Bodrum Gündem

Türkiye’nin “beka” kavşağı

2022 Türkiye’si ve muhtemel gelişmeler yaklaşan seçimler sebebiyle de süreklilik kazanan şekilde “BEKA” tartışmasının konusu olmaktadır. Cumhuriyet’in 100. Yılında yeniden kurtuluştan ve yeniden inşadan söz edilmesi düşündürücü olduğu kadar hangi kimliğe sahip olursa olsun tüm toplumu ilgilendiren acı veren bir gerçekliktir.

Siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, iç-dış politikalar gibi devlet-siyaset-toplum hayatının bütünlüğünü etkileyen, temel sorunlarımızın kazandığı, sarsıcı/yıkıcı derinlik çok karamsar bir tablo göstermektedir.

Gelişmelerin yaratmakta olduğu psikopolitik ve psikososyal şartlar çözümlerin anahtarı olan halk iradesinin oluşumuna olan etkilerinin sonuçları bakımından önem kazanmaktadır. Çözümleri engelleyici duvarların aşılmasının yaratmakta olduğu güçlükler her vasatta ittifak-işbirliği-dayanışma kavramları ile ilkeli siyasetler üretimi ve pratiği ihtiyacının hayati önemini göstermektedir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı yönetim kadrolarıyla süreklilik kazanan çözümsüzlükler yeni çıkış yolları arayışlarının niteliklerine öncelikle hayati önem kazandırmaktadır.

Siyasi iktidarın; demokratik siyaseti, özgür toplumu, devlet kurumsal yapılarını, toplumsal dinamikleri işlevsiz hale getiren kuşatıcı/baskılayıcı uygulamaları ise Demokrasi-Hukuk-Adalet-İnsan Hakları-Eşitlik-Yaşam Hakkı gibi evrensel kavramların içlerinin boşaltılması gibi sorunlar yaratmaktadır.

Son günlerde; Sezen Aksu, Genco Erkal, Fazıl Say, Müjdat Gezen, Metin Akpınar, Gülşen gibi çök sayıda sanatçıyı hedef alan baskı ve kuşatmalar Türkiye ikliminde karanlık bulutları yoğunlaştırıcı mahiyettedir.

Sedef Kabaş’la trajik şekilde devam etmekte olan; medya, gazeteci-yazar, aydın, siyasetçi, muhalif demokratlar kuşatması da mevcut yönetim sisteminin, sistematik otoriterleşme kararlılığının göstergesi olarak dikkatleri çekmektedir.

Ocak 2022 tarihinde; Hran Dink, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, A. Gaffar Okan gibi ulusal değerlerimizi hatırladığımız/andığımız bir süreçte 70’li, 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarda işlenen siyasal cinayetleri-faili meçhulleri ve süreçlerde ortaya çıkan sonuçların, bütünlük çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi, Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırılması adımlarına kazandırabileceği nitelikler ve güç bakımından önemi haizdir.

Açık ve/veya kamuflajlı; hukuk, yasalar, anayasa dışı Tarikat-Cemaat yapılanmaları ve bağlantılarının, çalışmalarının yaratmakta olduğu sonuçlar, Laik Sistemin içini boşaltıcı mahiyettedir.

Ayasofya’nın ibadete açılmasına verilen görüntüden, Diyanet’e bağlı din görevlilerinin “şeriat” talep eden beyanlarıyla uzayıp giden ve siyasi kadrolardan da destek bulan, Laik düşünceyi/zihniyeti, Laik Cumhuriyet’i/Demokrasi’yi hedef alan gelişmeler, Anayasal Sistem Karşıtlığı ve Siyasal İslam Faaliyetleri boyutlarıyla da Milli Güvenlik sorunu haline gelmiştir.

Küresel finans-sermaye, neoliberal sistem ile bütünleşen ulusal-milliyetçi kavramlarını/duruşları da yozlaştırmakta olan siyasi oportünist pratikler Demokrasi-Hukukun Üstünlüğü sistemini içselleştiren tüm siyasi yapılar ve aktörler tarafından yeniden masaya yatırılmalıdır.

Özetle açıklanmaya çalışılan gerçeklik; Türkiye’nin “BEKA” meselesinin çözümlerinde, İTTİFAKLAR VE NİTELİĞİ meselesinin öncelikli aciliyetine işaret etmektedir.

Bazı Önemli Tespitler

Ülke sorunlarının ve muhtemel gelişmelerin süreçler içerisinde kırılma noktaları diyebileceğimiz bazı tespitleri yaparak sağlıklı ve objektif sonuçlar çıkarabiliriz. Keza Türkiye siyasetlerini kuşatan ön yargılara hâkimiyet tekeli kurabilen bazı engelleri aşabiliriz. Şöyle ki;

-Cumhuriyet, binlerce yıllık Anadolu Medeniyetleri 600 yıllık Osmanlı tarihi birikimleri üzerinde Kurtuluş ve Yeniden Kuruluşun sonucudur.

