveol dışına çıkabilir. Bazen de alveol çevresindeki damar içine girebilir. Buradan kalbin sol tarafına giden kabarcık, vücudun herhangi bir yerindeki damarı tıkayabilir ve bazen hayatı da tehdit edebilen durumlar söz konusu olur. Akciğerlerin bu şekilde hasar görmesi (akciğer barotravması), özellikle sualtında soluma aygıtı kullanılan dalışlarda, çıkış esnasında soluk tutma ya da hızlı çıkışla çevre basıncı sonucu akciğerlerde genişleyen gazın dışarı atılmaması sonucu oluşur. Akciğer barotravmasını önlemek amacı ile dalış eğitimlerinde “asla nefes tutma” altın kuralı, ilk öğretilenlerden birisidir.

Esmeri Alev Ekebaş: Covid-19 geçirmek bu iki dalış hastalığı riskini arttırır mı?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Bir kişinin sağlık açısından uygun olup olmadığını değerlendirirken kabaca baktığımız üç şey vardır:

1-Dalıcı adayının herhangi bir zamanda bilinç kaybına neden olabilecek bir hastalığı olmaması gerekir.
2-Dalıcı adayının efor kapasitesini sınırlayan bir akciğer veya kalp hastalığı olmaması gerekir.
3-Dalıcı adayının dokularında hava hapsine yol açabilecek bir durumun söz konusu olmaması gerekir.

Bu saydıklarımızındın ilk ikisinin Covid-19 hastalığının aktif dönemlerinde söz konusu olma ihtimali var. Zaten aktif hastalık döneminde kimsenin de gelip ben dalacağım diyeceğini sanmam. Ancak hastalık iyileştikten sonda bazı kişilerin akciğerlerinde hava hapsine yol açabilecek, bül-bileb diye adlandırılan hava kistlerinin oluşabildiği yönünde yayınlar mevcut. Bu tür lezyonların varlığı da yukarıda saydığımız akciğer barotravmasına ve bunun sonucunda arteriyel gaz embolisine yol açabilir. Bu nedenle, hastalığı geçiren kişilerin akciğerlerinde bu tür bir lezyonun söz konusu olmadığından emin olmak gerekir. Sorunuza cevap olarak; “Covid-19 geçirmiş olmak, bazı kişilerde dalış hastalığı riskini arttırabilir.” diyebiliriz.

Esmeri Alev Ekebaş: Inert gaz narkozunun uzun vadeli etkileri var mıdır?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Şu anki bilgilerimize göre, “derinlik sarhoşluğu” olarak da bilinen inert gaz narkozunun uzun dönemde ortaya çıkan bir etkisi yoktur. Solunan gaz içerisindeki inert gazın kısmi basıncı düştükçe, narkoz etkisi kısa sürede etkiler, geçer. Zaten hava ile yapılan dalışlarda, artan nitrojen kısmi basıncı nedeni ile derinlik sarhoşluğunun görülmemesi için hem profesyonel dalışlarda hem de eğlence amaçlı yapılan dalışlarda derinlik limiti koyulmuştur.

Esmeri Alev Ekebaş: Covid-19 geçirenlere tüplü/tüpsüz dalış için önerileriniz var mı?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Kendilerine, bir Sualtı Hekimi’ne giderek, hastalığın dalışta riskli bir etkisi olup olmadığı yönünde fikir almalarını öneririm. Biz, Covid-19 geçirmiş dalıcıların dalışa uygunluğunu değerlendirmek için bir çalışma başlattık. Bu çalışma kapsamında, Covid-19 geçirmiş dalıcılar, bize, [email protected] adresine mail atarak irtibat bilgilerini gönderirler ise kendileri ile iletişime geçiyoruz.

