Bodrum Gündem

3 .Dünya Savaşı çıkar mı? Rusya Ukrayna’yı yutabilecek mi? Türkiye’nin durumu ne olacak?

Ankara’da, İstanbul’da, Avrupa’da ve dünyanın sancılı ve savaşlı birçok yerinde gazetecilik yapmış, Mülkiye’nin en değerli hocalarının birçoğunun tebeşir yozunu yutmuş bir dostunuz olarak, soru-cevaplı bir analiz yapacağım. Umarım aklınızdaki birçok soruya ışık tutabilirim.

Şimdi aklımızdaki soruları sormaya başlayalım:

3 .DÜNYA SAVAŞI ÇIKAR MI?

Global bir 3’üncü dünya savaşı demek nükleer savaş demektir, bu da dünyanın sonu demektir.

Ama, “3’üncü Dünya Savaşçıkları” Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açmasıyla başladı. Evet  artık dönem dönem uzun bir süre “3’üncü Dünya Savaşçıkları”nı nükleer değil, konvensiyonel silahlarla yaşayacağız.

Bir de, “3’üncü Dünya Ekonomik Savaşları” var. Bu savaşlar çoktan başladı.

Başlama tarihi ise, Trump’ın yalnızca Çin’e karşı yaptırımları değil, biz dahil Avrupa ülkelerinin ihraç ürünlerine getirdiği ek gümrük vergilerinin başlatıldığı tarihtir.

Ancak, 3. Dünya Ekonomik Savaşları, konjonktüre göre cephe daraltılması ya da genişletilmesi şeklinde devam edecektir.

Ancak “Tilki uykusundaki Dev” Çin, henüz sotada beklemektedir.

“3’üncü Dünya Ekonomik Savaşları’nın” en yıkıcı sonuçları  Çin’in bu tür savaşlara aktif olarak girmesi ya da, bizzat kendi cephesini açması halinde yaşanacaktır.

Rusya Ukrayna’yı yutabilecek mi?

Hayır. Tamamen yutamayacak.

Ukrayna şu anlarda kendi başkenti Kiev’de bile  “Gerilla Savaşı”nı başlatmıştır ve Batı’nın, “Hafif ama ağır sonuçlu” silah yardımlarıyla da Rus tanklarını ve zırhlı araçlarını kısmen de olsa işe yaramaz metal yığını haline getirmektedir.

Bunun yanı sıra sokak savaşları da başlamıştır. Televizyonlarda ilk gün yorum yapan akademisyenler ve asker kökenlilerin tümü yanıldı. Onlar, Rusya’nın 2-3 gün içerisinde Ukrayna’yı hap gibi yutacaklarını düşünmüşler, ama Ukrayna’nın vatanseverlerini hesaba katmamışlardı!

Ukrayna ilk aşamada bölünecektir. Ama Batı’da kalan gerçek Ukrayna, eski topraklarını tekrar almak için sürekli olarak Rusya’nın başını ağrıtacak ve büyük sabotajlarla Rusya’yı yıpratacaklardır. Ki daha önce söylediğim gibi bu aşama artık başlamıştır ve başta ABD ve İngiltere olmak üzere, AB ülkeleri Ukrayna’nın esas sahiplerine her türlü lojistik desteği verecektir.

Ama başta turizm, savunma sanayii ve tahıl ithalatımız konusunda Ukrayna ile büyük bir işbirliği içerisinde olan Türkiye, ne yazık ki bu açılardan çok önemli bir zarar görecektir ve ne yazık ki görmeye de başlamıştır.

TÜRKİYE’NİN DURUMU NE OLACAK?

Bu kirli savaşın dışındaki 3’üncü ülkelerin içerisindeki “En hassas” ülke Türkiye’dir.

Hem Rusya, hem de Ukrayna ile son derece sıkı ve hayati ekonomik ilişkiler, doğal gaz ve petrol gibi hayati enerji ilişkileri içerisinde olan ve diğer yandan da NATO üyesi olan Türkiye; şu anda tabiri caiz ise, “Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal” gibi çok zorlu bir durumla karşı karşıyadır.

Ancak, “Denge” şu anda Türkiye için en hayati, en kurtarıcı kelime ve kavramdır.

Cumhurbaşkanı

Erdoğan’ın zaman zaman çok haksız ve çirkin bir şekilde yerden yere vurduğu rahmetli İsmet İnönü’nün, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’ndan hangi olağanüstü politikalarla koruduğunu gece-gündüz okuyarak hatmetmesinin zamanıdır!

Çünkü, “Denge”nin nasıl korunacağının anahtarı, İnönü’nün 2. Dünya Savaşı dış politikalarında saklıdır.

Türkiye’nin gerek Rusya, gerek ABD ve NATO arasındaki dengeyi sağlayabilecek enstrümanlarının başında, boğazlardan geçişleri düzenleyen ve Büyük Atatürk’ün mirası olan Montrö Anlaşması gelmektedir. Ki, iktidar Montrö’ye hemen adeta kutsal kaseye sarılır gibi sarılmıştır.

Tabi, yeri gelmişken daha geçen yıl Montrö’yü küçümseyen bazı AKP’li cahillerin kendi kendilerini tarihin çöplüğüne atmış olduklarını söylemezsem olmaz!

Bir de Erdoğan’a ve sözde Adalet mekanizmamıza önemli bir çağrım var:

“Montrö’yü bir duyuru ile savundukları ve önemini anlattıkları için” hapse atılan ve yargılanan emekli deniz amirallerimiz hakkındaki bu rezil davayı derhal düşürün.

Evet bu notları da kayda geçirdikten sonra, Türkiye’nin önce, “Denge” politikasına sıkı sıkıya sarılması halinde bu işten en az zararla çıkabileceğini görüyorum.

Hatta Türkiye bu durumdan çok büyük kazanımlarla çıkabilir. Bunun formülünün açılımı, NATO’nun geleceği ve Avrupa’nın istikbali konularını kapsayan analizlerime ise yarın devam edeceğim.

26 Şubat Cumartesi-Fatih Güllâpoğlu

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.