-Aydınlanma, Bilim, Sanayileşme devrimlerini yakalayamayan siyasetin dini araçsallaştırdığı Osmanlı’nın çöküş dönemi; Cumhuriyet’in Kurucu Değerleri ve Hedefleriyle sonlandırılarak Çağdaş Muasır Medeniyet yolları açılabilmiştir.

-Emperyalizm, Faşizm, 1917 Sovyet Devrimi, Kabile devletleri gibi otoriter ve sömürgeci sistem ve pratikler karşısında Cumhuriyet’in Kurucu Değer ve Hedefleriyle nitelikli demokratikleşme insani gelişim süreci başlatılmıştır.

-Laik zihniyet/sistem-pratik bütünlüğü Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin vazgeçilmez, ihmal edilemez temel unsurudur. Günümüzde de bu temel kriterleri göz ardı eden hiçbir siyasetin çözüm üretebilme şansı mevcut değildir.

-Cumhuriyet’in ulus/devlet yapısı, kimlikler üstü, eşit vatandaşlık gerçeği üzerinde inşa edilmiş olup geliştirilmek istenilen Nitelikli Demokrasi kavramı ile bütünleşmektedir. Kürt, Alevi, Azınlıklar gibi farklı kimlikler üzerinden ortaya çıkan yanlış/hatalı siyaset üretimlerinin olumsuz sonuçlarına rağmen Nitelikli Demokratikleşme zihniyeti ve sistemi içerisinde mevcut sorunların çözümü imkânları mevcuttur.

-Cumhuriyet’in katma değer üreten ekonomi, karma-planlı kalkınma, nitelikli eğitim, bilim ve sanatta evrensel değerlerle bütünleşme ve sosyal devlet hedefleri de günümüz ve yarınların Türkiye’sinin ihtiyaçlarındandır.

-Demokrat Parti (DP) ile başlayan çok partili süreçte; laikliği örseleyici, tarikat-cemaat benzeri yapıların siyasette-bürokraside kullanılmaları şartlarını yaratıcı gelişmeler günümüze kadar uzanan bir siyasi-ekonomik-sosyal eksen oluşturmuş ve öncelikle sağ merkez, muhafazakâr, milliyetçi siyasetleri etkilemiştir. Siyasal İslam için kullanışlı vasatlar yaratılması Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarları ve Cumhur İttifakı ortaklığıyla doruk noktasına ulaşmıştır.

-Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin ve Türkiye sol hareketlerinin, genellikle laiklik ve Kürt meselesi konularında gösterdikleri yetersizlikler de temel sorunların çözümsüzlük sebepleri arasında önemle yer işgal etmektedir.

-Türkiye’nin Batı medeniyeti içerisindeki önemli yerine rağmen NATO, ABD, AB ilişkileri de süreçlere göre değişkenlik göstermesine rağmen genellikle edilgen ve milli çıkarlara zarar verici şekilde sonuçlar yaratmıştır. Öncelikle sağ siyasetlerin, emperyalizmin “ılımlı İslam”, “Türk-İslam Sentezi” politikalarına bilinçli/bilinçsiz verdikleri destekler Cumhuriyet’in “Yurtta Sulh, Dünya’da Barış” politikalarının yapıcı-çözümleyici-barışçı potansiyelinde de zafiyetler yaratmıştır.

-F.Gülen ve benzeri Siyasal İslamcı yapılara kazandırılan-verilen imkânların 15 Temmuz 2016 silahlı darbe teşebbüsü ile ortaya çıkardığı sonuçlar 20 yıllık AKP iktidarları süreçlerinin önceliğinin yansıra tüm Türkiye siyasetlerinin, Devlet kurumsal yapıların ve çok çeşitli aktörlerin sorumlulukları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

-6-7 Eylül 1955 olayları ile başlayan 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 olayı, 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe teşebbüsü gibi gelişmeler de Vesayet kavramı çerçevesinde yapılan eleştirilerde meseleye siyaset-devlet kurumsal yapıları-dış bağlantılar-ekonomi bütünlüğü çerçevesinde yaklaşımlar bütünlüğü getirilmesi Nitelikli Demokrasi sürecinin gelişimi bakımından da önemini korumaktadır.

-Ergenekon, Balyoz, Casusluk ve türevleri kumpas davalarıyla başlatılan süreçlerde devlet kurumsal yapısının Parti Devletine dönüşümü olayı öncelikli temel sorun haline gelmiştir. Liyakatin yerini sadakatin alışı, Hukuk, Anayasa, Kanunilik prensiplerinin keyfiliğe dönüşümü, muhalif demokrat seslerin kuşatılması-baskılanması, laiklik karşıtı ataklar, her alanda keyfilik gibi siyasi-ekonomik-sosyal sonuçlar yaratan gelişmeler, evrensel haklar ve Anayasanın açık ihlalleri tartışmalarını da yükseltmektedir.

