Bodrum Gündem

Bayram Tıbbın Neyine?

Bu tıp bayramı ile gazeteciler bayramı tıpatıp birbirine benziyor.

Türk tıp dünyası da en karanlık günlerini yaşıyor, özgürlüğe hasret Türk basını da… Ama ikisi de bayramlarını, her şey normalmiş gibi kutlamaktan vazgeçmiyorlar. Bunca gazeteci hapiste yatarken, basın davalarımızın sayısı dünyada rekora koşarken, biz gazeteciler bayram kutlamakla kalmıyor, üstelik tebrikleri de kabul ediyoruz. Doktorlar ve sağlık personeli de da öyle değil mi? Hem sopayı yiyorlar, hem sosyal haklarına bir türlü ulaşamıyorlar, hem aldıkları para hayli değişken, farklı, bazı kademelerde çok yetersiz. Buna rağmen yine de bayramı kutlayacaklar ya, her yıl 14 Mart’ı iple çekiyorlar.

Doktor olmak kolay mı, sağlık personelinin mesaisi düz devlet personelinin mesaisine uyuyor mu hiç? Avukat, mühendis, mimar, subay ya da diğer meslek sahibi olmak için liseden sonra 4 yıl okumak kafi. Ama doktor öyle değil ki, 6 yıl dirsek patlatacak Tıp Fakültesinde. Kitapları bile öylesine kalın ki, kafası kalın olanların okuyup anlaması mümkün değil. Kopya bile geçersiz, geçersiz değil hatta imkansız tıp tahsilinde. Eskiden koca karı ilaçlarıyla geçiştirilirdi hastalıklar. O yüzden 50-55 yaşına gelince dünyamızdan göçüp giderdi insanlar. Şimdi öyle mi, her branşın ayrı doktoru yetişiyor. Kullandıkları son cihazları hastalarda tatbik edebilmek için, elektronik mühendisi olmak lazım.

Tahsil bitti mi, hemen beyaz önlüğü giyip aranan, konusunun uzmanı bir doktor da olamıyorsunuz. Bunun mecburi hizmeti var, uzmanlık dönemi var, yan dalı bitirmesi var, yani 6 yıl daha çalışıyor, okuyor, imtihanlara filan girip çıkıyorsunuz. Ancak o zaman  tam doktor, konusunda uzman ve saygın bir hekim olabiliyorsunuz. Ehhh yaş da 31-32’yi buluyor haliyle. Bu arada çoluk-çocuk da giriyor devreye, aile reisiyle aile hekimi arasında gidip geliyorsunuz. Mecburi hizmet, doğu görevi, Anadolu’nun çeşitli hastanelerinde çalışma filan derken, diğer mesleklere nazaran feci şekilde yıpranıyorsunuz. Hem fazla oku, hem fazla çalış, hem fazla tayin gör, sonuçta eşit işte eşit para bile kazanamama…

Dedim ya, kolay değil doktorluk. Fiyakası var gibi görünen ama eziyeti bol bir meslek. Yeni düzenlemelerle pratisyen hekimin eline 9.325 TL, uzmanların eline 13-16 bin TL, aile hekimlerinin eline 8.500 TL ile 13.500 TL arası, Profesörlerin eline 18.500-30.000 arası, emekli doktorların eline 9.500 TL, emekli profesörlerin eline ise 13.500 TL civarında geçiyormuş. Tabii çalışanların ücretlerine bir miktar fazla mesai, döner sermaye gelirini de eklemek gerek. Aslında doktorların ve sağlık personelinin durumu çapraşık ve karmakarışık. Bir sürü değişiklikler yapılıyor ama, yine de işin içinden çıkılamıyor, karambol ve kargaşa düzeltilemiyor bir türlü. Çünkü düzeltmek için bilgi, tecrübe ve geçmişi iyi izleme gibi özellikler gerekiyor. Öyle her şeyde olduğu gibi (Ben yaptım oldu)ile çözülmüyor işler. Hele tıp dünyasının sorunları hiç çözülmüyor.