Esmeri Alev Ekebaş: Tavsiye ettiğiniz kitaplar var mı? Sosyal medya üzerinden size ulaşılabilecek bir platform var mı?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Türkçe yazılmış kaynak olarak Sualtı Hekimi meslektaşlarımız tarafından yazılan “Eğitmenler İçin Dalış Sağlığı”, İngilizce kaynak olarak da birçok kitabın yanı sıra, benim Prof. Dr. František Novomeský ile birlikte yazdığım “Fundemantals of Diving Medicine” kitabını önerebilirim. Sosyal medyada önerebileceğim bir platform olarak da “Sualtında Sağlık” Facebook grubunu önerebilirim. Burada, dalış sağlığı konusunda özet paylaşımlar yapılmaktadır.

Esmeri Alev Ekebaş: Dalış kazalarını önlemek ya da en aza indirmek için önerileriniz nelerdir?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Dalış, farklı fiziksel koşullarda gerçekleştirildiği için bünyesinde bazı riskler taşır. Bu riskleri minimuma indirmek için, dalış öncesinde iyi eğitim gerektiren bir aktivitedir. Bu nedenle, dalışa başlayacak kişilerin mutlaka iyi bir eğitimden geçmesini öneririm. Ancak yine da dalış kazaları görülebilmektedir. Önemli olan bu kazalardan ders çıkarılması ve benzer kazaların tekrar etmemesi için önlem alınmasıdır. Hastalık ya da ölümle sonuçlanan kazaların büyük bir bölümünün, alınacak önlemler ile engellenebilir olduğu bilinen bir gerçektir. Her türlü kazada olduğu gibi dalış kazalarında da alınacak önlemlerin belirlenmesi, kazanın ortaya çıkışında etkili faktörlerin ortaya konulması ile mümkün olacak ve benzer kazaların tekrarlanmamasına katkıda bulunacaktır. Yine bizim başlattığımız bir çalışmada; ülkemizde gerçekleşmiş dalış kazaları ile ilgili veri toplamak, bu verilerin değerlendirilmesi ile de söz konusu kazaların ortaya çıkmasında etkili faktörleri tespit etmek amaçlanmıştır. Böylece, benzer kazaların yaşanmaması için alınacak önlemler ortaya konulabilecektir. Çalışmaya katılmak isteyen dalıcılar, “Sualtında Sağlık” Facebook grubundan çalışma hakkında detaylı bilgiye ulaşabilirler.

Esmeri Alev Ekebaş: Sanırım siz Avrasya Tüneli çalışmasına da katıldınız. Bu proje ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?

Prof. Dr. Akın Savaş Toklu: Avrasya Projesi, ülkemizde bir ilk, dünya da ise ilklerden birisi olan bir proje. Bildiğiniz gibi boğazın altından, deniz yatağının da altından geçen, iki kıtayı otoyol ile birbirine bağlayan bir proje. Bu proje çalışmalarında, ülkemizde ilk defa satürasyon dalışı gerçekleştirildi. Dalgıçlar, 108 metre derinlikteki basınca eşdeğer basınç altında çalıştılar. Bu basınçta, narkotik etkisi nedeni ile hava solunamadığı için karışım gaz soludular. Dalgıçlar, günlerce, basınç odasında, basınç altında yaşadılar, orada uyuyup orada beslendiler. Basınç odasından çıkabilmeleri yaklaşık beş gün sürüyordu. Bir sağlık sorunu halinde hemen dışarı çıkamayacakları için içerideki dalgıçların çok sağlıklı olmaları gerekiyordu. Bu nedenle bu dalgıçları, İstanbul Tıp Fakültesi, Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp AD’da çok sıkı bir sağlık muayenesinden geçirdik. Dalgıçlar satürasyonda iken, çalışma bölgesinde herhangi bir sağlık sorunu yaşanma ihtimaline karşın, 7/24 Sualtı Hekimi bulundurduk. Şükür ki ciddi bir sağlık problemi yaşanmadan proje hayata geçirildi.

Röportaj: Esmeri Alev Ekebaş

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.