-İç politikada ki derin istikrarsızlık ve ortaya çıkan riskler Türkiye’nin medeni dünya ile ilişkilerini de etkileyerek yalnızlaşma ve içe kapanma gibi çok riskli sonuçlar yaratabilecek mahiyettedir. Ayrıca ekonomik zafiyetle bütünleşen tehditler, dış politika konularında millî çıkarların korunmasını engelleyici gelişmeleri de ortaya çıkarabilecektir.

-FETÖ silahlı darbe teşebbüsü sürecinin gelişimi, özellikle devlet kurumsal yapıları içerisinde örgütlenme, etki yaratabilme derinliğinin görülmesine rağmen benzer yapıların benzer çalışmalar içerisinde olduklarına ilişkin iddialar üzerinde hassasiyetle durulması önemini artırarak korumaktadır.

-Osman Kavala ve HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarına ve Toplumsal Vicdanın taleplerine rağmen özgürlüklerine kavuşamamaları durumu hukuk ve yargı sisteminin içerisinde bulunduğu durumu göstermektedir.

Kürt Meselesi ve İttifaklar

Cumhuriyet’in 100. Yılında, Kürt ve/veya farklı kimlikler üzerinden ayrımcılık/ötekileştirme yaratan konu/konuların tartışılmakta oluşu utanç vericidir.

Cumhuriyet’in Osmanlı’dan devraldığı çözümlenememiş temel-öncelikli konularındandır Kürt Sorunu.

Kürt vatandaşlarımız, Kürt halkı, Kurtuluş ve Kurucu iradenin oluşumu ile inşa edilen Cumhuriyet’in kurucu temel unsurlarındandır. Bu gerçeklik vatan (ülke)-millet bütünlüğünün parçalanması iddia ve girişimlerine karşı en güçlü maddi ve manevi güvencelerdendir. Ayrıca çözümün de anahtarı olmaya devam etmektedir.

Cumhuriyet’in inşası sürecinde emperyalist işgalin yarattığı psikososyal, psikopolitik yapıda ortaya çıkan engeller ve bazı hatalı siyaset üretimleri/pratikleri kimlikler üstü eşit vatandaşlık yaratılması ihtiyacına hedef alınan/olması gereken cevabı verememiştir.

Emperyalist güçlerin sürekliliğe sahip şekilde Kürt siyasetlerini etkileme/yönlendirme politikaları da meselenin çözümsüzlüğünün öncelikli sebeplerindendir.

PKK’nın, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ihtiyacının olduğu süreçlerde silahlı mücadeleye kazandırdığı süreklilik ve neoemperyalist güçlerle yapmakta olduğu işbirliğinin boyutları çözüm beklentisi içinde olan halkların önüne duvarlar çekmektedir.

PKK silahlı mücadelesinin/terörün sürekliliği yıkıcı dış bağlantılarının çeşitliliği ile oluşan çok büyük kayıplara rağmen Türk-Kürt-Anadolu halkları arasındaki kaynaşmanın derinliği çözüm potansiyelinin/enerjisinin varlığını da gösterir mahiyettedir. Yeni BARIŞ kapılarını da açabilecek önemi sahiptir.

Siyasi tartışmaları yaratmaya devam eden Çözüm Süreci’nin sonuçları; Nitelikli Demokratikleşme projelerine ve Milli İradeye dayandırılmayan iktidar olma/iktidarı koruma odaklı yaklaşımlarla netice alınamayacağını göstermiştir. HDP Türkiyelileşme projeleriyle ( çok önemli eksikliklerinin tamamlanması zorunludur) temsil ettiği geniş vatandaş kitlesiyle, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi çabalarının vazgeçilmez unsurlarındandır. HDP’ne yönelik siyasi yaklaşımların, geçmişin karanlığı içinden değil geleceğin ışığının yakalanması istikametinde şekillendirilmesi Türkiye’nin milli çıkarlarındandır.

Tarih; küresel gelişmeler, küresel sistem özellikle Geniş Orta Doğu coğrafyasında, sömürü düzenini devam ettirebilmek için parçala-böl-kullan stratejilerine süreklilik kazandırıldığını göstermektedir.

Vatan/Millet bütünlüğü, eşit vatandaşlık, laik Nitelikli Demokratikleşme çerçevesinde; Cumhuriyet’in kurucu, inşa edici, çağdaş, gelişimci ilkelerine dönüşle, Türkiye’mize, Bölge’ye ve Dünya barışına giden yolları açabiliriz.

Yaklaşan seçimler sürecinde; DEMOKRASİ CEPHESİ’NE dönüşebilecek ittifaklar, İşbirliği-Ortaklık-Dayanışmalar geliştirilmesi meselesi Tüm siyasetlere ve Demokrasiyi içselleştirmiş tüm aktörlere tarihi sorumluluklar yüklemiştir.

Laik Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde; eşit vatandaşlar olarak özgür ve refah içinde yaşamak isteyen sağ ve sol Demokratik Eksende bulunan her kurumsal yapı ve herkesin demokratik yollardan Cumhur İktidarının değişimi için iradelerini aktif olarak kullanma zamanıdır.

Cevat Öneş

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.