20 yıl önce iyi-kötü-kör-topal giden sağlık hizmetlerimiz, AKP iktidarınca reform yapıyoruz adı altında tepetaklak edildi. Mutlaka düzeltilmesi gereken yanlış uygulamalar vardı, hasta ile hekimi daha kolay buluşturmak gerekiyordu. Acil servislerin önündeki geceden girilen kuyrukları kaldırmak, hastaneleri daha verimli ve kolay çalıştırmak lazımdı. Bunu yapmak yerine, sistemi tribünlerin alkışlarına paralel hale çevirince, olanlar oldu işte. Baştan hasta memnuniyeti arttırıldı ama doktor memnuniyeti çökertildi. Hasta hakları ön plana çıkarıldı, ama hekim hakları yok sayıldı. Siyasi alkışlar ve tribünlere coşku ve heyecan vermek için, dileyeni dilediği doktorun karşısına rahatça çıkaran, sadece hapşıranların bile profesörlerin kapılarına keyiflerince yığıldığı bir serbest sistem getirildi. Aile hekimi uygulaması baştan iyiydi ama nihayetinde onu da çorbaya çevirdiler. Sonuçta sistem ne İsa’ya nede Musa’ya yaradı, garip ve karmakarışık bir sistem oldu çıktı.

Yaşam yerlerimize yakın çok iyi hizmet veren hastanelerimiz vardı. Dünyada örnek gösterilen çok güçlü askeri hastanelerimiz vardı. Bunların çoğunu kapattılar, çok tecrübeli ve harp için yetiştirilmiş askeri doktorları sivil doktor haline getirdiler. Şehir hastaneleri adı altında, şehir merkezlerine çok uzak yerlerde özel ve büyük hastaneler kurdular. Binaları güzel ama içleri mesleki açıdan boş, ruhsuz hastaneler oldu bunlar. Eskiden çok iyi tıp fakültelerimiz vardı. Şimdi her yere, hocalarını bile bulmakta güçlük çektiğimiz Üniversiteleri kurunca, 125’i aşkın Tıp Fakültemiz oldu. Bu fakültelerde toplam yaklaşık 124 bin öğrenci, 9200 öğretim üyesi var. Almanya’da 43, İspanya’da 40, Fransa’da 34, İngiltere’de 33, İtalya’da 17 tıp fakültesi mevcut. Bizde plansız-programsız, yerel siyasetçilerin istek ve baskısı üzerine, uluslar arası eğitim kriter ve standartlarına uygun olmayan fakülteler bolca açılınca, üstelik bunlara yeterli öğretim üyesi de sağlanamayınca, son yıllarda yetişen doktorların durumunu bir düşünün.

Türkiye’de bugün 172 binden fazla doktorumuz, 205 bin hemşiremiz ve 1 milyondan fazla sağlık personelimiz var. Bunların çoğu mutsuz, hayatlarından ve çalışma koşulları ile özlük hakları ve yetersiz kazançlarından şikayetçiler. Bu durumda özellikle tecrübeli doktorların çoğu ve genç doktorlar kapağı yurt dışına atmaya çalışıyorlar. İşinin ehli tecrübeli ve uzman doktorlar da, devletten peş peşe istifa edip ya özel hastanelere geçiyorlar ya da özel muayenehane açıyorlar. Bu durumda devlet hastaneleri ihtiyaca cevap verememeye başladılar. Devlet hastanesi doktorları öyle bir hale getirildi ki, 3 dakikada bir hastaya bakmak zorunda bırakıldılar. Hangi doktor hastasına bu kadar kısa sürede bakabilir, teşhis koyabilir ve ilacını verebilir ki?

Doktorları ve sağlık personelimizi üzmeyelim, kırmayalım ve onları çaresiz durumda bırakmayalım. İhtiyaç duydukları gerekli düzeltmeleri biran önce yapmazsak, oyalamaktan ve önlemleri geciktirmekten süratle vazgeçmezsek, sağlık hizmetleri çok daha feci şekilde aksayabilir. Öncelikle doktorlara taciz ve şiddet olaylarını hemen önlemeli, suçlulara çok ağır cezalar vermeli ve bu cezalarda indirimlere filan gitmemeliyiz. Ayrıca sağlık dünyamızın sorunlarını sağlıklı ve ciddi bir şekilde çözebilmek için, Türk Tabipler Birliğini de içine alacak bir sağlık konseyini hemen toplamalı, problem ve sıkıntıların çözümünü buradan çıkacak kararlara göre şekillendirmeliyiz.

Doktorlar ve tıp personeli mutlu olmadıkça, onlardan hizmet bekleyenlerimiz de mutlu olmaz. Genel mutluluğu sağlamadıkça da, tıp bayramı kutlu olmaz.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.